Seyahatlerimizi planlarken dünyaya, doğaya ve kültüre duyarlı, Sürdürülebilir Turizm ilkelerini benimsemiş destinasyonları ziyaret etmeyi tercih edebiliriz.
Pandemiden önce dünya seyahat sözlüğüne ‘Tıklım Tıklım Kalabalık – Turist Fazlası’ anlamına gelen ‘Overtourism – Overcrowd’ terimleri girmişti:
Venedik’te sokak ve meydanların kalabalıklarını protesto edenlerin, ve evlerini terkedip taşınanların sayısı çok arttı. Gerçek halkının yaşamadığı bir film setine dönüşmüştü.
Capri adasında yüksek sezonda 15,000 ziyaretçi daracık sokaklarda aynı anda yürüyordu.
Atina Akropol’üne, Roma’nın Trevi çeşmesine, Santorini sokaklarına, hatta Everest’in zirvesine sığılmaz hale gelmişti.
Ve birçok ülkede ‘Turist Fazlası’nın yarattığı hasarlara karşı önlemler alınmaya başlanmıştı:
Machu Picchu tarihi kentinin 550 yıllık binaları kalabalıklar yüzünden hasar görme riski altında olduğu için Peru yönetimi antik şehre giriş çıkış sayılarını kısıtladı, sabah ve öğle ziyaretleri ile kalış sürelerini kısıtladı ve tek yönlü trafik akışı düzeni getirdi.
Antarktika ve Galapagos adalarında doğal hayatı ve eko-sistemi korumak üzere farklı bölgelere ayak basan insan sayısını günlük olarak limitledi
Cinque Terre yürüyüşçüleri yüzünden yaşanan yoğunluk ve sıkışıklık sebebi ile her yürüyüş ortasında anlık olarak yürüyüşçü trafiğini gösteren bir aplikasyon geliştirildi
Tayland’ın Maya Koyu ve Borakay Adası turist yoğunluğundan zarar gördükleri için eko-sisteminin yenilenebilmesi için bu bölgeler tamamen turizme kapatıldı.
Artık kalabalıkların içinde eriyip yok olmak yerine, gerçekten sürdürülebilirliğe değer veren özgün rotalara özgün yolculuklar çok daha makbul.
Booking.com’un kullanıcıları arasında yaptığı 2019 tarihli araştırmaya göre dünya çapında seyahat edenlerin %60’ı artık kalabalık yerlere gitmek istemiyor, hatta daha az bilinir yerlere gitmeyi tercih ediyor:
popüler destinasyonlardan, kalabalıklardan uzaklaşmak,
kendi merak ve tutkularımızın peşinde, küçük şehirler, kasabalar, kırsal alanlar, tarımla iç içe gastronomi duraklarında, kendi yol hikayelerimizi ve maceralarımızı yaşayacağımız, yeni beceriler geliştireceğimiz ve yeni şeyler öğreneceğimiz deneyimler yaşamak
yüksek sezon dışında seyahat etmek
çok daha tercih edilen yolculuk biçimleri haline gelecek önümüzdeki yıllarda.
DÜNYADAN SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM ÖRNEĞİ ÜLKELER, ŞEHİRLER VE BELDELER
1)Bhutan son 30 yıldır turizme bütünsel bir bakış açısı ile yaklaşan tek ülke. Turizm, doğa, çevre, doğal kaynaklar, fiziksel altyapı, teknoloji, ekonomi, sosyal ve kültürel yapının sürekli etkileşim içinde olduğu dinamik ve bütünsel bir ekosistemin parçası olarak görerek ele alıyor. Ve ülkenin birbirini sürekli etkileyen ve iç içe geçmiş bu tüm ekosistem parçalarını sağlıklı ve sürdürülebilir şekilde geliştirebilmek için de turizmde kontrollü büyüme prensipleri uyguluyor.
Bhutan bu güne kadar gördüğüm ülkeler arasında, halkının mutluluğunu her şeyden üstün tutan tek ülke.
Krallıkken de demokrasiye geçtikten sonra da ana politikaları hep:
ülkenin doğal ve kültürel mirasının korunması,
doğal kaynaklarıyla kendine yetmesi,
çevre ve hava kirliliğine yol açabilecek her şeyin engellenmesi,
kontrollü bir turizm
olmuş.
‘Yüksek değerde, düşük etkili’ turizm modelini benimsemiş Bhutan dünyadaki ilk ülke:
ülkeye giren turist sayısının kısıtlanması, kitlesel turizme izin verilmemesi,
tüm turizm hizmetlerini yüksek bütçe ile sunulması,
yabancı yatırımlarını kısıtlanması ve kar amacı ile doğanın ve kültürün sömürüsüne izin verilmemesi,
turizm gelirlerinin ülkenin altyapısı, kaynakları, kültürü ve sosyal hizmetlerini desteklemek için kullanılması
şeklinde sürdürülebilir bir turizm uygulamaları 30 yıldan uzun bir süredir uygulanıyor.
Anayasasında vatandaşların mutluluğu arama hakkı ve hükümetin de bu mutluluğu sağlama görevi maddesi olan dünyadaki tek ülke!
Mutluluk Endeksi: Bhutan halkın refah seviyesini gelir ile değil, mutluluk endeksi ile ölçümlüyor.
Mutluluğu nasıl mı ölçüyorlar?:
4 ana endeks belirlemişler: ekonomi, kültür, çevre ve yönetimden memnuniyet.
Bunların da 9 alt kategorisi var: bireysel mutluluk, ekoloji, sağlık, eğitim, kültür, yaşam standartları, zaman kullanımı, toplumsal canlılık ve iyi yönetişim.
Tüm bu kategorilerinde de, hastane çeşitliliği, doktor erişimi, ibadete ve sosyalleşmeye kalan zaman, taleplerinin devlet mercilerine ulaşması ve cevap alabilmeleri gibi net kriterleri var.
Her sene tüm bu kriterlere göre halkın mutluluğu ve memnuniyeti ölçülüyor. Ve ona göre iyileştirmeler yapılıyor.
Bu küçücük, zamanda asılı kalmış, el değmemiş ülke, modern ve gelişmiş diye düşündüğümüz birçok ülkeden çok daha medeni bir yönetim ve refah anlayışları sergiliyor.
Gerçekten de Bhutan, halkının mutluluğunu sağlamak ve korumak konusunda dünya üzerinde en büyük çabayı sarf eden ülke.
Mutluluğun Gayri Safi Milli Hasıla’nın ötesinde, çok daha geniş bir kapsamda ele alınması gerektiğini düşünen ülkelerin sayısı artıyor:
Yeni Zelanda, geliştirdiği Yaşam Standartları Sistemi ölçümleme çalışması için önce Yeni Zelanda halkına, günlük yaşantılarında ve gelecekte iyi bir hayat tanımını belirleyen kriterleri sordu: Kültürel Aidiyet, Sivil Katılım, Çevre, Sağlık, Barınma, Konut, Gelir & Tüketim, İş & Maaş, Bilgi & Yetiler, Zaman Kullanımı, Güvenlik, Sosyalleşebilme, Huzur & Mutluluk.
Bu 12 kriterin hepsine yatırım yapmak üzere, ülkenin varlık ve kaynaklarını yöneten Hazine tarafından 4 Kapital oluşturuldu: Doğa, İnsan, Sosyal, Finansal ve Fiziksel Kapital. Her sene aralarında yalnızlık, devlet kurumlarına güven, su kalitesi gibi kriterlerin yer aldığı 61 kriter üzerinden ölçümleme yapılarak kaynakların nereye aktarılacağı kararlaştırılıyor. Mesela, 2019 Mayıs’ta oluşturulan Refah Bütçesi ile Māori ve Pacific yerel kabilelerinin desteklenmesi, düşük karbon ayak izli, sürdürülebilir ekonomiyi ve turizmi destekleme, Gençlerde Ruhsal Sağlığı, Çocukların Güvenliği ve Mutluluğu, sosyal, ekonomik ve teknolojik olarak yapıcı bir ulusa dönüşme konularına kaynaklar ayırdı.
2)Kosta Rika turizm için benzer bir sistem uyguluyor: Sosyal Gelişim Endeksi.
Kullandığı tüm enerjinin neredeyse tamamnını yenilenebilir enerji kaynaklarından elde eden yegane büyük ülke olan Kosta Rika’nın uyguladığı Sosyal Gelişim Endeksi, turizm endüstrisinin yerel topluluklar üzerindeki etkilerini ölçümlemek ve yatırım kararlarını almak için kullanılıyor. Bu sistem, büyük kazanç sağlama potansiyeli olan ancak yerel toplulukların yaşamına veya doğaya, kaynaklara, biyolojik çeşitliliğe zarar verebilecek projelerin uygulanmamasını sağlıyor.
Kosta Rika ayrıca karbon salınımını ‘0’lamak için en büyük çabayı sarf eden ülke:
Ülkede kullanılan tüm enerjinin %98’si yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanıyor
Doğa harikası bu ülkenin yüzölçümünün %25’i biyoçeşitlilik koruma bölgesi ilan edildi.
3)Hollanda’nın Amsterdam kentinde, Covid-19 sonrası şehrin yeniden nasıl dünyayla ve hayatla buluşacağı ‘Donut Ekonomisi Deneyimi’ ile şekilleniyor.
Büyüme ekonomisine çığır açıcı bir alternatif diye tanımlanan bu sistem, halkanın içinde Birleşmiş Milletlerin belirlediği Sürdürülebilir Gelişim Hedefleri’ni kendine baz alan minimum yaşam standartları, halkanın dışına da dünyanın üzerinde çalışması gereken karbon salınımı gibi ekolojik sınırları konuyor.
Ve arada kalan Donut hamuru kısmı insanların yaşayabileceği güvenli ve adaletli alan, yani ekonomik ve üretim faaliyetlerinin, insanların ve dünyanın ana ihtiyaçlarını baltalamadığı yaşam alanı.
Nisan 2020’de Amsterdam’da kabul edilen bu sistem, şehrin tüm kamu politikaları ve kararlarında kerterez alınıyor. Dünyada sürdürülebilirliğe böyle ciddi bir taahhüt veren ilk şehir Amsterdam.
4)Danimarka’nın başkenti Kopenhag dünyaya örnek olacak sürdürülebilir turizm girişimleri yapan başka bir şehir:
Şehrin tam göbeğinde kışın kayak yazın da tırmanış yapılan CopenHill, atıkları on binlerce ev ve işyeri için enerjiye dönüştürecek şekilde tasarlandı.
Şehrin açık alanlarında ve teraslarda organik tarım teşvik ediliyor.
Şehrin otellerinin %70’i ekolojik sertifikalı
5)Izlanda şelaleleri, buzulları, fiyordları, volkanları ve jeotermal havuzları ile doğa harikası olan ülke 2008’deki ekonomik krizden sonra, kitlesel turizmi desteklemek yerine kontrollü ve sürdürülebilir turizm prensiplerini benimsemiş. Plastik kullanımını neredeyse sıfırlamış, elektriğinin tamamını yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlıyor ve jeotermal enerjiyi ısınmaya çeviriyor.
6)Nüfusunun %10’u turizm sektöründe çalışan Slovenya, 2019’da Green Destinations tarafından Yeşil Ülke seçildi.
7)Malta, Gozo & Comino adaları, solar panelleri, yağmur toplama üniteleri, atık su dönüştürme merkezleri, elektrikli araç uygulamaları, ekolojik otelleri ve çiftlik evleri ile başka bir sürdürülebilir destinasyon.
8)Meksika’da Yukatan yarım adasında, Maya harabeleri, doğal yeraltı suyu lagünleri, kireçtaşı kaya oluşumları ve kumsallara ev sahipliği yapan Sian Ka’an Biosphere Rezervi, Karayip sahillerindeki en büyük koruma alanı. Zengin biyo-çeşitliliği arasında:
jaguar, puma, leopar ve tapirler gibi memeli canlılar
300’den fazla kuş çeşidi
84 çeşit mercan resifi
276 çeşit kabuklu hayvan
deniz kaplumbağası yuvaları
yer alıyor.
9)Jamaika’daki Blue ve John Crow Dağları Ulusal Parkı, çok zengin bir biyo-çeşitliğe ev sahipliği yapan 26,252 hektarlık tropik bir yağmur ormanı. Korumacı Eko-turizm uygulamaları ile kuş gözlemi, pınarlar, göletler ve şelalelere yürüyüş, Maroon kabileleri ile tanışma, kahve geleneğini öğrenme gibi kültürel ve doğal mirasların korunması sağlanıyor.
10)Seyşellerde Mahe adasındaki Morne Ulusal Parkı, 12 endemik kuşa, birçok bitkiye ve hayvana ev sahipliği yapan, ormanlar arasında panaromik yürüyüş ve tırmanış rotaları sunan, sürdürülebilir turizm prensipleri ile koruma altında, 3,045 hektarlık bir park.
TÜRKİYE’DEN SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM ÖRNEĞİ ŞEHİRLER, BELDELER VE PROJELER
Ormana Köyü
Antalya Toros dağlarında yer alan Ormana Köyü, sedir ağacından inşaa edilmiş 700 yıllık Ormana Düğmeli Evler’i ile doğanın ve tarihin içinde yolculuk yapmanıza imkan tanıyan eşsiz bir sürdürülebilir turizm örneği. Toroslar’ın yükseklerine has sedir ağacı, ve yığma taş ile, harç veya çimento kullanılmadan inşa edilen bu tarihi evleri yaparken ahşap ustaları sedirlerin çıkıntılarını olduğu gibi bıraktığı için ahşap düğme şeklinde bir görüntü oluşmuş evlerin cephelerinde. 200’e yakın tarihi ev koruma altında.
Boğatepe Köyü
Kars’a bağlı Boğatepe köyü, Türkiye’de Gravyer peynirinin ilk üretildiği yer. Kars’tan 50km uzaklıkta, 1 saat mesafede dağlarla çevrili bir 2300 metre yükseklikte bir yaylada yer alan Boğatepe Köyü, oksijen bakımından zengin ve havası tertemiz bir köy. Boğatepe Köyü 1800’lü yılların sonunda kurulmuş, çoğunluğu Malakan ailelerden oluşan 6 köyün yaylasıymış. 1900’lerin başında Rus işgalinde bulunan bölgede Molokanlar, Boğatepe Köyünün bulunduğu yaylada, zavot isimli kooperatif türü ufak mandıra fabrikalar kurmuşlar, ardından işletmenin civarında evler kurulmuş ve burası köy halini almış. Çevre köylerdeki herkes hayvancılık ve el sanatları ile uğraşırken, bu fabrikalar da süt ve süt ürünleri üzerine çalışmış. 1910’da İsviçreli bir peynir üreticisi olan David Moser bu köye geliyor ve geniş otlakları ile yöreye aşık olmuş. Köyde kurdurduğu bir zavotta, tam yağlı inek sütünden gruyere stili peynirin yapımını başlatmış. Halk ismi ile gravyer olarak geçen Kars gravyeri zamanla meşhur olmuş. Yörenin ekolojisinin hayvancılığa ve gravyer peyniri üretimine elverişli olması sebebi ile 1950’lerde 50’ye yakın peynir atölyesi gelişmiş Boğatepe’de. Ancak köyün, 1975 yılından sonra göç vermeye başlaması nedeniyle gravyer üretimi durmuş. 2002 yılında Boğatepe köyüne dönen gravyer ustası İlhan Koçulu sayesinde, katma değeri yüksek olan ve uzmanlık gereken Gravyer peyniri üretimi yeniden canlandırılmış, yörede sağılabilen inek sayısı 4000’e yükselmiş. Boğatepe Köyü’nde eski zavot binasının içi de Zavot Eko Müzesi ismi ile bir peynir müzesine dönüştürülmüş. Artık Kars Gravyeri yörenin kalkınması ve gelişimi için harika bir sürdürülebilir turizm örneği. Ayrıca Boğatepe kümesleri, ahırları, mandırası, fırınları ve dere boyu ile zamanda asılı kalmış harika bir kırsal hazine.
Macahel
Macahel, Karadeniz’in Karçal Dağları’nda yüzyıllar boyunca gizli kalmış ekolojik ve kültürel bir hazine. Macahel’in bugüne kadar korunarak gelebilmesindeki bir faktör, uzun süren kış aylarında aylarca kapanan yolları. Böylece doğal yaşlı ormanları, yemyeşil vadileri, yüksek çayırları insan etkisine fazla maruz kalmamış, geniş doğal ekosistem yelpazesi, biyolojik çeşitliliği ve doğal kaynakları, korunarak günümüze ulaşabilmiş.
Ancak Macahel’in en büyük şansı 20 yıldan uzun bir süredir Tema Vakfının bölgedeki korumacı yaklaşım ve destekleri ile Sürdürülebilir Turizme örnek bir şekilde yavaş ve adım adım gelişmesindeki katkı. Tema vakfının çabaları sonucu, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu işbirliği ile 2005 yılında 25,258 hektar büyüklüğündeki Macahel (Camili) doğal alanı, UNESCO tarafından Biyosfer Rezervi olarak ilan edilerek, Dünya Biyosfer Rezervleri Ağı’na dahil edilen Türkiye’nin ilk biyosfer rezervi olarak diğer doğal güzelliklerimize ilham kaynağı oldu.
Şimdi Camili Biyosfer Rezervi, doğa koruma ve sürdürülebilir kalkınma yaklaşımlarının övgüye değer bir biçimde gerçekleştirildiği örnek alanlardan birisi. Yöre halkı tarafından gerçekleştirilen aile pansiyonculuğu, doğa yürüyüşlerine yönelik rehberlik, arıcılık, bal üretimi, organik tarımsal faaliyetler hem doğaya saygılı ekonomik kalkınma örnekleri hem de biyolojik çeşitlilik ve doğal kaynak değerlerinin korunarak gelişmesini sağlıyor.
CİTTA SLOW ŞEHİRLERİ – SAKİN ŞEHİRLER
Cittaslow, yaşamın, yaşamaktan zevk alınacak bir hızda yaşanması felsefesini savunan, insanların birbirleriyle iletişim kurabilecekleri, sosyalleşebilecekleri, kendine yeten, sürdürülebilir, el sanatlarına, doğasına, ekolojik bütünlüğüne, gelenek ve göreneklerine sahip çıkan, ama aynı zamanda alt yapı sorunları olmayan, yenilenebilir enerji kaynakları kullanan, teknolojinin kolaylıklarından yararlanan şehir ve beldelerin hayata geçirilmesi ve sürdürülebilmesi hareketi.
Türkiye’de Ahlat, Akyaka, Eğirdir, Gökçeada, Arapgir, Şavşat gibi Sakin Şehir beldelerimiz yer alırken son Citta Slow zincirine son katılan ilçemiz ise Kemaliye.
Sakin Şehir – Kemaliye: Erzincan’da Fırat nehrinin Karasu kolu üzerinde yer alan Kemaliye, eski adıyla Eğin, sarp kayalık yamaçlarla çevrili, yemyeşil vadileri, özgün mimari dokusu, tarihi eserleri, kültürel değerleri, endemik türler içeren flora ve faunası, Karasu nehri ve doğa harikası coğrafyası ile sürdürülebilir kırsal turizm örneği olarak gelişiyor.
‘GELECEK TURİZMDE’ PROJELERİ
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve Anadolu Efes ortaklığıyla başlayan, “Gelecek Turizmde Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu” hayata geçirilerek, Bursa Misi Köyü İpekböcekçiliği, Çoruh Vadisi Uzundere, Safranbolu Hatırası, Mardin İpekyolu Kadınları, Malatya Aslantepe, Edremit Narkadınlar, Adana Kendi Kelebeğini Keşfet, Şile Ovacık Köyü, Isparta Lavanta Kokulu Köy gibi birçok sürdürülebilir turizm projesi desteklendi.
‘Yerelin Değeri Turizmin Geleceği’ sloganıyla ülkemizde Sürdürülebilir Turizm Alanında desteklenen destinasyonlarımız ve projeler şöyle:
2007-2012 yılları arasında Çoruh Vadisi’nin turizm potansiyeli Doğu Anadolu Turizm Geliştirme Projesi (DATUR) ile 20’den fazla ev pansiyon ve 150 yatak kapasitesi geliştirildi. Çoruh Vadisi’nin bulunduğu Uzundere, 2016 yılında cittaslow ilan edildi.
Bursa’nın 2000 yıllık tarihi Misi köyünde, 15 yıl öncesine kadar yöre halkının en önemli geçim kaynağı olan ancak kaybolmaya yüz tutan tarihi zanaat ipek böcekçiliği, ‘Gel Bir Gün Misili Ol’ projesi ile yeniden canlandırıldı.
Mardin’de 22 yataklı İpekyolu Misafir Evi pansiyon ve kafeteryası kurularak turizm alanında kadın girişimcileri teşvik eden yerel bir model olması hedeflendi.
İzmir-Seferihisar’da kadınların öncülüğünde, Seferihisar’ın Geleneksel Mutfağı Projesi ile yöreye özgü farklı tatların markalaştırılması ve tüm Türkiye’ye tanıtılması ile yöresel mutfak kültürünün bölge turizminin gelişimine katkıda bulunması desteklendi.
Şanlıurfa’da geleneksel taş işçiliğinin gelecek kuşaklara aktarılması ve iş alanlarının artması hedefiyle taş işçiliği atölyesi kuruldu. 6’sı kadın 21 kişi taş işçiliği eğitimi aldı.
Anadolu’daki ilk şehir devleti olan Malatya Arslantepe Höyüğü’nün UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınması için çalışmalar başlatıldı. Arslantepe Höyüğü 5500 yıllık geçmişiyle günümüze ayna tutan bu höyük; içinde kerpiçten bir saray, kral mezarları ve dünyanın en eski kılıçlarına ev sahipliği yapıyor.
200 yıllık ahşap konakları, yüzyıllara meydan okuyan tarihi dokusu ve kültürel değerleri ile 1994 yılında UNESCO tarafından ’Dünya Mirası Listesi’ne giren Safranbolu’da başlatılan proje kapsamında, yerel kültürel mirası yansıtan ve değerlerini taşıyan hediyelik eşyaların yerel esnaf tarafından üretilmesi sağlandı. Esnaf tarafından satılmaya başlanan hediyelik eşyalar, bölgeye gelir getirmeye başladı.
Isparta’nın Kuyucak köyünde lavantadan elde edilen ürün çeşitliliğinin artırılarak turizmin canlandırılması hedeflendi; Lavanta Kokulu Köy projesi sayesinde sezonda bölgeyi 190 bin turist ziyaret etti.
Türkiye’deki 412 kelebek türünün yaklaşık 160’ına ev sahipliği yapan ve ülkemizin 10 önemli kelebek alanı arasında yer alan Adana’nın Saimbeyli ilçesinin ‘Kendi Kelebeğini Keşfet’ Sloganı ile tabiat parkı statüsüne alınması için çalışma başlatıldı. Bu doğrultuda kelebek gözlemciliği ile eko turizmin geliştirilmesi çalışmaları yapıldı. Alan 2018’de tabiat parkı ilan edildi.
Balıkesir, Edremit’te yürütülen Nar Kadın ile Edremit’in Yöresel Tatları projesinde, zeytinyağı ile yapılan yöresel tatları öne çıkarmak, markalaştırmak ve gurme turizmine destek sağlandı. Bu amaçla 40 bölge kadınına girişimcilik desteği verildi.
Denizli’ye bağlı Buldan ilçesinde yer alan ve 1.150 metre yükseklikte bulunan doğa harikası Yayla Gölü’nün biyolojik çeşitliliğinin korunması için ‘Kuşlar Sizi Çağırıyor’ çalışması ile eko turizm potansiyeli canlandırılarak yerel ekonomiye katkı sağlandı.
Birincil geçim kaynağı turizm olan İzmir Foça’da turizmin dört mevsime yayılması, doğadan yana üretim ve işletme modellerinin yaygınlaştırılması hedeflenerek “Dört Mevsim Foça” markası oluşturuldu.
Antalya, Demre’de Hoyran ve Kapaklı köyleri, Türkiye’nin ilk uzun mesafeli yürüyüş rotası olan Likya Yolu güzergâhına kazandırıldı. Bu köylerde yöre halkı turizmden gelir elde etmeye başladı.
Antik yerleşimler, antik taş ocakları, köprüler, kaplıcalar, plajların olduğu Çanakkale’de, dünyaca bilinen mitolojiler şehri Troya’dan Assos’a kadar 120 kilometrelik “Troya Kültür Rotası” oluşturuldu.
Ordu’nun sakin şehir unvanına sahip Perşembe ilçesinde örnek bir pansiyon açıldı, ‘Perşembe’nin ışıklarını kadınlar yakacak’ sloganı ile kadınların hazırladığı yöresel ürünler satışa sunulmaya başlandı. Turizmi canlandırmak için gezi rotaları oluşturuldu.
İstanbul’a bağlı Şile’nin Ovacık köyünde eski bir köy okulu restore edilerek tarladan sofraya yöresel lezzetlerin sunulduğu bir deneyim atölyesi tasarlandı. Atölyenin bahçesinde ekolojik üretim ve permakültür uygulamalarının deneyimlenebileceği bir alan oluşturuldu
Kars Peynir Rotası Projesi Boğatepe Köyü ve Kars çevre bölgesinin hem geleneksel peynir yapımı bilgi ve üretim tekniklerinin, hem de unutulmaya yüz tutan yerel değerlerinin, korunması ve gelişmesini destekliyor.
Ayancık’ta Ketenin Yolculuğu Projesi, Sinop’un Ayancık ilçesinin geleneksel bir ürünü olan keten bezi ve keten ipi yapma sanatını canlandırılması ve turizme kazandırılmasını destekliyor.
Aromatik Bitkiler Evi Köyceğiz Projesi, Türkiye’nin sakin şehirlerinden Köyceğiz’in, tıbbi ve aromatik bitkilerden oluşan botanik zenginliğinin tanıtılması yolu ile sürdürülebilir toplum temelli turizm potansiyelinin artırılması hedefleniyor.
Dünyanın En Eski Tapınağı Göbeklitepe’de Taş İşçiliği projesi ile 12 bin yıl öncesine dayanan taş işçiliğinin gelecek kuşaklara aktarılması ve gençlere yeni iş alanlarının oluşturulmasını hedefliyor
Yazının devamı için: SÜRDÜRÜLEBİLİR DÜNYA GEZGİNİ OLMAK İÇİN NELER YAPABİLİRİZ?: 2) KARBON AYAKİZİ DÜŞÜK, ALTERNATİF ULAŞIM ARAÇLARINI KULLANMAK
Zeynep Atılgan Boneval
İKLİM KRİZİ – SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜNYA – SÜRDÜRÜLEBİLİR SEYAHAT – YAZI SERİSİ
- Herşey Nasıl Başladı – İnsanın İklimi ve Doğayı Tehdit Eden Faaliyerleri Neler?
- Bu Faaliyerler Nasıl Küresel Isınmaya, Ekolojik ve İklim Krizine Yol Açıyor?
- İklim Krizi sebebiyle Dünyamızı, İnsanlığı ve Tüm Canlıları Bekleyen Sorunlar Nedir?
- İklim Krizini Önlemek İçin Neler Yapmamız Gerekiyor? Bugüne Kadar Neler Yapıldı? Glasgow Cop26’da alınan kararlar neler?
- Sürdürülebilir Dünya Ne demek? Bireyler Olarak Sürdürülebilir bir Dünya için neler yapabiliriz?
- Pandemi sırasında insanlar ‘Evde Kal’dığında doğada ne gibi değişimler yaşandı? Pandemi Sonrası Dünya İklim Krizi Bilinci ve Tüketim Alışkanlıkları Değişimi Anketleri Neler Söylüyor?
- Neden Seyahat Ediyoruz ve Pandemi Seyahat Algımızı ve Alışkanlıklarımız nasıl değiştirdi?
- Sürdürülebilir & Sorumlu & Ekolojik Turizm Ne Demek? Biyolojik çeşitliliğin ve Doğanın Değeri Nedir?
- SÜRDÜRÜLEBİLİR DÜNYA GEZGİNİ OLMAK İÇİN NELER YAPABİLİRİZ?:
- 1)SÜRDÜRÜLEBİLİR DESTİNASYONLARI ZİYARET ETMEK
- 2) KARBON AYAKİZİ DÜŞÜK, ALTERNATİF ULAŞIM ARAÇLARINI KULLANMAK
- 3) KARBON AYAKİZİ DÜŞÜK YEŞİL UÇUŞLAR YAPARAK
- 4) EKOLOJİK, DOĞAYA DUYARLI & ÇEVRE DOSTU KONAKLAMA, RESTORAN VE ACENTALARI TERCİH ETMEK
- 5) YEREL KÜLTÜRE VE DOĞAYA SAYGILI VE DESTEK OLAN TATİLLER YAPMAK
- 6) DOĞAYI & BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİ KORUYAN SÜRDÜRÜLEBİLİR TATİLLER YAPMAK
- 7) ATIKLARI SIFIRLAYAN VE DUYARLILIK GÖSTEREN TATİLLER YAPMAK
- 8) GÖNÜLLÜ EKOLOJİK SEYAHATLER ve SOSYAL SORUMLULUK SEYAHATLERİ YAPMAK
- 9) YAVAŞ SEYAHATLER & DOĞA İLE ÖZLEM GİDERECEK SEYAHATLER YAPMAK
- 10)YEREL DENEYİMLER SUNAN DESTİNASTONLARI VE FESTİVALLERİ TERCİH ETMEK
*Yazıdaki bilgilerin kaynakları İKLİM KRİZİ – SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜNYA – SÜRDÜRÜLEBİLİR SEYAHAT giriş yazısının en altında yer alıyor.