İklim Krizini Önlemek İçin Neler Yapmamız Gerekiyor?
Bir önceki İklim Krizi sebebiyle Dünyamızı, İnsanlığı ve Tüm Canlıları Bekleyen Sorunlar Nedir? yazımda fosil yakıt bağımlılığımızın, hasar veren toprak ve su kullanımımızın, yanlış tarım ve hayvancılık uygulamalarımızın, atık üreten savurgan tüketimimizin yol açtığı karbon salınımı, küresel ısınma, kirlilik sonucunda, dünyada yaşanılan biyo-çeşitlilik kaybı, tufan, sel, kuraklık, yangın gibi doğal felaketler, susuzluk, açlık ve yoksulluk gibi krizleri özetlemeye çalıştım.
Tüm bilimsel veriler ve araştırmalar doğa ile ilişkimizi yeni bir dengeye oturmamız gerekliliğini apaçık gözler önüne seriyor.
Önümüzdeki on yıl aslında dünyanın sağlığı için kritik, ve devletler karbon emisyonunun her sene yarıya düşürülerek azaltılıp 2050’de sonlandırılmasına dair ciddi önlem ve yaptırımlar uygulamaz ise yaşanılabilir dünya hedefini yakalamak mümkün olamayacak.
İnsanları gelecekte daha güvenli bir dünya taşımanın önemine değinen çevre hareketleri ve aktivistler, dünya çapında acil eylem planları talep ediyor.
BM İklim Zirvesi başta olmak üzere, birçok örgüt ve birey, devletleri acil önlem almaya davet ederken, çevre sorunlarına kendi güçleri çerçevesinde engel olma çabasındalar.
Bu çabaların karşılık bulamaması durumunda küresel salgın hastalıklar da hayatımızın bir parçası olacak.
Peki dünyada yaşamın devam edebilmesi için neler yapılması gerekiyor?
- Enerji verimliliğinin geliştirilmesi:
- Dünyadaki enerji tüketiminin %20si enerji verimliliği önlemleri ile tasarruf edilebilir. Dünyanın tüm aydınlatması tasarruflu ampulle sağlanırsa 120 milyar dolar tasarruf sağlanacak
- WWF (World Wide Fund for Nature) tarafından yayınlanan Enerji Raporu’na göre 2050 yılında küresel enerji talebi, küresel üretim projeksiyonlarında herhangi bir azalma olmaksızın 2005 yılına göre %15 düşürülebilir ve 2050 yılında küresel enerji talebinin neredeyse tümü yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanabilir.
- Yeşil enerjiye geçiş ile karbon salınımının sıfırlanması, doğal kaynakların korunması, HES’ler, bilinçsiz ve kontrolsüz maden aramalarının ve nükleer santrallerin durdurulması
- Yenilenebilir enerjiler ile kaynakları tüketmeden döngüsel ekonomiler yaratmak,
- Atmosfere salınan tüm zararlı gazların önlenmesi,
- Tarımda kullanılan aşırı gübre ve tarım ilaçlarının kullanımının azaltılarak toprağa, tatlı su kaynaklarına, denizlere ve de doğadaki canlılara verdiği zararın azaltılması,
- Alternatif ve verimli tarım, hayvancılık ve balıkçılık önlemleri ve projeleri geliştirilmesi:
- Kompost uygulamaları ile toprağın hem verimliliğini hem de karbon tutma ve oksijen üretme kapasitesini arttırılması,
- Tarımda su kullanımının azaltılarak etkinleştirilmesi,
- Daha az et üretip yiyerek, hayvan çiftliklerinde yetiştirilen hayvanların yüksek karbon salınımının azaltılması,
- Teknoloji, Giyim, Gıda, Endüstriyel malzeme gibi tüm sektörlerde geri dönüşüm, yeniden ve yenileyici kullanımın arttırılması.
- Ağaçlandırma ve orman alanlarını arttırarak toprak erozyonları önlenmesi ve atmosferden karbondioksitin temizleme kapasitesinin arttırılması,
- Şehirlerde bölgelerin doğasını değiştiren inşaat projelerinin durdurulması, hava kirliliğinin önlenmesi, parkların ve yeşil alanların korunması,
- Geleneksel toplumların ve etnik kabilelerin dünya yüzünden silinmesinin engellenmesi için bu bölgelerde özel koruma önlemleri alınması,
- İklim, çevre ve enerji koşullarına göre yeni vergiler, teşvikler, yaptırımlar ve engeller yani yeni yasal düzenlemeler geliştirilmesi.
Son iki yıldır tüm dünyayı etkisi altına alan, Covid-19 küresel salgını, sağlık sorunları ve ölümler başta olmak üzere, ekonomik ve sosyal sorunlara neden oldu. Ve durumun aciliyetini daha çok anladık.
BUGÜNE KADAR DÜNYADAKİ ÇEVRE HAREKETLERİ
Bu süreçte yeni eylem biçimleriyle iklim krizine odaklanan çevre hareketleri küresel bir nitelik kazandı. Uluslar arası örgütlenme sağlayan ve yerellerde olduğu kadar küresel sorunlara da değinen küresel çevre hareketleri:
- Çevrecilik Hareketi: amacı egemen güçlerin insanlar için hayati önem taşıyan çevreye verdikleri zararı ortaya çıkarmak ve önlemek olan çevre hareketi
- Ekoloji Hareketi: amacı insanın da bir parçası olduğunu ekosistemi korumaktır ve doğanın bir bütün olarak metalaştırılmasını engellemek olan çevre hareketi
başladı.
Bu toplumsal “yeşil hareketler”, iklim değişimi ve krizi, buzulların erimesi, küresel ısınma, dünyanın kirletilmesi, nükleer atıklar, zehirli ve kanserojen etkiye sahip atıklar, hayvanların ve doğanın tahrip edilmesi, gibi insan kaynaklı sorunların odaklanmışlardır çözümüne yönelen ekolojik yönelimler.
Küresel çevre hareketlerinin hepsi, çağımızın temel sorunu olan ikim krizine odaklanırken, iklimin tüm canlılar için önemini vurgulayarak, buzulların, okyanusların, deniz ve ormanların zarar görmesini engellemeye çalışıyor:
- Sürdürülebilirlik için uluslar arası ekoloji- savaşçıları Greenpeace: 1970’lerden bugüne 40 ofisi, 101 ülkede 3 milyondan fazla destekçiye ulaştı. 1971 yılında ABD’nin Alaska’nın doğusunda atom bombası denemelerine, Fransa’nın nükleer denemelerine, Sovyetler ve Japonya’da ticari balina avcılığına, Norveç’te yavru fok katliamına karşı çıkmayı başardı.
- 1980’lerden itibaren, derin ekoloji ve sürdürülebilir alternatif kültüre odaklanan ve ekolojik direniş hareketleri organize eden Earth First!, çevrecilik farkındalığını genişletti
- 1997’de küresel ısınmaya karşı atmosferdeki sera gazının düşürülmesinin amaçlayan Kyoto Protokolü uluslar arası devletler tarafından imzalandı
- Almanya’da Yeşil Politika ideolojisi ile kurulan Yeşiller Partisi – Die Grünen’nin, siyasal alanda hükümet politikaları üzerinde etkili olması çevre duyarlılığını politikaya taşıdı
- Daha sonra Yeryüzü Dostları (Friends of the Earth-FoE), Grup Ten, Not in my Back Yard, WWF gibi doğanın korunması için güçlü çevre hareketleri gelişti
- 2018’de Greta Thunberg iklim için okul eylemi olan Fridays For Future küresel ilgi gördü
- Küresel ısınmaya dikkat çekmek amacıyla, 2019’da Birleşmiş Milletler (BM) İklim Zirvesi’ne katılmak üzere güneş enerjili yelkenlisi ile İngiltere’den New York’a 15 günde ulaşan İsveçli çevreci aktivist Greta Thunberg, seyahat sözlüğüne ‘Uçuş Utancı’ kavramını ekledi.
- İngiltere’de 2022’de genç aktivistlerin başlattığı Just Stop Oil hareketi, yüzlerce destekçi ile benzin tüketimi üzerind etki yaratmaya çalışıyor.
Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli – IPCC Çalışma Grubu II Raporu’nun Politika Yapıcılar için Özeti olan “İklim Değişikliği 2022: Etkiler, Uyum ve Kırılganlık” Şubat 2022’de yayınlanan özeti; ‘Dünyanın kaynaklarının yağmacısı olmak yerine muhafızı olmanın’ aciliyetini gözler önüne serdi. Durum gerçekten ciddi!
İklim Krizine Çözüm Bulmak için Uluslararası PLatformda Bugüne Kadar Neler Yapıldı?
Endüstri devrimiyle başlayarak, günümüze kadar çığ gibi büyüyerek gelen, sadece karlılığa ve ekonomik faydaya dayalı üretim – tüketim süreçlerinin, çevresel ve toplumsal zararlar vereceğine dair bilimsel araştırmalar, dünyamızın karşı karşıya bulunduğu sorunlara dair çözüm stratejileri geliştirme arayışları 1970’li yıllardan itibaren dünya ülkelerinin ve Birleşmiş Milletlerin gündemine girdi.
O zamandan bu güne kadar İklim Krizi konusunda dünyada bugüne kadar çok rapor hazırlandı, birçok buluşma, zirve ve anlaşma yapıldı ve birçok kararlar alındı. Aşağıda bunlardan en önemlilerine, tarih sırasına göre özetleyecek şekilde kısaca yer verdim. (Daha detaylı bilgileri Kaynaklar bölümündeki yazılarda bulabilirsiniz):
- Kalkınmanın doğa üzerinde gerçekleştirdiği tahribata dair veriler ve ekonomik ve doğal çevrenin karşılıklı bağımlılığının kalkınma politikalarında ele alınmasının gerektiğine ilişkin ilk kapsamlı uyarı, 1972 yılında Roma Kulübü’nün ‘Büyümenin Sınırları’ adlı raporunda yer aldı. Bu raporda yanıt aranan soru şuydu: “Hızlı nüfus artışı, gıda üretim şekli, sanayileşme hızı, çevre kirlenmesi ve yenilenemez doğal kaynakların tükenme hızı sorunları bugünkü seyrinde ilerlerse önümüzdeki yüzyıl içinde ekonomimizi nasıl bir gelecek bekliyor?”
- Bu raporun ardından 1972’de Stockholm’de düzenlenen, “Birleşmiş Milletler İnsan ve Çevre Konferansı” ise, dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan çevre kirliliği veya iklim tehdidinin artık sadece o ülke için değil tüm dünya için bir tehdit haline geldiğine, ve sürdürülebilir kalkınma kavramına çevre ve kalkınma ilişkisi çerçevesinde evrensel boyutta ilk yer veren buluşma idi. Konferansta, sosyo-ekonomik yapıları ve gelişme düzeyleri farklı olan birçok ülke, “çevre” konusunda ilk defa bir araya geldi. Gelişmiş ülkelerde sanayileşmenin ortaya çıkardığı çevresel problemler ve bu problemlerin kalkınma üzerindeki etkileri, gelişmekte olan ülkelerin durumları ve bu sorunlara çözümler tartışıldı. Konferans sonunda, BM İnsan Çevresi Bildirisi kabul edildi ve bu konferanstan sonra da Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) kuruldu.
- Ardından 1976’da “BM İnsan Yerleşim Konferansı – Habitat I” gerçekleştirildi, 1980’de BM Çevre Programı tarafından “Dünya Koruma Stratejisi” yayınlandı., 1983 yılında “Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu” kuruldu. Ve 1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından, küresel sorunları sürdürülebilirlik kavramı ile ortaya koyan ‘Ortak Geleceğimiz – Brundtland Raporu’ hazırlandı.
- 1987’de hazırlanan BM Montreal Protokolü, şimdiye kadar tüm BM üyelerinin tümü tarafından kabul edilip imzalanan tek protokol. Ancak, ozon tabakasındaki tahribatı durdurmak için klorofloro karbon kimyasal gazlarını kullanmaya son vermek amaçlı protokol önlemleri tam uygulanmadığı için, güney yarımküredeki hasar tamamen durdurulamadı, belirli bir sınır içerisinde kalmasını sağladı.
- Sürdürülebilirlik kavramı bugüne kadar yalnızca çevre ve çevre problemleri çerçevesinde ele alınırken, yalnızca çevreyle sınırlı kalmadan, ekonomi, adalet ve toplum gibi kavramları da kapsayıcı bir şekilde ilk tartışma, 1992 yılında Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde, Rio Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansında gerçekleşiyor. Bu konferans sonunda katılımcıların gönüllü bir şekilde uygulaması öngörülen Gündem 21 isimli bir eylem planı açıklandı, BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi – UNCDB ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği ve Çevre Sözleşmesi – UNFCCC ortaya çıktı.
- 1995 yılında Mısır’da Kahire’de BM tarafından, nüfus ve sürdürülebilir kalkınma arasındaki ilişkiyi uluslar arası boyutta ele alan, “Nüfus ve Kalkınma Konferansı” düzenlendi. 1996’da İstanbul’da gerçekleştirilen “BM İnsan Yerleşimleri Konferansı – Habitat II”de ise sürdürülebilirlik kavramı ve insan yerleşimleri arasındaki ilişkiye dikkat çekildi.
- Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında ortaya konan Kyoto Protokolü, küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslar arası ilk çerçeve. 1997’de imzalanıyor. Protokolü imzalayan ülkeler atmosferde karbon ve sera salımını 1990 yılındaki düzeylere düşürmeyi taahhüt ederken, bunu yapamıyorlarsa karbon ticareti yoluyla haklarını arttırmaya söz veriyor. Ancak protokol 2005’te yürürlüğe girebiliyor. Çünkü, protokolün yürürlüğe girebilmesi için, onaylayan ülkelerin 1990’daki atmosfere saldıkları karbon miktarının yeryüzündeki toplam emisyonun %55’ini bulması gerekmekteydi ve bu orana ancak 8 yılın sonunda Rusya’nın katılımıyla ulaşılabildi. Kyoto Protokolü’nün eksikleri ise şöyle: BM ülkeleri arasından tam katılım sağlanamadı, katılanlardan da sınırlı sayıda ülke sera gazı azaltma yükümlülüğü altına girdi. Protokol’de iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum ve maliyet konuları yer almıyordu, denetim altına alınacak sektörler çok sınırlı idi, ilk yükümlülük dönemi için çok kısa bir zaman aralığı belirlenmişti, ve Protokol’ün ülke meclisleri tarafından onaylanması çok yavaş gerçekleşmişti. Yine de Kyoto Protokolü bir başlangıç olması açısından önemli.
- Sürdürülebilir kalkınmaya dair tartışmaların derinleştiği bir sonraki kilometre taşı ise 2000 yılında New York’ta gerçekleştirilen “BM Milenyum Zirvesi”. Bu zirve sonrasında 8 maddeden oluşan Binyıl Kalkınma Hedefleri yayınlanıyor. Binyıl Kalkınma Hedefleri (BKH) yeni bir başlangıç olsa, özel sektörün etkisine yer verilmemesi, yoksulluğun gayrisafi milli hasıla temel alınarak hesaplanması gibi hedeflerde kullanılan kavram ve ölçüm eksiklikleri, yoksulluğun ana nedenlerinin ve toplumsal cinsiyet eşitliği ve kalkınma arasındaki ilişkinin detaylı bir şekilde ele alınmaması, yalnızca gelişmekte olan ülkeleri kapsaması gibi faktörler sebebi ile uygulanabilirliğinin düşük olduğu zaman içerisinde görüldü.
- Küresel çevre sorunlarına dair ortak çözüm arayışları için, 2000-2010 arasında Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi, Ozon Tabakasının Korunmasına Dair Viyana Sözleşmesi, BM Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi gibi gelişmeler oldu, ancak dünyada çevre sorunları yaşanmaya, küresel iklim krizi büyümeye devam etti.
- İklim krizi ile mücadeleyi ele alırken 1997-2006 yılları arası Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ı da anmak gerek. Annan, dünya çapında iklim değişikliği, yoksullukla mücadele, AIDS hastalığı gibi sağlık problemleri ile mücadele, krizlerin barışçıl çözümü, dünyanın farklı bölgelerinde adaletin sağlanması gibi konularda büyük çaba sarf etti. Tüm bu çabaları ile 2001 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen Annan, UN Global Compact (Küresel İlkeler Sözleşmesi) in de fikir babası ve öncüsü. 31 Ocak 1999 tarihinde Dünya Ekonomik Forumu’nun Davos toplantısında yaptığı konuşma sırasında Kofi Annan, insan hakları, çalışma, çevre ve yolsuzlukla mücadele alanlarında, uluslar arası şirketleri, sivil toplum ve eğitim kuruluşları gibi paydaşları içeren bir kurumsal sosyal sorumluluk girişimi oluşturmayı ve Küresel İlkeler Sözleşmesi hazırlamayı öneriyor. 26 Temmuz 2000 tarihinde Birleşmiş Milletler merkezinde yine Kofi Annan liderliğinde başlatılan Global Compact (BM Küresel İlkeler Sözleşmesi), bugün 170’den fazla ülkedeki 8 bine yakın şirket, 5 bine yakın sivil toplum kuruluşu ve eğitim kurumu tarafından imzalanmış olan, dünyadaki en yaygın gönüllü sorumluluk projesi. İnsan hakları, çalışma , çevre ve yolsuzlukla mücadele alanlarında 10 ilkeye dayalı bir çerçevesi olan BM Küresel İlkeler Sözleşmesi, ağında bulunan kurumların ilkelere dayalı şekilde kurumsal sürdürülebilirlik konusunda gelişebilmesine destek oluyor.
- 2009 Aralık’ta, küresel ısınma ve sera gazı salınım oranlarını azaltma amacıyla 192 ülkenin katılımıyla, COP 15 adıyla bilinen, Kopenhag Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında düzenlenen on beşinci, Kyoto Protokolü’nün yürürlüğe girmesinin ardından düzenlenen beşinci konferans oldu. Konferans sonunda Kopenhag Mutabakatı, üzerinde uzlaşı sağlanamadığı için oy birliği olmadan kabul edilmiş sayıldı. Anlaşmanın ülkelerce yasal bir bağlayıcılığı olmaması, ülkelerin karbon gazı salınımlarını azaltmalarına dair bir karar içermemesi, ve ülkelerin karbon gazı salınımlarını kota uygulamasıyla sınırlandırmayı sağlayacak olan karbon piyasası ile ilgili ayrıntılı bir açıklama yer vermemesi sebebi ile başarısız sonuçlandı.
- Paris İklim Anlaşması Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında, iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında 2015 yılında imzalanan, 2016 yılında yürürlüğe giren bir anlaşma. Amacı sera gazı salımının küresel seviyede azaltılması için her türlü önlemin en kısa sürede devreye alınması, küresel sıcaklık artışının 2 derecenin altında kalmasının sağlanması olan Paris İklim Anlaşması, 197 ülke tarafından imzalandı. Ancak Paris Anlaşması’na dahil olan ülkeler iklim krizi ile mücadelede kömürden çıkışı ve emisyon azaltma politikalarında net bir kararlılık sergilemedi.
- 2012’de Rio’da gerçekleştirilen BM zirvesinde, Binyıl Kalkınma Hedefleri tartışmaya açılıyor, BM, 2015 – 2030 arası geçerli olacak Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini bu sefer daha kapsamlı ve uygulanabilir belirleyebilmek için hem az gelişmiş ülkelere, hem de özel sektöre danışıyor. UN Global Compact ile işbirliğine gidiyor. Bu sefer toplumsal cinsiyet eşitliği, sürdürülebilir kentler, ayrımcılıkla mücadele, insan hakları, yoksulluk, adalet gibi konularda ekonomik göstergelerle birlikte hedefler belirlenmesi için çaba sarf ediliyor. Ve Ocak 2016’da Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler tarafından 2030 sonuna kadar ulaşılması amaçlanan hedefleri içeren bir evrensel eylem çağrısı olan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) (diğer bir deyişle Binyıl Kalkınma Hedefleri – Küresel Amaçlar) yürürlüğe giriyor. Tüm dünyada açlık ve yoksulluğa son vermek, iklim değişikliği ile mücadele etmek, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak, nitelikli eğitimi, sorumlu üretim ve tüketimi yaygınlaştırmak gibi 17 ana başlıktan oluşan sosyal, kültürel ve ekolojik meselelerin çözümüne odaklanan hedefleri şu şekilde özetleyebiliriz:
- Yoksulluğa Son
- Açlığa Son
- Sağlık ve Kaliteli Yaşam
- Nitelikli Eğitim
- Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
- Temiz Su ve Sanitasyon
- Erişilebilir ve Temiz Enerji
- İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme
- Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı
- Eşitsizliklerin Azaltılması
- Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar
- Sorumlu Üretim ve Tüketim
- İklim Eylemi
- Sudaki Yaşam
- Karasal Yaşam
- Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar
- Amaçlar için Ortaklıklar
2021’de Glasgow’da gerçekleşen Cop26
Küresel ısınmaya yönelik hükümetler arası ilk çevre sözleşmesi olan UNFCC’nin yürürlüğe girdiği 21 Mart 1994 tarihinden beri COP (Conference of the Parties- Taraflar Konferansı) zirveleri düzenleniyor.
2021 Kasım ayında 197 ülkenin katılımıyla Glasgow’da düzenlenen 26. Zirvede (Cop26 ), ilk kez bir uluslar arası anlaşmada kömür kullanımını sınırlama sözü verilmesi gibi önemli kararlar alındı. Ancak bu sözlerin uygulanması mümkün mü zaman gösterecek.
COP26’de alınan kararlar uygulanırsa neler olacak?:
- Dünya atmosferindeki ısınmanın 2030’da 1,5 derece ile kısıtlı kalması hedefine daha yakın olmak için, taraf ülkeler önümüzdeki sene emisyon azaltma planlarını yenilemek üzere tekrar bir araya gelmeye bu süreçte de gelişmekte olan ülkelere mali yardımlar sağlama kararı alındı.
- Rüzgâr, güneş enerjisi gibi yenilenebilir, yeşil ve temiz enerji kaynakları yaygınlaşacak kömür, fosil yakıt ve nükleer enerjinin hacmi düşecek. İlk kez bir uluslar arası anlaşmada kömür kullanımını aşamalı olarak azaltılması ve sınırlaması sözü verildi.
- Güneş panelleri olan, ısı pompaları ile donatılmış, çimento ve betona kıyasla daha düşük karbonlu malzemelerle inşa edilmiş çevre dostu yeşil evler yaygınlaşacak. Eski evler de aşırı iklim olaylarına karşı, güneş ışığını yansıtan ve aşırı ısınmayı önleyen serin çatılar, kasırgalara karşı dayanıklılık sağlayan kepenkler, gibi önlemlerle dayanıklı hale gelecek.
- COP26’ya katılan ülkelerin ve küresel şirketlerin önemli bir bölümü elektrikli araç kullanımını artırmayı, ve zaman içerisinde taşıma ve nakliyede sıfır karbon emisyonuna sahip otobüs ve kamyonların trafiğe izin verilmesini kabul etti. Benzinli ya da dizel araçlar yerine elektrikli ve hibrid araçlar trafiğin ana unsuru haline gelecek.
- COP26’ya katılan yaklaşık 200 ülkenin yanı sıra toplam varlığı 130 trilyon doları bulan finans kuruluşları da 2050’ye kadar net sıfır emisyon sözü verdi. menülerimizden işe nasıl gideceğimize kadar pek çok günlük eylemin net sıfır hedefiyle nasıl uyumlu hale getirileceğini belirledi. ısıtmak, ne yiyeceğimizden, nasıl yemek pişireceğimize, evimizi nasıl ısıtacağımızdan, nasıl sıcak su sağlayacağımıza ve kullandığımız araçlara, gaz ve diğer fosil yakıtlardan uzaklaşılacak.
- Soya, sığır eti, palmiye yağı ve kakao gibi yüksek emisyona neden olan gıdaların üretimi kısıtlanacak.
- Çevresel ayak izini azaltmak amacıyla, karbon emisyonuna sebep olan, tercih ettiğimiz tekstil ürünlerinden, seyahat araçlarımıza kadar pek çok faaliyetimize, ‘caydırıcı’ karbon ödemeleri getirilecek. Nakliyelerinde temiz enerji kullanan firmalara teşvikler uygulanacak, sıfır emisyonlu gemilerin seyrini kolaylaştıracak ‘yeşil nakliye koridorları’ planlanacak.
- Ormansızlaşmayı bitirmeyi hedefleyen Glasgow Liderler Orman Bildirgesi’ne 100’den fazla ülke imza attı.
- 400’ün üzerindeki finans kuruluşu yeşil teknoloji için daha fazla kaynak sağlayacak ve sürdürülebilir ürünler geliştiren şirketlere daha fazla yatırım yapılacak, dolayısı ile bu ürünlerin kullanım oranları artacak.
Ancak COP26’da alınan kararlara rağmen, mevcut koşulların ve uygulamaların 1,5 derece sıcaklık artışı hedefine ulaşmaya yetmeyeceği şimdiden biliniyor.
Taraf ülkeler emisyon planlarını tekrar gözden geçirmek üzere 2022’de Mısır’da gerçekleşecek COP27’de bir araya gelecek.
Umudumuz artık devletlerin, finans kurumlarının, üreticilerin ve hizmet sağlayıcıların, iklime ve sürdürülebilirliğe zarar veren her türlü karar ve eylemi kısıtlamakla yükümlü olduğunun bilincine varması ve gerçek aksiyonlar alması.
2023’de Şarm el Şeyh’de Gerçekleşen COP 27
2023’teki COP 27 Mısır’ın Şarm el Şeyh şehrinde 6-18 Kasım tarihleri arasında gerçekleşti.
COP27’de, Rusya – Ukrayna savaşına bağlı olarak yaşanan enerji krizi sebebiyle, COP26’da belirlenen hedeflerin karşılanamadığı ortaya çıktıne yazık ki. 2022’de Glasgow’da düzenlenen COP26 Zirvesi‘nde 40 ülke ve 150 kuruluş anlaşmaya vararak, 2030 yılından itibaren kömürü aşamalı olarak bırakma ve kömürle çalışan yeni elektrik santrallerinin kurulmasının desteklenmemesi taahhüdünde bulunmuştu. Anlaşmanın, dünya çapında yıllık tahminen 17,8 milyar dolarlık kamu desteğini fosil yakıtlardan temiz enerjiye geçişe kaydırması bekleniyordu. Ancak bu seneki zirveden ‘Fosil Yakıtlardan Çıkış’ taahhüdü çıkamadı. Özellikle gelişmekte olan ve savunmasız ülkeler için bu hedeflere ulaşılması için adımlar atılması hayati öneme sahip. Doğu Afrika’da 20 milyon insan iklim krizi bağlantılı kuraklık sebebiyle gıda güvensizliği ile karşı karşıya, Pakistan’da yaşanan sel felaketlerinde 33 milyon kişi evsiz kaldı ve benzer şekilde Nijerya’da seller ve Tuvalu Adasında kuraklık milyonlarca insanın hayatını etkiliyor.
“Varlıklı” ülkelerden gelişmekte olan “kırılgan” ülkelere, iklim değişikliğinin sebep olduğu ekonomik kayıpların hafifletilmesi için para aktarılması taahhüdünü içeren ‘Kayıp ve Hasar Mekanizması’ COP27’nin en önemli adımı oldu. Ayrıca kayıp ve hasarın önlenmesi çalışmalarının yürütülmesinde teknik yardım sağlanması için COP25’te kurulan Santiago Ağının kullanılması da kabul edildi. Konferansta, yeni finansman düzenlemelerinin ve fonun nasıl faaliyete geçirileceğine ilişkin tavsiyelerde bulunması için bir Geçiş Komitesi’nin kurulması kabul edildi. Geçiş Komitesi’nin ilk toplantısının Mart 2023’ten önce yapılması bekleniyor. Ancak fonun nasıl işleyeceğine yönelik tartışmalar ve belirsizlikler mevcut. Varlıklı ve kırılgan ülke ayrımlarının yapılmasında hangi kriterlerin belirleyici olacağı henüz kararlaştırılmadı. Fonun nasıl işleyeceğine yönelik detayların gelecek yıl Dubai’de düzenlenecek COP28’de belirlenmesi bekleniyor.
Ormanlar ve biyoçeşitliliğin korunması, COP tarihinde ilk kez sonuç metninde yer aldı ve liderler iklim değişikliği ile mücadelenin bitki ve hayvanların yaşamına olumsuz etki etmeden yapılması gerektiği konusunda anlaştı.
COP 27’de alınan kararlar 5 ana başlıkta toplandı:
- Azaltma:COP26’da ülkelerin sunduğu ulusal katkı planlarına göre küresel sıcaklık 2℃’yi aşmaması istenirken (1,5℃ ile sınırlandırılması isteniyordu) tahmini olarak yüzyıl sonuna kadar 2,5℃ yi aşacağını gösteriyordu. Hedeflenen sınırın sağlanamaması COP27’de güvenilir, gerçekçi ve güçlü uzun vadeli stratejileri oluşturma gerekliliğini gözler önüne serdi. Bu amaçtaki ilk adım karbon salınımdaki açığın kapatılması olarak gösterildi.
- Uyum:COP26’da bu amaç doğrultusunda atılmış iki adım bulunmakta; gelişmiş ülkelerin adaptasyon kısmına ayrılan finansmanın en az iki kat arttırmaları ve Küresel Uyum Hedefi (Global Goal on Adaptation, GGA) kapsamında iki yıllık bir çalışma sürecinin başlatılması. COP27’de gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğine maruziyeti azaltmak ve uyum sağlamak için hedef kapsamı, veriler vb. gibi program içeriğinde somut bir şekilde ilerlenmesi gerektiği belirtildi. Buna ek olarak uyum planları için sağlanacak hibenin miktarında daha net bir tahmin elde etmek için Ulusal Uyum Planı (National Adaptation Plan) ve Adaptasyon İletişimleri’nin (Adaptation Communications) de hazırlanması gerektiği belirtildi.
- Finansman:COP26’da savunmasız ülkelere destek amaçlı 2020’den 2025 yılına kadar her yıl taahhüt edilen 100 milyar dolarlık hedefe ulaşamaması konferansın güvenilirliğini zedeledi. COP27’de ise 2025 yılına kadar toplam 600 milyar dolar şeklinde yeni bir iklim finansman hedefi konuldu. Bu hedefin büyük bir yüzdesini G7 ülkelerinin sağlaması gerektiği bekleniyor.
- Kayıp ve Hasar:İklim krizinin etkileri ve iklim değişikliği kaynaklı aşırı hava olaylarından hasar gören ülkeler için kayıp ve hasar finansmanının düzenlemesi kararlaştırıldı. Bu finansmanın nasıl düzenleneceği konusunda teknik destek vermeyi amaçlayan ‘Santiago Kayıp ve Hasar Ağı’ aktif hale getirilecek.
- Küresel Envanter: Paris Anlaşması’nda belirtilen hedefleri hayata geçirme konusunda dünyanın ilerleyişini değerlendiren, ve uygulanmasına yönelik çalışmaların takip ve değerlendirme süreci olan Küresel Envanter, azaltma, uyum, uygulama ve destek mekanizmaları konusundaki ilerlemeyi ve buna ek olarak alınan önlemlerin ekonomik ve sosyal çıktıları değerlendirmenin bir parçası olacak. COP27’nin Küresel Envanter bulguları, Teknik Diyalog olarak isimlendirilen görüşmede ortak ilerleyiş anlayışını geliştirmek için uzmanlar, taraftarlar ve taraf olmayan paydaşlar arasında değerlendirilecek. Ve bu görüşme COP28’de Küresel Envanter’in çıktıları alınmadan önce gerçekleştirilecek. Bu görüşmelerin avantajı hem Küresel Envanter sisteminin işleyişini gösterecek hem de iki sene arasındaki değişimin incelenmesi ve karşılaştırılması olacak
Devamı için: Sürdürülebilir Dünya Ne demek? Bireyler Olarak Sürdürülebilir bir Dünya için neler yapabiliriz?
Zeynep Atılgan Boneval
İKLİM KRİZİ – SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜNYA – SÜRDÜRÜLEBİLİR SEYAHAT – YAZI SERİSİ
- Herşey Nasıl Başladı – İnsanın İklimi ve Doğayı Tehdit Eden Faaliyerleri Neler?
- Bu Faaliyerler Nasıl Küresel Isınmaya, Ekolojik ve İklim Krizine Yol Açıyor?
- İklim Krizi sebebiyle Dünyamızı, İnsanlığı ve Tüm Canlıları Bekleyen Sorunlar Nedir?
- İklim Krizini Önlemek İçin Neler Yapmamız Gerekiyor? Bugüne Kadar Neler Yapıldı? Glasgow Cop26’da alınan kararlar neler?
- Sürdürülebilir Dünya Ne demek? Bireyler Olarak Sürdürülebilir bir Dünya için neler yapabiliriz?
- Pandemi sırasında insanlar ‘Evde Kal’dığında doğada ne gibi değişimler yaşandı? Pandemi Sonrası Dünya İklim Krizi Bilinci ve Tüketim Alışkanlıkları Değişimi Anketleri Neler Söylüyor?
- Neden Seyahat Ediyoruz ve Pandemi Seyahat Algımızı ve Alışkanlıklarımız nasıl değiştirdi?
- Sürdürülebilir & Sorumlu & Ekolojik Turizm Ne Demek? Biyolojik çeşitliliğin ve Doğanın Değeri Nedir?
- SÜRDÜRÜLEBİLİR DÜNYA GEZGİNİ OLMAK İÇİN NELER YAPABİLİRİZ?:
- 1)SÜRDÜRÜLEBİLİR DESTİNASYONLARI ZİYARET ETMEK
- 2) KARBON AYAKİZİ DÜŞÜK, ALTERNATİF ULAŞIM ARAÇLARINI KULLANMAK
- 3) KARBON AYAKİZİ DÜŞÜK YEŞİL UÇUŞLAR YAPARAK
- 4) EKOLOJİK, DOĞAYA DUYARLI & ÇEVRE DOSTU KONAKLAMA, RESTORAN VE ACENTALARI TERCİH ETMEK
- 5) YEREL KÜLTÜRE VE DOĞAYA SAYGILI VE DESTEK OLAN TATİLLER YAPMAK
- 6) DOĞAYI & BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİ KORUYAN SÜRDÜRÜLEBİLİR TATİLLER YAPMAK
- 7) ATIKLARI SIFIRLAYAN VE DUYARLILIK GÖSTEREN TATİLLER YAPMAK
- 8) GÖNÜLLÜ EKOLOJİK SEYAHATLER ve SOSYAL SORUMLULUK SEYAHATLERİ YAPMAK
- 9) YAVAŞ SEYAHATLER & DOĞA İLE ÖZLEM GİDERECEK SEYAHATLER YAPMAK
- 10)YEREL DENEYİMLER SUNAN DESTİNASTONLARI VE FESTİVALLERİ TERCİH ETMEK
*Yazıdaki bilgilerin kaynakları İKLİM KRİZİ – SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜNYA – SÜRDÜRÜLEBİLİR SEYAHAT giriş yazısının en altında yer alıyor.