Kuzey Ege Rotası 7: Tabaklar, Tamiş, Kulfal, Paşaköy, İlyasfakı, Cemaller, Ayvacık, Süleymanköy

 

Assos’tan yukarı doğru devam ettiğimiz Kuzey Ege Rotası  7 yazımda, Tabaklar, Tamiş, Kulfal, Paşaköy, İlyasfakı, Cemaller, Ayvacık, Süleymanköy gibi köyleri ve buralarda keşfettiğimiz güzel durakları paylaşacağım. 

 

Ayvacık ilçesine bağlı bu harika köyler doğanın içinde birer doğa harikası adeta. Çok huzurlu bir kırsal yaşamın hüküm sürdüğü her köyde bir keşif durağı yer alıyor neredeyse.  En beğendiğimiz köylerden birisi Tamiş oldu.

Manzarası olmasa da nefis bir enerjisi ve huzuru var Tamiş’in.  Köy kahvesinde çay/ kahve içmek ve daracık sokaklarında kaybolmak zamanda yolculuk adeta.

 

Kulfal 

Buta Assos Zeytinyağları/ Kulfal: Kulfal ağaçlarla çevrili ufacık bir köy olan Kulfal, azıcık haneli yerleşimi, ağaçlarla çevrili virajlı yolları, muhteşem doğası, nehri ve köprüsü ile zamanda asılı kalmış bir köy. Buta Zeytinyağları da bu köyün altlarında yer alan, temiz, doğru, etik, ahlaklı tarım ve üretim yapan bir işletme.

Sağlık için zeytinyağı ilkesi ile Nurlan Yusifov tarafından Çanakkale Assos’ta kurulan Buta Assos ‘sıfır atık ilkesi’ ile doğal organik zeytinyağları üretiyor. Zeytinlerin yetiştirilmesinden, toplanması ve sofralara ulaşmasına kadarki her süreci sağlıklı, doğal ve ekolojik döngü ile uyum içinde olacak şekilde titizlikle yöneten bu işletme, üretim tesisini, araç trafiğinin, kentleşmenin veya sanayileşmenin, dolayısı ile hava kirliliğinin hiç olmadığı, zeytinliğin hemen yanı başındaki bir noktaya konumlandırmış.

Sıkım tesislerinde ise dünyanın en önde gelen zeytinyağı ekstraksiyon sistemi olan İtalya’dan temin edilen Mori-Tem‘i kullanıyorlar. Tesisi ziyaret edip zeytinyağı almak mümkün.

 

Paşaköy

Salt & Oak Restoran ve V’asbos Şarapları /Paşaköy

Uçan bir kayada yemek yemek: Volkanik kayaların doğal uzantısı Salt & Oak…

Volkanik kayalar üzerine kurulu meşe ağaçları ile çevrili bir arazide, muhteşem bir mimaride, nefis bir gurme restoran karşınıza çıkacak. Salt & Oak ismini üzerinde bulunduğu toprağın tuzundan ve çevrelendiği meşelerden alıyor.  

Paşaköy’ün eğimli volkanik kayaları üzerinde bir sanat eseri gibi inşa edilmiş restoran, mimar Eylem Erdinç imzasını taşıyor.

Art-germe (geri germe) tekniği ile yarım köprü dizaynı ile inşa edilmiş binanın mimarisi, çelik konstrüksüyon, brüt beton ve cam’ın adeta bir enstelasyonu andıran enfes birlikteliğini yansıtıyor.

Salt & Oak, 2024 Ağustos ayında Ayşe Medran ve Nedim Moukadem tarafından açılmış, çiçeği burnunda ancak açılır açılmaz da kıymeti anlaşılmış bir restoran.

Assos Antik Kenti tepeleri, Ege denizi ve Midilli (Lesbos) adasına uzanan manzaralarına ve de enfes gün batımlarına şahitlik edebileceğiniz konumu ile gerçekten insanın içini ferahlatan bir enerjisi var.

Gündüz 13:00-18:00 arası Gemeder artizan peynirleri menüsü eşliğinde şarap tadımları yapabilirken, akşam 18:00-22:00 arasında da yörenin doğal mahsülleri ile hazırlanmış fine dining menüsünün tadına varabiliyorsunuz.

Salt & Oak’ta Şef Nedim Moukadem ve Şef Özgün Arıtürk, yörenin doğal mahsüllerini kullanarak, geleneksel mutfağı kendi deneyimleriyle yorumlayarak, mikrosezonal menüler sunuyorlar. Bölgedeki ata tohumlardan mahsüller ile ev yapımı Focaccia ile Buta Zeytinyağı, Enginarlı Semizotu Salatası, Ata Tohum Domates, Kürlenmiş Çanakkale Sardalyası ve Vanilyalı Domates, Kuzu Kelle ve Antep Fıstığı Dukkah ve Ayvacık Köy Kuzusu Kaburgası, Kuzulu Ragu, Gelibolu Levreği gibi nefis lezzet harmanları tadabiliyorsunuz. Eşlikçi olarak V’Asbos’un kırmızılarının yanı sıra Beyaz, Rose, Köpüklü, ve Doğal Şarap seçenekleri de yer alıyor.

İşletme ortağı ve restoranın ana şefi olan Nedim Bey’in yanı sıra, mutfak şefi Özgün Arıtürk, ve yardımcı şef Drew Bey mutfak ekibini oluştururken, bardan sorumlu Emrah Bey’in reyhan şerbetli ve incir püreli özgün artizan kokteylleri büyük beğeni topluyor. İstanbul yeme içme hayatından tanıdığımız restoran müdürü Tamer Bey ise tüm konuklar ile bizzat ilgileniyor.

Ocak’taki kış molası hariç tüm yıl açık olacak Salt & Oak.

 

V’Asbos Bağları ve Şarapları: Kayalara gömülü enfes şaraphane…

Mineral hazinesi volkanik kayaların, eğimli toprağın, kuzey Ege’nin kesilmeyen melteminin, esintili rüzgarlarla yumuyan güneşli havanın, sıcak günler ve serin geceli iklimin, şaraplık üzüm için ideal bir ‘teruar = coğrafi koşullar’ oluşturduğu bölgede 60 dönümlük bağlarda cabarnet sauvignon, cabarnet franc, merlot, syrah, grenache, malbec üzümlerinden üretilen V’Asbos şarapları, adeta yöreye ve şaraba adanmışlık hikayesi.

V’abos ismini, bulunduğu konumda denizin iki yakasından yani karşısında yer alan Lesbos adası ve Assos’un birleşiminden alıyor.

2012 yılında şaraba ve Assos’a tutkun üç ortak tarafından, bölgenin iyi şaraplar üretme potansiyeline olan inancı ile kurulan V’Asbos, ilk hasadını 2017’de gerçekleştirmiş, ve ilk şaraplar Ağustos 2024’te satışa sunulmuş. 2024 yılında, Uluslararası Şarap Yarışması (IWSC)’dan bir altın ödülle dönmüş.

Chateneuf du Pape asil beyaz asmaları ise bu sene ekilmiş.

Organik sertifikalı bağlarda asmalar, her üzüm çeşidinin farklı ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde işleniyor. Şarap yapımı sırasında ise aşırı işlenmiş bir şarap yerine ‘bağın şişelenmiş bir özü’ hedeflenerek mümkün olan en doğal yöntemler kullanılıyor.

Gerçekten toprağa ve kayalara gömülü bir şaraphane ve mahzene sahip V’asbos. Kayalık coğrafyasının getiridiği zorlu koşullara ragmen, 18 metre derinliğe kazılarak, toprağın içinde 3 kilometre uzanan bir şaraphane yaratılmış. Buradaki doğal serinliği tahmin edebilirsiniz. Kayaların içine oyulan şaraphane ve mahzen, fermentasyon ve şarap saklama süreçleri için hiçbir müdahaleye gerek duymayan doğal bir klimatize ortam sağlıyor.

Şaraphane ‘Yerçekimi’ prensibi ile tasarlanıp inşa edilmiş, böylece üzümlerin şaraba dönüşme aşamalarının hiç birisinde, sert bir müdahaleye maruz kalmıyorlar.
2-3 gün soğuk maserasyonda bekletilen üzümler, mayasız doğal fermentasyon sürecinden geçiriliyor, 3 katlı doğal yerçekimli şaraphanede pompa kullanılmadan aktarılıyor, post maserasyonda, zarif ve meyvemsi tatları alabilmek için, kabuklarıyla birlikte bekletilmiyor. Şarabın doğal karakterinin değişmemesi için filtreleme de yapılmıyor.
Üzümlerin doğal potansiyelini maskeleyecek şekilde fıçı kullanmak yerine, anforalarda veya globe’da (cam küre) yavaş yavaş yıllanarak, meyveli, yağlı, saf karakterlerini koruyarak gelişiyor.

Kilden yapılmış anforalar ise üzümlerin karakterine göre gözenek yapılarına sahip. Gözenek yapısı daha fazla olan anforalar, yüksek gövdeli, tanenli, uzun dokulu, yuvarlık kazanacak karışımlara ev sahipliği yaparken. Daha az gözenekli anforalar, meyvemsi ve daha hafif karışımları saklıyor.

Cam kürelerde saklanan şaraplar ışık almasın diye giysilere büründürülmüş.

Daha uzun yıllandırılacak harmanlar için ise, daha az fıçı dokunuşu veren Avusturya meşesi ve fransız meşeleri kullanılıyor.

Her yıl sadece 25.000 şişe kırmızı şarap üreten V’asbos’ta

4 ila 5 farklı karışım yapılıyor. Kupajlara, her senenin iklim karakterine göre karar veriliyor. Böylece her sene, soğuk ve sıcak farkının üzümlerde yarattığı etkileri, olgunluk, meyvemsilik, tazelik, minerallik açısından dengeleyecek harmanlara karar vererek, farklı karışımlar ortaya çıkıyor.

V’asbos’un 2 serisi var. En yüksek kalitesi olan Iconic serisinde, her sene hangi üzüm en yüksek performansı vermişse onun Iconic’i üretiliyor. Mesela 2024 Grenache üzümünün senesi olmuş. Bir sonraki seri ise Expression. Merlot, Grenache, Syrah, Cabarnet Franc ve Cabarnet Sauvignon karışımları içinde kendini en ön plana çıkaranın ismi ile ifade ediliyor.

Güneş tutulması, üzerinde bulunduğu kayalar, iki yaka arasındaki denizi yansıtan etiket tasarımlarından, mavi denizi yansıtan kapişonlarına, özgün ve güzel bir görsel etkisi var V’asbos şaraplarının.
V’asbos şarapları Dekante istanbul şubelerinden ve Paşaköy’deki bağ evinden temin edilebiliyor. 2024 yılında şarapların fiyatları 1500-2200 TL arasında idi.

Tattığımız şararplar mineralli, aromatik, gövdeli ve gerçekten çok güzel, uzun bitişli, doygun kırmızılardı.

Bize V’asbos’u gezdiren ve özenle tüm süreçleri anlatan şarap uzmanı, 2010’dan beri şarap dünyasının içinde olan bir winemaker Dilara Sezer’e teşekkürler.

 

 

İlyasfakı (Fakı bilgili okumuş hoca anlamına geliyor, İlyasfakı ve Hüseyinfakı şeklindeki köyler isimlerini köyün ileri gelen bilginlerinden alıyor)

Ayvacık ilçesine bağlı İlyasfakı köyünde yer alan Manici Çiftlik: Yeşilyurt köyündeki Manici Kasrı, 20 yıldır konaklamak için Kaz Dağların’daki göz bebeklerimizden birisi. Yörede rafine konaklama ve gastronomi gelişiminin öncüsü olmuştu. Şimdi Manici Kasrı’nın yepyeni bir doğa kardeşi var: Manici Çiftlik. Çanakkale, Ezine rotasını takip ettikten sonra Ayvacık’tan az ileride doğanın ortasında yaratılmış yepyeni bir vaha olarak karşınıza çıkıyor Manici Çiftlik. Burası hem günü birlik geziler, aktiviteler ve gastronomi deneyimleri için, hem dinlendirici nefis bir tatil yapmak için hem de farklı etkinlik tatillerine katılmak için ideal bir adres. 300 dönümlük araziye serpiştirilmiş, doğayla ve yerel taş mimariyle bütünlük içinde restoranlar, atölyeler, sanat merkezi ve otel, birkaç günlüğüne şehirden kaçarak doğayla bütünleşmek için nefis bir imkan sunuyor. Manici Çiftlik’te tarım, hayvancılık, sanat, zanaat, gastronomi, spor ve doğa yürüyüşleri gibi öyle çok faaliyet var ki, mutlaka ilgi duyduğunuz bir aktivite sizi bekliyor. Neler mi var?  18 keçi, 6 jersey inek, birçok tavuk, horoz ile doğal ve organik hayvancılıkla uğraşan Manici Çiftlik, ürünlerini işlen bir de mandıra kurmuş, şimdilik sadece misafirlere ikram için olsa da çok yakında, peynir, çökelek, kaymak ve tereyağı gibi süt ürünlerini satın alabileceksiniz. Tatiliniz sırasındaysa, inek ve keçi sağımlarına ve  peynir yapımı atölyelerine katılabiliyorsunuz. Tarla ve bostanında birçok meyve ve sebze yetişiyor, dilerseniz hasat yapabiliyorsunuz. 2 adet doğal iklimlendirme serasında çeşitli sebze, meyve ve bitkiler yetişiyor. Zeytinyağhane’de ise Manici Çiftliğin zeytinliklerinden hasat edilen zeytinler ile soğuk sıkım zeytinyağları üretiliyor. Tüm bu süreci gözlemleyip öğrenebiliyorsunuz. Taş fırınında ekşi maya ekmekler pişiyor, dilerseniz ekmek veya peynir yapımını öğrenebiliyorsunuz. Labratuarında bahçede yetişen bitkiler ile aroma-terapik yağ, sabun veya şifalı otlarla merhem yapımı atölyelerine katılabiliyorsunuz.  Atölye merkezinde ahşap, seramik gibi birçok zanaat atölyesi gerçekleşiyor. Manici Çiftlik, her sene farklı sanatçılara üretim ve konaklama alanı sağlayarak onlara ev sahipliği yapıyor ve sergi salonunda bu sanatçıların eserlerini sergiliyor.

Biz ziyaretimiz sırasında, sanatçı Barış Cihanoğlu ile tanışma ve enfes ahşap, reçine, seramik heykellerini ve tuval resimlerini görme şansını bulduk. Kavramsal sanatla pentür resimi birleştiren sanatçı, tuval, ahşap, reçine gibi farklı malzemeleri bazen de mixed media’yı kullanıyor. Ahşap eserleri özellikle çok etkiledi bizi. Doğanın yaşanmışlığını doğal akışına bırakarak organik şekilde ahşapla birlikte gelişecek eserler yapmış.  Yaşanmışlıkların verdiği derinlik katmanların hepsi bir duygu, derinlikli ifade, ve dokunaklı bir izlenim bırakıyor.

4 adet toprak tenis kortu mevcut. Dilerseniz tenis dersi alabiliyorsunuz. İleride bir tenis akademisi kurulacak ve turnuvalar gerçekleşecek. Gün batımına nazır bir konferans ve toplantı alanı var ki gerçekten manzarası enfes.

Burada ne kadar güzel yoga ve meditasyon kampları da olur diye düşünmeden edemedim.

Kilometrelerce uzanan yürüyüş rotaları da tertemiz havayı içinize çekerek doğa yürüyüşleri yapmak için ideal.  Manici Çiftlik’te yer alan tüm yapılar, doğaya uyumlu, doğal materyaller ile inşaa edilmiş ve geç ısınma geç soğuma gibi sağlayan kerpiç ve taş gibi doğal iklimlendirme yöntemleri kullanılmış.  

13 taş binada yer alan 15 odası ile Mayıs 2022’de konaklama hizmeti sunmaya başlayan otel, nefis bir düğün, kutlama merkezi haline geldi.

Odaları gezme fırsatı bulduk, nefis doğa manzaralarına nazır ışıl ışıl ve ferah konaklama imkanı sunuyorlar.

Doğal sıcak su kaynağından beslenecek spa ve wellness merkezi ve de yüzme havuzu da çok yakında faaliyete geçecek.

Ayrıca Afrika’dan ‘Under Canvas’ konseptli safari çadır kamplarının benzer bir versiyonu manzaralara nazır lüks çadırlar olarak konacak ve doğanın kucağında nefis bir konaklama imkanı sunacak. Ayrıca kapalı bir manzaralı restoran yolda. 

Manici Kasrı’nın sahipleri Haluk ve Denise Ulusoy çifti ile kar ortakları olan Seda ve Can Muratoğlu’nun birlikte yarattıkları ve yaşattıkları Manici Çiftlik’te, farklı alanlarda uzmanlığı olan çiftçi, hayvancı, zanaatkar ve sanatçılarla iş ortaklıkları fırsatları mümkün. Mesela çiftliğin hayvancılığı Murat Okut’a emanet. Eğer sizin de özel bir uğraşınız, tecrübe ve bilgi birikiminiz var ise birlikte projeler üretmek için iletişime geçebilirsiniz.  

Neredeyse her köşesini gezme şansı bulduğum Manici Çiftlik’te, yerel dokuyla Afrika esintilerini buluşturan son derece estetik tasarım ve dekorasyona, özenli ve titiz mimariye, sıcacık ev sahipliği ve misafirperverliğe hayran kaldım. Ayrıca tamamen doğal deneyimlere odaklı, döngüsel bir yaşam kurgulamış Manici Çiftliği sürdürülebilirliğe örnek olması sebebiyle takdir ettim. Yıl boyunca yaşayan, yaşadıkça birçok insana nefes olacak bir doğa cenneti olduğunu bilmek insan iç huzuru veriyor.

 

 

Cemaller Köyü

Pizza Mera /Cemaller Köyü

Kuzey Ege’de en sevdiğim şey, her köyün özenle, titizlikle ve adanmışlık hikayesi ile tohumları atılan, kendine has bir mihenk taşının oluşmaya başlaması. Ve farklı köylerde yaşayanların, mesafelere aldırmadan, üşenmeden bu güzel mekanlara gidip yaşaması, paylaşması, mutluluğu çoğaltması. Biz bir akşam arkadaşımızın doğumgününü kutlamak için Bayramiç’in bir köyünden çıkıp 50 dakika araba kullanıp, Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine üç kilometre uzaklıkta 5 haneli küçücük bir köy olan Cemaller’deki Pizza Mera’ya gittik. Daha mekan açılalı bir ay olmuştu ev dolup taşıyordu. Bu sebeple sadece cuma-cumartesi ve pazar günleri açık olan bu restorana haftalar öncesinden rezervasyon yapmanız gerekiyor. Ve gerçekten dağ başındaki bu küçücük restoranı kuran dünya tatlısı Gizem-Erdem Kocaoğlu çiftinin, Pizza Mera’nın herşeyini kendileri yapıyor. Malzemenin temini, hamurların hazırlanması, pizzanın pişirilmesi, salataların hazırlığı, rezervasyon, servis, sohbet, hepsine yetişiyor bu enerjik, güleryüzlü çift. Yörenin en taze mahsülleri, ve peynirleri ekşi maya ev yapımı hamur üzerine dizilip taş fırında odun ateşinde pişiyor ve ortaya enfes pizzalar çıkıyor. Küçük kızları Lal ile haftaarası karavanla Türkiye’nin dört bir köşesini dolaşıp, doğal güzelliklerin ortasında kamp yapıyorlar. İkisi de şehir hayatından kaçıp gelen gencecik bir çift. Önce Manici Kasrı ve sonra Manici Çiftlik’te  çalışıyorlar, ardından kendi hayalleri için yollara düşüp burayı buluyorlar. Pizza Mera’nın hikayesi ‘hiçliğin ortasında, kimsenin olmadığı bir köyde pizzacı açılır mı?’ diyenlere de gösteriyor ki eğer gönülden ve güzel bir şey yaparsanız, isterseniz dağ başında olun fark etmez, insanlar mutlaka sizi bulup kıymetinizi bilir. (Tel: 05326115855)

 

 

 

 

AYVACIK 

Gemedere Peynirleri / Ayvacık: 2018 yılında Bülent Özgören tarafından sürdürülebilir hayvancılık ve kaliteli peynir üretimi ilkeleri ve temelleri üzerine kurulmuş Gemedere Peynirleri, sadece bulunduğu Kuzey Ege coğrafyasının meralarından tedarik edilen sütlerle, limitli sayıda zanaatkar peynirler üreten bir peynircilik. Jersey inek sütünden 6 ay olgunlaştırılmış yarı sert Pompul, Ayvacık keçi sütünden 2-4 ay arası olgunlaştırılmış yarı sert Sazlı Keçisi, Ayvacık keçi sütünden Göğeren beyaz ve mavi küflü yumuşak taze peynir Ayvacık Karası, Safi koyun sütünden 3-9 ay arası olgunlaştırılmış yarı sert mavi küflü peynir Büngüldek, Gemedere Peynirlerinden bazıları.

SÜLEYMAN KÖY

TAŞ DEĞİRMEN ZİYARETİ: Ekolojik yaşama ve doğal tarıma meraklıysanız Süleymanköy’de yer alan Taş Değirmen’i (önceden arayarak) ziyaret edebilirsiniz. Siyez, Karakılçık gibi birçok çeşitlerde doğal buğdaydan, su değirmeni mantığında çalışan elektirkli taş değirmende un öğüten Tuba ve Mustafa Ülgen çifti gerçek birer doğa ve doğal mahsül gönüllüsü. Ayvacıklı Tuba hanım ve Bayramiçli Mustafa Bey, Bayramiç’teki tarım alanlarında yetiştirdikleri buğdaylardan un yaparken, ayrıca mor, kırmızı ve parmak patates te yetiştiriyor, ev yapımı erişteler hazırlıyor ve sipariş ile Türkiye’nin her yerine gönderiyor. Sevdiğiniz ekmekleri yapan fırınların çoğu unlarını Taş Fırından alıyor. Çiftin Assos’a doğru Balabanlı köyünde Evenni isimli bir oteli ve harika bir restoranı da var. Eğer Taş Değirmen’i ziyaret etmek isterseniz mutlaka önceden haber verin, Süleymanköy’de telefon çekmediği için whatsup üzerinden mesaj atmanızı tavsiye ediyoruz. Mustafa Bey: 0 530 4801723

 

 

 

Zeynep Atılgan Boneval