Kuzey Ege Rotası 2: Adatepe Köyü & Küçükkuyu

 

 

Adatepe köyü ile ilk tanışmam 2003 yılındaydı. O zaman az sayıda evin restore edildiği, çok az sayıda ticari işletmenin yer aldığı ve çoğu binanın metruk halde olduğu, ancak taş binaları ve arnavut kaldırımlı sokakları ile zamanda asılı kalmış, tarih kokan nefis bir köydü. Ekim 2020’de günü birlik yeniden ziyaret ettiğimde ise çok turistik bir tablo ile karşılaştığımı düşünmüştüm. Kalabalıklar, kafeler üst üste gelmişti bana. Ancak Ekim 2022’de 10 günü Adatepe’de geçirme şansını bulduktan sonra, sunduğu hazineleri anlamam mümkün oldu. Öncelikle hafta içleri özellikle sabah erken saatlerde, köyün sessiz ve sakin sokakları neredeyse sadece keçilere ve kedilere ev sahipliği yapıyor, ve inişli çıkışlı labirent gibi arnavut kaldırımlı sokaklarda muhteşem  taş mimariyi hayranlıkla izlemek mümkün.

Bu arada gerçekten Adatepe’nin herhangi bir sokağında azıcık oturun, mutlaka keçiler önünüzden geçecek, serbest dolaşan keçiler ile dolu köy sokakları. Kedileri ise pırıl pırıl, yumaşacık tüyleri ile gelip kendilerini size sevdirmek için can atıyor. Köyün Titrek, Tarçın gibi birkaç tatlı köpeği de var, sokaklarda peşinize takılırlarsa hiç korkmayın, sadece size rehberlik ve eşlik ediyorlar. Sabah vakti Taş Mektep’e çıkmanızı da öneririm. Günün en sessiz saatlerinde bahçesindeki ulu ağaçlara sarılmak, ve bu heybetli binayı seyretmek insanın içini huşuyla dolduruyor. Öğlen vakti köyün girişindeki Zeus kafede veya Çınar altı kafede bir koruk suyu içmek, Adatepe Dondurmacında melisa, fesleğenli, lavantalı dondurma yemek ve sohbet etmek büyük bir keyif.

 

Ayrıca Adatepe’nin etrafı orman, dere, dağ, kaya ve Zeus Altarı rotaları gibi doğa yürüyüşü patikaları ile çevrili. Her gün farklı bir rotada 1-1.5 saatlik yürüyüş yapabiliyorsunuz. Akşamları gün batımında gökyüzünün ve köyün kızıla boyanmasını seyrederek Margu veya Refika’da nefis yemekler yiyebiliyorsunuz. Ve gördüm ki sessiz, sakin, huzurlu bir tatil geçirmek istiyorsanız, Adatepe sonbahar ve ilkbaharda gerçekten pillerinizi şarj etmek için biçilmiş kaftan. Tabi ki Adatepe’yi böyle huzurla yaşamamda, Hünnap Han otelin, güler yüzlü ekibinin ve Adatepe’deki zamanı birlikte geçirdiğim yol arkadaşlarımın sarıp sarmalayan sıcaklığı ve enerjisinin payı çok büyük oldu. 

Bir de Adatepe köyünde camiden gelen ezan öyle büyülü ki, yumuşacık ve sakin sesiyle caminin imamının okuduğu her ezanı hevesle bekler hale geliyorsunuz.  Ve her duyduğunuzda yeniden huşu doluyorsunuz.

Gelelim köy hakkında bilgilere. Yemyeşil zeytin ağaçları ve çam ormanları arasında tarihi taş evlerden oluşan şiir gibi bir köy Adatepe. Hem sakinleri hem de diğer şehirlerden gelerek buraya gönül verip yerleşenleri tarafından özenle restore edilmiş ve koruma altına alınmış Adatepe Köyü, evlerinin estetiği ve güzelliği, bilinçli koruma uygulamaları ve vizyonu ile gerçekten ülkemizdeki örnek bir kurtarılmış bölge.     

Adatepe’nin Yunan mitolojisinde de önemli bir yeri var: İlyada destanında Gargaros mevkii olarak geçen Adatepe köyü, baş tanrı Zeus’un doğum yeri. 

 

Adatepe Köyü, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, aşağı mahallede Rumların ve yukarı mahallede Türklerin bir arada huzurla yaşadığı, çok zengin bir köy imiş. Ancak Kurtuluş Savaşı öncesinde huzur bozulmuş, Rumlar mübadele ile gitmiş, Midilli ve Girit Türkleri köye yerleşmiş. Sanayileşme ilerledikçe, büyük şehre uzaklığı sebebi ile köylüler bir bir göç etmiş. Zamanla tenhalaşan köy 1960’larda neredeyse terk edilmiş bir harabeye dönüşmüş.

80’lerde bu köyü keşfeden entellektüeller, hayalet gibi uyuyan güzelliğine hayran olup, alternatif bir yaşam için gözlerine kestirmişler.

Terk edilmiş evleri satın alıp aslına uygun restore etmeye başlamışlar ve sonunda kaneviçe gibi özenle işlenmiş bir köy ortaya çıkmış. Ardından terk edilmiş ilkokul binasını devletten kiralayıp, akademisyenler, yazarlar ve sanatçılardan oluşan bir ekip ile Taş Mektep isimli felsefe, sanat ve tarih merkezini hayata geçirmişler.

Köyün gelişimi, temizliği, ihtiyaçları ve mimarinin korunması konuları da aynı şekilde vizyoner bir şekilde ‘sürdürülebilir ve ekolojik yaşam ve turizm’ gözetilerek yapılıyor.

Adatepe’yin dört mevsimde, gün doğumunda, gün batımında, gece karanlığında, yağmurda, fırtınada, yani Adatepe’nin her hali ve her vaktinde deneyimleme şansı bulmuş birisi olarak, köyü ziyaret etmek ve yaşamak için en güzel zamanınn sonbahar, kış ve ilkbahar olduğuna inanıyorum. Neden mi?  

  • İnişli çıkışlı labirent gibi arnavut kaldırımlı sokaklarda muhteşem  taş mimariyi hayranlıkla izlemek için,
  • Nefis manzaralar sunan orman, dağ, kaya, dere, şelale, Zeus Altarı yürüyüşleri yapmak için,
  • Sokaklarda serbest dolaşan tamamen zararsız keçileri, kedileri, köpekleri  ve de yürüyüşlerde size eşlik eden sincap, ağaçkakan, arı ve kelebekleri görmek için,

  • 1947-1985 yılları arasında Adatepe Köyü İlkokulu olarak hizmet vermiş enfes bir mimariye sahip Taş Mektep’i gün batımında veya doğumunda ziyaret etmek ve bahçesindeki ulu ağaçlara sarılmak için,
  • Sabah kuşlar bile uyurken Zeus Altarına yürüyüp, karanlığın ve serinliğin içinden kırmızı güneşin doğumuna şahit olmak ve Küçükkuyu, Edremit Körfezi, Ayvalık, ve Midilliye uzanan manzaraların tadına varmak için,
  • Fatih Sultan Mehmet dönemi sadrazamı Zağanos Paşa’nın eşi Fatma Sultan tarafından 1460 yılında yaptırılan tarihi camii görmek için,
  • Müezzin Hüseyin Marankoz’un her dinlediğimde tüylerimi ürperten ve içimi huşu ile dolduran Nihavend makamındaki ezanını dinlemek için,
  • Köyün en sakin ve dingin zamanlarında, zihninizi arındırmak, kalbinizi açmak ve bu büyülü coğrafyanın, doğanın, köyün enerjisini, berraklığı ve ferahlığını yol arkadaşlarınızla samimiyetle paylaşmak için gidin. 

Ve bir bakmışsınız yolunuz Adatepe’de bir kalp penceresine açılmış. 

 

Adatepe’de iken yapabilecekleriniz:

  • Aşağı mahallelerinde Rum mimarisindeki nefis taş binaları ve yukarı mahallesinde birkaç Osmanlı konağı ile şiir gibi yamaç sokaklarını dolaşmak,
  • Özenle restore edilmiş tarihi Rum evlerinin terasların yer alan Margu Restoran veya Refika Kafe‘de, gün batımında gökyüzünün ve köyün taş evlerinin kızıla boyanmasını seyrederek nefis yemekler yemek, ve @adatepezeytinyaglari nı tatmak,

  • Köyün üst kısımlarında minik bir meydanda yer alan dünya tatlısı kafe Evin Önü‘nün enfes kahvesini içerek, Pınar Hanım’ın el yapımı lezzetlerinin tadına varmak. Pınar ve Altuğ Şenkal çifti evlerinin önünü kafeye çevirme kararı almışlar ve gerçekten bir evin bahçesine misafirliğine gitmiş gibi hissediyorsunuz. Çünkü her lezzet ve her detay Pınar Hanım’ın özeni ve sevgisini barındırıyor.   Aile tarifi ile hazırlanan Reyhan Şerbeti’ni özellikle tavsiye ediyorum. Kapısının yanındaki tahtada köye dair soru ve cevapları da mutlaka okuyun. Gülümsemelerinizi tutamayacaksınız.
  • Dev çınarların altında Zeus, Çınaraltı, Adatepe, Hurmalı kahvelerinde ve dondurmacılarında çay, kahve veya koruk suyu içmek, ve de köye özel ‘otlu dondurma’lardan zencefilli, lavantalı, naneli, kekikli, ısırganlı dondurmaların tadına bakmak,

  • Hüseyin & Meral Zeytinyağı Evi’nden ve Mavras‘tan zeytin, zeytinyağı, zeytin sabunları, zeytin saklama kapları ve zeytinyağı servis şişeleri ve sabunlar almak, Sabun Kayfe bir kahve içmek.

  • AIA el yapımı seramikler almak. (şu anda seramik dükkanı kapalı, Fevzi Beyin seramikleri Zeus Han & Kafe’nin dükkanında satılıyor) 
  • ‘bilgi zenginliğine ve düşünce çeşitliliğine ulaşma’ amacı ile kurulmuş entellektüel platform Taş Mektep’te yazlar sanat, felsefe, tarih, edebiyat atölyelerine katılmak (1947-1985 yılları arasında eğitim veren ancak öğrenci yetersizliği nedeniyle kapatılmış olan Taşmektep, 2000’li yıllarda yeniden hayata döndürülmüştü ancak ne yazık ki resmi bir karar ile işletme izni muhtarlıktan alınarak tüm bu etkinlikler durduruldu!),

  • Adatepe köyünün tepeden manzarasını görmek için Hocakayası’na çıkmak,

 

  • nefes kesen manzarası ile tüm körfezi ve adaları ayaklar altına alan Zeus Altarı’nı ziyaret etmek. Adatepe köyüne girmeden hemen önce sağda yer alan Dede Tepe’ye yaklaşık 750 metre yukarı yürüyüp dev bir kayayı oyarak işlenmiş kare şeklindeki Zeus altarına ulaşıyorsunuz. Homeros’un İlyada destanına göre bu altar İda dağlarında yaşayan baş tanrı Zeus’a adanmış. Zeus Altarı, Antik Yunan ve Rumların, gün doğumunda tanrı Zeus için kurban kestikleri sunak alanı ve manzarası nefis. Homeros’un İlyada destanında Zeus’un doğduğu Adatepe köyünün bulunduğu yer Gargaros adı ile geçiyor. Efsane Zeus’un bu kaya üzerinden Truvalılar ile Akhalılar arasındaki savaşı yönettiğini ve Zeus ile Afrodit bir birlerine burada aşık olduğunu söylüyor. Kral Priamos’un oğlu Paris’in, Hera, Afrodit ve Athena tanrıçaları arasında seçim yapmak için düzenlediği ve Afrodit’in kazandığı güzellik yarışması bu altarın orada yapılmış. Ve Zeus Afrodit’e burada aşık olmuş.

  • Sunağın içinde bölümünde duvara oyma nişler ve işlemeler yer alıyor, Sunağın altında yer alan sarnıç ise Zeus mağarası olarak anılıyor. Ayrıca tepeden denize hakim bir konumda yer aldığı için körfezin korumak için gözlem noktasi olarak da işlev görmüş. Kayanın etrafını dönerek oyulan taş basamakları tırmanınca da Edremit körfezini ayaklar altına alan muhteşem bir manzara sizi karşılıyor, masmavi denizi çevreleyen Edremit, Akçay, Ayvalık ve karşınızda Midilli Adasını seyrediyorsunuz. Altarlar gün doğumlarını gören konuma inşaa ediliyor, bu sebeple en güzel manzarayı sabah erken yakalayabilirsiniz. Yakınarında ise Çanakkale Savaşı gazisi Erdem Dede’ye ait bir yatır yer alıyor. 

 

 

 

ADATEPE OTELLERİ

  • Adatepe’de Hünnap Han’da Ekim 2022’de 8 gece konaklama şansım oldu. Ve neden çok özel ve güzel bir otel olduğunu size anlatmak istiyorum. Öncelikle burası 18. yüzyıl Osmanlı mimarisini günümüze kavuşturan tarihi bir eser olarak köyün tarih ve kültür mirasına saygı duruşu sergileyen bir otel.  

  • Yörenin toprak ve zeytinlik ağalarından birisi olan Hacı Mehmet Ağa’nın 300 yıllık konağı, 1800’lerin başında yaşanılan kuraklık sonrasında zeytin hasadı gerçekleşemediği, ve işçilere ücret ödenemeyeceği için 9 odası müştemilata dönüştürülmüş. Devam eden kuraklık sonrası Rum işçilere toprak verilmeye devam edilmiş. Hatta yöredeki Rum’ların Adatepe’de inşaa ettiği taş evlerde hala taşlara işledikleri haç sembollerini görmek mümkün. Mübadele zamanı Rumlar Yunanistan’a gönderilmiş, ve onların evlerine adalardan Türkler yerleştirilmiş. Şükran Çorapçıoğlu ve Muzaffer Bayraktar, 1994 yılında yıkık ve harap haldeki Hacı Mehmet Ağa’nın konağı satın alıp, her  taşı anıtlar kurulunda tescilli olacak şekilde, Yıldız Teknik Üniversitesi işbirliği ile restorasyon projesini hazırlayıp, üç yıl süren titiz bir çalışma sonrası, 1997 yılında ana binada 6 oda (şimdi burada sadece bir suit oda mevcut) ve bahçedeki müştemilat binasında 9 oda yer alacak şekilde hizmete açmışlar.  İsmini de bahçesindeki 200 yaşındaki kadim hünnap ağacından ilham alarak koymuşlar.

  • Daha sonra köyün 170 yıllık tarihi Hükümet Konağı ve Tiyatro & Düğün Salonu olan binaları satın alıp, yine nefis bir restorasyondan geçirip, 2000 yılında 8 odalı Hünnap Han Palmiye binası kardeş otel olarak hizmete geçirmişler. Bahçesinde yer alan 100 yıllık palmiyelerin gölgesinde huzurla havuz keyfi yapmak için ideal bir ortam. Tiyatro & Düğün Salonunun 100 metrekarelik alanı bugün meditasyon, yoga, nefes çalışmaları ve etkinliklere ev sahipliği yapılıyor. 2012 yılında Hünnap ailesine 2 delux ve 2 standart odası ile Mavi Ev katılmış.

  • 2018 yılında da 4. Bölüm olan Kırmızı Ev, 5 delux oda ile kapılarını açmış. Adatepe Köyünün ilk butik oteli olan Hünnap Han, bölgedeki tek yeşil yıldız belgeli otel. Hünnap Han’ın tüm yönetimi 2008 yılından beri ailenin oğlu Ural Bayraktaroğlu ve güler yüzlü ekibine emanet. Gerçekten tüm ekip canla başla misafirlerini huzurlu ve memnun kılmak için çalışıyor. Ural Bey ayrıca otelin tüm et, yumurta, peynir, sebze, meyve ve zeytinini tedarik ettiği Hünnap Çiftlik’te organik tarım ve hayvancılık ile uğraşıyor. Otel 15 Aralık – 1 Mart arası kapalı. Ben konakladığım Palmiye binasını ve huzurlu bahçesini öyle sevdim ki, yeniden gittiğimde orada kalmayı arzu ediyorum.

 

 

  • Adatepe’de favori başka bir otelimiz ise Ida Blue Hotel: Aslına uygun olarak restore edilmiş üç adet taş Rum evinden oluşan Ida Blue’nun ev gibi 9 odası isimlerini otelin bahçesinde yetişen doğal bitkilerden alıyor. odası Doğanın seslerine uyandığınız odaların her biri özenle dekore edilmiş, geniş, ferah ve iç açıcı. Zeytin ağaçlarıyla ve çam ormanlarıyla çevrili, mitolojik Adatepe köyünde, binlerce yıllık zengin bitki örtüsünün sunduğu organik lezzetlerle harika bir gastronomic deneyim yaşıyorsunuz. Dinginliği, sakinliği ve “Yavaş yaşam” felsefesinin tam anlamıyla deneyimlenebileceği İda Blue, şehrin koşturmasından kaçarak derin bir nefes almak, kendinizle ve doğayla baş başa kalmak için özel bir konaklama adresi.  Ida Blue sadece yetişkinlere özel bir otel.  Ida Blue’nun Adatepe’de harika bir kafesi var. Refika. İsmini 1800’lerin sonu ve 1900’lerin başında, Adatepe Köyü’nde yaşayan Rum güzeli, hem sesinin güzelliği hem de yüzünün güzelliğiyle köyün sevilen genç kızı Refika’dan alıyor. El yapımı yoğurtları ve dondurmasından, yine el yapımı limonatalarına kadar her şeyi emekle üretiyorlar. Kahvaltıdan ana yemeğe geniş menüye sahip olduğu için günün her saatinde yiyecek bir şeyler bulabilirsiniz.

 

  • Adatepe’de başka güzel bir otel ise Mavras Taş odalar. Taş binaların içinde modern ve tarihi dokuyu harmanlayan ferah bir atmosfer var Mavras’ta. Ufak birer ev gibi tasarlanmış odalarda oturma bölümü kimilerinde ise yemek odası veya veranda yer alıyor. Bazıları ise bulaşık makinesi, fırın, mikrodalga fırın, barbekü gibi mutfak eşyaları ile uzun konaklamanız sırasında evinizde gibi yaşamanızı mümkün kılıyor. Mavras’ın kendi restoran, bar ve kafesinde de keyifle yiyebilir, dükkanından kendi ürettikleri zeytin, zeytinyağları ve sabunları alabilirsiniz.

 

 

 

KÜÇÜKKUYU ADRESLERİ

 

  • Küçükkuyu’da yer alan Adatepe Zeytinyağı Müzesi’ni ziyaret etmek. Rumlar döneminde tarihi bir sabunhane, nefis bir restorasyon geçirerek, 2001yılında misafirlerini zeytinin tarihsel yolculuğuna çıkaran bir müzeye dönüştürülmüş. Zeytin ve zeytinyağının geçmişine dair yazılı ve basılı kaynağın sınırlı olması nedeniyle Haluk ve Halil Yurtkuran kardeşler Adatepe’de zeytine adanmış bir müze kurma fikri ile yola çıkmışlar. Müze, zeytinin yaradılış efsanelerinden mitolojik öykülerine, köklerinden günümüze uzanan serüvenine tarihine, insanoğlu için öneminden, zeytin ve zeytinyağı için verilelen tüm emeklere detaylı bir anlatım sunarak, yörenin zeytin işliklerinden toplanmış tarihi taşlar, presler, fırınlar, burgu ezme makinaları, damacanalar, amforalar, el dikimi zeytin çuvalları gibi zeytin toplama, taşıma, sıkma, süzme, saklama alet ve gereçlerini sergiliyor. Ayrıca  harika sanat projesi de sunuyor. Ela Cindoruk, Nevzat Sayın, Seçkin Prim gibi 10 Türk sanatçının ‘Size dokunulabilir heykeller yaptık, sabundan çok elinize dokunan var mıdır diye düşünüp’ diyerek yaptığı 10 sabun heykel, ‘Elde Var 1’ ismi ile müzede sergileniyor.

  • Müze girişindeki tadım ve butik bölümünde kuru baskı yöntemi ile elde edilen Adatepe zeytinyağlarının tadımları yapabilir, zeytinyağı, zeytin ve sabunlar, seramikler, ahşap işleri, kitaplar satın alabilirsiniz. Zeytinin tarihine, emeğine ve kültürüne adanmış bu muhteşem müze kesinlikle ziyarete değer. Ziyaret saatleri: Her gün 08.30-18.30. Giriş ücreti: Ücretsiz
  • FİLİNTA’DA GÜN BATIMINA NAZIR AKŞAM YEMEĞİ YİYİN: Denizin üzerindeki ahşap iskele üzerinde büyülü gün batımı manzaralarına nazır bir konumda hem orjinal lezzetler ile karnınızı  hem de dinginlik veren manzaraları ile ruhunuzu doyuracağınız bir adres Filinta. Kimileri ismini bildiğiniz, kimileri de ilk defa duyduğunuz mezeler, zeytinyağlılar ve deniz mahsülleri gerçekten damaklarınızı şenlendiriyor.  Kendi yaptıkları zeytinyağı o kadar lezzetliki ekmeği bandırmadan edemiyorsunuz, ancak kendinizi tutun, isli enginar,  isli midyesi, cevizli kabak, fava, güveçte eritilmis peynir, beğendili ahtapot ızgara, karagöz istavrit, levrek buğulama, barbun, pekmezli kaymaklı kabak tatlısı, güveçte helva gibi nefis lezzetler sizi bekliyor. Güleryüzlü bir ağırlama ve servis aldığınız restoran 12 ay boyunca açık. Yazın gündüzleri plaj olan Filinta, aslında kahvaltıdan öğle ve akşam yemeğine servis veriyor ancak en büyüleyici zamanı kesinlikle. (Küçükkuyu’dan Altınoluk yönüne giderken 4 km ileride sahilde , Mıhlı Mevkii)
  • Küçükkuyu’da yer alan Narin Börek ve Simit Evi’nden fırından taze çıkmış baget simit alın. Bugüne kadar yediğimiz en güzel simitti!

 

Zeynep Atılgan Boneval

Zeynep Atılgan Boneval