Kuzey Ege Rotası 6: Korubaşı, Koruoba, Yeşil Liman, Bektaş, Sokak Ağzı, Balabanlı, Sivrice Koyu, Çamkalabak, Karadiken Koyu, Bademli, Kocaköy, Babakale, Gülpınar

 

Assos’tan batıya doğru devam ettiğimiz Kuzey Ege Rotası 6; Korubaşı, Koruoba, Yeşil Liman, Bektaş, Sokak Ağzı, Balabanlı, Sivrice Koyu, Çamkalabak, Karadiken Koyu, Bademli, Kocaköy, Babakale, Gülpınar yazım, keşfettiğimiz köyleri ve buradaki güzel durakları kapsıyor.

Korubaşı Köyü: Doğal güzelliklerinin yanı sıra dokuma tezgahlarından çıkan renk renk, desen desen dokumalarıyla ünlüymüş. Bu dokumalar, sadece birer kullanım nesnesi değil, aynı zamanda köyün hikayesini, geçmişini ve ruhunu da taşıyor. Köydeki ustalar, yüzyıllardır süregelen bu sanatı, sabır ve özenle genç nesillere aktarıyor. Her bir düğüm, her bir motif, aslında bir önceki neslin tecrübesini ve bilgisini geleceğe taşıyor. 

  • Nine & Mine: Koruoba girişindeki köşe başında yer alan çok tatlı bir kafe-dükkan. Dışarıda ki masalarda oturup günlük taze tatlıların tadına varıp, içeride de özenle seçilmiş aksesuar, kıyafet, sabun ve eşyalar bulabiliyorsunuz. Kulfal’daki tarlalarında lavanta yetiştiren Nihal Hanım, ayrıca organik lavanta yağı üretimi ve şişelemesi yapıyor. Haziran’da Hasat festivaline herkesi bekliyor.

  • Kronos: Köyün harika bir restoranı olan eski Buta Tandır, şimdi köylüler tarafından benzer bir menü ile işletilen Kronos oldu. Azeri & Rus & Türk karması geleneksel et lezzetleri ve vişneli salatası ile güzel bir öğle yemeği durağı. (Korubaşı Köyü no:405)

  • Nunu: Villa Assos’un alt katında yer alan patisserie Nunu günlük mozaik, profiterol gibi tatlıları ile çok tatlı bir mola adresi.

 

  • Nagehan: Ev yemekleri yemek isterseniz Nine & Mine çaprazında manzaraya nazır bir köy işletmesi.

 

  • Asosun Dokusu: kadın girişimci Fatma Kansu, annesinden öğrendiği dokumacılık sanatını şimdiye ve geleceğe taşımak isteyerek, geleneksel el dokumacılığını modern tasarımlarla buluşturuyor. Fatma Kansu Assos’un Dokusu markası altında dokuma tezgahında kendisi dokudukları ile farklı bir hikaye anlatıyor.

Koruoba 43: Kuruoba köyünde doğanın içinde yer alan harika bir taş binada 4 odası ile sessiz sakin nefis bir konaklama alternatifi (Kuruoba Köyü no:43)

Yeşil Liman: Koruoba’dan sahile inerken önce Dose Luna bağlarını göreceksiniz, önceden arayarak bir tadım veya satın alma yapabilirsiniz. Denize indiğinizde ise bakir enfes bir koy sizi karşılayacak. Koydaki ekolojik kampın, deniz kıyısında ağaçların altındaki kafesinde enfes Türk usulü 4 peynirli pizza yiyip, deniz kıyısında güneşlenip, çakıl taşlı yoldan deniz kıyısında uzun bir yürüyüş yapabilir ve denize girebilirsiniz. 

  

Bektaş Köyü: Bektaş Kadın Kooperatifi 

Bektaş Köyünde mutlaka uğramanızı tavsiye edeceğim 2 durak var 1.cisi enfes lezzetler tatmak ve ekmek, salça, baharat gibi lezzet alışverişi yapmak için Bektaş Köyü Kadın Emeği Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, 2.cisi de geleneksel malzemelerin yeni nesil tasarımlarla buluştuğu el emeği ürünler ve el dokuması kilim, halılar için Kadın Kooperatifi Kültürel Miras Atölyesi. Gerçekten çok etkileyici bir hikayesi var kooperatifin.

Köyün becerikli, cevval ve yılmaz bir kadını olan Güldan Özkan önderliğinde, 19 Bektaşlı kadının 2022’de birlikte kurduğu kooperatif neler başarmış bir bakalım? Güldan Özkan, Bektaş köyü kadınlarının el emeklerinin değerlendirilerek ülke ekonomisine kazandırılmasını amaçlayarak, hem Birleşmiş Millerler dünya gıda örgütü FAO hem de Avrupa Birliği ile iletişime geçip çalışmalarını ve hayallerini aktarıp destek istemiş. Kooperatif, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından finanse edilmeye başlamış. 2024’te Tarım ve Orman Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Ayvacık Kaymakamlığı ile ortaklaşa yürütülen Güçlü Geçim Dayanıklı Toplum Projesi kapsamında resmileşerek, S.S. Bektaş Köyü Kadın Emeği Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ismini almış. Küçücük bir köydeki kadınların azmi uluslararası destek görerek ülkemize hasar değerlerin yaşaması, canlı kalması ve dünyaya açılmasını sağlamış resmen.  Kooperatifin kafe ve dükkan binasında her gün pişen taze ekmekleri, kuru bakla, salça, domates, kahvaltılık soslar, peynir, yağ, karakılçık eriştesi, karakılçık tarhanası gibi köylü kadınların hazırladığı organik gıda malzemelerini alabiliyorsunuz. Ekmeklerin 4 çeşidini tattık, hepsi nefis. Ayrıca kafede köy kahvaltısı, menemen, gözleme, sigara böreği, ne bulursak kızartması, yağlı pide (peyirli soğanlı), günlük çorbaların tadına varabiliyorsunuz. Kooperatifin bir de Kültürel Miras Atölyesi var ki, geçmiş ile geleceği buluşturan bir harikalar diyarı. Eski dokumalar, kumaşlar ve kıyafetleri, modern tasarımlara dönüştüren kadınlar, muhteşem masa örtüleri, çantalar, kaftanlar, elbiseleri elleri ile hazırlayarak nefis bir ‘upcylcle = ileri dönüşüm’ atölyesi yaratmışlar.  İşbankası tarafından finanse edilen dokuma tezgahlarında da köyün kadınları Esma Civcir hocadan eğitim alarak, kök boyalar ile boyadıkları iplikler ile geleneksel motifleri işledikleri kilimler dokuyorlar. Kooperatifin yaptıklarını ve ürünlerini, instagramda bektaskoop hesabından takip edebilirsiniz.

İskele Koyu: Antik Batık İskele’nin bulunduğu İskele Koyu Koyu, beyaz kum zemini ve turkuaz rengiyle Kuzey Ege’nin özel koylarından birisi. Bektaş’tan ağaı denize indiğinizde Sokak Ağzı Koyu’na ve burada en sevdiğimi işletme olan Batık İskele Otel, Plaj ve Restoran‘a ulaşacaksınız.  Dev söğüt ağaçları ile çevreli bir bahçenin içinde huzurlu, sakin ve dingin bir konaklama deneyimi yaşamak isterseniz, sabah uyanıp 10 adımda nefis bir denize kendinizi bırakmak isterseniz ve akşamları da otelden hiç çıkmadan gün batımında gökyüzüne ve denize vuran gurup vakti renklerini izleyerek enfes lezzetlerin tadına varmak, yani tek bir durakta tam bir dinlenme tatili yapmak isterseniz Batık İskele doğru adres. Otelin sahibi olan Monica Hanım ve Soner Bey, görgüleri, hizmet anlayışları ve mutfak yetileri ile gerçekten çok maharetli bir çift. Otlara fısıldayan kadın Monika’nın elinden nefis mezeler, taze kılıç şiş, sardalye, karides gibi enfes lezzetler ile aksam yemekleriniz şenlenecek. Ruhunuzu dinlendirirken ve damaklarınızı şenlendireceğiniz, sakin rahat edebileceğiniz güzel bir işletme. Çiftin emekleri mahsulünü vermiş ve bir mütevazi, doğal, samimi bir cennet bahçesi ortaya çıkmış. Otelde konaklamıyorsanız bile gündüz  şezlong, şemsiye, kabin, duş ve İskele Bar’dan faydalanıp, akşam da Monica’nın Mutfağında yemeğe kalabilirsiniz. Çiftin ayrıca Sivrice yol güzergahı üzerinde 500 metrekare bahçesi bulunan, 2 odalı 4 yetişkine hizmet verecek  iki katlı bahçeli ve teraslı bir taş evi kiralık olarak nefis bir konaklama adresi.

 

Balabanlı: Délice Restoran. Şef Berna Dönmezer O’Donovan önderliğinde gurme Akdeniz mutfağı lezzetleri sunan Delice, Assos’un doğasına ve denizine hakim bir noktada enfes doğa ve deniz manzalarına nazır huzurlu ve büyülü bir atmosphere sahip. Berna Hanım yörede yetişen taze, sağlıklı ve kaliteli malzemeleri ustalıkla kullanarak, enfes lezzetler ortaya çıkarıyor. Tarladan sofraya konsepti ile zeytinyağı, taze otlar, baharatlar ve mevsim sebzeleri gibi doğal malzemelerle hazırlanan başlangıçlar, etler ve deniz mahsülleri, Delice’nin lezzet anlayışının temelini oluşturuyor. Özgün tasarımı, ve etkileyici mimarisiyle doğanın güzellikleriyle uyumlu bir şekilde inşa edilmiş mekanın bahçesinde nefis manzalara, içinde ise sıcak ve samimi bir atmosfer var. Délice Restoran, Bar ve Kafe hergün 2-11pm arası açık. 05325977304 delicebyberna.com

Balabanlı köyü yolunda size önereceğimiz başka bir restoran ve butik otel var: Evenni Restoran & Butik Otel. Kuzey Ege Rotası: 7 yazımızda belirttiğimiz Taş Değirmen’in sahipleri Tuğba ve Mustafa çiftinin işlettiği bu nefis restoran ve otel gerçek bir geleneksel gurme deneyim sunuyor. Ekmeğindeki undan, sofradaki domates, biber, patatese kadar Bayramiç’de ki kendi tarlalarında tamamen doğal yöntemler ile yetiştiren çiftin sunduğu bu deneyimi kaçırmayın. Bir gün önceden rezervasyon alıp, ertesi güne sofrayı hazır ediyorlar: 05316440814 Tuğba Hanım (Not: Pandemi sebebi ile 2020’de kapalı idi)

Sivrice Koyu: Bizim için çok kalabalık ve karmaşık bir koy Sivrice, ancak birkaç güzel durak için uğranabilir.

  • Muammer Can: Sivrice’de bir salaş bir balıkçı barınağı. 3 Oda Assos’un sahibi Kerem Bey’in tarifi ile ‘görebileceğiniz en salaş restoran olabilir ancak duygusu çok yüksek, gün batımından once denize sıfır sandalyelerde yerinizi aldığınız ve bir barakadan çıkan  bolca nefis balık, ve eşlikçi çoz az meze ile içe dönük ve son derece doğal bir deneyim. Sadece denizin yanı başında bu doğallığı yaşamak için İstanbul’dan gelen çok müdavimi mevcut. Rezervasyon için: 05447234197 (Sivrice Mevki, Bektaş Köyü)
  • Etem ile Aslı: Sivrice’de ağaçlar altında bir köy kahvesi atmosferinde azıcık masalı restoranında, yörenin en iyi mezecisi olarak bilinen, ve hep dolu olan Etem ile Aslı,  Sivrice’deki yerlerini kapattı. Yeni açılacakları yer hakkındab ilgi bekliyoruz. 05323456718 
  • Nazan Motel Restoran: Sivrice’de deniz kıyısından yer alan pansiyon atmosferindeki otelin ev yemekleri çok güzel : 02867234234 (Sivrice Koyu)
  • Eğer biraz daha lüks bir konaklama istiyorsanız Longevity ve Dionysos otellerini tavsiye ederiz.   Başka bir pansiyon ise Ege Evi

 

Yörük Köyleri Ziyareti: Assos yakınlarında yarı göçebe hayatlarını devam ettiren Çamkalabak ve Kaşkaya yörük köyleri yer alıyor. Yörükler, kökleri Osmanlı İmparatorluğu’na dayanan, Anadolu ve Rumeli’de göçebe olarak yaşayan, geçimlerini hayvancılıkla sağlayan ve mevsimlere göre ova veya yaylalarda kurdukları çadırlarda oturan Oğuz boyları olan Türkmenler. Yörük ismi ise göçebeliğin ve hayvancılığın gerekliliği olan “yürümek” fiilinden türemiş. Yörük köylerine giderken etraftaki meralarda özgürce otlayan hayvanların bolluğunu görünce bu kültüre yaklaştığınızı anlayacaksınız.

2019 yılında Esma Civcir’in önderliğinde Çamkalabak köyünde muhteşem bir proje gerçekleştirildi. Köyde yaşayan 13 Yörük kadını, eski köy okulunda günde 8 saatlik eğitim çalışmasına katılarak, 500 yıllık el dokuma halı ve kilim mirasını gün yüzüne çıkarttılar. Çanakkale Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Ayvacık Meslek Yüksekokulu, Çanakkale Kültürel Miras Eğitim Kültür Sanat ve Turizm Derneği, Ayvacık Halk Eğitim Müdürlüğü, İŞKUR, Tarım ve Orman Bakanlığı Ayvacık İlçe Müdürlüğü, Çanakkale SODAM işbirliğinde gerçekleştirilen “Kültürel Miras Anadolu – Dokuz Kat, Dokuz Renk, Dokuz Zaman Projesi” kapsamında sanat yönetmeni Esma Civcir, yok olmaya yüz tutmuş geleneksel motifleri yeniden canlandırırken, tarihi ve mitolojik yorumların da eklendiği halı, kilim, yastık ve çantalar da işleyerek, yeni bir sanatsal bakış açısı eklediler.

Hala yarı göçebe kimliğini koruyan insanların tek katlı iptidai evleri de bu kültürün bir uzantısı. Çamkalabak veya Kaşkaya’ya köylerine girdiğinizde evlerden ellerinde yazmalar ve el işleri ile fırlayan kadınlar etrafınızı saracak, sakın şaşırmayın. Gerçekten rengarenk yazmalar gösterecekler size, birkaç tane satın alın, sohbet edin, hemen sizi evlerine ziyaret edip çay kahve ikram edecekler. Assos’un kuzeyinde ve kuzey doğusunda tepelerde Nebiler, Tütüler, Sarıdüz, Türkmenli, gibi Türkmen köyleri de yer alıyor.

Karadiken Koyu, Polymedion Plaj ve Oteli: Çamkalabak’tan sonra sahile indiğinizde nefis bir koy ve denizin kıyısında Polymedion sizi karşılayacak. Denize girmek, öğle yemeği yemek veya en bakir koyda doğanın ortasında konaklamak için çok güzel bir adres.

   

Bademli Köyü: Bademli Café / Arda and Besim’in işlettiği, sadece haftasonları belirli saatler arasında açık olan bu bistro öyle tatlı bir bir yer ki. Kahvaltıları, pizzaları ve hamburgerleri ile yarımadanın batı ucuna uzanan bölgesinin favorisi haline gelmiş durumda. Cumartesi – Pazar 17:00-21:00 / 05411193715

 

Kocaköy: Huzuruna, havasına, tepelerin eteklerinde evleri ve daracık sokaklarına, manzalarına, kapılarda asılı renkli iplerine bayıldığımız bir köy Kocaköy. Kapılardaki renekli, püsküllü, kimi zaman işlemeli iplerin anlamı ev sahibinin evde olup olmadığını anlatmak. Eğer ipler takılı ise ev sahibi evden çıkarak ipi kapı tokmağına geçirmiş demek. Eğer ip aşağıya doğru  sallanıyor ise ev sahibi evde, çünkü kapıdan girerken ipi çözmüş, kapıyı çalıp onu evde bulabilirsin. Biraz araştırdım, Osmanlı’dan kalan bir yöntem imiş. Tokmağa asılan ip sayesinde gelen misafire verilen mesaj bu kadarla da kalmıyor. Ev sahibinin bir yere giderken tokmağa astığı ip kısa ise gidilen mesafe yakın anlamına geliyormuş, uzun süre dönmeyecekse de ipin en ucuna düğüm atarak mesajını vermiş olurdu. Ziyarete gelenler ise eğer yakından geliyorlarsa üst kısmına, uzaktan geliyorlarsa alt kısmına düğüm atardı. Misafir şehir dışında gelmişse de halkalı düğüm atardı. Ne harika bir yöntem değil mi? 

Ancak bu köyü çok özel kılan, ve kapısından içine girince kalbinizi fethedecek müthiş huzurlu bir adresi var: Rind Kocaköy.

Kocaköy’ün tarihi sokakları arasında yer alan Rind, titizlikle ve özenle restore edilen tarihi evlerin birleştirildiği 7 odalı ev /otel. Sanki doğanın içinde ağaçların altında bir Kuzey Ege evine misafirliğe gitmişsiniz duygusu yaratan Rind’in bahçesi, odaları, açık ve kapalı mutfağı, açık ve kapalı oturma alanları, terası, her köşesi zevkle, özenle, huzurla ve kalenderlikle bezenmiş. Sanki adının anlamı nakşedilmiş her köşeye. Farsça kökenli Rind kelimesi hoşgörüyü, aşk ve ilimi esas alan dervişler için kullanılan, genel kullanımda ise kalender, gönül eri anlamına gelen bir kelime.

İşte kapısından girince Rind’de basit, sade, öz, rafine mutluluğu, huzuru bulmak ve paylaşmanın mümkün olduğunu hissediyorsunuz Zaten Rind’in manifestosu da bu felsefeyi ve özü yansıtıyor: ‘Bazı şeyler basittir ve basit şeyler herkes tarafından paylaşılır. Güzel bir kahkaha, müzik. Açıklamaya gerek yoktur, sadece vardır. Bazı şeyler RIND’de sadece anlardır. Taze, canlı, içten, şevkli ve dürüst olan her şeyin görsel bir ifadesi. Evrensel olduğu kadar kişiseldir. Yaşam tarzının ortak bir dilidir. Kim olduklarını bilenler için. Sadeliği önemseyen ve özleyenler için. Anlayanlar için. Her zaman bir RIND anı vardır.’ Eğer yaşam felsefenizi bu manifesto ile uyumlu buluyorsanız, mutlaka bir Rind deneyimi yaşamanızı tavsiye ediyoruz. Gönlünüze, emeğinize sağlık İpek ve Murat.

 

Apollon Smintheion Tapınağı: Kocaköy’den Babakale’ye gitmeden önce yukarı devam ederseniz, Gülpınar köyünün hemen yanıbaşında Assos Antik kenti döneminden kalma görkemli Apollon Smintheion Tapınağı’na mutlaka uğrayın. Yunan mitolojisinde en önemli tanrılardan birisi olan Anadolu kökenli Apollon, güneşin, ateşin, müziğin, şiirin, sanatın ve kehanetin tanrısı. M.Ö 2. yüzyılın ortalarında Helenistik mimaride inşaa edilen bu önemli tapınak Smintheion ismini, tanrı Apollon’un kutsal hayvanı olarak kabul edilen fare den alıyor. Tapınak hakkında ilk bulguları 1853 yılında İngiliz Admiral R. N. Spratt keşfetmiş, arkeoloji kazıları ise 1980 yılında başlamış. Gerçekleştirilen kazılarda Roma dönemine ait yedi adet su deposu sarnıç ve de iki adet de Roma hamamı bulunmuş. Kazılar sırasında ortaya çıkarılan 35 kilometre uzunluğundaki “Kutsal Yol”un ise, Troas (Antik Assos) kentinden insanların tapınağa ibadet etmeye gelmelerini sağlayan yol olduğu tahmin ediliyor. Yağışın az olduğu dönemlerde insanların buraya su taşımasına gerek kalmaması için su depolarının inşaa edildiği tahmin ediliyor. Hamamların işlevi ise ibadetten önce insanların dünyevi kirlerinden arınmasını sağlamak.

Dikdörtgen formda inşa edilmiş olan tapınakta 15 metre yüksekliğinde toplam 44 sütun yer alıyormuş. Sütunların üst kısmındaki kabartmalarda ise “İlyada” Destanı’ndan bölümler yer verilmiş. Ayrıca Troya Savaşı da bu sütunlarda resmedilmiş.

 

 

Babakale Ziyareti: Assos’a yaklaşık 30 km ve 40 dakika sürüş mesafesinde Anadolu’nun ve Asya kıtasının en batı uç noktası olan Babakale zamanda asılı kalmış ufacık bir kale köy. Hem Ege hem de Marmara manzaralarını aynı anda görebileceğiniz tarihi kale surlarına tırmanın.

Kalenin surlarının hemen altında denize doğru yamaçta yer alan tarihi mezarlık ve mezar taşları gerçekten çok dokunaklı ve etkileyici manzaralar sunuyor. Ayaklarınızın altında uçsuz bucaksız uzanan deniz sonsuzluğu hissettirirken, manzaraya nazır mezarlar da insan hayatının faniliğini ve kıymetini daha da çok  fark etmenizi sağlıyor. Babakale, 1723 yılında Sultan III. Ahmet tarafından denizden gelen tehlikelere karşı savunmasız olan köylülerin koruma altına almak amacıyla yapılmış ve Osmanlı’nın inşa ettiği son kale.

Kalenin girişinde tarihi nefis bir ahşap kapı ve kapının üzerinde tarihi bir yazıt yer alıyor. Konumu sebebi ile doğal bir liman özelliği de taşıyan Babakale Marmara’dan Ege’ye dönen gemilerin zorlu hava şartlarında sığındığı bir durak olmuş. Nefis taş binalarını ve tarihi çeşmeleri seyrederek sokaklarında yürümek, Rumlardan kalma kiliseden dönüştürülen camisini ziyaret etmek ve ‘Kulaklı Babakale Bıçağı’ nı yapan son bıçak üreticisi Doğan Tosun’u ziyaret etmek, Babakale’de iken yapmanızı tavsiye ettiklerimiz.  1700’lü yılların başında Osmanlı ordusunun kılıç ve kama ihtiyacını karşılamak üzere Kazakistan’dan ustalar getirilmiş.  Ateşli silahların yaygınlaşmasının ile bu ihtiyaç azaldıkça bu mesleği icra eden usta sayısı neredeyse yok olmaya başlamış. Doğan Tosun 8. kuşak olarak, dedelerinden gördüğü yöntemler ile yöreye özgü “Kulaklı Babakale Bıçağı“nı el yapımı olarak üretmeye devam ediyor. Bu geleneksel bıçağın özelliği gövdesinin dövme ve krom çelikten ve sapının boynuzdan yapılması.

Barbar Babakale: Şaşlık, lokum, satır et , kasap sosis gibi et yemeğinin en lezzetlisi ve yanında az, öz lezziz mezeler için en güzel adres. Rezervasyon için: 0533 236 33 29 (Babakale, Çarşı İçi no: 305)

Babakale ayrıca tarihi Hamaxitos Antik Kenti’nin kalıntılarına ev sahipliği yapıyor. Ancak kazı çalışmaları başlamadığı için kentle ilgili kalıntılar gün ışığına çıkarılmamış. 

Babakale’ye 1 km. mesafede bulunan Ak Liman Plajı’nın tepesinde nefis deniz manzaralarını izleyebilir ve sahile inip tertemiz lacivert suları ile denizin keyfini çıkarabilirsiniz.

 

 

 

 

 

 

 

 

Zeynep Atılgan Boneval