Sagalassos’taki Önemli Yapılar ve Gezi Rotası
Sagalassos çok güzel işaretlenmiş ve yapıları detaylı anlatımlar ile tabelalanmış bir antik şehir. Giriş noktasında Rota B: 1 saatlik 1,5 km, 2 saatlik 2,5 km, 3 saatlik 4 km ve 4 saatlik 6 km şeklinde birkaç farklı rota seçeneği sunuluyor.
Biz 2.5 saatte kentin neredeyse tamamını (Batı Nekropol ve Stadion hariç) gezdik.
Size 2.5-3 saat sürecek rotamızı hem de rotamız üzerindeki antik yapıların özelliklerini aktaracağım:
- Sagalassos antik kenti izlenimleri, kentin tarihteki önemi ve tarihçesi için: www.yolculukterapisi.com/sagalassos yazımı okuyabilirsiniz.
Müze kartınız ile Sagalassos’a kolayca girdikten sonra sağdaki ilk patikayı Yukarı Agora’nın da üzerinde yer alan Antik Tiyatro istikametinde takip edin:
1) Sağ kolda karşınıza Kent Konağı harabeleri çıkacak: İmparator Augustus döneminden itibaren, kentin yeni oluşan çok zengin toprak sahipleri sınıfı Sagalassos’un imarı ve altyapısına yatırım yapıp, bunun karşılığında Roma vatandaşlığı ve sosyal saygınlık kazanır. MS 4. yüzyıldan itibaren bu durum değişir. Varlıklı seçkinler, kentte kendilerine ait özel yatırımlara öncelik vermeye başlar. Bu büyük konut kompleksi buna iyi bir örnektir.
Küçük bir saraya benzeyen konak yüzyıllar içinde gelişir ve son halini MS 400 civarında alır. Ancak geçmişi çok daha eskiye dayanır. MÖ 1. yüzyılda burada, zamanın sur duvarları dışında, bir ev yer almıştır. MS 1. yüzyılda buraya yeni bir konak inşa edilir. İç avlusunun dört tarafı sütun sırası ile çevrili bu ev, daha sonra çok büyüyecek olan konut kompleksinin özel kısmının çekirdeği olur. Konağın tümü sekiz farklı terasa yayılmıştır ve bugüne dek seksenden fazla mekanı kazılarla ortaya çıkarılmıştır. MS 4. yüzyılın sonu ve 5. yüzyılın başlarında, evin özel kısmında bir özel hamam, üç iç avlu ve çok sayıda oda ve servis mekanı yer alır. Güneyde yer alan dört kenarı sütun sırasıyla çevrili avlu, Anadolu da bilinenlerin en büyüklerindendir. Sagalassos un doğu konut mahallesinde yer alan bu sarayvari konut, sadece bir ev değildir. Yukarı kısmı resmi kabul mekanlarından oluşur. Burada büyük olasılıkla kentin yönetiminde söz sahibi, seçkin bir kimse, ailesi ile oturmuştur. Konutun resmi kısmı bir iç avlu (atrium) etrafında düzenlenmiştir. Avlunun süslü bir çeşmesi ve ortasında bir havuzu (impluvium) vardır. Bu havuzda çatıdan gelen yağmur suları toplanır, ayrıca sürekli taze suyla da beslenmiştir. Konutun kendi su tesisat sistemi vardır. Avlunun etrafında tabanı mozaik kaplı bekleme salonları bulunur. Buradan büyük kabul salonuna ulaşılır. Bu salonun tam üzerinde, bir üst katta da bir kabul salonu (bir duvarı apsislidir) yer almıştır. Avludan, görkemli bir merdivenle büyük bir ziyafet salonuna ulaşılır. Ziyafet salonuna girilmeden önce, önünde yer alan tabanları mozaik kaplı bekleme mekanlarından geçilir. Konutun bu resmi kısmında da konuk odaları yer almış olmalıdır.
2) Yukarı doğru tırmandığınızda hala suyu akan Hellenistik Çeşme karşınıza çıkacak. Şehrin ikinci çeşmesi olan bu Helenistik dönem küçük çeşmesinden akan suyun sesini dinleyip buz gibi suyu yudumlayın. Bu küçük çeşme, İmparator Augustus döneminden önce, MÖ 50-25 yıllarında inşa edilir. Bir ufak avlu etrafında düzenlenmiştir. Su haznesinin ön duvarı ve bunun üzerinde yükselen Dor düzenindeki sütunlar, avlunun üç kenarını çevreler. Üstü örtülü su haznesi, güneşten ve kirden bu şekilde korunmuştur. Kazılarda kısmen yıkılmış durumda ortaya çıktıktan sonra yeniden ayağa kaldırılmış, 1997 yılında restorasyonu tamamlanmıştır. Kazılar sırasında kendi su kaynağının da bulunmasıyla, bu çeşmeye yeniden su bağlanabilmiştir. Bu çeşmenin inşası, Sagalassos un sur duvarlarının dışına taşıp, geliştiği döneme denk gelir. O dönemde nüfus artar ve Hellenistik kent merkezi insanlara yetmez olur. Çeşme, kentin doğuya doğru genişleyen yeni mahallesi için yapılır. Bu tarafta eğim çok dik değildir; manzara da çok güzeldir. İmparatorluk döneminde bu çeşmenin olduğu Doğu mahalle, Sagalassos un varlıklı kesiminin yerleştiği bölgedir. Mahalle suyunu bu çeşmeden almıştır. Pekçok evin ise doğrudan su bağlantısı vardır. Yaklaşık bir yüzyıl içinde (MÖ 50-MS 50) Sagalassos kent yerleşimi üç kat büyür. Aynı dönemde kentin yeraltı su şebekesi de döşenir. Bu tarih, antik dönemde altyapı su sistemi için oldukça erkendir. Sagalassos un bakım ve onarım görerek yüzyıllarca kullanılan su şebekesi, MS 500 civarında meydana gelen depremden itibaren ihmal edilir. Avlunun üç kenarını çevreleyen su haznesi bir çatı altında güneşten ve kirden korunur.
3) Çeşmenin üst kısmında Neon Kütüphanesi yer alıyor. İçerisini ziyaret etmenin yasak olduğu bu kapalı binanın ahşap korkulukları arasından yüzünüzü sokup, süslemeli arka cephesine ve yerdeki mozaik kalıntılarına bir bakın mutlaka. Sagalassos ta kentin ileri gelenlerinin yaptırdığı pek çok anıt vardır. MS 120 civarında inşa edilmiş kütüphane de bu yapılardan biridir. Kentin seçkinleri, bu tür anıtlarla hem kendi zenginliklerini göstermek, hem de geriye eserler bırakmak istemişlerdir. Kütüphaneyi Titus Flavius Severianus Neon, ölen babası için yaptırır. Neon, Sagalassos un en önemli ailelerinden birinden gelir ve Sagalassos un başlıca hayırseveri, aynı zamanda kentin oyunlarının (spor ve eğlence) da hamisi ve sponsorudur. Kütüphane pek çok bakımdan Efes te yer alan Celsus Kütüphanesi ne benzer. MS 114-117 yıllarına yapılmış olan Efes teki kütüphane de bir oğul tarafından ölen babasına ithafen inşa edilmiştir. İki kütüphanenin mimarileri de benzerlik gösterir. Neon Kütüphanesi nin bugünkü halinde, yalnızca arka duvarın alt kısmı, özgün yapım evresine aittir. Bu taş podyumda küçük heykeller için nişler ve üzerinde bir sıra yazıt yer alır. Yazıtlarda, kent konseyi ve halk konseyi Neon’u ve onun ailesinden önemli kişileri onurlandırır. Kütüphane yüzyıllar içinde çeşitli değişiklikler geçirir. Arka duvarda taş podyum üzerinde yer alan tuğla duvar, ikinci yapım evresine (MS 200 civarı) aittir. Binanın çatısı yapısal sorunlar gösterdiği için MS 200 de salon küçültülür. Bugün görülen yan duvarlar bu onarıma aittir. (MS 361-363). Mozaik tabanın ortasında, bugün bozulmuş durumdaki panelde Truva Savaşı destanından bir sahne yer alır. Panelde, Achilles Truva Savaşı na gitmek üzere Yunanistan dan ayrılırken annesi Thetis e veda eder. MS 4. yüzyılın sonuna doğru Hıristiyanlar tarafından çok tanrılı kültürün sembolü kütüphane ve yine o kültüre ait bir destanı anlatan mozaik panel tahrip edilir. Tabanda görülen yarıklar ise antik kentten geçen fay hattının MS 610 civarında yarattığı depremin izleridir.
4) Ardından antik tiyatroya doğru yol alırken solda şehrin 1000 yıllık çömlekçilik geleneğinin izlerini taşıyan Çömlekçiler Mahallesinden geçeceksiniz. Sagalassos un çömlek üretim mahallesi, Tiyatro nun doğusunda yer alır ve yaklaşık altı hektarlık geniş bir alanı kaplar. Bu alanda sadece çömlekçiler değil, kemik ve metal işleyen atölyeler ve belki cam üretimi ve yün boyama işlikleri de yer almıştır. Şehir merkezinin dışındaki bu alan mezarlıklarla atölyelerin birarada olduğu bir bölgedir. Augustus döneminden başlayarak (MÖ 27-MS 14), Sagalassos bölgenin kaliteli killerinden ürettiği ince ve kırmızı astarları seramikleri (terra sigillata) ile tanınır. Bu dönemde nüfus arttığı gibi, kent kara ve deniz yollarıyla imparatorluğun geri kalanına da bağlanır. Bu gelişme ortamında Sagalassos un seçkin aileleri seramik üretimine yatırım yapar. Çömlekçiler Mahallesi nde büyük ölçekli üretim yapabilen işlikler kurulur. Bunlar zamanla neredeyse endüstriyel bir nitelik kazanır. Sagalassos un kırmızı astarlı çömlekleri imparatorluk genelinde ihraç edilir. Sagalassos yapımı şarap mataraları Anadolu nun başka kentlerinde, Mısır da ve Kartaca da kazılarda bulunmuştur. Altı yüzyıl boyunca Sagalassos önemli bir seramik üretim merkezi olarak kalır. Bu başarının sırrı nedir? Sagalassoslular hem geleneksel olarak tercih edilen kap kacak formlarını korumuşlar, hem de üretimin kapasitesini artırmaktan çekinmeyecek kadar yenilikçi olmuşlardır. Yani gelenek ve yeniliği birleştirebilmişlerdir.
5) Ardından az ileride Antik Tiyatro yer alıyor. Tiyatro restore edilmediği için yıkık dökük taşlara tırmanarak ulaşabiliyorsunuz, ancak siz yine de bu zahmete girip tiyatroya tırmanıp, şehri kuş bakışı izleyin. Tiyatronun sahnesindeki yıkık bölümler şehrin sonunu hazırlayan depremin izlerini gösterse de, 9000 seyirci kapasiteli bu görkemli antik tiyatro, binlerce yıllık kadim medeniyetlerin eserlerini ayaklarınızın altına serdiği konumu ile çok heybetli. Kent Evleri, Neon Kütüphanesi, Heron-Anıtsal Yapı, Kent Meclisi Binası, Yukarı Agora ve Antoninler Çeşmesi, Roma Hamamı, Odeon-Küçük Tiyatro ve Tapınaklar Bizans dönemi Bazilikalar, kiliseler, Aşağı Agora Hadrian çeşmesi, birçok yapıyı ve birbirine bağlayan sütunlu caddeleri ve de dağın yamacına oyulu kaya mezarları ile Sagalassos Antik Kenti aşağıda uzanıyor.
Restore edilmemiş olsa da Sagalassos Tiyatrosu, Anadolu’nun en etkileyici antik harabelerinden birisi olarak kabul ediliyor. Sagalassos’un erken ziyaretçilerinden Charles Fellows yazdığı 1839 Küçük Asya’da bir Seyahatin Güncesi’nde Sagalassos tiyatrosunu şu şekilde tasvir eder: ‘İskender Tepesi sahne binasının tam arkasında kalır. Yükselen tepenin yamacında, bugüne dek gördüğüm veya duyduğum tiyatroların en zarifi ve en güzeli yer alır’. Tiyatro nun nispeten iyi korunmuş durumu, konumu ve İskender Tepesi’ne doğru sunduğu manzara gerçeken etkileyici. Tiyatro nun yapımına olasılıkla MS 120 civarında başlanır. Bu dönemde İmparator Hadrian, Sagalassos kentini Pisidya bölgesinin imparatorluk kült merkezi ilan eder. Bu da Sagalassos ta her sene tüm Pisidya halkı için kutlamalar düzenlenmesini gerektirir; hemen ardından kentte buna uygun yapılar inşa edilmeye başlanır. Bölgenin kült kutlamalarına evsahipliği yapabilmek için, Sagalassos un kendi nüfusu en fazla 5000 iken, tiyatrosu yaklaşık 9000 izleyici kapasitesinde inşa edilir. Ancak Tiyatro nun yapımı, olasılıkla para sıkıntısı nedeniyle MS 180-190 civarında durur. Sagalassos kenti o yıllarda bu tür anıtlara fazlasıyla para harcamış olmalıdır. Bu nedenle sahne binası iki değil, tek katlıdır. Güneybatı girişin üzerinde devam etmesi gereken oturma sıraları ise yapılmamıştır. 2011 de burada yer alan daha eski bir tiyatroya ait oturma sıraları tespit edilmiştir. Tiyatro nun izleyicilerin kolay giriş çıkışını sağlayan üzeri tonozlu koridoru ve çıkışları (vomitoria) da korunmuş durumdadır. Arkeologlar tiyatroda gladyatör ve hayvan avları kabartmaları bulmuşlardır. Gösterilerin yanısıra burada gladyatör dövüşleri de sahnelenmiş olmalıdır. Bu gösterilerle yöneticiler halkın sempatisini kazanmayı hedeflemişlerdir.
6) Ardından Yukarı Agora’nın üzerinden ilerleyen patikayı izleyip, enfes kabartmalar ile bezenmiş Kuzeybatı Heroon anıtına kadar yürüyün. 7,80 x 8,50 metrelik bir podium üzerine inşaa edilmiş 15 metre yükseklikteki kule gibi uzanan Heroon, şehre taa uzaklardan gelirken ilk göze çarpan yapı. Heroon, MS 1. yüzyıldan biraz önce veya az sonra, İmparator Augustus zamanında inşa edilir. Heroon yapıdaki izlerden özgün taşlarındaki bağlantı deliklerinden tam yerleri belirlenerek özgün hali ile yeniden ayağa kaldırılabilmiştir. Heroon adı verilen yapılar, kent halkından hayrısever bir kişiyi onurlandırmak üzere yapılmış küçük antılardır. Bazen bu kişinin mezarı da anıtın içinde olur. Bu heroon, Sagalassos’un seçkinlerinin uzun yıllar hatırlanmak için yaptırdıkları onursal yapılardan biridir. Erken İmparatorluk dönemine kadar kentte buna benzer pekçok anıt inşa edilmiştir. Kuzeybatı Heroon, Sagalassos’lu seçkin bir aileden genç bir kimse için yapılmıştır. Arkeologlar anıta ait bir yazıt bulamadıkları için bu kişinin kim olduğunu bilemiyoruz. Ama kazılarda kendisi için yapılmış devasa mermer bir heykelin parçaları ele geçmiştir. 2,5 metre yükseklikteki üstün işçiliğe sahip heykelin başı da bulunmuştur. Dokimeion (Afyon) mermerinden yapılmış bu heykel, anıtın kapısının önünde yer almış olmalıdır. MS 400 civarında Heroon, o sırada yeni inşa edilen sur duvarları ile birleştirilir ve bir kule gibi kullanılır. Heroon’un önünde yer almış üstün işçiliğe sahip devasa heykelin mermer baş kısmı Burdur Müzesi nde sergilenmektedir. Anıtın ithaf edildiği genç kahramanın idealize edilmiş bir protresidir. Olasılıkla seçkin bir ailenin üyesi olan bu kişi ölümünün ardından bu antıla onurlandırılmıştır.
Heroon’un podyumu üzerinde anıtı üç cephede çevreleyen, yaklaşık 1,20 metre yüksekliğe sahip muhteşem bir friz yer alır. Orijinal taşları bugün Burdur Müzesi nde sergilenen kabartma serisinde, neredeyse gerçek boyutlarda 14 kız gösterilmiştir. Bunlardan en baştaki kitara çalar, diğerleri birbirinin şallarının ucunu tutarak dans eder. Bu dans eden kızlar süslemesi tanrı Dionysos kültü (inancı) ile ilgili bir temadır. Belki de Kuzeybatı Heroon, Sagalassos a Dionysos kültünü tanıtan kişi için yapılmıştır. Daha yukarılarda, küçük tapınakvari yapının duvarları üstünde bir başka süsleme yer alır. Bu zengin sarmal süsleme İtalya dan gelen bir bezeme türüdür. İmparator Augustus un mimarları, bu süslemeyi kendisinin hakimiyetinde başlayan refah döneminin, altın çağ ın sembolü olarak kullanmışlardır. Sagalassos kenti, imparatorluğun merkezinden gelen, propoganda nitelikli bu süslemeyi alıp kullanmakta gecikmemiştir. Heroonu inşa edenler üstün yetenekli ustalardır. Bu ustaların ve onlardan sonra gelen kuşakların taş işçiliklerini yaklaşık dört yüzyıl boyunca kentte yaptıkları yüksek kalitede süslemeli mezar ve kamusal yapılardan takip edebiliyoruz. Kuzeybatı Heroon’un dans eden kızlar frizinin başlangıç kabartması. MÖ 10 ile MS 10 yılları arasına tarihlenir. Sol baştaki genç kız kitara çalar. Sağındaki dansçı, onun uçuşan şalının ucunu tutar. İkisi de yüksek tabanlı dans ayakkabıları giyer. Yerel Burdur taşından yontulmuştur. Kuzeybatı Heroon a ait frizin tüm özgün kabartmaları Burdur Müzesi’nde yakından görülebilir.
7) Heroon’dan hemen sonra Sur Duvarları göreceksiniz. MS 400 civarında Sagalassos un kent merkezinin etrafına yeni sur duvarları inşa edilir. Duvarlar Sagalassos u tamamen çevrelemez; yerleşilmiş alanın yalnızca üçte birini içine alır. Bu sur duvarları çoğunlukla Hellenistik dönemin eski savunma duvarının hattını izler. Bu yeni surları neden yapmak gerekmiştir? Bu döndemde Anadolu daki güvensiz ortamda kent sıklıkla saldırıya uğrar. Buna rağmen duvarların acil bir güvenlik önlemi olarak telaşla inşa edilmemiş olduğu görülebilir. Yeni sur duvarları genelde iyi bir işçilikle yapılmıştır. Bu büyük ölçekli inşaat projesi daha çok dönemin politikaları ile ilgilidir. Yönetimin amacı Sagalassoslulara kentleriyle yeniden gurur duyma imkanı ve aidiyet duygusu kazandırmaktır. Savunmadan çok, kentin MS 400 civarındaki gücü ve gururunu temsilen yapılmıştır. Yapımı sırasında mevcut bazı binalar surlara dahil edilir. Örneğin Dor Tapınağı ve Kuzeybatı Heroon bu yeni savunma sistemi ile birleştirilir. Duvarların yapımında başka yapılardan taşlar da kullanılır; anıtsal mezarlardan, o sırada kullanımdan çıkmış olan meclis binasından gelen taşlar duvar örgüsünde görülebilir. Kent planı üzerinde, MS 400 den sonra inşa edilen sur duvarları. MS 400 civarında inşa edilmiş sur duvarları Dor Tapınağı ile Kuzeybatı Heroon u bağlar.
(Heroon’dan batı yönüne doğru Sur Duvarları üzerinden devam ederseniz Stadyum Stadium, Şehitlik Bazilikası, Traian Çeşmesi ve Batı Nekropol’ü de görebilirsiniz. Bu yapıların anlatımı aşağıda metnin sonunda yer alıyor.)
8) Heroon’un hemen altında sağ kolda Dor Tapınağı kalıntıları yer alıyor. MÖ 50-25 yıllarında, Sagalassos un bu en yüksek noktasına yeni bir tapınak inşa edilmeye başlanır. Bugün kısmen ayakta duran duvarlar bu tapınağın kalıntılarıdır. Tapınak çok büyük olasılıkla Tanrı Zeus a adanmıştır. Zeus o dönemde uzun zamandır Sagalassos un, hatta hemen hemen tüm Pisidya nın baştanrısıdır. Yapı Antik Grek mimarisinin Dor düzenindedir. Ama aynı zamanda Roma mimarisinde olduğu gibi bir podyum üzerine kuruludur. Bu bakımdan Antik Grek ve Roma mimarisinin bir karışımını sergiler. Kısa süre sonra, İmparator Augustus döneminde, tapınağa bir anıtsal giriş inşa (propylon) edilir ve bulunduğu alanın çevresi duvarlarla çevrilir. Anıtsal girişte Korint mimari düzeni kullanılmıştır. MS 400 e gelindiğinde tapınak kullanımdan çıkar. Bu dönemde yapı, Kuzeybatı Heroon a olduğu gibi, Sagalassos kent merkezi çevresine inşa edilen sur duvarlarının bir parçası haline gelir. Tapınağın hemen arkasında yer alan sur kapısında kullanımdan çıkmış ve sökülmüş Bouleuterion un (meclis binası) duvarlarına ait Ares ve Athena kabartmalı taşlar yeniden kullanılmıştır. Tapınak yüksek bir kule olarak kullanılır; burada da Bouleuterion a ait askeri kabartmalar içeren taşlar yeniden kullanılır.
9) Tapınağın yanında aşağıda Aziz Mikael Bazilikası yer alıyor: Eskiden meclis binasının avlusunun olduğu yere ise yeni bir kilise inşa edilir. Bu bazilika planlı kilise Başmelek Mikail’e adanır. O dönemde Pisidya da Başmelek Mikail e pekçok anıt yapılır. Basilikaya giriş ilk başta güneyden verilir. Daha sonra, MS 6. yüzyıl başlarında Yukarı Agora dan eski meclisin içine çıkan anıtsal bir merdiven yapılır. Bugün Yukarı Agora nın batı kenarındaki basamaklar, törenlerde kullanılmış bu merdivene aittir. Başmelek Mikail Bazilikası uzun ömürlü olamamıştır. MS 500 den kısa bir süre sonra, bir depremde hasar görür. Bunun ardından restore edilmeye başlanır ama bu onarım olasılıkla MS veba salgını sırasında durur. MS 600 civarındaki büyük depremde bu sefer onarılmamak üzere yıkılır. O döneme gelindiğinde artık Hıristiyanlığı benimsemiş Sagalassos ta başka kiliseler de vardır
10) Şimdi Sagalassos’un en etkileyici ve görkemli yapısı olan Antoninler Çeşmesi‘nin karşılayacağı Yukarı Agora’ya inin. M.S 160-180 yılları arasında, yedi farklı taştan inşa edilmiş, 28 metre uzunluğunda, 9 metre yüksekliğindeki çeşmenin en etkileyici özelliği, Torosların tepelerindeki kar suları ile beslenen yeraltı suyunun yüzlerce yıldır hala bu çeşmeden akmaya devam ediyor olması. 4.5 metre yüksekliğinden akan su, 2010 yılında biten restorasyon çalışması sonunda yeniden akar hale getirilmiş. İnanışa göre bu heybetli çeşmeden akan su hayalleri ve dilekleri gerçek yapıyor: ‘buradan su içen âşıklar kavuşurlarmış, bekârların kısmeti açılırmış, yönetici ve siyasetçilerin de gücü ve başarısı artarmış’. Bu çeşme inşa edildiği sırada, o dönemin mermer ve mermer işçiliği ustalığı ile ünlü antik kent Afrodisyas’ta özenle yapılmış Diyonisos, Memsis, Apollo, Asklepion, Koronis ve Nemesis’in heykelleri ile süslenmiş. Şimdi çeşmede gördüğünüz heykellerin kopyaları, orijinal ise Burdur Arkeoloji Müzesinde sergileniyor.
Anıtsal çeşme hakkında detaylar: Yukarı Agora nın kuzeyi boyunca uzanan teras duvarın önüne, Augustus döneminde yer almış bir başka basit çeşmenin yerine inşa edilir. Tek katlı çeşme 28 metre uzunluğunda ve yaklaşık 9 metre yüksekliğindedir. Her iki ucunda dışarıya doğru çıkıntı yapan sütunlu birer podyum (edikula) yer alır. İki dış edikula arasında, cephe boyunca dört adet daha edikula vardır. Su merkez nişte bulunan 4,5 metre yüksekteki şelaleden akar ve önündeki 81 metreküp kapasiteye sahip havuzu doldurur yılları arasında onarılarak ayağa kaldırılmış ve kaynak suyu yeniden bağlanarak, özgün işlevine de kavuşmuştur. Kazılar sırasında çeşmenin haznesi içinde bulunmuş heykellerin döküm kopyaları restore edilen anıta 2011 yılında konulmuştur. Heykellerin asılları Burdur Müzesi nde sergilenmektedir. Büyük olasılıkla bu çeşmeyi yaptıran, Sagalassos un en önemli hayırseveri, Titus Flavius Severianus Neon ve eşidir. Neon, Sagalassos un en önemli sülalesine mensuptur; bu aile kentteki nüfuz ve önemini yüzyıllar boyu korur. Sagalassos ta Neon için yaptırılmış çok sayıda onursal anıt yer alır. Arkeologlar bugüne kadar kendisinin heykelini taşımış bir düzineden fazla kaide bulmuştur. Bunlardan bazıları ölümünden çok sonra yaptırılmıştır. Çeşmenin iki ucundaki edikulaların alınlıklarında sarmal süsler kullanılmıştır. Diğer alınlıklar yarım daire veya üçgen biçimlidir. Ortalarında Medusa başı kabartmaları yer alır. Antoninler Çeşmesi MS 500 den sonra onarılır ve bu sırada Neon un ailesine ait, kentin başka yerlerden gelen heykel kaideleri çeşmenin içine ve en üstüne yerleştirilir. Kaidelerdeki yazıtlarda isimler halen okunmaktadır. Böylece son kullanım evresinde çeşme bir aile anıtına dönüşür.
Süslemeler, heykeller Sagalassos taki pekçok başka anıt gibi, çeşme zengin şekilde süslenmiştir. Anıtlarda süsleme kullanımı İmparator Augustus döneminden başlar; onun devrinde başlayan barış ve refah yıllarını altın çağı simgelemek için kullanılır. Bu çeşmede süsleme hem su temasını işler, hem de şarap ve keyif tanrısı Dionysos kültünün simgelerini kullanır. Dionysos kültü ile ilgili olarak, tiyatro maskeleri, üzümler ve sarhoş edici bitkiler kabartma olarak yer alır. Çeşmenin iki başında yer alan, devasa heykeller sarhoş Dionysos ve ona destek olan Satyr grubudur. Bunlar Afrodisias kentinde yapılmış çok pahalı eserlerdir ve en başından beri çeşmede yer almış heykellerdir. Arkeologların çeşmenin haznesi içinde buldukları diğer heykeller, anıta 4. ve 5. yüzyıllarda kentin başka alanlarından getirilip yerleştirilir. Bunlar soldan başlayarak Nemesis, Apollo, Asklepios ve Koronis heykelleridir. Bu heykel grubu teması, Sagalassos kent sikkelerinde, yerel üretim seramik kaplarda ve pişmiş toprak heykelciklerde de kullanılmıştır. Hıristiyanlık döneminde, çok tanrılı dinin simgesi oldukları için bu heykeller Hırsitiyanlar tarafından kırılıp çeşmenin haznesine atılır. Yalnızca adalet ve intikam tanrıçası Nemesis ellenmez; bu heykel yılları arasında gerçekleşen ağır depremde kendisi yıkılır. Çeşmede kopyaları yer alan heykellerin asılları Burdur Müzesi nde sergilenmektedir. Restorasyonda kullanılmış ek taşlar mavi ile gösterilmiştir. Çeşmeye MS 4-5. yüzyılda getirilmiş Nemesis heykeli aslında büyük olasılıkla Tiyatro nun sahne cephesine aittir. MS 180 civarında Afrodisyas mermerinden yontulmuştur. Heykelin aslı Burdur Müzesi nde sergilenmektedir.
Antoninler Çeşmesi, MS 610 civarında meydana gelen büyük depremle yıkılır ve üzeri kısa sürede toprakla kapanır yıllarında yapılan kazılarla yapının podyumu halen ayakta, özgün taşlarının büyük çoğunluğu ise kırılmış ama genelde iyi korunmuş durumda açığa çıkmıştır. Bu sayede anıtsal çeşmenin anastilosis tekniği kullanılarak yeniden ayağa kaldırılması mümkün olmuştur yılında başlayan restorasyon projesi, mimari restorasyon uzmanı Semih Ercan yönetiminde, her yaz yaklaşık üç ay olmak üzere aralıksız 13 yıl sürdürülerek 2010 yılında tamamlanmıştır. Restorasyon projesi dört aşamada tamamlanmıştır: 1. Mevcut kırık parçaların birleştirilmesi ve taşların yapıdaki özgün yerlerinin anlaşılması Yapıya ait yaklaşık 3500 adet kırık parça, cam elyafı-epoksi sistemi ile birleştirilerek yaklaşık 400 adet bloğa dönüştürülmüş ve yapılan mimari araştırmalar sonunda blokların yapıdaki yerleri anlaşılmıştır, 2. Yapıdaki eksik kısımların yeni yontulmuş taş eklerle tamamlanması ve anıtın deneme amacıyla ayağa kaldırılması, 3. Depreme karşı tasarlanmış yapısal bağlantılarla son kez ayağa kaldırılması ( ): Deneme amacıyla ayağa kaldırılmış yapı sökülmüş ve taşların arasına özgün yapıda olduğu gibi yatay ve dikey bağlantılar yerleştirilerek yeniden inşa edilmiştir ve 4. Anıtsal çeşmeye antik işlevinin yeniden kazandırılması: Anıtsal çeşmenin özgün su sistemi restore edilmiş ve 230 metre ilerideki Geç Hellenistik Çeşme ye ait aktif kaynak suyu, Antoninler Çeşmesi ne taşınarak suyun şelaleden yeniden akması sağlanmıştır.
11) Kent Meclisi ve Bouleuterion Meclis Binası: Kent meclisi binası MÖ 100 den hemen sonra inşa edilir. Yukarı Agora nın batısında yer alan doğal bir teras üzerine kurulur ve önünde (kuzeyinde) bir avlu yer alır. Bu bina, o dönemde Sagalassos ta seçimle gelen bir kent meclisi (boulè) olduğunun kanıtıdır. Sagalassos olasılıkla çok daha erkenden, MÖ 4. yüzyıldan itibaren bir kent (polis) niteliğine sahiptir. Antik Grek modeli kentlerde olduğu gibi seçilmiş vekiller ve değişen hakimler tarafından yönetilir; hatta yazıtlardan bildiğimiz yazılı kanunları vardır. Roma Dönemi ne gelindiğinde, kentin yönetimine Sagalassos un ileri gelen, seçkin kimseleri hakim olur. Demokrasi yerini oligarşiye bırakır. Bouleuterion un Sagalassoslular için anlamı büyüktür. Kentin yukarı kısmına daha sonra inşa edilen başka yapı ve anıtlar, meclis binasının yerleşim yönünde kurulur. Kireçtaşından yapılmış anıtın kendisi oldukça sadedir. İçinde 220 meclis üyesi için oturma yeri bulunur. Binanın dışında yer alan frizde askeri temalı kabartamalar ve savaş tanrıları Ares ve Athena nın büstleri yer alır. Sagalassoslular bu askeri süslemeyle, güçlü savaşçı kimliklerini göstermek ister. Binada kullanılmış Korint düzende yarım sütun başlıkları kazılarda ele geçmiştir. Bu mimari bezeme o zaman Pisidya bölgesi için oldukça yeni bir tarzdır. MS 200 den itibaren, meclis salonu olarak bu bina değil, olasılıkla Odeon (kapalı tiyatro kullanılmıştır). Sagalassos un kent meclisi binası MS 400 civarında kullanımdan çıkar ve terk edilir. Yapının taşları sökülüp, kent çevresine o yıllarda yeni inşa edilen sur duvarlarında kullanılır. Eski meclisin bulunduğu yer bir açık alana, bir kilise avlusuna dönüşür.
12) Güneyi açık bırakılmış dev bir kent meydanı ve Pazar yeri olan Yukarı Agora, kentin altında uzanan vadinin çok güzel manzaralarını sunuyor. Hellenistik dönemde bu meydan kentin politik merkezidir. Kentin erkekleri politika konuşmak üzere burada toplanır. Kent meclis binası da bu nedenle Yukarı Agora ya hakim bir konuma inşa edilir. İmparator Augustus zamanında meydan yeniden düzenlenir ve taş döşenir. O dönemden itibaren agoranın üç tarafı sütunlu portikolar (galeri) çevrilidir. Bu kentsel düzenleme, kentin seçkinleri tarafından yaptırılır. Meydanın dört köşesine, Sagalassos’un bu dört önemli kişisinin bronz heykelini taşıyan yaklaşık 14 metrelik birer onursal sütun inşa edilir. Bu yüksek tek sütunlar kentin her yerinden görülmek üzere yapılır. Kazılar sonrasında kuzey köşelerdeki iki sütun yeniden ayağa kaldırılmıştır. Yazıtlarından, kuzeybatı ve güneybatıdaki iki sütunun Eilagoas ve Krateros adlı Sagalassoslu iki kardeşe ithaf edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Roma idaresi, imparatorluğa bağlı eyalet kentlerinde ileri gelen ailelerin şehrin imarına yatırım yapmasını bekler. Kenti altyapı ve anıtlarla donatanlar bunun karşılığında Roma Vatandaşlığı kazanır. Bazıları şövalye ünvanı alır, hatta senatör olur. Bu sayede bazı aileler Sagalassos ta kentin yönetimini ele geçirip ve bunu kuşaklar boyu sürdürmüşlerdir. MS 1. yüzyıldan itibaren bu meydan giderek onursal antılarla dolmaya başlar. İmparatorlar, valiler ve yerel seçkinler için yapılmış heykel kaideleri, yazıtlar ve küçük anıtlarla agora adeta bir galeriye dönüşür. Mesela 2. yüzyılda inşa edilmiş Yukarı Agora binasının ve portikoların yapımını, imparatorluk kültü rahibi ve kentin hayrıseverlerinden Publius Aelius Akulas üstlenmiş. Akulas, pazar binasını İmparator Commodus’a ve onun Partlara karşı kazandığı zafere ithaf eder. Daha sonraki yıllarda, ismi lanetlenen İmparator Commodus’un adı tüm yazıtlardan kazınır. Bu binanın bazı mekanları yaklaşık MS 600 e kadar kullanımda kalır, hatta depo odalarından birisinin son kullanımı MS 620 ye tarihlenir.
Sagalassos kent idaresi de avlu ve yer döşemelerini ve ortada yer alan Tholos isimli yuvarlak yapıyı yaptırır. Tholos altı metre çapındadır ve ortasında bir su haznesi yer alır.
Sütunlu portikolar ve Tholos özgün halini neredeyse kentin son evresine kadar korur. Ancak MS 500 civarında meydana gelen depremde bunların çoğu devrilir. MS 6. yüzyılda kent halkı meydana yeniden sahip çıkar. Taş heykeller yakılarak kireç yapılır, metal olanlar eritilir. Heykel kaideleri kaldırılır veya başka yerlerde kullanılır. Kullanıma açılan meydanda pazar yerleri belirlenir ve agora politik kimliğinden çıkıp bir pazar yerine dönüşür. Bugün halen agoranın zemininde, döşeme taşları üzerinde satış tezgahlarının ayakları için açılmış yuvalar ve kişilere verilmiş tezgah yeri yazıtları görülebilmektedir
13) Yukarı Agora’nın güneybatı köşesinde yer alan Yukarı Agora Kemer Kapısı anıtın kalıntıları 1987 yılında incelenmiş ve bunun İmparator Caligula’ya ithafen yaptırılmış, MS 37-41 yıllarına ait bir anıt kemer olduğu belirlenmiştir. 2010 yılında yapılan kazılarda ise arkeologlar bu yapıya ait hemen hemen tüm taşları bulmuşlardır. Ayrıca kemerin iki payesinin kaideleri de özgün konumunda açığa çıkmıştır. Anıtın yazıtından, kemeri Darius’un oğlu Kallikles in yaptırmış olduğu okunur. Kallikles, agoranın kuzeybatı köşesindeki onursal sütunda bronz heykeli bulunan Eilagoas ın torunudur. Sagalassoslu bu aile, kentte Roma vatandaşlığı kazanmış ilk ailedir. Bunu belki de kemeri yaptırarak elde etmişlerdir. Kemer ilk yapıldığında Caligula ya ithaf edilir. Ancak ölümünün ardından ismi lanetlenen bu imparatorun adı tüm imparatorluk çapında olduğu gibi Sagalassos taki bu anıttan da silinir. MS 43 te kemer, bir sonraki İmparator Claudius ve ağabeyi Germanicus a (Caligula nın babası) ithaf edilir. Bu sırada kemerin üzerinde yer alan özgün yazıt silinir ve iki uca yeni yazıtlar yapılır. Kemerin yazıtlı yüzü Yukarı Agora ya bakar. Meydana güneybatıdan yaklaşan ziyaretçilerin ilk göreceği diğer yüzündeyse askeri kabartmalar yer alır. Miğfer, kalkan gibi askeri gücü simgeleyen bu tür rölyefler yüzyıllar boyu Sagalassos ta çok kullanılmıştır. Ama bu anıt, kentte askeri motiflerin en son kullanıldığı anıttır. Kemerin en üstünde İmparator Claudius un ve Germanicus un heykelleri yer almış olmalıdır. Ancak bunlardan veya kaidelerinden geriye kalıntı ele geçmemiştir. Anıt yıllarında özgün taşlarının yerleri belirlenerek ayağa kaldırılmıştır. Bu anıtın, hemen hemen aynısı bir başka kemerin kalıntıları tam karşıda, agoranın güneydoğu girişinde yer alır. Bu kemer de, kent yönetimince İmparator Caludius a ithaf edilmiştir
14) Yukarı Agora nın hemen güneyinde aşağıda yer alan bir teras üzerine, MS 2. yüzyılın son on yılında, pahalı gıdaların satıldığı bir pazar binası olan Macellum inşa edilir. Olasılıkla burada daha önce Augustus döneminde de bir pazar binası yer almıştır. Daha sonraki yüzyıllarda burada başka pahalı ürünler de satılır. Mücevherler, müzik aletleri; cam, metal, işlenmiş kemik ve geyik boynuzundan dekoratif eşya ve aletler dükkan kazılarında ele geçmiştir. Sagalassos un varlıklı ailelerinin hizmetkarları bu pazardan alışveriş yapmış olmalıdır. Pazar binasında dükkanlar, yaklaşık 21 x 21 metrelik bir avlunun üç tarafında, sütunlar ardında yer alır. Avlunun dört kenarında pahalı mermer sütunlardan oluşan galeriler (portikolar) yer alır.
Şimdi Aşağı Agora Bölümüne doğru inmeye başlayalım:
15) Patika yoldan Aşağı Agora’ya doğru ilerleyerek tarih arasında yürümeye devam edin. Sizi Hamam kompleksi karşılayacak. MS 10-MS 30 yılları arasında İmparator Augustus döneminde yapılan hamam, Anadolu’da bilinen Roma tarzı hamamların en eskisidir. Daha sonra, MS 2. yüzyılda bu ilk hamamın üzerine bugün görülen devasa hamam kompleksi inşa edilir. Roma Hamamı kazılarında, bu ilk hamama ait bazı duvarlar da açığa çıkmıştır. İlk hamam birbirine paralel, sıcaklık, ılıklık ve soğukluk salonlarına sahiptir. Uçları apsisli (yarım daire biçimli) yanyana dikdörtgen salonlardan oluşan bu tür hamamların örnekleri İtalya’nın Campania bölgesindeki Pompei kentinde vardır. Sagalassos ta böyle İtalyan tipi bir hamamın neden inşa edildiği, belki İmparator Augustus zamanında yöreye yerleştirilen güney İtalya’lı savaş gazilerinin etkisiyle açıklanabilir. Eski hamamın, uçları apsisli (yarım daire formunda) duvarları; duvar örgüsünde çok kenarlı taşlar kullanılmıştır. MS 1. yüzyıla tarihlenir. İmparator Hadrian zamanında Sagalassos tüm Pisidia bölgesi için bir dini merkez haline gelince, her yıl düzenlenen İmparatorluk kültü kutlamalarına katılmak üzere civar yerleşimlerden kente gelen ziyaretçileri ağırlamak için yeni bir hamam yapılması gerekir. Bunun üzerine büyük ve lüks bir İmparatorluk Hamamı inşasına başlanır ve hamamın yapımı kırk yıldan uzun sürer (MS 120-165 yılları). Yeni hamam kompleksi, önceki hamam yapısının yer aldığı tepeye kurulur. Bu doğal tepenin üst taban alanını genişletmek için, tepenin yamaçlarına dayalı tonozlu mekanlar inşa edilir. Böylece bir bodrum kat oluşur; bu tonozlu bodrumların üzeri, hamamın üst zemin katı haline gelir. mermerlerle kaplıdır. bunlardan yeşil damarlı bir mermer türü İmparator Hadrian ın kendine ait mermer ocağından gelir ve belki de kente kendisi tarafından armağan edilmiştir. Hamamın kadınlar ve erkekler için ayrı düzenlenmiş iki kısmı vardır. Her kısma soğukluk, ılıklık ve sıcaklık salonları yer alır. Bunların yanı sıra, soyunmalıklar, buhar odaları ve servis mekanları da kompleksin parçasıdır. Hamamda bir havuz ve halka açık tuvaletler de vardır. Büyüklüğü en az 5000 metrekare olduğu düşünülen İmparatorluk hamamı, Sagalassos’un en büyük binasıdır. Yapının duvarlarında Roma betonu kullanılmıştır. Duvarların dış yüzleri tuğla örgü, veya dış cephelerde olduğu gibi büyük kesme taş örgüdür. Duvarların kalınlığı yer yer dört metreyi bulur. Hamam iki katlıdır ve neredeyse Efes teki hamamlarla boy ölçüşecek büyüklüktedir. Salonların iç dekorasyonunda pahalı malzemeler ve zengin süsleme kullanılmıştır. MS 400 civarında hamam geniş şekilde yenilenir. Bu yenilik sırasında, büyük soğukluk salonu ve bunun kuzey ve güney kolları (soyunmalıklar), bir ziyafet salonuna dönüştürülür. İmparatorlar onuruna ziyafetler verilen bu salonun güney kolunun (güney soyunmalık) nişlerine imparator ve imparatoriçelerin devasa heykelleri yerleştirilir. Roma Hamamları, antik çağların buluşma, dinlenme ve eğlenme merkezleridir. Haç biçimli büyük salon Hıristiyanlığın kabulünden sonra, Hıristiyanlık uğruna ölenler için yemeklerin verildiği halka açık bir ziyafet salonu olarak kullanılır. Sagalassos hamamının merkezinde yer alan Mermer Salon – İmparator Salonu ise, 25 x 18,5 metre ebatında görkemli bir mekandır. Hamamlarda, Mermer Salon veya İmparator Salonu denen bu tür mekanlarda çeşitli törenler yapılırdı; örneğin spor karşılaşmalarında kazananların ödülleri verilirdi. Anadolu daki büyük antik kentlerin hamamlarında bunun gibi salonlar yer alır. Bu salonlar aynı zamanda imparatorluk kültü ile ilişkilidir. Salonun nişlerinde imparator ve imparatoriçelere ait altı adet (hatta belki sekiz) devasa heykel yer almış olmalıdır. Hadrian, Antoninus Pius, Marcus Aurelius ve olasılıkla Lucius Verus, burada eşleri ile beraber gösterilmiştir. Pagan inancı ve onun uzantısı imparatorluk kültünün yerini yavaş yavaş Hıristiyanlığa bıraktığı süreçte, hamam büyük bir yenilemeden geçer. Bu salonda da değişiklik yapılır; heykeller buradan alınır. Bunların durduğu nişlere yaklaşık yirmi kişilik havuzlar yerleştirilir ve salon bir sıcaklık mekanına dönüşür. Heykeller ise hamamın başka bir salonuna, soğukluğun güney soyunmalık koluna konur ve 2008 kazılarında, imparator ve imparatoriçelere ait heykellerin bazı kısımları ele geçmiştir. Heykellerin bir kısmı Sagalassos’un terk ediliş sürecinde kireç elde etmek için fırınlarda yakılmıştır. Hadrian ve Marcus Aurelius ile İmparatoriçe Yaşlı Faustina heykellerine ait mermer başlar ve Hadrian ın eşi İmparatoriçe Sabina heykelinin , giysisinin etekleri dışında kalan ayak parmaklari gibi eserler Burdur Müzesi koleksiyonunda sergilenmektedir.
MS 220-235 yıllarında, Sagalassos’un ana caddesi ile Roma Hamamı’nın kesiştiği noktaya Severuslar Kapısı inşa edilir. Bu antısal kapı olasılıkla Perslere karşı zafer kazanmış Alexander Severus zamanında inşa edilmiş, ve Sagalassos’ta inşa edilmiş son görkemli anıttır. Yıkılmış durumdaki Severuslar Kapısı’nın büyük söve ve lentoları, Yukarı Agora ya çıkan yol üzerinde, toprak üstünde görülebilir.
16) Hamam’ın üzerindeki patikadan devam ettiğinizde sağ kolda karşınıza eskiden kapalı tiyatro olan Odeon çıkacak. Odeon un yapımına, MÖ 27-MS 14 arasında, İmparator Augustus zamanında başlanır. Bunu kazılarda ele geçen ve tarihleyebildiğimiz bir sütun başlığından söylemek mümkündür. Ama yapının tamamlanması yaklaşık 200 yıl sürer. Sahne binasının iç cephesi ancak MS 200 civarında bitirilebilir. Büyük olasılıkla bu binayı Sagalassos kent yönetimi yaptırmıştır. Odeon kapalı bir tiyatro ve konser salonudur. Yarım daire biçimli bir oditoryumu ve yaklaşık 50 metre uzunluğunda bir sahne binası vardır. Salon kişiliktir. Odeon da müzik, tiyatro, şiir ve güzel konuşma gösterileri düzenlenir. Kentleri dolaşan ünlü konuşmacılar (hatipler) burada sahneye çıkar. Sagalassos Odeon unun doğu girişi oldukça iyi korunmuş durumdadır. Gösteriyi finanse eden onur konuğu için yapılmış sahneyi yakından gören bir VIP locası ve buna çıkan merdivenler sağlam durumdadır. Yapı tamamlandıktan sonra, kent meclisi de bu salonda toplanmış olmalıdır. Bu salonunun akustiği meclis binasından (Bouleuterion) daha iyidir. Yüzyıllarca kullanılmış bu yapı, zaman içinde çeşitli değişikliklere uğrar. Eskiden sadece kültürel gösteriler için kullanılırken, son kullanım evrelerinde Odeon da gladyatör ve vahşi hayvan dövüşleri de yaptırılır. Bugün, MS 6. yüzyıldaki hali görülmektedir. Oturma sıralarının taşları geç antik dönemde sökülmüş ve batı girişi kervan yolu altında kalmış olduğundan, bugün oditoryumun sadece şekli korunmuş durumdadır. Tanrıça Demeter in, Odeon un sahne binasının iç cephesinde yer almış olduğu düşünülen yaklaşık 3 metrelik mermer heykelinin baş kısmı Burdur Müzesi koleksiyonunda sergilenmektedir.
17) Odeon’u geçince alt kısımda, Aşağı Agora’nın hemen yukarısında Hadrian Çeşmesi yer alıyor. Hadrian Çeşmesi, MS 129-132 yıllarında inşa edilir. Sekiz basamak, sizi bu antısal çeşmenin haznesine ulaştırır. Haznenin ardında, anıtın arka duvarı kısmen ayaktadır. Bu çeşme Sagalassos’un yegane iki katlı anıtsal çeşmesidir; original yüksekliği yaklaşık 17 metredir. Hem çeşme olarak işlevseldir, hem de bir prestij binasıdır. Anıt sütunlu caddenin tam aksında yer alır; kente girenlerin çeşmenin üst katını sütunlu caddeden görebilecekleri şekilde yapılmıştır. Hadrian Çeşmesi Sagalassos’un ilk Roma şövalyesi Tiberius Claudius Piso nun ölümünden sonra, vasiyeti üzerine yaptırılır. Piso, anıtı İmparator Hadrian’a ithaf eder. Roma İmparatorluğuna bağlı Sagalassos benzeri eyalet kentlerinde, şehrin ileri gelenleri ve hayırseverleri imparatorlara ithaf edilmiş pek çok büyük, küçük anıt yaptırarak Roma ya yakınlıklarını göstermek istemişlerdir. Bu yapı edikula mimarisi nin bir örneğidir. Bu tür yapılar aslında bir arka duvar üzerine ve önüne yapılan düzenlemelerden oluşur. Duvarın içinde nişler yer alır; önünde, ileri çıkan podyumlar ve kaideler üstünde bir veya iki çift sütun dizilidir. Podyum üzerinde yükselen ve kendi çatısını taşıyan bu sütun gruplarına edikula denir. Hem nişlerin içine, hem de sütunlar arasına heykeller yerleştirilir. Bu anıtta orta nişte, üç metre yüksekliğinde devasa bir Apollo heykeli yer almıştır. Çeşme Apollo Klarios Tapınağı na çok yakındır ve aynı zamanda bu tanrıya da ithaf edilmiştir. Apollo heykelinin üzerindeki nişte altın kaplı bronz bir Hadrian heykeli yer almış olmalıdır. Hadrian heykelinin iki yanında, anıtı yaptıran Piso’nun kendi heykelleri konmuştur. Ayrıca Piso’nun vasiyetini yerine getiren mirasçılarının ve tanrı ve yarı-tanrı mitolojik varlıkların da heykellerine anıtta yer verilmiştir. Anıtın podyumu üzerindeki yarım kaidelerde dokuz müz den (su perisi) altısının kabartması görülür. Anıtın heykellerinin üstün yontu işçiliği üç ayrı heykel atölyesinin eseridir. Bu iki katlı çeşme olasılıkla MS 500 den hemen sonra yıkılmış ve bir daha onarılmamıştır. Apollo nun 4,5 ton ağırlığında devasa heykeli çeşmenin aşağı katında merkez nişte yer almıştır. Kazılarda pek çok parçaya kırılmış olarak ele geçmiştir. Onarılmış heykel bugün Burdur Müzesi nde sergilenmektedir.
18) Çeşmenin sağ tarafındaki tepecikte ise Apollo Klarios Tapınağı ve Hıristiyan Bazilikası yer alıyor: İmparator Augustus zamanında (MÖ 27 – MS 14), tanrı Apollo Klarios’a adanmış bu tapınak inşa edilir. Sütunlu Cadde’nin sonunda, Aşağı Agora ya hakim bir tepeye kurulan İyonik düzendeki bu küçük tapınağın ilk halinde yalnızca ön ve arka cephelerinde yarım sütunlar vardır. Apollo aslında o zamana dek Sagalassos’un en önemli tanrılarından birisi değildir. Ama İmparator Augustus’un kendine en yakın bulduğu tanrıdır. Augustus, Apollo’nun kendisini seçtiğine ve koruduğuna inanır. Bu bakımdan, Sagalassos’taki Apollo tapınağı aynı zamanda Augustus’u onurlandırmak için de yapılmıştır. İmparator Vespasianus’tan (MS 69-79) itibaren, tapınak resmi olarak imparatorluk kültüne hizmet verir. MS 103-104 yıllarında yapı yenilenir; dört kenarına İyonik düzende sütunlar yapılır (kısa kenarlara altı, uzun kenarlara 11 adet), içi mermer kaplanır. İmparatorluk kültünün Sagalassos un imarı ve kalkınmasına önemli etkisi vardır. MS 2. yüzyılda Hadrian ve Antoninus Pius Tapınağı’nın yapımıyla, Apollo Tapınağı imparatorluk kültünde ikinci derece bir role düşer. MS 400 civarına gelindiğinde artık kullanımdan çıkar. Pagan (çok tanrılı) inancının yerini Hıristiyanlığın almasıyla, MS 450 de bir bazilikaya (kilise) dönüştürülür. Kilisenin yapımında tapınağın taşları yeniden kullanılır. Daha sonra kilisenin etrafında bir Hıristiyan mezarlığı gelişir.
19) Az ileride Aşağı Agora’nın kuzeybatısında, anıtsal bir çeşme olan Severuslar Çeşmesi’nin kalıntıları yer alır. Aslında bu, Agora’ya yapılmış ilk çeşme değildir. 40 cm arkasında, olasılıkla MS 80-100 arasında yapılmış daha erken bir çeşmenin duvarı yer alır. Milet ve Efes gibi Ege kentlerinden sadece on yıl sonra Sagalassos’ta ilk defa burada tuğla kaplı, iç dolgusu Roma betonu duvar tekniği görülür. Çeşmenin arka duvarında heykeller için yapılmış sekiz niş vardır. Özgün halinde ön cephesi boyunca kaideler üzerine konmuş bir sıra sütun bulunur. Arka duvardan akan kaynak suyu, önündeki uzun hazneye toplanır. Çeşmenin kazıları sırasında bulunmuş tanrıça Nike heykelleri Burdur Müzesi nde sergilenmektedir
20) Çeşme’den hemen sonra Aşağı Agora alanına geleceksiniz. Yukarı Agora’ya kıyasla daha ticari özelliğe sahip bu meydan, İmparator Augustus döneminde (MÖ 27-MS 14) düzenlenmiştir. Yine de, burada da pek çok onursal anıt ve heykel yer alır. Heykel kaidelerinden bazıları halen meydanın doğu kenarında görülebilir. Agora’nın doğusu boyunca bir sütun sırası ve bunun ardında bir seri dükkan yer almıştır. Benzer bir sütun sırası agoranın batı kenarı boyunca da yapılır, ama ilk başta bu tarafta dükkan yoktur. Meydanın iki yanındaki üstü çatı ile kapalı bu sütun sıraları (portikolar) yayaları güneşten ve yağıştan korur. MS 6. yüzyılın ortalarında Batı Portiko nun içi küçük lokanta ve barlar yapmak üzere duvarlarla bölünür. Bu sırada Doğu Portiko nun ardına ise büyük bir restoran kurulur; içinde bar, mutfak, depo ve bir yatak odası dahi vardır. sütunlar üzerinde kalan üst kısmı yenilenir. MS 120 civarında, Agora nın kuzeydoğusu yeniden düzenlenir. Yukarıya çıkışa kavisli bir teras duvarı ve merdiven inşa edilir. Duvarın üzerinde Sagalassos un başlıca tanrılarının kabartmaları bulunur. Herakles ve Ares kabartmaları, hala yerindedir. Diğer dört tanrının kabartmaları Burdur Müzesi koleksiyonundadır.
21) Aşağı Agora’nın hemen altında ise Sagalassos’un 300 metre uzunluğunda ve 10 metre genişliğindeki meşhur Sütunlu Cadde’si yer alıyor: MS 1. yüzyılın ilk yarısında yapılmış cadde, bu tür sütunlu ve iki yanı dükkan sıralı taş kaplı caddelerin, Anadolu’ daki en erken örneklerindendir. Yapımı oldukça zorlu ve pahalı olmuş olmalıdır. Caddenin inşası için iki tepe arasındaki derin çukurluğun taş, kaya ve toprakla doldurulması gerekmiş; yani insan eliyle binlerce metreküplük bir dolgu yapılmıştır. Caddenin iki kenarı boyunca sütunlu birer galeri (portiko) yer alır. Üstü örtülü 3,5 metre genişliğindeki bu sütunlu koridorların ardında dükkanlar, lokantalar ve işlikler yer alır. İmparator Tiberius zamanında, güney ve kuzeyde caddenin iki ucuna birer anıtsal kapı inşa edilmiştir. Sagalassos’a gelenler, aşağıdan, İskender Tepesi’nin eteğinden dolaşıp bu caddenin güney kapısından kente girerdi. Kentin bu ana caddesi, MS 6. yüzyıla kadar hep kullanımda kalmış ve bakım görmüştür. Sütunlu cadde üzerindeki iki kule yer alır. Doğudaki kulenin kazısı yapılmıştır. Bu kalp biçimli Korint sütun, caddenin yapımından burada yer alan daha erken bir yapının portikosunun köşesine aittir. Sonradan caddenin batı sütun sırasına dahil edilmiştir. Deneme amacıyla geçici olarak ayağa kaldırılmıştır.
22) Sütunlu caddenin kuzeyinde Tiberius Kapısı kalıntıları yer alıyor: İmparator Tiberius zamanında (MS 14-37) Sütunlu Cadde yapıldığında, başına ve sonuna birer anıtsal kapı inşa edilir. Savunma değil yalnızca sembolik anlam taşıyan kapılardan, kuzeydeki Tiberius Kapısına ait Sagalassos’un ince el işçiliğe ait taşlar kazılarda bulunmuş. Korint başlıklı sütunlar üzerinde yer alan frizzler, zengin meyve kabartmalarıyla bezelidir. Bu mimari süsleme İmparator Augustus’un hakimiyetinde başlayan uzun barış dönemini temsil eder. Sütunlu Cadde’den kapıya basamaklarla çıkılır. Caddenin güney başındaki anıtsal kapının önünde de merdiven vardır. Yani bu önemli caddede tekerlekli araç işlememiştir. Sadece yaya ve yük hayvanı trafiğine açıktır. Sagalassos taki sokakların çoğunda yokuş ve merdivenler yüzünden kağnı gibi tekerlekli araçlar değil, daha çok eşek ve katır gibi yük hayvanları kullanılmıştır. Anıtsal kapı olasılıkla MS 500 civarında meydana gelmiş olan bir depremde yıkılır. Basamaklar da bu depremden sonra kabaca onarılır; hatta onarımda anıtsal kapıya ait taşlar kullanılır.
23) Sütunlu Caddeyi kesecek şekilde inşa edilmiş Güney Kapı ve Erken Bizans Sur Duvarı ise, MS 7. yüzyılda, Hadrian ve Antoninus Pius Tapınağı tepesindeki yerleşimi kuzeyden gelen saldırılara karşı korumak için yapılmıştır. Sagalassos’un Roma Dönemi’nden önceki güney giriş kapısı burasıdır. Özgün kapının iki kulesi vardır. Kuleler daha sonra kent büyüyüp, ana cadde yapıldığında temellerine kadar sökülür. MS 7. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, kuleler eski temeller üzerine civar yapılardan toplama taşlarla yeniden inşa edilir; bir de aralarına ana caddeyi kapatacak şekilde duvar örülür. Kuzeye doğru çıkıntı yapan kuleler ve aralarındaki duvar, dağ tarafından gelecek saldırılarda, -olasılıkla o dönemin Arap istilalarına karşı-, düşmanı engellemek üzere yapılır. Bu savunma sisteminin amacı, o zamanlar aşağıdaki tepede oluşmuş yerleşimi korumaktır.
24) Sütunlu caddenin sonundaki tepe üzerinde ise Hadrian ve Antoninus Pius Tapınağı ve imparatorluk kült alanı yer alıyor: Bu İmparatorluk kültü tapınağı adeta tanrılaşmış imparatorlar Hadrian ve Antoninus Pius’a ithaf edilmiştir. İmparator Hadrian, Sagalassos’u tüm bölgenin resmi din merkezi ilan eder. Bu sayede kent yeni bir gelişim dönemine girer ve çok sayıda yeni anıt inşa edilmeye başlanır. İmparator aynı zamanda, Sagalassos’a Pisidya’nın birinci kenti, Romalıların dostu ve müttefiki ünvanını verir. Bunun üzerine, kentte İmparator Hadrian için bir tapınak yapılmaya başlanır. İmparatorluğun ve Sagalassos’un itibarını yansıtan bu önemli anıt, kentin güneyindeki yüksek bir tepeye inşa edilir. Böylece her yerden görülebilir. Ancak tapınak Hadrian öldükten sonra, İmparator Antoninus Pius döneminde tamamlanabilir. Tapınak, kentin en özenli yapılarından birisidir. Önünde yetmiş metre uzunluğunda bir avlu yer alır. Tepenin etrafı portikolarla çevrilidir. Arkeologlar anıtın yazıtını bulmuştur. Yazıt, tapınağın Hadrian ve Antoninus Pius a ithaf edildiğinden ve Hadrian ın Sagalassos’a verdiği ünvandan ilk defa bahseder. Pisidya imparatorluk kült tapınağının yazıtının ilk satırdaki metinde [ΘΕ] Ω ΑΔΡІΑΝΩ yani tanrılaşmış Hadrian’a yazar. Bu, İmparatorun ölmüş olduğu anlamına gelir. İkinci satırda sadece Pisidya’nın birinci kenti unvanının başlangıcı Sagalassosluların saygıdeğer kenti kelimeleri okunur. Bu tapınağa her yıl tüm Pisidya kentlerinden, imparatoru adaklarla onurlandırmak, törenlere ve festivallere katılmak üzere temsilciler gelir ve Sütunlu Cadde’de yapılan törensel yürüyüşe katılır. MS 4. yüzyılın sonuna kadar tapınak, bu imparatorluk kutlamalarının merkezi olarak kalır. Tapınağın geniş avlusu imparatorları, rahipleri ve festivallerdeki spor oyunlarını kazananları onurlandıran anıt ve heykellerle süslenir. MS 4. yüzyılın sonundan itibaren işlevini yitiren anıtın kutsal alanı, adeta gecekondulaşarak başka yapılarla dolmaya başlar. Bu tepe, Sagalassos un en uzun süre yerleşim görmüş kısmıdır. MS 11. yüzyılın sonunda terk edilip, yerleşim Ağlasun a inene kadar Hadrian ve Antoninus Pius Tapınağı alanında yaşam devam eder
Sagalassos kentinin neredeyse her bölgesinde görülen İskender Tepesi, şehir için büyük bir öneme sahip. MÖ 333’te Büyük İskender ordusuyla Sagalassos’a geldiğinde, Sagalassoslular kentlerini bu tepe üzerinde savunur. Sagalassos o zaman da Pisidya bölgesinin önemli bir kentidir. Kentin güney girişini kontrol eden bu üstü düz, konik tepe, coğrafi şekli ve konumu bakımından stratejik olarak önemlidir. Çatışmanın sonunda Büyük İskender in ordusu Sagalassosluları yener ve kenti ele geçirir. Arrianos, MÖ 333 te Sagalassosluların Büyük İskender in ordusuna karşı kaybettikleri savaşı anlattığı kısa tasvirde şöyle yazar: ‘Sagalassoslular Makedonların gelişini kentlerinin önündeki tepede beklediler; çünkü burası en az kent duvarı kadar güçlü bir savunma konumundaydı.’ Bu tarihten sonra Sagalassos Hellenistik dünyanın bir parçası haline gelir Bu tepede büyük olasılıkla hiçbir zaman mahalle gibi bir yerleşim olmamıştır. Tepenin eteklerinde Sagalassos un dört mezarlığının en eski ve en büyüklerinden birisi yer alır. Nekropol (mezarlık) 15,7 hektarlık bir alan kaplar. Önceleri tepenin üstünde büyük olasılıkla bir tapınak yer almıştır. MS 5. veya 6. yüzyılda ise buraya bir kilise yapılır. Kazılar, bu kilisenin MS 1000 yılı civarında yenilendiğini göstermiştir. İskender Tepesi ndeki en son kullanıma ait kalıntılar MS 12. yüzyılın sonlarına aittir. O tarihlerde burada sur duvarları ile çevrili bir askeri garnizon yer almış olmalıdır. Bu son Bizans kalesi de büyük olasılıkla 1204 yılında Selçuklu Türkleri tarafından ele geçirilip yakılarak yıkılmış
Biraz daha ileride, güneydoğuda yer alan Düzen Tepe de yörenin tarihinde çok önemli yer tutmuş bir platodur. MÖ 2. yüzyıla dek buradaki en büyük yerleşim Düzen Tepe üzerinde yer almıştır. Tepenin arkasında yükselen ve zirvesi yaklaşık 1800 metreye varan Zincirli Tepe, Düzen Tepe platosundaki yerleşimin akropolüdür. Düzen Tepe de kalıntılarını bulduğumuz büyük yerleşimin neden terk edilmiş olduğu, Sagalassos un neden orada değil de bugün kazılarla açığa çıkan merkezinde geliştiğini tam olarak bilmiyoruz. Büyük olasılıkla Düzen Tepe de su kaynaklarının tükenmiş olması ve Sagalassos tarafının askeri olarak daha güçlü oluşu bunu açıklayabilir. Olasılıkla Düzen Tepe halkının büyük kısmı, Sagalassos a yerleşmiştir.
Ziyaret edemediğimiz Batı bölgesindeki yapılar ise:
- Stadyum içinde Şehitlik Bazilikası: Roma İmparatorluğu nun siyasi propagandasında spor oyunları önemli bir araç olarak kullanılır. Sagalassos ta Klareia oyunları, yani tanrı Apollo Klarios için düzenlenen yarışmalar önemlidir. Bu yarışmalar hem yetişkinler, hem de çocuklar içindir ve koşu, güreş ve boks gibi karşılaşmalar içerir. Karşılaşmalar çoğunlukla kentin stadyumunda gerçekleşir. Bu oyunlar halka Roma İmparatorluğu nun bir parçası olduğu duygusunu aşılar. Oyunları kentin ileri gelenlerinden kişiler kendi paraları ile düzenler. Kazananların ödüllerini ve onların heykellerinin yapımını de bu kişliler karşılar. Sporcudan kısaca bahsedilen heykel kaidelerinde bu varlıklı kişilerin tüm ünvan ve meslek kariyerleri uzunca yazılıdır. Sagalassos Stadyum unun ne zaman inşa edildiği belli değildir ama en geç MS 117 de stadyumun girişine bir anıtsal çeşme inşa edilmiş olduğu kalıntılardan bilinir. MS 5. veya 6. yüzyılda stadyumun ortasına bir kilise inşa edilir. Bugün kalıntıları ve kısmen ayakta kalmış duvarları görülen kilise, büyük olasılıkla Hıristiyanlık uğruna ölmüş kişilere ithaf edilmiştir. Bu tür şehitlik kiliseleri, sıklıkla bu kişilerin idam edildiği alanlara, örneğin stadyumlara inşa edilir. Basilika E1 adı verilen bu kilise, büyük olasılıkla İmparator Diocletianus zamanında (MS 303-313) yoğun takip ve zulüm gören ve burada öldürülen Hıristiyanları anmak için yapılır. Kilise, başka bir yapının taşlarıyla inşa edilir. Numaralandırılarak buraya taşınmış tanrı Dionysos a ait, özgün yerini bilmediğimiz bir tapınağın taşları kullanılmıştır. Bu bakımdan, Sagalassos un MS 4.-5. yüzyılda geçirdiği dönüşümün iyi bir örneğidir. Kent, çok tanrılı inanış ve İmparatorluk kültünden Hıristiyanlığa geçer; ama yine de pagan (çok tanrılı) inanışın sembolü kabartmalar burada ve başka anıtlarda olduğu gibi, tahrip edilmeden, süsleme amaçlı kullanılmaya devam eder.
- Traian Çeşmesi: Sagalassos un kente ve bir imparatora ithaf edilmiş ilk anıtsal çeşmesi stadyumun yakınına MS 98-117 yıllarında inşa edilir. İmparator Traian a ithaf edilmiş bu çeşme, Sagalassos un en önemli ailesinin güçlü bir kadın bir üyesi olan Claudia Severa ve kardeşleri tarafından yaptırılır. Claudia Severa ile T. Flavius Severianus Neon un büyükbabasının evlenmesiyle, kentin en önemli iki ailesi birleşir. MS 100 civarında, hayırseverlerin kente katkılarında bir tutum değişikliği görülmeye başlanır. Traian Çeşmesi bu farklı yaklaşımın iyi bir örneğidir: MS 14-58 arasında imparatorlara sadece onursal nitelikte anıtlar yapıtırlırken, artık kente işlevsel katkısı olan çeşme gibi yapılar yaptırmaya başlarlar. Bugün yıkılmış durumdaki çeşme 6,5 x 7,5 m ebatındadır. Apsisli iç cephesinin önünde İyonik düzende bir sütun sırası yer alır. Burada kentin diğer çeşmelerindeki edikulalı cephe düzeni henüz kullanılmamıştır. Arka duvarda görülen kanal, çeşmenin su borusunun yeri olmalıdır. Bu çeşmede su, Sagalassos ta daha sonra yapılan bazı anıtsal çeşmelerdeki gibi çağlayarak akıtılmamıştır; olasılıkla bir veya daha çok heykel ağzından verilmiştir.
- Nekropol: Sagalassos un kurulduğu dağ yamaçlarının eteğinde kentin en büyük mezarlıklarından biri olan Batı Nekropol yer alır. Beş hektarı kaplayan mezarlık buradaki kireçtaşı kayalığın üzerine ve etrafına yayılmıştır. Daha çok lahitlerden oluşur. Bu alanda MS 5. veya 6. yüzyılda bir kilise yer almıştır. Kuzeyde görülen, neredeyse dümdüz bir kaya yüzüne yontulmuş üzeri kemerli girintiler kaya mezarlarıdır. Kentin en küçük mezarlığı olan Kuzey Nekropol de arcosolium adı verilen ve imparatorluk döneminden kalma bu kaya mezarları yer alır. Kemerli oyukların haznesine, yakılmış olan ölünün külleri ve kalan kemikleri konulur ve üzeri bir kapak taşla kapatılır; veya ölü külü kapları niş içine yerleştirilir. Kentin taş ocakları Dağların kente dönüşümü Kaya mezarlarının oyulduğu bu düz kayalık, aslında ilk başta antik bir taş ocağı yüzüdür. Daha sonra mezarlığa dönüşür. MÖ 1. yüzyıl ile MS 3. yüzyıl arasında bölgenin günümüzde halen meşhur bej renkli kireçtaşı Sagalassos un tüm kuzey sırtları boyunca dağ eteklerinden çıkarılır. Hem bu sırtlardan, hem de kentin civarındaki başka taş ocaklarından Sagalassos un yapıları için taş getirilir. Bazı özel taş türleri kilometrelerce uzaktan kente ulaşır. Örneğin Dokimeion un (Afyon) beyaz ve gri-mavi ve mor damarlı beyaz mermerleri, Afrodisyas ın (Geyre) beyaz mermeri Sagalassos ta kullanılmıştır. Hatta çok özel, yeşil bir mermer türü (cipollino) Yunanistan ın Eğriboz Adası ndan getirilmiştir. Dağ ve kayalardan taş çıkarmanın üç temel tekniği vardır. A- Ayrıma: Mevcut doğal çatlak, taş katmanı ve yarıklardan yararlanarak, taşı bağlı olduğu kayadan manivela ile ayrımak. B- Yarma: Sıralı delikler açıp, içine üçgen biçimli kamalar veya çiviler yerleştirdikten sonra bunları balyoz ile çakarak kayayı yarmak. C- Kanallama: Kanallar açarak istenen ebatta blok kesmek. Kayadan daha sert taşları vurarak veya keski, sivri uçlu kazma gibi taşcı aletleri ile yonatarak veya dev testerelerle keserek blok çıkarılabilir.
Burdur Arkeoloji Müzesi
Sagalassos’u ziyaret edeceklere önerim, antik kenti gezdikten sonra 1 saat uzaklıktaki Burdur şehrindeki Burdur Arkeoloji Müzesini de ziyaret edip, Sagalassos kazılarında ortaya çıkarılmış muhteşem heykel, kabartma ve seramiklerin orijinallerini görmeleri. Dev boyutlardaki çok iyi korunmuş heykeller şehrin hikayesinin tamamlayıcısı oluyor.
Sagalassos’tan Burdur’a gittiğinizde öğle yemeğinde Burdur Şiş’i isimli meşhur köftesini tatmak için size Özsarı pide ve kebap salonunu tavsiye ediyorum. Test edildi ve beğeni ile onaylandı tarafımızdan.
Antik Kent gezisinin tamamlayıcısı olan Burdur Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret ettiğinizde de bölgenin tarih öncesi dönemlerinden günümüze kadar ki yolculuğunu aydınlatan, farklı dönemlerde insanın çevre ile etkileşimini yansıtan, antik ekonomi, yaşam kalitesi, beslenme alışkanlıkları ve mutfak eşyaları, insanların ölümle nasıl başa çıktıkları ve ölümün nitelikleri gibi, yaşantı ve kültür hakkında önemli bilgiler sunan buluntu ve eserleri görme imkanı buluyorsunuz.
Müze Sagalassos’taki buluntuların yanı sıra, ait olduğu Pisidia bölgesinin coğrafyası, jeolojisi, bitki örtüsü, inanç sistemi, tanrıları, insanları, hayvanları ve bitkileri olmak üzere çok katmanlı bir sunuma sahip.
Müzede, Prehistorik çağlarda Anadolu’da yaşadığı kanıtlanan ve Burdur yöresinde kalıntılarına rastlanan mamut kemiklerinden, Roma imparatorları Marcus Aurelius ve Hadrian’ın anıtsal boyuttaki heykellerine, Antik Sagalassos sakinlerinin gündelik ve sosyal yaşamlarını, inanç ritüellerini yansıtan pişmiş toprak figürinlerinlerinden, tanrı, tanrıça ve kahraman heykellerine, Büyük İskender heykelciğinden, taş aletlere, süs eşyalarından, pişirme ve yemek kaplarına, toprak ve bereket tanrıçası güzel saçlı Tanrıça Demeter heykelinden, yeniden yüzlendirilen MS 3. yüzyıla ait Romalı bir erkek ve 11. yüzyıla ait Bizanslı bir kadının kafatasları gibi ve bilim, teknoloji ve yaratıcılığın ortak eserlerine kadar o kadar çeşitli türde ve sayıda tarihi eser yer alıyor ki, bölgenin kültürel gelişimine şahit oluyorsunuz.
“Bir Zamanlar Toroslar’da: Sagalassos” Sergi Kitabı – Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık
2019’da İstanbul’da Beyoğlu’nda Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık “Bir Zamanlar Toroslar’da: Sagalassos” isimli müthiş bir sergiye ev sahipliği yaptı ve Sagalassos antik kentini ve Pisidia Bölgesi’nin tarihini ziyaretçileriyle buluşturdu. Sergi kapanalı çok oldu ancak sergi öncesi, Sagalassos ve içinde bulunduğu Pisidia Bölgesi’nin bütün tarihi katmanlarının paylaşıldığı kapsamlı bir kitap hazırlığı yapılmıştı. “Bir Zamanlar Toroslar’da Sagalassos” kitabında yer alan 27 makale her biri alanında uzman araştırmacılar tarafından güncel veriler ışığında kaleme alındı. Bu nedenle Pisidia ve Sagalassos konusunda en güncel yayın ve kaynak kitap niteliğinde. Sevgili babam bu kitabı bana hediye ettiği için Sagalassos’u gezmeden önce çok şey öğrenme şansım oldu. Sagalassos hakkında daha detaylı bilgi isteyenlere satın almalarını tavsiye ederim.
Zeynep Atılgan Boneval