EFES ANTİK KENTİ

 

Antik çağın önemli liman kentlerinden birisi olan Ephesos, Roma devrinde Asia Eyaletinin başkenti ve aynı zamanda politik, ekonomik ve ticari merkezi imiş. Daha da önemlisi Anadolu’nun binler yıllık Ana Tanrıça kültürünün bir devamı olarak Artemis’e adanmış tapınağı ile Dünyanın Yedi Harikasından birisine ev sahipliği yapan ünlü ve önemli bir dini merkez imiş.

Tanrıça Artemis’in koruması altında ışıldamış Efes şehri, 150 yıldır süren kazılar ile yeniden adım adım gün ışığına çıkartılıyor.

EFES’İN İLK KONUMU

Bugün Ege Denizinde Pamucak kumsalının kıyıdan 6 kilometre gerisinde ana karanın içlerinde kalan Efes’in, MS 1-4 yy’lar arasında ‘Altın Çağ’ında, gerçekten denizin kıyısında önemli  ve dev bir antik liman kenti olduğuna inanmak gerçekten çok zor.

Oysa bir zamanlar nehrin denize döküldüğü kıyıda hem bir liman, hem deniz ticaret kenti hem de Anadolu’nun ana tanrıça geleneğinden özellikler taşıyan Artemis Ephesia’nın koruduğu  kutsal bir alan imiş Efes.

4 KEZ YER DEĞİŞTİREN EFES

Yapılan kazılar ile ortaya çıkan bilgiler ise aslında Efes civarındaki yerleşimin 10.000 yıllık bir geçmişe uzandığı yönünde. 2 kilometre ötedeki kazılar MÖ 8200’lere işaret ediyor.

İlk olarak Efes’in temellerinin geç Hitit döneminde kurulduğu düşünülüyor. Menderes nehri kıyısında Selçuk Kalesi’nin dibinde bir taş üzerinde Hititçe ‘Apaşaş’ yani su kenarındaki kent, Efes’in ilk hali imiş. Zaman içerisinde nehir taşıdığı alüvyonlar ile delta oluşturup denizi doldurdukça limanı kurabilmek için denizin peşinden yer değiştirmiş şehir birkaç kez.

Hititler burada MÖ 1200’lerdeki Truva Savaşı sonuna kadar yaşamışlar. Hatta burada yaşayan Hititliler Amazonlar olarak anılıyor. Çünkü Mısır’lılar etek giyen Hititlilere ‘Amazon’ lar dermiş.

Truva savaşı sonrası Dorian Yunan’lılarından kaçan İyonyalılar MÖ 1200’lerden itibaren yavaş yavaş Ege bölgesine doğru göç ederek yayılmışlar. İyonlar civardaki 12 kente sığınıp, yerleşikler ile komşuluk ilişkilerine başlamışlar. İyon lideri Kral Androklos halkı ile birlikte Efes civarında karaya çıkmış ve Koressos tepesinde bir akropol inşaa etmiş. Yaklaşık 700 yıl sürüyor bu komşuluk sırasında şehir biraz daha genişlemiş.

EFES’İN ŞİMDİKİ YERİNİ ALMASI VE ALTIN ÇAĞI

MÖ 300’lerde ise Büyük İskender bölgeye gelmiş. Ve şehrin bataklık üzerinde olduğunu ve ciddi sıtma problemi ile boğuştuğunu görmüş. Bunun üzerine Efes -son kez- bugün bulunduğu esen ve ferah konumuna taşınmasını emretmiş. Ancak ne yazık ki Büyük İskender taşınmasını emrettiği yeni şehri göremeden Babil’de ölmüş.

İskender’in sağ kumandanı liderliğinde MÖ 301 de 4. Efes 7.5 kilometrekare üzerine kurulmuş.

İki dağ arasına yerleştirilmiş Efes’in düz alanları resmi ve kutsal yapılara ayrılmış. Konut bölgeleri ise dağ yamaçlarındaki teraslarda yer alırmış. Dama tahtası biçimli şehir planına göre görkemli kamu binaları, tapınaklar, hamamlar, çeşmeler inşaa edilmiş.

MS 1. Ve 4. Yüzyıllar arasında Efes, Roma’nın Asia eyaletinin ilk ve en büyük metropolü olarak, ‘Altın Çağı’nı yaşamış.

250.000 kişilik bir yaşam alanına dönüşen Efes tiyatrosu, 30.000 kişi kapasitesi ile bugün hala Anadolu’nun en büyük antik tiyatrosu.

EFES’TE YAŞAM VE MİMARİ YAPILARININ ÖNEMİ  

Antik çağlarda arka arkaya yaşanılan depremler ile çoğu yıkılan kent yapıları, dönem dönem yeniden inşaa edildiği için birçok farklı medeniyetin izlerini bir arada barındırıyor. Binalarda 12 farklı periyodun izlerinin yer aldığına inanılıyor.

Arkeologların meydana çıkardığı harabelerin boşluklarını hayal gücünüz ve duyduğunuz bilgiler ile tamamlayarak gözünüzün önünde canlandırmaya çalışıyorsunuz:

  • Şehrin genel planı liman ile başlıyor. Limandan şehri giriş sağlı sollu dev sütunlar ile çevrili Arcadius Caddesi üzerinden gerçekleşiyor. Bu caddede yürüyen misafirleri caddenin ortasındaki Dört Sutünlu Anıt karşılıyor. Liman’ın yanıbaşında Arcadius Caddesi’nin sol kolunda yan yana Liman Hamamı, Verulanus Spor Alanı ve Tiyatro Gymnasionu binaları yer alıyor.
  • Efes o dönemlerde Eski Dünya’nın farklı köşelerinden gelen yabancı giyimli yabancı lisanlı birçok ziyaretçi ile dolup taşan kalabalık bir şehirmiş. Tatlı su nehrinin aktığı körfezi sayesinde kolayca ulaşılabilen bir liman kenti olması Efes’i çok önemli bir çekim merkezi haline getirmiş. Denizcilerin tatlı su gibi ihtiyaçlarının karşılanması ve yolculuk molası vermesi için ideal bir nokta olmuş Efes.
  • Efes’e gelenler ve Anadolu’daki herhangi bir yöreye gidecek Roma vatandaşları, mutlaka kente Arkadius Caddesinden giriş yaparmış. 300 metre uzunluğundaki caddeye geceleri emniyeti sağlamak için 50 meşale yerleştirilmiş.

  • Arcadius Caddesi görkemli Tiyatro binasında sonlanıyor. Cephesi sütunlar ve heykeller ile süslenmiş bu ihtişamlı tiyatronun, dev üç katlı sahne binası varmış. Temeli MÖ inşaa edilen bu sahnenin, 2. Katı MS 1. Yüzyılda Neron zamanında, 3. Katı da MS 2. Yüzyılda ilave edilmiş.
  • Ardından Mermer Cadde boyunca ilerleyince sağ kolda Mithridates Kapısı‘ndan ticaretin merkezi olan Agora’ya ve de Celsus Kitaplığı‘na ulaşılıyor.

  • Şüphesiz Efes’in en görkemli binası Celsus Kütüphanesi. MÖ 2. yyda Asia Eyaleti valisi olan Tiberius İulius Celsus bölgenin yöneticisi imiş. Efes’teki görkemli kitaplık ise Celsus’un ölümünden 117 yılında sonra oğlu tarafından inşaa edilmiş. Yazıtlara göre nişlerde yer alan heykeller Celsus’un fazilet, ilim, kader ve zekasını temsil ediyor.
  • Celsus Kitaplığın’ın karşısındaki cadde boyunca sol kolda Aşk Evi, Umumi Tuvaletler, Scholastica Hamamı ve Hadrian Tapınağı yer alıyor.

  • MS 4. yy da deprem ile yıkılan Hadrianus Tapınağı arkeologlar tarafından restore edilmiş. Tapınak kalıntıları üzerinde bulunan kabartmalar, Ephesos’un Androklos tarafından kuruluş efsanesinin tasvir ediyor.

  • Sağ kolda ise Çeşme, Oktagon ve de kentin en üst tabakasının yaşadığı Yamaç Evler bölümü yer alıyor. Yamaç Evlerde son zamanlarda yapılan kazılarda orjinal mimarisini koruyan evler ortaya çıkartılabildi. Ve enfes mozaikler keşfedildi. Sade dış görünümlerine karşın içleri epey zengin Roma devri evlerinin hemen hepsi aynı mimaride inşaa edilmiş: oturma biriminin merkezinde üzeri açık etrafı sütunlu bir galeri ile çevrili geleneksel avlu yer alıyor. Mermer döşemerli avluda en azından bir çeşme ve derin bir kuyu bulunuyor. Evlerde kalabalık bir aile topluluğunun yanı sıra hizmetçi ve kölelerin yaşadığı alanlar da mevcut. Mobilya olarak kline divanlar, ayakları süslemeli masalar, ahşap ve hasır koltuklar ve arkalıksız sandalyeler yer alırmış. Odaların tümü, zeminde yer alan mozaik halılar ve duvarlarda adeta yaşayan freskler ile görkemli şekilde süslenirmiş. Eros’lu Panter arabası, horoz, tavus kuşu, asma yaprağı, üzümler, Dionisos ve Ariadne madalyonu gibi Dionisos kültürüne ait simgelerden oluşan cam mozaikler, ev sahibinin siparişine göre hazırlanırmış.
  • Ardından sol kolda Traian Çeşmesi, sağ kolda ise şarap evi ve yokuş yukarı tırmanan süslemeli 67 sütun ile çevrelenmiş Kral Stoası Yolu (Kuretler Caddesi) geliyor. İki katlı anıtsal Traian Çeşme binası, İmparator Traian onuruna 2. Yüzyıl başında inşaa edilmiş ve orta nişinde imparatorun dev bir heykeli yer alırmış.

  • Kral Stoası Yolu sonunda Domitianus Tapınağı ve Pollio Çeşmesi yer alıyor. Pollio çeşmesinin arkasında yer alan Devlet Agorası, Parlamento Binası, Odeion, Hamamlar ile çevrelenirken İsis Tapınağı ortada yer alıyor. MS 150’lerde Romalılar döneminde Parlemento Binası 1400 kişiye ev sahipliği yapacak büyüklükte bir bina olarak inşaa edilmiş.

  • Sabah erken saatlerde kadınların gün boyunca da erkeklerin kullandığı, 12 ana bölüm’den oluşan yer altından ısıtmalı Hamam’lar ise, son derece titiz bir mühendislik çalışmasının ürünü.
  • Efes’liler, 4 farklı su taşıma kanalı sistemi ile etraftaki doğal kaynaklardan suyu getirip kentin dört bir köşesine dağıtmışlar. Ve öyle usta mühendislik teknikleri geliştirmişler ki, boruların patlamaması için suyun havasını almak için delikler bile açmayı akıl etmişler.

EFES’İN HAZİN SONU

Ancak altın şehrin kaderi, ne yazık ki Menderes nehrinin zamanla limanı alüvyonlar ile doldurması ve de şehri sarsan ardı arkası kesilmeyen depremler sebebi ile zaman içerisinde değişmiş.

Önceleri limandan denize ulaşabilmek için 5 kilometre uzunluğunda kanallar kazmışlar. Ardından bu kanallarda seller ile biriken toprak ve alüvyonları temizlemek için 25 ton gümüş harcamışlar.

Fakat Efes önce 4. yüzyılın 2. yarısındaki sert depremler ile kısmen yok olmuş.

Ardınan 6. Yüzyılın başında nehir tarafından sürekli doldurulan liman önemini iyice kaybetmiş ve bazı mahalleleri terk edilmiş.

654 yılında iki Arap saldırısı şehirlileri Ayasuluk Tepesindeki kale ve eteklerine göçe zorlamış.

Zamanla halk Efes’i terk etmiş. Sadece halkın zaman zaman tapınağı ziyaret etmek ve mimari binlarda kullanılan kıymetli malzemeleri sökmek geri geldiği bir hayalet kente dönüşmüş.

14. Yüzyılda Selçuklu devrinde limanın tamamen kaybolması sebebi ile kent Ayasuluk ismi ile anılan yerel bir köy haline gelmiş.

DÜNYANIN YEDİ HARİKASINDAN BİRİSİ OLAN ARTEMİS EPHESIA’NIN TAPINAĞI

Küçük Menderes’in bilinmeyen bir kıvrımında beş bin yıl önce Artemis Ephesia’nın koruması altında kurulmuş bir liman kenti ayrıca Dünyanın Yedi Harikasından birisi olan Artemis Ephesia tapınağına ev sahipliği yapıyor. Tabii köklerini Anadolu Ana Tanrıça geleneğinden alan tapınak aslında Efes şehrinden çok daha eski.

Zeus’un güzel kızı, kurucu, kurtarıcı, avcı, yol gösterici, muktedir, duaları dinleyen, kaderi yönlendiren, lütufkar ve ebe olarak anılan Ana Tanrıça Artemis’in, Efes için büyük bir önemi var. Dört bucaktan gelen ve çoğunluk ile bir birine dost olmayan denizcilerin uğrak yeri olan Efes’in güvenlik sisteminin temelinde, MÖ 3000 lerden beri bölgenin koruyucu tanrıçası olarak kabul edilmiş Ephesia, Ephesos yani Artemis olduğu düşünülüyor. Bu liman kentinin Artemis’in koruyuculuğu sayesinde, demirlemek için kutsal bir sığınma alanına dönüştüğünü, Romalı yazar Plinius’tan öğreniyoruz. Yerel efsanelere göre Amazonlar Herakles’ten kaçarken bu tapınağa ve barınma alanına gelmişler. Tapınağın Selçuk kalesinin bulunduğu Ayasuluk Tepesinde yer aldığına inanılıyor.

MÖ 560 yılında Lidyalıların ünlü Kralı Kroisos İonyalıların akropoliste kurduğu ilk kenti kuşatmış ve burada oturanları kutsal alanın yanında yeniden yerleşmeye zorlamış. Ve kendilerini saldırılarından korumak için şehrin surlarından tapınağa kadar 1300 metrelik bir halat gererek, kentlerini tapınağın koruması altına almışlar, böylece daha önce sadece tapınağın ismi olan Ephesos artık sivil yerleşimin de ismi haline gelmiş. Tanrıçanın sembolü olan ‘arı’ demokrasi ile yönetilen kentin simgesi haline gelmiş. Kroisos tapınağı mülemmel şekilde yeniden inşaa ettirmiş ve Dünyanın Yedi Harika’sından birisi haline getirmiştir.

MÖ 356’da ise tapınak bir yıldırmda yanmış. Ancak yangının ardından yeniden çok daha güzel ve görkemli bir biçimde yenilenmiş ve dünyanın dört bir köşesinden gelen sanatçılar tarafından sanat harikaları ile süslenmiş.

MS 262 yılında Efes kentinde meydana gelen müthiş deprem felaketini fırsat bilen Got kavimleri, Artemision’a kadar ulaşıp dünyaca ünlü hazinesini çalmış. Ancak tanrıçanın intikamı onları vurarak hazinenin bulunduğu gemileri Ege Denizinin ortasında batmış.

Efes civarında 150 senedir devam eden kazıların en eskisi Ephesos Artemis’in görkemli tapınağını bulmak için başlatılmış. İlk kazı 1869’da başlamış ve o dönemin teknik imkansızlıkları ile tapınakta çok az eser bulunmuş. Bugün eserler British Museum’da sergileniyor.

EFES’İ ZİYARET

İzmir iline bağlı ve şehre 77 kilometre uzaklıkta yer alan Selçuk, Efes’e 3 kilometre uzaklığı ile en yakın yerleşim birimi. Efes’in alt ve üst olarak 2 kapısı mevcut. Üst kapının orada park ederseniz, müze girişinizi ödedikten sonra (ki müze kart almanız en mantıklısı, ziyaret bedeli aynı ücrete geliyor) Efes’in üst girişnden girip yokuş aşağı gezip, dönüşte yokuş yukarı çıkıyorsunuz. Alt kapısı da tam tersi şekilde. Tercih sizin. Biz Efes’i üst kapıdan başlayarak harika bir rehber ile gezdik. 30 yıldır Efes antik kenti üzeirne uzmanlaşmış Asil Bey, hem antik kentin tarihi, mimari bilgilerine hem de kazıların 30 yıllık tüm aşamalarına hakim. 3.5 saat süren gezimizde tüm mimari yapıları ve de zamanında Efes halkının yaşam biçimini detaylıca bize anlatarak gözümüzde canlandırmamızda yardımcı oldu. Efes Antik Kentini hakkını vererek dolaşmak için, Arkeolog Asil Bey ( 0535 4393503) gibi bir rehber ile gezmekte fayda var. Ayrıca sonbahar veya ilkbahar günlerini tercih etmenizi öneririm. Yazın hem aşırı sıcak hem de turist akınları ile çok kalabalık oluyor. Gerçi baharlarda da turist kafileleri oluyor ama daha az sayıda. Baharlarda bile gezseniz yanınıza güneşten korunmak için şemsiye almanızda fayda var.

SELÇUK EFES MÜZESİ

Efes’e gitmiş iken, Efes Antik kentinden çıkartılan en değerli eserlerin ve antikçağdan günümüze en iyi korunmuş ev buluntularına ev sahipliği yapan Efes Müzesini mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Yeni düzenlenen Yamaç Evler ve Ev Buluntuları salonu, mobilyalardan günlük yaşantıyı anlatan ev eşyalarına, ve de enfes freskleren yer mozaiklerine gerçekten müthiş bir canlandırma sunuyor. Yeni Buluntular Salonu yeni arkeolojik kazılarda bulunan eşyalar ve eserler ile her geçen yıl zenginleşirken, müze tıp ve kozmetik aletlerinden, takılara, aydınlatma araçlarından ağırlıklara, imparator ve tanrıça heykelleri ve büstlerinden, dokuma ve eğlence araçlarına enfes bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor.

 

Zeynep Atılgan Boneval