Kuzey Ege Rotası 4: Ahmetçe, Demirci, Hüseyinfakı, Kayalar, Sazlı, Kozlu, Büyükhusun

Kuzey Ege Rotası  4 yazımda,  Küçükkuyu ile Behram arasında, kıyıya paralel uzanan dağların arasına ve tepelerin yamaçlarına gizlenmiş, Ahmetçe, Demirci, Hüseyinfakı, Kayalar, Sazlı, Kozlu, Büyükhusun gibi irili ufaklı köyleri ve buradaki sevdiği keşifleri paylaşıyorum.

Ege denizi, Edremit körfezi ve Midilli adasına nazır  bu köylerin her birinin farklı bir açıdan farklı güzellikte manzaraları var.

Ayrıca bu köylerin ayrıca sahil boyunca Yalı isimli (vs) sahil muhitleri mevcut.

 

AHMETÇE KÖYÜ: 

Radarımıza Simurg Inn ile giren Ahmetçe köyü, Damda, 3 Dükkan gibi harika yeni mekanları ve enfes yeni oteli Momos ile gerçekten parlayan bir yıldız.  

Simurg Inn: Ruhunu dinlendirmek, iç sesini duymak, doğanın arındırıcı enerjisini yaşamak, kuş sesleri ile güneşe uyanmak, köpeklerin koşulsuz sevgisi ile güneşi batırmak, her lokmasının tadı damağında kalan lezzetlerin keyfine varmak, her köşesi zarif ve ince düşünülmüş bir evde misafir gibi hissetmek, sana kucak açan sımsıcak bir yuvaya dönmek, ve kendine dönmek gibi bir duygu Simurg Inn. İşte bu satırlar döküldü içimden Simurg Inn’i deneyimledikten sonra. Konaklamak demiyorum, çünkü gerçekten bir yandan sanki bir eve dönüş bir yandan da her anı tüm duyularınıza hitap eden bir deneyim burada olmak. Bazı büyülü yerler vardır hani, sizi daha kapısından girer girmez içinizi bir huşu ve yaşam sevinci kaplar işte öyle bir duygu burada olmak.

 

Sahibesi Dilara Hanım bu yöreye oldum olası aşıkmış. Çanakkale yolları üzerinden Kaz Dağlarına sürekli gelip giderken, tepelere manzaralara doyamazmış. Dağların eteklerindeki Ahmetçe köyünün hemen altında zeytinler ile kaplı bu arsayı görür görmez kalbini kaptırmış. Ve hemen alıp 2007’de ev olarak inşaa etmiş. Ancak araya hayat girmiş ve bir süre yurt dışında yaşamış. 2016 yılında artık yüzünü doğaya döndürmek ve hayatını küçültme kararı aldığı bir dönemde en yakın arkadaşı ile arabaya atlayıp ksıa bir sure kalıp kafa dinlemeye buraya gelmişler. Geliş o geliş, bir daha dönmemiş Dilara Hanım ve Ağustos 2016’da 4 oda ile oteli açmış.  Misafir evi gibi olan bu özel oteli yaratırken Mevlâna’nın “senin içinde bir can var, o canı ara. Senin dağının içinde bir hazine var, o hazineyi ara.”  sözünden ilham almış. Otel gibi değil de sanki onun evinde, özel zevki ile döşenmiş salonunda, sanat eseri gibi işlenmiş odalarında ve sofrasında misafir gibi hissetsin istemiş gelenler. Ve o kadar güzel başarmış ki bunu gelenler müdavim olmuş, hep geri dönmüş, uzun sofrada Dilara Hanım’ın elinden çıkan yemekleri yerken yapılan sohbetler herkesi birbirine kaynaştırmış, herkes İtalyan aileleri gibi hep bir ağızdan sohbete dalmış. Ve bir aile evine hissedilen aidiyet duygusunun sevincini,  iç huzurunu ve güvenini tatmış.

 

Biz tüm bu duyguları hem Simurg Inn’in atmosferinde hem de Dilara’nın sıcak sohbetinde bizzat yaşadık.

Zamanla arazinin eteklerine doğanın içinde ağaçların arasında kaybolan birkaç ahşap evcikler serpiştirmiş. İçleri kendi koleksiyonundan resimler, sanat eserleri ve antikalar ile bezenmiş son derece rafine bir zevkin mahsulü, sizi her baktığınız köşede mutlu eden odalar ve evlerden oluşan bir doğa mabedine dönüşmüş Simurg Inn.

Serinlemek ve güneşlenmek isteyen misafirler Simurg Inn’ın alabildiğine deniz ve Assos’a uzanan manzaralarına nazır havuzu başında keyif yapabiliyor. Havuz başındaki barda akşamüzeri kokteylleri yudumlayabiliyor, akşamları yanan ateş etrafında keyifli sohbetlere devam edebiliyor.

 

Simurg Inn de kalırken başka bir mutluluk kaynağınız ise köpekleri. Sıcacık sevgi dolu 5 köpek Laika(Golden), Kek (Danua), Bella, Wabi ve Wana (av köpeği)  her an bahçede, terasta, otelin içinde koşuyor, oynuyor, kendilerini size sevdiriyor. kahvaltılarınıza ve gün batımınıza eşlik ediyor.

2019 yılında Simurg Inn hemen köyün altındaki sahilde denize sıfır bir zeytinlik kiralamış ve misafirlerinin ilkbahar, yaz ve sonbahar aylarında denizin, güneşin tadına varmasına imkan tanımış. Mandalina ağaçları ve zeytinler ile kaplı bahçeden sahile doğru ilerlerken doğanın nimetlerinin farkına varıyor, Simurg Beach‘de sahildeki upuzun masada Simurg Inn lezzetlerini tadarak yemek yemek te başka bir keyif.

Yemyeşil cömert doğanın içinde, masmavi deniz ve gökyüzüne uzanan nefis bir manzara eşliğinde, huzurla iç sesinizi dinleyebileceğiniz masal gibi bir inziva noktası Simurg Inn. Belki de yeniden doğduğunuzu hissedeceğiniz büyülü bir durak. Ne de olsa ismini felsefede ruhun yücelmesini ve yaşarken yeniden doğuşu ifade eden zümrüd-ü anka kuşu Simurg’dan alıyor. Doğa üstü bir varlık olan bu ölümsüz kuş, aslında ulaşılması zor, olağanüstü ve ideal bir gücün de simgesi.  Ve birçok efsaneye göre Simurg ‘kendini aramanın sembolü’. Gerçekten de Simurg Inn sizi sarıp sarmaladığı olağanüstü büyülü enerjisi ile size koşuşturmada kaçırdığınız kendinizi yakalama, yeniden iç sesinizle ve özünüzle buluşma ve bütünleşme fırsatı sunuyor. 

Simurg Inn doğanın içinde gerçek bir büyüleyici hazine yaratmayı başarmış. Ufkunuza alabildiğince denizi alıp, gün batımında gökyüzünde güneşin ışık oyunlarını ve turuncudan pembeye mordan gece mavisine boyanan renkleri seyredip, zeytin ağaçları arasında dolaşıp, yıldızların altında mutlak sessizlikte uykuya dalıp, sabahları kuş ve horoz sesleriyle güne merhaba dediğiniz nefis bir doğa ile buluşma adresi olmuş Simurg Inn. Binalar arasında ve araç trafiğinde sıkışıp kaldığımız şehir hayatından bir mola alıp tüm stresten arınmak ve gerçek bir nefes almak için ideal.  Doğa ile kopardığımız bağları yeniden tazelerken, bir yandan da Simurg Inn’ın sağladığı sakinliği, dinginliği ve huzuru sayesinde insan kendi içine dönüp yeni keşifler de yaparken buluyor kendisini. Belki de yaşarken yeniden doğmak aslında sadece böyle bir şey demek…

Hem ana binadaki odaları, hem zeytinler arasındaki evleri, hem de ortak yaşam alanları resimler, sanat eserleri, antikalar ile bezenerek öyle şık, öyle zevkli, öyle özenli tasarlanmış ki kendinizi kapıdan adımınızı atar atmaz mutlu hissediyorsunuz. Her adımını çevreye, ekolojiye, doğaya saygılı atan Simurg Inn’da kahvaltılarda ve akşam yemeklerinizde sofranıza gelen tüm sebze ve meyveler kendi bahçesinden, zeytin ve zeytinyağları kendi zeytin ağaçlarından, organik yumurtalar bahçenin serbest gezen tavuklarından.  Öyle içten ve sıcacık bir ortamı var ki Simurg Inn’in, upuzun ahşap masa etrafında gönlünü doğaya, Ege’ye kaptırmış benzer insanlar ile tadı damağınızda kalan lezzetleri paylaşırken, hiç doyamadığınız sohbetler de hafızanıza kazınıyor.

 

Bizim tattığımız lezzetler arasında, beyaz şarapta pişen ev yapımı salçalar ve baharatlar ile tatlandırılmış pırasanın tadını unutamıyoruz. Soğan  turşulu semizotu, tahinli havuç püresi, yoğurtlu pazı, karides, dülger balığı, kuzu pirzola da damaklarımızda şenlik yaratan diğer lezzetler idi. Simurg Inn’den özel tariflerinin yer aldığı bir yemek kitabı bekliyoruz çok yakında.

12 ay açık olan Simurg Inn’de zaman zaman ‘Kendi barının barmeni ol’ gibi atölyeler, Yoga & nefes kampları, konuk şefler ile Gastro Haftasonları gibi etkinlikler de gerçekleşiyor.

Kaz Dağları bölgesinde doğa yürüyüşleri, safariler, ekolojik tarım aktiviteleri, tekne turları, yoga, nefes terapileri ve fotoğraf turları gibi doğayla iç içe deneyimler yaşamanız için seferber oluyor Simurg Inn ve sizi bu aktivitelerin uzmanları ile bir araya getirerek Kaz Dağlarının doğasını en özel ve en keyifle şekilde deneyimlemenizi sağlıyor.  (Not: Simurg Inn sadece yetişkinlere özel bir otel.)

 

ODALAR: Her biri özenle dekore edilen 5 deluxe oda 3 taş ev ile hizmet veren Simurg Inn’de odaların isimleri ilk görüşte dikkatinizi çekecek. Simurg’un farklı kültürlerden gelen isimlerinden esinlenilerek adlandırılan odaların hepsi Simurg Inn’in genelinde sunulan konfora ve sıcaklığa sahip. Her bir odanın açıldığı eşsiz doğa manzarası ise sizi odanıza girer girmez büyülemeye yetiyor. Minimal, sakin, sıcacık odalar aynı zamanda size konforlu bir yaşam alanı sunuyor. Tüm gününüzü huzurla geçirmek isteyeceğiniz bu odaların yanı sıra, kalabalık bir aile veya arkadaş grubu olarak geldiğinizde değerlendirebilecek bir taş ev de mevcut.

  • ANKA: Pers kültüründe ‘simurg’un yansıması olan ‘Anka’ çok heybetli ve gösterişli bir kuş olarak biliniyor. Tarihte gösterişin, gücün ve heybetin simgesi olarak gösterilen Anka Simurg Inn’de de en gösterişli odalardan birine isim oluyor. Anka’ya adım atar atmaz kendinizi gerçekten doğanın bir parçası gibi hissedecek, bu odadaki huzurlu ortama ve eşsiz doğa manzarasına kendinizi teslim edeceksiniz. 35 m2 Ege Denizi manzaralı balkonlu çift kişilik 
  • BENNU: ‘Simurg’un Mısır kültüründeki ismi olan ‘Bennu’nun kendiliğinden yaratıldığına inanılıyor. Dünyanın oluşumunda büyük bir rolü üstlendiğine inanılan bu anka kuşunun suların üzerinden salınarak bir kaya üzerine oturduğuna ve sonrasında dünyanın yaratıldığına tanıklık ettiği söyleniliyor. Bu anlamda geniş alanı ve kusursuz manzarasıyla Simurg Inn’deki en güzel odalardan biri olan Bennu size masalsı bir ortam sunuyor. 35 m2 Ege Denizi manzaralı balkonlu çift kişilik 
  • FENİKS: Eski Yunan kültüründe ‘simurg’u temsil eden Feniks gücü, hakimiyeti ve varoluşu simgeliyor. Dünyanın yaratılışına tanıklık eden bir kuş olarak bilinen ve bu yüzden çok kutsal görülen Feniks, Simurg Inn’de karşınıza muhteşem bir oda olarak çıkıyor. Taş duvarlarından ve ahşap parçalardan gelen sıcaklığın Ege Denizi’nin mavisiyle birleştiği Feniks’te gerçek anlamda kusursuz bir deneyim sizi bekliyor. 36 m2 Ege Denizi manzaralı teraslı çift kişilik 
  • HÜMA: Adını Pers kültüründen alan ‘Huma’ yaratılışın bir simgesi. Var olmayı, doğanın gücünü ve dünyanın yaratılışını temsil eden Huma tarihteki en güçlü figürlerden biri. Simurg Inn’deki sıcak, samimi ve aynı zamanda konforlu odalardan biri olan Huma’da kuş, tavuk, horoz sesleriyle her güne merhaba diyeceksiniz. 36 m2 Ege Denizi manzaralı teraslı çift kişilik 
  • ROKH: Binbir Gece Masalları’ndaki efsanevi kuştan ismini alan ‘Rukh’ doğanın içinde balkonunuzdan Ege Denizi’ni seyredebileceğiniz huzur dolu bir ortam sunuyor. Yüksek tavanlı ve sedir ağaçlarından yapılmış odanın esans ve ferahlığı ile kusursuz bir deneyim sizi bekliyor. 35 m2 doğa ve Ege Denizi manzaralı balkonlu çift kişilik 

  • HÜTHÜT: Feridüddin Attar’ın Kuşlar Meclisi’nin kılavuz kuşu Hüthüt’ün ismini taşıyan misafir evi, çam ve zeytin ağaçları arasından Midilli Adası’na bakıyor. Loft yapısı, yüksek tavanı ve modern dekorasyonu ile oldukça ferah ve huzur verici bir ev ortamı sunuyor. 55 m2 doğa ve Ege Denizi manzaralı teraslı çift kişilik 
  • PUHU: Feridüddin Attar’ın Kuşlar Meclisi’nin Baykuş’undan adını alan Puhu yatak odanızdan engin ve huzur dolu Ege denizi ve Midilli Adası manzarasına uyanabileceğiniz ferah bir ev ortamı sunmaktadır. 60 m2doğa ve Ege Denizi manzaralı teraslı çift kişilik 
  • TAVUS KUŞU: Denize nazır bir konumda yer alan Tavuz Kuşu tavandan yere kadar inen camları ile tüm manzarayı içinize çekebileceğiniz nefis bir ahşap ev. Şöminesi başında sonbahar ve kış aylarında keyif yapabiliyorsunuz. 65 m2 doğa ve Ege Denizi manzaralı teraslı çift kişilik 

 

SİMURG INN’DE AKŞAM YEMEĞİ: Öyle içten ve sıcacık bir ortamı var ki Simurg Inn’in, upuzun ahşap masa etrafında gönlünü doğaya, Ege’ye kaptırmış benzer insanlar ile tadı damağınızda kalan lezzetleri paylaşırken, hiç doyamadığınız sohbetler de hafızanıza kazınıyor. Bizim tattığımız lezzetler arasında, beyaz şarapta pişen ev yapımı salçalar ve baharatlar ile tatlandırılmış pırasanın tadını unutamıyoruz. Soğan  turşulu semizotu, tahinli havoc püresi, yopurtlu pazı, karides, dülger balığı, kuzu pirzola da damaklarımızda şenlik yaratan diğer lezzetler idi. Simurg Inn’den özel tariflerinin yer aldığı bir yemek kitabı bekliyoruz çok yakındaAyrıca yaz aylarında Ahmetçe köyünün altından Küçükkuyu’ya doğru denizin kıyısında Simurg Sea‘de mandalina ve zeytin bahçelerinden geçerek sahilde Simurg Inn’in muhteşem lezzetlerini tadabilirsiniz.  (Ahmetçe Köyü) 

 

Damda Ahmetçe: Fotoğraf sanatçısı Derya Atıcı ve İç mimar Tarık Korkmaz  birkaç yıl önce Ahmetçe Köyü’nü keşfedip burada yaşamaya karar vermişler. Köy kahvesinin hemen karşısındaki binayı alıp ismi ’Damda’ olan tatlı bir dükkan inşa etmişler. Turkuaz kapıları ve minik sandalyeleriyle davetkar bir mekan olan Damda, köyü ziyarete gelenlerin oturup kahve içebileceği, alışveriş yapabileceği sıcacık bir ortam sunuyor. Çifti, aynı zamanda yine ‘Damda’ olarak adlandırdıkları bir evde oturup Rectangle Studio isimli tasarım ofisinde çalışıyorlar. Bu ikilinin hayata geçirdiği Damda Taş Ev Projesi’ni gördükten sonra eğer bir evimiz olursa bu çift ile çalışmak isteriz diyeceğinize adım gibi eminim.

3 Dükkan Ahmetçe: Kuzey Ege ruhuna uygun tasarımlar, biraz da hoşça vakit geçirmek için Ahmetçe’deyiz diyen 3 Dükkan, yine Ahmetçe’de çok keyifli bir mekan. 0544 3385526

Momos Otel Ahmetçe: Küçük & Butik Oteller Sitesinde şöyle anlatılmış Momos: Kaz Dağları’ndan esen o tatlı rüzgarın Ege’nin dalgalarıyla dansı ve bir de zeytin ağaçlarının, üzüm bağlarının arasından sızarak ilerleyen mis gibi çam kokuları! Konum bildik bir güzellik, Kuzey Ege’deyim. Çanakkale’de Ahmetçe Köyü’nün ucunda yer alan ve Ege Denizi’yle sarmaş dolaş bir manzara sunan Momos Otel’de mitolojik hikayelerin bu ilhamı nereden aldığını daha iyi anlıyorum. Momos mitolojide ‘gecenin kızı’ rolünde, gerçeğinde ise gecesiyle gündüzüyle huzur veren ve bol konfor içeren bir tatil hikayesi! Assos Köyü ve Midilli’ye tepeden bakan bir konumda, bulunduğu köyün dokusuyla uyumlu inşa edilmiş Momos Kazdağları, gerçekten de unutulmayacak bir hikaye gibi. Otelin pencerelerinden taşan manzarada gökyüzündeki yıldızlar çok kalabalık mesela, say say bitmiyor. Denizin mavisi çok süslü, güneşin doğuşu batışı da şiir gibi. Odalarda ise konforun sadelikle uyumu huzur verici. Özel bir tatil için de kendinizi özel hissetmek istediğiniz anlar için de farklı bir deneyim sunuyor Momos. 8 odası bulunan otel 18+ yetişkin oteli. Evcil dostlar için uygun değil. Momos’un yazı da kışı da çok renkli. Manzarada deniz tüm maviliğiyle göz hizasında, Kaz Dağları her daim gizemli. Homeros’un İlyada destanında anlatıldığına göre tarihin bilinen ilk güzellik yarışması M.Ö. 2000’li yıllarda Kaz Dağları’nda yapılmış. Baktıkça güzelliği çağrıştırması belki de bundan. Kahvaltısı çeşitli, lezzetli ve yerken içinizi açacak bir manzara da eşlik ediyor size. Otel çevresi doğası ve tarih hazineleriyle keşfe çok uygun. Mesela bölgenin semt pazarları cıvıl cıvıl. Buradan Ege otları, zeytinyağı ve peynir satın alabilirsiniz. Assos Antik Kenti’ni, Yeşilyurt ve Adatepe köylerini gezebilirsiniz. Orman yürüyüşleri ve bu yürüyüşlerde karşılaşacağınız gürül gürül şelaleleri izlemek de bölgenin en güzel aktivitelerinden. Daha fazla bilgiyi Ana Sayfa – Momos tan alabilirsiniz

 

 

AHMETÇE YALI 

Ahmetçe köyünün sahil tarafında yer alan bu ufacık köy, denizin yanı başında sanki 1970’lerde zamanda asılı kalmış. Denizin kıyısında balıkçı evleri, camisi, restore edilmiş birkaç binası ve kumsalı ile keşfedilmeyi bekleyen gizli bir cevher sanki.

 

 

 Demirci Köy

Demirciköy de sakinliği, enfes doğası ve ağaçları, uzaktan deniz manzaları ile çok beğendiğimiz bir köy oldu.  ‘Demirci’ köyü bir tarafını Antik çağların efsaneleriyle beslenmiş İda Dağı’na(Kaz Dağları), bir tarafını da Ege Denizi’ne yaslanmış “Demirci” köyü, Ege Bölgesi’nin eşsiz tarihini ve doğasını içinde barındıran Kuzey Ege bölümünde yer alıyor. “Demirci” bağlı olduğu Ayvacık ilçesine 12 km, Çanakkale iline 82 km uzaklıktadır, köyün etrafı çoğunlukla meşe ve çam ağaçları ile kaplı ormanlık alan. Bitki örtüsü bakımından da zengin bir floraya sahip olan dağlık ve tepelik bir arazi yapısına sahip. “Demirci” köyün kuruluşu Antik Çağ’a kadar dayanıyor. Köy çevresinde bulunan, kaya mezarları, mağaralar, çeşmeler, kuyular yaşanılan hayata dair önemli kanıtlar. Köy ve çevresi tarih boyunca Troyalıların, Hititlerin, Perslerin, Makedonların, Mİsialıların, Romalıların ve Bizanslıların hâkimiyetinde kalmış. Önceleri yaşam köyün yakınındaki “Sarmaşık, Üç dam” mevkilerinde devam etmiş. Bu bölgelerde yaşam dağınık, oba şeklindeyken, zaman içinde doğal afetler ve deniz saldırılarının artması ile daha güvenli olan bugünkü yerleşim alanına kaymış. Bugünkü bölgeye yerleşimin başka bir nedeni de Misialılar. Tarihte Balıkesir ile Çanakkale’nin bir bölümüne sahip olan Misialılar, Troyalılar ili ittifak kurmuşlar. Troya’ya Akha Savaşı’nda asker desteği sağlayan Misialılar; geçici olarak geldikleri bu bölgede yetişen meyve, sebze ve tahıl alışverişinde yer almışlar, savaş sırasında geldikleri köy ve çevresinde yerleşerek kalıcı olmuşlar. Köyün adı bir rivayete göre Oğuz boylarının obalar halinde kurduğu beyliğin güvenliği için Kızılkeçililer, Karakeçililer, Balabanlar’ın bektaşları bölgeye yerleştirirken ‘Demirci’ köy bölgesine de demircilikle uğraşan bir obayı yerleştirmişler. Diğer bir rivayete göre ise köyün adı, Troyalıların veya Hititlerin zamanında yerleştirilen demirci ailesinden gelmekte. Köy yaşamında geçmişten günümüze kadar yaşayan yörük gelenekleri mevcut. Koyun ve keçi yetiştiriciliği, peynircilik, dokumacılık ve gergef işlemeciliği başlıca geçim kaynakları. Köyün çok yakınında eski bir “Demirci Dede” mezarlığı var. Nohut Kuyusu, Kar Kuyusu, Kemik Kuyusu, Aşağı Çeşme Kuyusu, Değirmentaş Kuyusu, ayrıca köy içindeki bir evin avlusunda yer alan kuyu gibi tarihi kuyuları, Osmanlı mimari tarzı ile yapılmış Sarmaşık Çeşmesi, Aşağı Çeşme, Yukarı Çeşme, Çamlık Çeşmesi yer alıyor.  Köyün ortasında iki adet değirmentaşı var. Derenin kenarında bir değirmenin bugün kalıntıları bulunmakta ve köyün güneyinde yer alıyor. Yakınında Kara Korum Mağarası yer alıyor. Mağaranın üst tarafında muhtemel mabet özelliği gösteren kayaya oyulmuş mezarlar var. Köy çevresinde ve özel mülklerin içinde yer alan kaya mezarlarının birçoğu yakın zamana kadar üzüm şırası elde etmek için kullanılmış.

  • Demirciköy’de Trio’da Otel çok güzel bir konaklama adresi. Sahipleri Dilek ve Nihat Berker çiftinin anlatımı ile Trio’da : ‘Yeşilin her tonuyla ve doğaya ait tüm renklerin içinde, evinizin konforunda bir yaşam düşleyin. Midilli Adası’ndan gelen yoğun iyot ile Kaz Dağları’nın eteklerinden yükselen oksijenin kesiştiği “Demirci” köyünde yaşamaya karar verdiğimiz anda, konuklarımızı evimizin konforunda ağırlamayı hayal ettik. Doğada, şehirden uzakta, doğanın engin sessizliği içinde, huzurla geçireceğiniz birkaç gün. Dilediğinizde Midilli manzaralı yollardan 15 dakika içinde ulaşabileceğiniz masmavi, berrak sularında serinleyebileceğiniz Ege Denizi’yle dilediğinizde Kaz Dağları’nın bol oksijenini içinize çekerek orman içinde yapacağınız doğa yürüyüşleri ile yorgunluğunuzu atıp enerjinizi tazeleyin. Güzel anılar biriktireceğiniz TRIODA’da sizleri konuk etmekten mutluluk duyacağız. “Gelin anılarınız anılarımız olsun.”

 

Hüseyinfakı: (Fakı bilgili okumuş hoca anlamına geliyor, İlyasfakı ve Hüseyinfakı şeklindeki köyler isimlerini köyün ileri gelen bilginlerinden alıyor)

  • Hüseyinfakı’da TeOra’da konaklama şansımız oldu. İsmini Filiz Hanım ve Sezai Bey, yaz & kış bu köye yerleşmiş, evlerini de 5 odalı çok şirin ve tatlı bir konuk evi olarak tasarlamış, titizlikle burayı işleten, kalender, dobra, samimi bir çift. ‘Teora’ ne demek ‘acaba Rumca’dan mı geliyor?’ diye merakla sorduğumuzda, Sezai Bey ‘çok basit’ diyip elini uzakları gösterecek şekilde uzatıp ‘Teee Ora’ dedi. Gülmekten öldük. Büyük yerleşimlerden uzakta, harika bir tepede yer alan bu ufacık köydeki bir konuk evine verilecek en güzel isim diye düşündük sonra Te Ora. Dünya tatlısı bir kedileri (Ponçik) ve de köpekleri (Bobo) var, ayrıca Sarı, Titrek gibi köyün birkaç köpeğini de sahiplenmişler. Açık mutfakta pişen ev yemeklerinin nefis kokusu eşliğinde salonda şömine başında veya ferah ışıl ışıl terasta yemek yiyebiliyor, sabah kahvaltınızı yapabiliyorsunuz. Kendi zeytinliklerinden topladıkları mahsüller  ile yaptıkları zeytinyağları gerçekten enfes, ve onunla pişen yemekler de başka bir lezzetli. Kahvaltıda banmaya doyamıyorsuuz bu zeytinyağına. Ayrıca menemen deyediğim en güzellerinden birisi idi. Öğleden sonra veya akşamları bazen taş fırında mangal keyfi yapıyorlar ki değmesin tadına. Odalar pırıl pırıl tertemiz odalar sade, mütevazi ancak gayet yeterli şekilde döşenmiş. Zaten doğada olmak için gidiyorsunuz Kaz Dağlarına. Yaz günleri minik tekneleri ile sizi güzel koyalara götürüp, hem koyları denizden keşfetmenizi, hem de yüzme keyfi yapmanızı sağlıyorlar. Dilerseniz tekne de bile kalabiliyorsunuz gece.

 

Kayalar

  • Kayalar köyünde, dev çınar ağaçlı bir meydanda Avlu 124 isimli nefis bir kafe var. Kahveleri, ev yapımı lezzetleri (özellikle San Sebastian Cheesecake) gerçekten çok güzel. Kayalar Köyü’nde 2022’de açılan Zanax Otel de yeşilliklerin arasında nefis bir manzaraya nazır 7 odalı keyifli bir butik otel. Ayrıca buhar banyosu, sauna ve manzaraya nazır sıcak su havuzu var otelin Ayrıca Kayalar Yalı’da da kendine özel No Name Plajı ve Adonis Bar’ı mevcut. Kayalar’da ayrıca Otantik Balıkesir Köftecisi’nin köftesi bayağı güzel.

Sazlı da nefis manzaralara nazır güzel bir tarihi köy

 

 

Kozlu

  • Kozlu köyünde, köye dağılmış farklı noktalarda yer alan taş evler restore ederek Kozlu Han’a dönüştürülmüş. Ayrıca çok keyifli bir restoranı da var.

Hayat Kozlu: Kozlu köyünde yer alan Hayat, ruhuyla, atmosferiyle, lezzetleriyle, deneyimiyle, bir köy kahvesi ile modern kafenin uyumlu bir harmanı. Biri şehirli diğeri köylü iki kadının eseri olan Hayat’ta, Aylin tatlılardan sorumlu, Mukaddes de hamur işlerinden. Uzun yıllar yurtdışında yaşamış Aylin Ege’ye yerleşme hayalini gerçekleştirip Kozlu’da yaz kış yaşamaya başlayınca, eskiden köy kahvesi olan ancak muhtar tarafından başka bir yere taşınan mekan boş kalınca, eski muhtarın eşi olan köyün yerlisi Mukaddes ile birlikte ortaklaşa burayı kafe yapmışlar. Şimdi Hayat Kozlu’nun tam karşısında yeni köy kahvesinde köyün yerel ve geleneksel hayatı devam ederken, Hayat Kozlu’da yeni nesil Kuzey Ege’liler takılıyor.

İşte Kuzey Ege’yi her ziyaret ettiğimde daha da çok sevmeme neden olan şey, şehirden gelip yerleşen yeni ‘köylüWlerin taşındıkları yerlerle gerçek ilişki ve bağlar kurması, köyün doğal dokusunu bozmayacak, onu yozlaştırıp ticarileştirmeyecek şekilde organik gelişen ev gibi mekanlar açmaları. Hatta Hayat Kozlu’da olduğu gibi köyün gerçek sahipleri ile birlikte üretmeye özen göstermeleri.  Bu model öyle hoşuma gitti ki, ülkedeki tüm köyler için diledim. 

Sonuçta bir köye yerleşiyorsak, asıl yerlilerinin alanlarına yerleşiyorsak, şehirli kafamızı, alışkanlıklarımızı, beklentilerimizi götürmek yerine, bazı şeyleri geride bırakarak, köylere ait geleneklerin ve güzelliklerin (orayı ilk başta sevememize neden olan) korunmasına özen göstermeliyiz.

Eğer bir işletme açacak isek, doğal bir sentezi yaratmak için çaba sarf etmeliyiz. Duvalar arkasında bir ‘İstanbul’ lüksü yaratmak, gidilen yeri hiç anlamayan, hiç adapte olamayan, ve de gelişmeyen bir zihniyet bana göre.

İşte Kuzey Ege’deki gelişime maşallah diyor, bu organik ve doğal gelişimin, bozulmadan ve köylere zarar vermeden sürdürülebilir şekilde devamını diliyorum. Sonuçta Ata’m boşuna ‘köylü mittelin efendisidir’ demedi. Bizim onlardan doğaya ve doğal olana dair öğrenecek çok şeyimiz var. Hayat Kozlu’nun bahçesindeki Atatürk heykeli de buna şahitlik ediyor sanki.

İşte Hayat Kozlu bir yandan örnek bir köylü & şehirli sentezi sunarken, sıcacık mekanında, nefis lezzette yumurtaları, börekleri, kahvaltıları, renk renk sebzeli meyveli tabakları, tatlıları ile hem midenizi hem de gözlerinizi doyuracağınız, harika bir hikayenin parçası olabileceğiniz bir mekan. yaparken.

Kozlu Yalı 

  • Kozlu’nun aşağılarında deniz kıyısında yer alan Kozlu Yalı’da, yukarıdaki Kozlu köyünde çok beğendiğimiz Kozlu Han’ın bir plaj, kafe ve restoranı olan Kozlu Glamping hem konaklamak hem de yaz mevsiminde deniz & güneş  keyfi yapmak için harika bir adres.
  • Kozlu Yalı’da Kozlu Glamping’in hemen yanı başıda yer alan Troas Restoran’ın meze ve balıklarını ve de plajını da çok beğendik.
  • Kozlu Yalı’da konaklamak isteyenler için, Kaz dağlarını arkasına alan deniz kenarındaki konumuyla, doğanın konforla buluştuğu çok özel bir adres var: İda Costa Hotel. Bakın sahipleri Hülya el emeği göz nuru otellerinin hikayesini nasıl anlatıyor: ‘Yıllarca Bodrum’da tatillerimizi geçirdikten sonra o sevdiğimiz doğallığını, sadeliğini kaybetmesinin ardından yeni bir yer arayışıyla başladı Assos maceramız. Daha ilk gittiğimizde vurulduk; aşık olduk. Havası, doğası, doğallığı, barındırdığı kültürü bambaşkaydı; adeta herşeyiyle etkiledi bizi, kopamadık. Hal böyle olunca önce minik bir arsa alarak başladık maceramıza. Bir ‘evcik’ niyetiyle başlayan projemiz, hayalimizle büyüdü ve ismini Kaz dağlarının mitolojik isminden alan Ida Costa Hotel’e dönüştü. Otelimiz dokuz dönümlük bir arsa üzerine kurulu, geleneksel Ege mimarisiyle inşa edilmiş, tamamı doğal taşlar ve zeytin ağaçlarıyla çevrili. Kaz dağlarını arkasına alan deniz kenarındaki konumuyla, doğayla baş başa huzurlu ve konforlu bir ortam sunması için en ince ayrıntısına kadar düşünüldü. Odalarımız alabildiğine geniş, minimum 30 metrekare ile civarın tüm rekorlarını kırmaya aday. Sadece göze hitap etmekle olmaz dedik; Ege mutfağına aşık bir aile olarak sizin de bu lezzeti tatmanız için harika bir mutfak ekibi kurduk.Her güne özel hazırlanan zengin menümüzle hem akılda hem damakta kalalım istedik. Şehrin yorgunluğundan, stresten arınmak isteyenler için ise rahatlatıcı masajlar, hamam ve sauna hizmetlerini sunan Ida Spa’yı yarattık. Bizim içimize çok sindi; umarız siz de bizim kadar Assos’tan ve Ida Costa’dan keyif alırsınız.’

Büyükhusun 

Büyükhusun köyünde Sunaba Kasrı Butik Otel çok keyifli bir otel ve restoran. Köyün meydanında yer alan Han Kafe çok tatlı manzaralı bir köy kahvesi, köyde başka güzel bir otel ise Vita Naturalis Spa Otel, ve de köye girmeden az önce yine bir manzara noktasında Mavi Güneş isimli yerel lezzetler sunan bir kahve & lokanta var.

 

 

Zeynep Atılgan Boneval

 

 

 

 

Zeynep Atılgan Boneval