NAPA VE SONOMA VADİ İZLENİMLERİ

Kaliforniya’nın şarap vadisi Napa ile ilk kez 1995’de ‘Walking on the Clouds’ filmi ile tanışmıştım.

IMG_6163

Başıboş bir seferi olan Keanu Reeves’in, Hispanik bir şarap üreticisi ailenin kızına olan imkansız aşkını anlatan sıcacık filmde asıl, günün her saati değişen çehreleri ve güzellikleri ile Napa’ya hayran kalmıştım. Alçalıp yükselen tepelerin arasındaki vadilerin gün doğumunda sisler ile uyanışı, güneşin gün boyu yolculuğu sırasında bağların üzerindeki ışık oyunlarını, tepelerden doğanın enfes manzaralarına doyamamıştım. Adeta Napa’ya bir övgü olan bu filmi satın alıp defalarca izleyip, Master için Kaliforniya’ya ilk gittiğimde de ziyaret etmiştim. Sonradan birkaç kez daha gitme şansım oldu Napa’ya ve her seferinde beni kalbimden vurmayı başardı. Yıllar içinde epey turistikleşmiş olmasına rağmen, eğer doğru rotaları izler ve mekanlara giderseniz hem en güzek manzaraları görebilir hem de lokal bir deneyim yaşayabilirsiniz.

IMG_6167

Aslında Napa bir yandan masalsı manzaraları ve büyülü gün doğumu ve gün batımları ile muhteşem bir doğa harikasını yaşamak, bir yandan da zamanda geriye bir yolculuk yapmak demek. Napa’nın ilk yerleşimcileri 1700’lerde dini kutsiyeti olan üzümleri diken İspanyol ‘Padre’ler. 1800’lerin ortasında bölgeyi kasıp kavuran ‘altın rüyası’ sayesinde bölgeye İtalya, Fransa ve Almanya’dan birçok göçmen akın etmiş. Yeni yerleşimciler yemyeşil verimli ovaları keşfetmiş ve güney Avrupa’nın bağ bölgelerine benzerliğini fark ederek üzümleri ekmişler, çiftlikler ve kasabalar kurmuşlar.

IMG_6172

Toprak yapısının, coğrafyanın, iklimin ve rüzgarın, şaraplar için mükemmel renk, tat ve kompleksitede üzümlere can verdiği Kaliforniya şaraplarının dünya çapında ünlenmesi, 1970’lerde Fransa’nın en iyi şarapları ile yarışır hale gelmesi ile başlamış.

 

napa2

Siz de benim gibi her şarabın bir ruhu olduğuna, içinde yer alan her bir üzüm fidanının ekimi ile başlayan yolculuğun izlerini taşıyan bir hikayeyi anlattığına inananlardansanız, Napa birçok hikaye ile tanışacağınız, heyecan ve hayranlık verici keşifler yaşayacağınız bir diyar.

IMG_6189

Uçsuz bucaksız vadiler, alçalıp yükselen bağlarda sıra sıra dizilmiş üzüm fidanları, kır çiçekleri ile bezenmiş çayırlar, rüzgarlı tepeler, ağaçların gölgesinde patikalar, daracık virajlı ancak müthiş manzaralı toprak yollar, çiftlik evleri, kolonyal stilde malikaneler, ahırlar, ufak kulübeler, doğal mağara mahzenler, ve tabii enfes lezzette gövdeli ve doygun Cabarnet Sauvignon kırmızıları, tereyağlı ballı meyvemsi Chardonnay beyazları sizi bekliyor Napa’da.

 

Yanınıza yürüyüş ayakkabılarınızı, fotoğraf makinası ve tripodunuzu almanızı tavsiye ederiz. Hatta piknik sepetinizi, şarap kadeh ve açacağınızı da alırsanız, lokal marketlerden alacağınız tazecik lezzetler ve yöre şarapları eşliğinde, nefes kesici manzaralara nazır romantik piknikler de yapabilirsiniz.

 

 IMG_6185

NAPA EFSANESİ

 

Napa vadisi şüphesiz Kuzey Amerika’nın en kaliteli şaraplarının ve en başarılı şarap evlerinin ev sahibi.

 

Napa vadisinin dünya çapında tanınmasında başrol oyuncularından birisi olan Robert Mondavi otobiyografisi olan ‘Harvest of Joy’ kitabında şöyle demiş: Şarap benim için bir tutku. Dostluk ve aile. Kalbin sıcaklığı, ruhun cömertliği. Şarap bir sanat, bir kültür, medeniyetin ve yaşam sanatının özü…’

 

Gerçekten de burada şarabın bir içki değil, doğayı ve insanları birleştiren bir ruha sahip olduğunu hissediyorsunuz.

IMG_6188

Mondavi gibi yöreye gönül vermiş şarap üreticileri sayesinde Napa yollarından yılda bir milyondan fazla şarap tutkununu geçiyor, ve efsaneleşmiş oteller ve restoranlar tarafından ağırlanıyor. Popüler olduğuna bakmayın hala Napa’da sessiz sakin arka yollar, ufacık aile şarap üreticileri keşfetmek mümkün. Ayrıca vadiyi çevreleyen iki dağa kıvrıla kıvrıla tırmanan keşif yollarını izleyerek ormanlar, kanyonlar ve kimsenin bilmediği dağ köyleri keşfedebiliyorsunuz.

 

Kuzeyde Calistoga kasabası ardından sırası ile gelen St. Helena, Rutherford, Oakville, Yountville kadsabaları ve güneyde Napa şehri arasında, 50 kilometrelik Napa vadisinin ana hattı olan California Highway 29 yolu ve Silverado Trail uzanıyor. Bu yol üzerinde saydığım küçük ve kartpostal sevimliliğindeki kasabaların yanı sıra, atlar ve ineklerin otladığı çiftlikler, dizi dizi meşeler, taraça taraça inen bağlar, kaplıcalar, oteller, restoranlar ve 240’dan fazla şarapevi yer alıyor. Ayrıca bu yolu kesen onlarca sessiz sakin toprak yollar, kır patikalar ve yürüyüş ve bisiklet rotaları, vadiler boyunca uzana bağların sürpriz manzaralarını sunuyor.

 

Yumuşak, güneşli Akdeniz iklimine sahip Napa vadisi’nin güney toprakları San Francisco koyundan gelen okyanus esintileri, sabah serinlikleri ve sisleri ile kutsanmış iken, kuzey sınırı kuru ve sıcak bir iklime sahip. Alüvyonlu toprak ve hafif eğimli coğrafya ise güney İtalya ve Fransa’ya benzer bir topoğrafya sayesinde şaraplık üzüm için ideal koşulları sunuyor.

 

 IMG_6178

NAPA’NIN UTANGAÇ KIZ KARDEŞİ: SONOMA VADİSİ

San Francisco koyunun kuzeyinde, dağlar ve deniz arasında yer alan, güneş ile kutsanmış, okyanustan gelen serin meltemin esintileri ve sabah sislerinin parmaklarını dokundurduğu yemyeşil nehir vadileri Sonoma boyunca uzanıyor. Aralara da kartpostal güzelliğinde ufacık ve şirin kasaba ve köyler yerleştirilmiş adeta. Bölgenin Sonoma 1800’lerde kurulmuş bir misyoner kasabası. Kuzeyinde dağlık alan ve Russian River vadisi arasında kalan Healdsburg ise ufak ve samimi bir kasaba.

 

Sonoma’nın farklı vadileri farklı mikro iklim, coğrafi ve toprak koşulları sayesinde farklı üzümlerde verim sağlıyor. Alexander vadisi sıcak, kuru, volkanik toprağı ile gövdeli Cabarnet Sauvignon’lara, serin, nemli Green vadisi meyvemsi ve yoğun Pinot Noir’lara, uzun ve sıcak bir sezonu olan Dry Creek vadisi ise baharatlı Zinfandel’ler üretiyor.

 

 

 

NE ZAMAN GİDİLİR?

Aslında Napa’nın sezonu yaz ayları. Ancak keşif için en güzel zamanlar, havanın tazecik, serin ve ferah olduğu, yolların ve şarapevlerinin daha sakin olduğu ilk ve son baharlar. Belki bağlar biraz çıplak oluyor, ancak doğanın büründüğü renkler öyle büyüleyici oluyor ki seyre doyum olmuyor. Nisan’da tomurcuklar birden patlıyor ve etraf sarı çiçek denizine dönüşüyor. Bağbozumu ise bağın konumu ve üzümün cinsine göre Ağustos ve Eylül’de gerçekleşiyor. Sonbabarda yaprak dönümü ile ağaçlar sarı, turuncu, kızıl, kahverengi renklere bürünüyor, ve birçok bağbozumu festivali gerçekleşiyor.

 

 

 Stags Leap

NAPA VADİSİNDE ÇEKİLMİŞ UNUTULMAZ FİLMLER

Yönetmen Francis Ford Coppola Napa Vadisini 1975’de Apocalypse Now’u çekmek için keşfettiğinde beri evi olarak görüyor. Hatta film yapım şirketi Zoetrope Stüryosunu burada kurdu. Birkaç şarap evi satın aldı ve şarapçılıkla uğraşıyor.

 

Ardından 1979’da Roger Moore’un rol aldığı efsanevi James Bond filmlerinden Moonraker’ın bazı sahneleri Napa’yı kendisine set olarak almış.

 

1989’yılında Ridley Scott tarafından çekilen Micheal Douglas ve Andy Garcia gibi ünlü isimlerin rol aldığı Black Rain filmindeki heyecan verici motorsiklet kovalama sahnesi Napa kasabasının sokakları ve çevresinde çekilmiş.

 

1991’de Julia Roberts’ın başrolü oynadığı Dying Young filminin tamamı neredeyse Napa’da geçiyor, çoğu sahne Silverado rotasında Stag’s Leap Çiftliğinde çekilmiş.

 

1995’de Keanu Reeves’in başrol oyuncusu olduğu A Walk in the Clouds filmi tamamen Napa’da çekilmiş. Adeta Napa’ya bir övgü olan bu filmde, günün her saati Napa’nın değişen çehrelerini ve güzelliklerini izleye izleye hayran kalıyorsunuz. Alçalıp yükselen tepelerin arasındaki vadilerin gün doğumunda sisler ile uyanışı, güneşin gün boyu yolculuğu sırasında bağların üzerindeki ışık oyunlarını, tepelerden doğanın enfes manzaralarına doyamıyorsunuz.  Bu sıcacık aşk filmi Napa’nın birçok bağ ve şarapevini kendine mesken etmiş ancak en çok St. Helena’nın kuzeyinde yer alan Duck Horn’da geçiyor.

 

.

YOLCULUKTERAPİSİ NAPA VE SONOMA YAZILARI

 

 

 

 

 

 

Zeynep Atılgan Boneval