ŞAVŞAT – KARADENİZ

Şavşat demek,

 

Daracık dimdik tepelerden kıvrıla kıvrıla ilerlerken her virajda karşına yüreğini hoplatan yeni doğa harikaları çıkması demek…

 

Alçalıp yükselen tepeleri arşınlarken yeşilin ve mavinin pamuk beyaz bulutlar ile oynaşmasını izlemek demek…

Kara çam ormanlarında dere tepe düz giderken, başını yerden yeni kaldırmış fıstık yeşili yavru çamların içinde gülümsemeler uyandırması demek…

Bulutların üstünde koyunlar ineklerle birlikte yürümek, adımlarına eşlik eden kelebekler ve çekirgeler ile oynamak, arıların vızıltısını dinlemek (bazen de iğnesine maruz kalmak) gökte süzülen kırlangıçlar, leylekler, şahinler, kargalar, atmacalar ve kartalları, vadilerde de koşan atları seyretmek demek…

Sapsarı hencacalik çiçek tarlalarından demetler toplamak, mor, pembe, mavi, fuşya, turuncu, sarı, beyaz çiçek denizini seyre dalmak demek…

Dalından ahududu, böğürtlen, yaban mersini, dağ çileği yemek demek…

 

Daracık hayvan patikalarından yürürken arkana dönüp ayaklarının altında uzanan manzaralar ile bir anda yüreğinin çarpması demek…

Sana kılavuzluk eden dost dereleri geçmek için taşların üzerinde sekerken, başını kaldırıp zirvelerde güneşe direnmiş karları görünce şaşkınlıktan suya düşmek demek…

Pınarlarından suları kana kana içmek, tertemiz buz gibi göllerde ve şelalede yüzmek, bedeninin ruhunun sıcaklığını serinletmek demek…

Yaylada çocuklarla sarılıp öpüp koklamak, annelerine saçlarını ördürmek, kuzuları buzağıları, tavukları tavşanları kovalamak, kütük evlerin balkonlarına serili çamaşırların mis kokusunu duymak demek…

 

Ağaç altında dere sesi dinlerken mutluluktan uyuyakalmak demek…

Tepelerde piknik yapıp, mangalda köfte,  tavuk, sucuk, domates, biber, mantar yemek demek…

Yayla evlerinde, dere suları üzerinde, göl kenarlarında, mısır ekmeği, Karadeniz pidesi, taze peynir, kişnişli salata, muhlama, sebzeli hamsi, kaplama, hamsili pilav, kara lahana çorbası, mervecen, sakarca, galdirik, ısırgan otları, fasulye turşu kavurması, soğanlı kiraz turşu kavurması, minci, silor, samaksa, hurina, laz böreği yemek, semaverde demli çayların tadına varmak demek…

Bir yanında dimdik tepeler diğer yanında uçurumlar arasından kalelere, manastırlara, odalara, peri bacalarına tırmanmak demek

Dimdik kayalara tünemiş, yer çekimine karşı kök salıp kocaman uzamış çam ormanlarına hayran kalmak demek…

Gün batımında sıra sıra tepelerin siluet manzaralarına doyamamak,  altın güneşin ışık oyunları ile gökyüzü ve bulutları nasıl kızıla boyadığını seyretmek demek…

 

Gece çıplak göz ile gökyüzünde parlayan saman yolu yıldızlarını hayranlıkla izlemek, ve ard arda kayan yıldızlar ile dilekler tutmak demek…

Ağaçlara sarılmak demek…

Yemyeşil çimenler ve çiçekler arasında yuvarlanmak demek…

Salıncaklarda sallanmak demek…

Buzağılara, atlara sarılmak demek…

Kamyonet kasalarına binip el ele yol almak demek…

Uçurumların ucuna baş aşağı uzanıp, bakış açını değiştirmek demek..

Yani içindeki çocuğu özgür bırakmak, yerinde duramayıp havalara sıçramak, coşkuyla doğaya sevgini akıtmak demek…

 

Yol arkadaşlarınla beraber kemençe eşliğinde Karadeniz türküleri söylemek, el ele tutuşup Hemşin, 3 ayak, horon vurmak demek…

Birlikte yoldaş olmak, gözlerinin içine bakıp tek yürek olmanın duygudaşlığını paylaşmak, duyduğun huşuu ve mutluluğu hisseden başka bir can olduğuna şükretmek ve aile çemberine dönüşmek demek…

Yolda adımlarını atarken, çıplak kendinle baş başa kalmak, acıların ile yüzleşmek, bazen de yolda yaralarını sarmak demek…

Yağmur, çamur, çor, rüzgar, soğuk, sıcak demeden doğaya teslim olmak, doğanın seni alıp içindeki bilmediğin duygulara savurmasına izin vermek demek…

 

Aynı gün içinde farklı mevsimleri yaşamak, doğanın cömertliği ile bilinmezliğinin, sevgisi ile sertliğinin, şefkati ile haşmetinin yan yana olduğuna şahit olmak demek…

Gölleri, yaylaları, kanyonları, nehirleri, şelaleleri, tepeleri, zirveleri ile kendi içinde bir dünya yaşamak demek…

Yazları sislerin buluta, bulutların damlaya, damlaların dereye, derelerin göle, göllerin buhara, buharların sise dönüşüne şahit olmak demek…

Baharda coşan dereleri şelaleleri, güzleri kızaran yaprakları, kışın kardan beyaz battaniyesi ile dört mevsimlik doyamayacağınız bir diyar demek…

 

Kısacası yüreğinin bir parçasını orada bırakmak, ve yeniden buluşmak için hep geri dönmek istemek demek…

Tabii Şavşat’ı ve Karadeniz’in diğer yörelerinde el değmemiş noktaları bulabilmek, bu kadar doğal, otantik, gerçek deneyimler yaşayabilmek, tüm koşullarda kendini güvende hissedebilmek için işin ustası ile dolaşmak gerekiyor. Bu işin uzmanı da 25 yıldır karış karış Karadeniz keşif deneyimleri ve kılavuzluğu sunan Bukla Tur. Kendinizi önce Bukla’ya sonra Karadeniz’e teslim edin, unutamayacağınız deneyimler yaşayacaksınız.  www.bukla.com

 

Şavşat’ta en eşsiz noktaları keşfetmemizi sağlayan Bukla Tur’un sahibi Okan’a,

7 gün boyunca tüm dereleri, tepeleri aşmamızı sağlayan ve bizi güvenle taşıyan kaptanımız Adem Abi’ye,

 

Ve Şavşat’ı benim için bir sevgi yumağına dönüştüren yol arkadaşlarıma teşekkürler 🙂

 

Karadeniz demek ne demek? – Karadeniz uzmanı Bukla Tur’un sahibi Okan’ın ve Şavşat 2019 Bukla Tur Grubumuzun dilinden dinlemek isterseniz, ayrıca Karadenizi keşfetmek için neler yapmalı?  Karadeniz’i keşfetmek için farklı rotalar hangileri? Karadeniz’e gitmeden önce hangi grupları ve şarkıcıları dinleyin? gibi soruların cevabı için: www.yolculukterapisi.com/karadenizdemek sayfamızdaki videoları izleyin 🙂

 

 

YOLCULUK TERAPİSİ KARADENİZ YAZILARI

Zeynep Atılgan Boneval

 

Not: Fotoğrafların bir kısmı bana, bir kısmı da yöreyi birlikte keşfettiğim yol arkadaşlarıma ait. Herkese bu harika anları ölümsüzleştirdiği ve paylaşım izni verdiği için çok teşekkürler