ŞAVŞAT ROTALARI ve PRATİK BİLGİLER

 

 

BATUM – HOPA – ARTVİN – ŞAVŞAT – PERİ BACALARI

Bukla Tur ile Hopa havalimanından Karadeniz – Şavşat yolculuğumuz başladı.

Hopa’ya uçacaklar için birkaç kısa bilgi. Türk Hava Yolları’ndan bilet satın alırken Artvin Hopa olarak içi uçuş gibi gözüken bu uçuş aslında Gürcistan’ın Batum şehrine uçuyor. Bu sebeple yanınızda pasaport ya da nüfus cüzdanı bulunması gerekiyor. Normalde Türkiye iç hat uçuşlarında ehliyet yeterli olsa da bu sınır geçişli bir uçuş olduğu için ehliyet kimlik olarak geçerli sayılmıyor.

Batum’da uçaktan indikten sonra Hopa’ya gidecekler ayrı bir kapıdan geçerek otobüslere binip Gürcistan – Türkiye sınırını geçerek Karadeniz sahili boyunca ilerleyip Hopa limana geliyor. Valizeler de aynı şekilde başka bir otobüs ile geliyor.  Hopa’da gümrük geçişi yapıp, valizlerinizi alıp Karadeniz yolculuğunuza başlıyorsunuz.

Önce sahil boyunca ilerleyip, ardından denize paralel dağların dağların içlerinde doğru dalıp, aradaki vadiden akan Çoruh Nehri üzerine inşaa edilmiş Borçka baraj gölünü seyrederek Artvin’e doğru yol aldık.  Çoruh Nehri dünyanın en hızlı akan nehirlerinden birisi imiş, üzerine Borçka barajı inşaa edildikten sonra hızı doğal olarak yavaşlamış. Artvin’in tepesinde yer alan Atatürk heykelini saygı ile selamladıktan sonra Deriner Baraj gölünü tepeden gören bir noktada manzara ve çay molası, ardından da tepelerden aşağılara inip nehir kıyısında mısır molası verdik.

Karadeniz’in her bir tanesi farklı boyutta mısırları bambaşka bir lezzette. Tamamen doğal ve organik. Ardından Şavşat’a doğru ilerledik. Şavşat ismi Gürcü’ce “Şavi Şeti” den geliyor, yani Kara Orman. Gerçekten de Şavşat ve civarı upuzun ve kocaman kopkoyu yeşil Doğu Ladin ağaçları ile dolu. Uzaktan baktığınızda kara çam orman denizi olarak karşınıza çıkıyor.

 

Citta Slow yani Sakin Şehir ünvanına layık görülen Şavşat, yapay ve kimliksiz gelişim yerine, doğanın, doğal olanın, yerel ve gelenekselin korunup, gelişip, sürdürülmesini destekleyen bir şehir. Burada bir esnaf lokantasında döner molası verdikten sonra nefis manzaralara nazır Black Forest otele yerleştik.

Etrafı dağlar, yaylalar ile çevrili Şavşat’ın en önemli özelliği merkezden hangi yöne giderseniz gidin veya rastgele bir yolu takip edin mutlaka manzaraları, doğal veya yerel özellikleri ile sizi büyüleyecek bir yere ulaşmanız.

Gün batımına doğru önce çiçek tarlaları arasından yürüyüp, çam ormanlarına dalıp, tepelere doğru tırmandık. Tepede bizi nefes kesici doğa oluşumları olan Peri Bacaları bekliyordu.

Bukla Tur’un sahibi Okan biz bu sürprize yaklaşırken gözlerimizi kapattırdı, ve gözlerimiz kapalı el ele tutuşarak ormanın kıyısına ulaştık, gözlerimizi açtığımızda hepimiz aşağıda uzanan çam okyanusunu, şekilden şekle giren pembe kayalıkları, karşı tepelere ve yaylalara vuran güneşin ışıkları görünce mutluluktan çıldırdık. Yar boyunca Peri Bacaları manzaralarını seyrederek yürüdükten sonra kaptan köşkü gibi bir tepede oturup, meyve & içki molası ile ufak bir piknik yaptık. Sonra uçurumun kıyısına baş aşağı uzanıp, manzaraları tersten izledik. Karadeniz’de yeşile, maviye, kızıla hayran kalmamak mümkün değil. Daha ilk günden bir nevi Karadeniz sarhoşluğu yaşadık.

 

PINARLI KÖYÜ – ARSİYAN DAĞI – ŞİRATA VE BALIKLI GÖLLERİ – KARAGÖL – TİBETİ KİLİSESİ

2.gün sabah uyanıp, otelde kahvaltıdan sonra daracık virajlı ve inişli çıkışlı ancak nefis manzaralara nazır yollardan 1 saatlik minibus yolculuğumuz sonrası Şavşat’ın en büyük köyü olan Pınarlı Köyü‘nü geçip, Arsiyan Dağı geçişi için tırmanışa başladık.

Arsiyan Dağı pamuk bulutlara, çamlara, çiçeklere, çimenlere, kelebeklere, kuşlara, arılara, derelere, göllere yuva olan, yürümesi bol ödüllü ve çok keyifli bir rota.

2150 metreden 2350’e önce biraz dik gelen 1 saatlik bir tırmanıştan sonra tepeyi aşıp aşağı doğru inmeye başladık. Ve bu yürüyüşün ödülü bizi bekleyen Küçük Şirata gölü oldu. Isınmış bedenlerimizi gölün buz gibi sularına bırakarak serinletip, göle yansıyan dağların, çamların ve pamuk bulutların manzaralarının keyfine vardık. Şirata Yoğurt demek, gölün suyunun rengi beklemiş yoğurt suyu ile Turkuaz karışımı olduğu için bu ismi almış.

İki adet Şirata Gölü var. Küçük Şiratadan az ileride yer alan Büyük Şirata gölü aslında isminin aksine temmuz ağustos aylarında çok alçalıyor ve neredeyse yok oluyor. Ardından sık çam ormanları arasından bir iniş ile Balıkgöl’e ulaştık. Tepede Arsiyan Dağı ve etekleri, göl boyunca uzanan çamlar ve masmavi gökyüzünde pamuk bulutlar ile gerçekten enfes manzaralar sunan Balıklıgöl’ü şöyle özetleyebiliriz: ‘Dağ taşları aşağılara akmış, çamlar taşa köklenmiş, taş çanak olmuş, suyu tutmuş, pamuk bulutlar suya düşmüş, cennet gölü bizi beklemiş’.

Ardından öğle yemeği için Fevzi Abi ve Nazire Ablanın işlettiği Pona’ya gittik. Derenin üzerinde ahşap ayaklar üzerinde kurulu soframızda silor (el açması yufka içine peynir, yogurt, tereyağ) muhlama (güveçte peynir ve tereyağ) pancar turşusu kavurma gibi Karadeniz lezzetlerin yanı sıra yayla otları ve baharatları ile hazırlanmış enfes köfteden yedik.

Altından dere akan masamızda semaverde çayımızı içtikten sonra Şavşat Karagöl’e doğru hareket ettik. Etrafı çamlar ile çevrili Karagöl’ün üzerindeki yansımalar gerçekten nefis manzaralara sunuyor.

Ardından nefis köylerden geçerek ve ahşap geçme köy evlerini hayran hayran seyrederek yolumuza devam ettik.

Son olarak 9. Yüzyılda Bagradlı Aşut Koh’un inşaa ettirdiği Tibeti Kilisesini ziyaret ettik. 1885 de yıldırım düşüp yıkılmış kilise yeniden aslına göre inşaa edilmiş. Ancak Osmanlı döneminde kilise olduğu için çoğu duvarı yıkılmış kilisenin apsisi hala ayakta.

ŞEYTAN KALESİ – ÇILDIR – ARDAHAN

Kahvaltımızın ardından Şavşat’tan yola çıkıp, tepeleri aşıp Doğu Anadolu’ya doğru yolculuğa başladık. Tepeleri aşarken yine bize yayla evleri eşlik ediyordu.

Bir anda tepeler, vadiler ve yaylalar yerini uçsuz bucaksız düzlüklere bıraktı. Değişen coğrafya başka bir bölgeye gittiğimizin ispatı idi. Şeytan Kalesine yakın bir tepe köyünde durup, Karaçay vadisi boyunca yarım saat süren tırmanış ile tarihi Urartular dönemine uzanan Şeytan Kalesine ulaştık.

 

Ardından kalenin tepesine tırmanıp uçsuz bucaksız vadi manzaralarını içimize çektik. Kalede Horon vurduktan ve uçurum tepelerinde baş aşağı uzanıp bakış açımızı değiştirip, geri yürüdük. Istikamet Çıldır Gölü. Göl kıyısında Atalay’ın yerinde kızarmış balıklarımızı yemek ve martıları beslemek üzere molamızı verdik. Kışın Kars gezisi sırasında gördüğüm Çıldır, tamamı donmuş ve üzerinde at koşturulan, buzlara delikler açılıp balık tutulan bir göl iken şimdi gürül gürül suları ile kanlı canlı bir göl halini almıştı.

Ardından Çıldır köyüne uğradık ve elektrik direklerine yuva yapmış leylek manzaraları ve iplere serilmiş tertemiz çamaşırların mis kokusu eşliğinde köyü dolaştık. Ardahan yollarında döküldük, yol boyunca hazmetmek için minibüsümüzde Horon vurduğumuz doğrudur.  Ardahan’da tatlı molası verdik ve Enver Usta’nın maharetli kadayıflarını köy kahvesinin çayları eşliğinde doya doya yedik. Şimdi Şavşat’a dönüş vakti. Tatlıları eritmek için yeniden Laz türküleri eşliğinde Horon vurduk.

Şavşat’a dönüşte otelimizin önünde uzanan çiçekler, çimenler, ağaçlar ile bezenmiş tepenin üzerinde bir gün batımı yürüyüşü yapıp, güneşin batışında sıra sıra dizilmiş alev alev yanan kızıl tepelerin nefes kesen manzaralanı seyrettik.

MISIRLI – PAPART – MERATA YAYLASI – KUYRUKLU GÖL

Kahvaltıdan sonra çam ormanları arasından kıvrıla kıvrıla Meydancık mevkii yollarından Mısırlı Köyü ve Papart yaylası üzerinden enfes dere, şelale ve çamlı dağ manzaralarını seyrede seyrede ilerledik.

Yol kenarlarında böğürtlenleri görünce tabii ki bir mola verip, dalından böğürtlenleri yedik.

Ardından Maral Köyünde yaşayanların kullandığı 2200 metre yükseklikte kurulu bir yayla köyü olan Mereta Yaylası’na ulaştık. Upuzun vadi boyunca akan derenin ayırdığı düzlüğe kurulan saç çatılı ahşap evler dizi dizi sıralanmıştı. Yaylanın en son evine ulaşıp, bu yaylada yaşayan Ahmet’in evinde durduk.

Aile ile selamlaşıp, koyunları, keçileri, tavukları, tavşanları sevip, Ahmet’in kamyonetinin kasasına doluşup, elele vadinin içinden yukarılara 20 dakika süren bir yolculuk yaptık.

Karadeniz’in en büyük ödülü, uzun tepe tırmanışları sonunda karşınıza bir vaha gibi çıkan göller. Kuyruklu (Gudan) gölü de berrak suları ile pırıl pırıl bir vaha. Gölde serinledikten sonra pembe, mavi, mor, sari çiçek tarlaları arasından tepelere tırmandık.

Göl yukarıdan bakıldığında kurbağa yavrusunu andıran bir görüntüye sahip, ismini de bu görüntüden alıyor.

Ardından dere suyu ile semaverde demlenmiş çaylarımızı içip, tabii ki Horon vurduk. Gölden Merata yaylasına 1.5 saat süren patika yürüyüşümüz sırasında yaylayı yalayıp geçen bulut ve sis denizini seyrettik.

Tabii ki yolumuzda karşımıza çıkan yaban mersinlerini görünce dalından taze taze toplayıp yedik. Yolda bir ödülümüz de sadece bize ait şelalemiz oldu. Ardından yaylaya ulaştık ve Ahmet’in evinin yanına kurduğu yayla manzaralarına nazır çadırdaki masalara oturduk.

Köy peyniri, muhlama, kişinişli salata, taze fasulye turşu kavurması, cacık, laz böreği, dolama gibi nefis köy lezzetleri ile öğle yemeğimizi yedikten sonra, ailenin tatlı yumurcakları Cemre ve Taha ile oynayıp, saçlarımızı bir örnek ördürdük.

 

Ardından dönüş yolumuzda Papart Yaylasındaki dev Köknar ağaçlarının altında bir mola verdik, ahşap geçme evlerini ve ambarları gezdik. Çamlar ile kaplı dağların manzaraları gerçekten nefes kesici. Karadeniz bir anlamda kendini doğaya teslim etmek demek.

 

KİRAZLI KÖYÜ– TAMARA ODALARI

Kahvaltımızın ardından sıkı bir tırmanış rotası olan Tamara Odaları yürüyüşü için yola çıktık. Kirazlı Köyünü geçip, yukarı yayla evlerinin orada minibüsümüzden inip 2 saat sürecek yürüyüşümüze başladık.

 

Aşağıdan bakınca gözüken dimdik kayalıkları birer keçi gibi boylu boyunca uçurum kıyısından geçecektik.

Yükseldikçe yükseldik ve ayaklarımızın altında çam ormanları ve Şavşat yaylaları birer birer karşımıza çıktı. 1 saatin sonunda karşımızdaki tepede yaklaşık 20 metre dökülen Suatan Şelalesi’nin nefis manzarası bizi karşıladı.

Alçalıp yükselen patikalardan daha 1 saatlik yürüyüş yaptıktan sonra önce Tamara Odalarına ardından da şelalenin altında suların oluşturduğu gölete ulaştık. Tamara Odaları Urartular döneminden kaldığı tahmin edilen, Hristiyanlık döneminde inziva için kullanılmış kayalara oyulmuş mağara odalar. İsmini Gürcistan kraliçesi Tamara’dan alıyor. Bölgeyi kontrol altında tutmak için Gürcü birlikleri bu odaları gözetleme kuleleri olarak kullanmış.

Suatan şelale göletinin buz gibi sularına kendimizi atıp serinledikten sonra, 1.5 saatlik bir yürüyüş sonrası ormanlar arasında bir arı çiftliği düzlüğünde kaynak suyunun başında ağaçların altında mangal keyfi yaptık.

Bugün epey zorlu bir yürüyüşün yorgunluğuna rağmen, eşsiz manzaralar ve deneyimler yaşamış olmanın mutluluğu ile yüzümüzde kocaman gülümsemeler ile otelimize döndük.

Yürüyüşe doyamamış küçük bir ekip Şavşat seyir terasına yürüyüp güneşi batırdıktan sonra, otele akşam yemeği için gittik.

Gece hep beraber içkilerimizi ve meyvalarımızı yanımıza alıp gökyüzündeki yıldızları seyretmek üzere Şavşat seyir terasına yollandık. Etrafta çok az ışık olduğu için saman yolunun yıldızlarını tek tek seçmek mümkün geceleri Şavşat’ta. Bir de kayan yıldızlar ile dilek tutacaksanız, dileklerinizi önceden hazırlayın, birkaç kez denk gelebilirsiniz.

 

ARSİYAN YAYLASI – BOĞA GÖLLERİ

Bu sabah uyanıp, otelde kahvaltıdan sonra daracık virajlı ve inişli çıkışlı ancak nefis manzaralara nazır yollardan 1.5 saatlik minibus yolculuğumuz sonrası Şavşat’ın en büyük köyü olan Pınarlı Köyü‘nü geçip, bu sefer Arsiyan Dağının arka tarafında yer alan Arsiyan Yaylası’na ulaştık.

 

İstikamet yaylanın tepelerinde yer alan irili ufaklı Boğa Gölleri. Bir tarafımızda nefis yayla manzaraları, diğer yanımızda ulu Arsiyan tepelerini yalayarak geçen bulutlar, önümüzde çiçek tarlaları, koyunlar, inekler, atlar eşliğinde tırmandıktan sonra göllere ulaştık.

Göl kıyısında nefis manzaraları seyrederek bir mola verdikten sonra atları sevmeyi de ihmal etmedik.

Arından Arsiyan yaylasına doğru ilerledik. Arsiyan’ın tepesinde bir ahşap kulübede öğle yemeğimiz için hazırlıklar başladı.

Mangal yakıldı, Şavşat’tan aldığımız biber, mantar, köfte, tavuk ve sucuklar pişirilirkeni salatalar, meyvalar doğrandı. Manzaralara nazır salıncakta sallanıp, Karadeniz sıçrayışlarımızı yaptıktan sonra dönüş yolumuza geçtik. Karadeniz’de mutluluktan havalara sıçramak bir Bukla geleneği ?

Akşam yemeğinden sonra otelin terasında Bukla rehberlerinden Osman’ın kemençesi eşliğinde Karadeniz türküleri söyleyip, Horon vurmayı da ihmal etmedik. Karadeniz kafası bol bol türkü söylemek, Horon vurmak ve mutluluktan sıçramak demek nasıl olsa.

  

ARTVİN – DELİK KAYA ŞELALESİ – TRABZON

Bugün dönüş günü. Karadeniz’e hoşçakal demek çok zor. Öyle muhteşem bir doğa deneyimi ki insan hiç ayrılmak istemiyor ve kalbinin bir parçasını Karadeniz’de bırakıyor. Allahtan Bukla Tur’un Laz Alpleri, Doğu Karadeniz Yaylaları, Trans Yayla, Trans Kaçkar, Verçenik, Macahel, Gito gibi birçok farklı rotası var, böylece Karadeniz’e yeni keşifler için hep gelebiliriz.

Dönüş yolumuzda Delik Kaya Şelalesine tırmanıyoruz aracımız ile ve gerçekten yuvarlak delik bir kayanın ortasından akan şelalenin altına girip serinleyip önce Hopa’ya ardından da Trabzona yol alıyoruz.

Şimdilik hoşçakal Karadeniz.

Nasıl duygular mı yaşattı Şavşat? Merak ediyorsanız şu yazımı bir okumanızı tavsiye ederiz: www.yolculukterapisi.com/savsat

Karadeniz demek ne demek? – Karadeniz uzmanı Bukla Tur’un sahibi Okan’ın ve Şavşat 2019 Bukla Tur Grubumuzun dilinden dinlemek isterseniz, ayrıca Karadenizi keşfetmek için neler yapmalı?  Karadeniz’i keşfetmek için farklı rotalar hangileri? Karadeniz’e gitmeden önce hangi grupları ve şarkıcıları dinleyin? gibi soruların cevabı için:

https://www.yolculukterapisi.com/karadenizdemek/ sayfamızdaki videoları izleyin 🙂

Zeynep Atılgan Boneval

PRATİK BİLGİLER

Karadeniz’de hava sürekli değişebiliyor. Güneşli başlayan bir gün tepelerde rüzgar, sisi ve yağmura dönüşebiliyor. Bu sebeple kat kat giyinmek, serinliğe ve ıslanmaya hazırlıklı olmak gerekiyor.

Karadenizde yürüyüşler sırasında hem ısırgan veya kekre otları bacaklarınıza batabiliyor, hem de sinekler bol bol sizi sokuyor. Bu sebeple hava her ne kadar güneşli olsa da uzun pantalon giymenizde, ve yanınızda hem sinkov, hem de fenistil, bepanten gibi merhemler olmasında fayda var.

Bir de münübüste zıp zıp giderken böbrek taşınız varsa düşürebilirsiniz, hazırlıklı olun ?

Hopa’ya uçacaklar için hatırlatma: Türk Hava Yolları’ndan bilet satın alırken Artvin Hopa olarak içi uçuş gibi gözüken bu uçuş aslında Gürcistan’ın Batum şehrine uçuyor. Bu sebeple yanınızda pasaport ya da nüfus cüzdanı bulunması gerekiyor. Normalde Türkiye iç hat uçuşlarında ehliyet yeterli olsa da bu sınır geçişli bir uçuş olduğu için ehliyet kimlik olarak geçerli sayılmıyor.

Bukla Tur’un yolladığı ‘valizinizde bulunması gerekenler’ listesi şu şekilde. Bu listeye uymanız gezinizin her hava koşulunda güzel geçmesini sağlayacaktır:

  • En önemli 3 malzememiz. Bot, küçük sırt çantası ve yağmurluk.

  • Bot: Bileği saran, tabanı tırtıklı bir bot. Eğer botunuz yoksa ve almayı düşünmüyorsanız. Yürüyüş ayakkabısı da olur. Spor ayakkabı yeterli değildir. Islanır, kayar ve bileğinizi korumaz.

  • Küçük sırt çantası: 20-30 litre hacimli bir çanta yeterlidir. Bu çantaya, su, fotoğraf makinesi, yedek giysi, yağmurluk bazen de yiyecek koyacaksınız. Eğer satın alacaksanız bel kolonu olan bir çanta almanızda fayda var.

  • Yağmurluk: Bunda kesinlikle panço öneriyoruz. Hem sizi hem çantanızı ıslanmaktan korur.

  • Kişisel ilk yardım çantası: Sürekli kullandığınız ilaçlar, yara bandı yeterlidir.

  • Yedek ayakkabı: Spor ayakkabı ve sandalet yürüyüş ayakkabısı olabilir.

  • Üst giysi: Çok kalın olmayan polar üst, sweat, 8 tshirt, varsa termal t-shirt. Su geçirmez ince ceket, mont getirebilirsiniz.

  • Alt giysi: Rahat ve bol pantolonlar. (2 pantolon yeter)Kargo tipi cepliler iyidir. Kısa pantolon da getirin.

  • Koruyucular: Karadeniz’in güneşi feci yakar. Bu nedenle koruyucu krem, şapka, buff, gözlük vs. bulundurun

  • Deniz, göl, şelale: Mayo ve küçük bir havlunuz mutlaka bulunsun.

  • Matara ve fener: Pet şişe kullanabileceğiniz gibi matara da getirebilirsiniz. Her yerde içme suyu vardır büyük birşey olmasına gerek yok. Küçük bir fener yanınızda olsun.

  • Bunlar dışında şarj cihazlarınız, kişisel bakım malzemelerinizi getiremeyi unutmayın.

  • Turda öğle yemekleri dahil değil. kişi başı 40-50 TL aralığında değişmektedir.

  • Turlarda ulaşım için minibüsler kullanılacak. Bunların bagajları büyük değil. Böyle dev gibi bavullarla gelmemenizde fayda var. Böyle bir gezi için kabin bavulu herşeyi alır.

Bukla’nın Karadeniz Turları hakkında bilgi için: www.bukla.com.tr

 

YOLCULUK TERAPİSİ KARADENİZ YAZILARI