İZLANDA İZLENİM VE MACERALARI

Arktik coğrafyanın en kuzeyinde, gözlerden, sıcaktan, ışıktan uzakta, ıssız ve ucra bir köşede,

heybetli dağlar, volkanlar, zirveler, kraterler, kayalıklar, platolar, kanyonlar, yarıklar, deprem fay hattı uzun ve derin fiyordlar, buzullar, şelaleler, gayzerler, nehirler, göller, simsiyah kumsallar, tüten lav tarlaları, jeotermal havuzlar, çamur kazanları, buz mağaraları gibi ekstrem doğa oluşumları ile çevrili,

volkan patlamaları, depremler, sağanaklar, seller, karanlıklar, gök kuşakları, kuzey ışıkları gibi fenomenlerin yaşandığı,

her köşesinin aynı anda hem doğanın gücünü, büyüklüğünü, koşulsuz hükmünü ve yenilmezliğini sergilediği,

aynı anda da toprak ananın göz kamaştırıcı, büyüleyici, şaşırtıcı ve hayranlık uyandırıcı sanatını gözler önüne serdiği tezatlar ülkesi İzlanda.

Ateşin ve Buzun toprakları veya Işığın ve Karanlığın diyarı isimleri ile de anılan İzlanda, aynı anda hem Avrupa’nın en büyük buzullarına hem de en aktif volkanlarına ev sahipliği yapan ekstrem coğrafi koşullar ve doğa fenomenleri ülkesi.

Neredeyse tüm gün aydınlık upuzun yaz günleri ardından, sadece birkaç saat gün ışığı alabilen kısacık kış günleri ile İzlanda’da aynı sene içerisinde çok ciddi sıcaklık ve aydınlık kontrastları yaşanıyor.

Yıkım ve diriliş, buz ve ateş, karanlık ve aydınlık, sıcak ve soğuk gibi gel-gitlere bu kadar yakından başka bir ülkede şahit olabilir misiniz bilmiyorum? Bu kontrast ve tezatlar, hem doğa şaheserleri olarak sizi kendisine hayran bırakıyor, hem de heybetli ölçeklerin, değişken koşulların ve zıtlığın enerjisi içinize enteresan bir dinamizm duygusu aşılıyor.

 

ZITLIKLAR COĞRAFYASI

Dünyanın bir ucunda, arktik çemberin kıyısında, Grönland ve İngiltere’den sonra Avrupa’nın en büyük adası ve en genç kara oluşumlarından birisi olan 103.000 kilometrekare büyüklüğündeki İzlanda, 4.970 kilometre uzunluğunda sahil şeridi ile çevrili. Iskoçya’ya 795, Norveç’e 950, Grönland’a 286 kilometre uzaklıkta.

Kuzey Atlantik’te yer alan İzlanda, aslında Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika’ya mesafe olarak yakın olan bir ada, ancak sanki dünyanın geri kalanından bambaşka ve şahsına münhasır bir diyar.

%80’inde yerleşime izin vermeyen ada resmen doğanın hükmü altında. Dağlar, volkanlar, zirveler, kraterler, kayalıklar, platolar, kanyonlar, yarıklar, deprem fay hattı uzun ve derin fiyordlar, buzullar, şelaleler, gayzerler, nehirler, göller, simsiyah kumsallar, tüten lav tarlaları, jeotermal göletler, çamur kazanları, buz mağalarından fırsat verdikçe az sayıda da olsa verimli ovaları var. Bu kadar çok coğrafi çeşitliliği ve jeolojik oluşumu bir arada görebileceğiniz doğa harikası başka bir ülke var mı bilmiyorum.

%11’I buzullar, %10’u lav tarlaları, %4’ü siyah lav kumsalları, %3ü göl ve nehirler ile kaplı İzlanda’da Avrupa’nın en büyük buzulu Vatnajökull’de yer alıyor.

25 milyon yıl önce oluşan İzlanda dünyanın en genç kara parçası. Orta Atlantik ve Kuzey Amerika tektonik plakalarının kesişim yerinde olduğu için, dünyanın en aktif volkanları ve kuvvetli deprem fay hatları da İzlanda’da. Her sene ortalama 5cm kadar büyüyen, bol yer altı aktiviteli, yaşayan, organik bir kara parçası yani İzlanda. İki tektonik tabakanın kesişim noktası olan Thingvellir doğa parkında bu büyüme daha da genişliyor her sene.

Ortalama olarak her 4 yılda bir bir volkanik patlamanın meydana geldiği adada en büyük patlama 1783’de Laki volkanının patlaması imiş. 50 günde 370 kilometrekarelik alana lavlar saçan, dünyada bugüne kadar gerçekleşen en büyük patlama olarak kayda geçen Laki’nin külleri, tüm Avrupa kıtasını kaplamış ve hem ülkede hem de Avrupa’da tarlalardaki mahsülleri öldürerek kıtlığa yol açmış. İzlanda’da en son 2014-2015’de 85 kilometrekarelik alanı lav ile kaplayarak Bárðarbunga, 2011’de Grimsvotn, 2010’de Eyjafjallajökull ve Fimmvorduhals, 2004’de Vatnajokull’deki Grimsfjoll, 2000’de ise Hekla volkanı patlamış. 1947, 1970, 1980, 1990’de de patlayan Hekla adanın en aktif volkanı. Şimdilerde 160’a yakın deprem yaratan, en son 1728 patladığı bilinen Oraefajokull volkanının patlaması olasılık olarak görülüyor.

1963 yılındaki volkanik patlama sırasında ise dünyanın en yeni adası Surtsey oluşmuş.

Konuştuğumuz şeylere bakar mısınız?

DOĞA ANANIN SANATI: İZLANDA

İzlanda öyle heybetli ve sürreal bir doğa harikası ki, kelimeler ve fotoğraf kareleri ile anlatmak aslında beyhude bir çaba. İzlanda’nın büyük ölçeklerini, ekstremlerini, tezatlarını, manzaralarını herhangi bir kalıba, sınıra ve soyutlamaya sığdırmak pek mümkün değil.

Kelimeler standartları ifade ediyor ise İzlanda ölçekleri, dramatikliği, tezatları ile tüm standartları altüst ediyor. Kamera ancak belli renkleri, boyutları içine sığdırıp yansıtabiliyor ise, İzlanda canlılığı, parlaklığı, kontrastı, perspektifleri ile tüm lensleri, kadrajı ve görüş açısını alt üst ediyor.

Heykelsi kayalıkları, sivri tepeleri, her biri birer anıt gibi imkansız şekilleri ve formları ile bütün bildiğimiz geometrik oranları ve kuralları yıkıyor,

Sanki gördüğümüz her taş, usta bir heykeltraşın elinde oyulmuş ta yerleştirilmiş gibi. Aslında heykeltraşın kim olduğunu biliyoruz: doğa ana.

Doğa fenomenleri ve harikaları, jeolojik oluşumlar, Sürekli değişen coğrafi oluşum ve jeolojik peyzaj ve manzaralar, iklim, renkler, sesler sayesinde sanki İzlanda’da her gün başka bir gezegene yolculuk yapıyormuş gibi hissediyorsunuz.

Yağmur, sis, kırağı, pus, buğu, bulutlar, güneş hepsi dramatik manzaralar sunuyor. Hepsinin ayrı bir değeri olduğunu anladık.

Coğrafya öyle heybetli ölçekler öyle büyük jeoloji öyle değişken ki, her havada ve koşulda bambaşka bir şaheser sunuyor.

Her an, her köşe, her kare bir kartpostal gibi, durup sürekli fotoğraf çekmek, ya da içine çekmek istiyorsun.

Kısaca İzlanda’yı gözünüzde canlandırmak isterseniz: Moğolistan ve Afrika stepleri, Galapgos kayalıkarı, Norveç ve Yeni Zellanda fiyordları, Patagonya buzulları, İskoçya dağları, İsviçre gölleri, Alp’lerin şelalelerinin bir ülkede kendine has bir şekilde harmanlandığını düşünün.

Genelde yolculuklarınız sırasında insandan çok koyunlar, atlar ve kuğular görüyorsunuz İzlanda’da. Duyduğunuz sesler ise gürül gürül şelaleler, çatırdayan buzullar, rüzgarın esintisi, okyanusun dalgaları, kazların, kuğuların, koyunların, fokların, balinaların sesi oluyor.

 

İZLANDA MACERAMIZ

Bir doğa, yürüyüş ve sürüş tutkunu olarak 100. ülke için doğa harikaları ile dolu hali İzlanda yollarına döküldük eşimle.

Neden İzlanda derseniz? Bugüne kadar gördüğüm fotoğraflar, izlediğim filmler ve belgesellerden İzlanda’nın hem muhteşem bir doğa harikası hem de kendine özgün orijinal ve demokratik bir kimliği olduğunu bildiğim için 100. Ülke olarak seçtim. The Secret Life of Walter Mitty filminin İzlanda’da çekilmiş kareleri, yönetmen Baltasar Kormákur’un 101 Reykjavik ve White Night Wedding gibi sanat filmlerinde sergilediği İzlanda kültürü, Yönetmen Michael Moore’un 2015’de çektiği Where to Invade Next belgeselinde demokratik seçim dünyanın ilk başbakanı olan Vigdís Finnbogadóttir’ın söylemleri, Björg’ün alternatif müziği hepsinin bir rolü oldu bu seçimde.

Eşimle iki başımıza Lufthansa ile uçup, Reykjavik’ten kiraladığımız Subaru ile tüm adayı dönen 13 günlük bir maceraya atıldık. Günde ortalama 300 km araba sürerek, 3200 kilometrelik bir rotayı tamamladık. Kanyonlar, şelaleler, kraterler, lav tarlaları, göller, fiyordlar, buzullar ve daha başka birçok doğa fenomenini görmek için günde ortalama 20.000 adım atarak toplam 190 kilometre yürüdük.

İzlanda’da doğa gerçekten bir şaheser, ölçekler inanılmaz büyük ve insan kendisini bu şaheser doğada ufacık hissediyor.

Sanki her gün yeni bir gezegene ayak bastık. Gittiğimiz her bölge ve yöre bambaşka ve yepyeni harikalar sundu bize.

Gerçekten doğanın en saf ve coğrafyanın en çeşitli halini ilk defa İzlanda’da bir arada görüyoruz.

Eylül ayı hala yaz sonu olarak geçiyor ve ortalama sıcaklık 6-12 derece arası. Güneş sabah 6:00’da doğum akşam 8:30’da batıyor. Yani günler epey uzun.

İklimi de değişken, bulutları, güneşi, sisi, pusu, rüzgarı yağmurları ile gün içerisinde farklı mevsimleri yaşadık.

Yaz günlerinde bile mavi gökyüzünü ve güneşi görmek büyük bir lütuf, diğer havalar bize güneş ışığının değerini hatırlattı.

Ancak İzlanda her havada ve her koşulda güzel.

Her biri tüyler üperten ve yürek hoplatan manzaralar ve maceralar sonrası her gün otele kapıdan girdiğimizde gün boyunca yaşadığımız ve şahit olduğumuz hayranlık verici anlara inanmıyorduk.

Izlanda’da adeta dünyadan kopuyorsunuz. Hatta insanlardan ve medeniyetten de kopuyorsunuz. Gün boyunca sadece doğayı yaşayıp, içinize çekip, büyülenip, kafanızdaki her türlü şehirli düşünceden uzaklaşıp öze dönüyorsunuz.

İZLANDA’YA NASIL GİTTİK?

Türkiye’den İzlanda’ya en kısa sürede ve kolay yolculuğun Lufthansa ile olduğunu biliyor muydunuz? Istanbul – Frankfurt ardından Frankfurt – Reykjavik uçuşumuz aynı gün toplam 7 saat sürdü. Genellikle diğer havayolları ile yolculuk yaparsanız başka bir şehirde bir gece konaklama yapmanız gerekiyor.  Yani Lufthansa hem en kısa aktarma süreli hem de en uygun fiyatlı Reykjavik uçuşu idi.

Hele Lufthansa App’ini indirirseniz online check-in işleminizi kolayca yapıp, boarding kartınızı app’e indirip, barkod ile rahatça kapılardan geçebiliyorsunuz. Tüm uçuşların kapı numaralarını, boarding zamanını, varsa kapı değişikliklerini anında bildiriyor, ve boarding zamanını gelince hatırlatıyor, gecikme var ise hemen bildiriyor.

Lufthansa App’i Check-in sırasında teslim ettiğiniz valizlerinizin uçağa yüklendiğine dair valiz etiket numaraları ile konfirmasyon gönderiyor. Havalimanı haritası sayesinde kapınıza giden en hızlı yolu göstererek yönlendiriyor. Böylece uçuşlarınızı doğru kapıdan, zaman kaybetmeden ve gönül rahatlığı ile gerçekleştirmenizi sağlıyor. Biz çok memnun kaldık, tavsiye ediyoruz.

Frankfurt üzerinden en kısa aktarma süreli ve en uygun fiyatlı Reykjavik uçak biletinizi www.lufthansa.com/tr/tr/Homepage‘ den ayırtabilirsiniz.

 

İZLANDA’YI ARABA İLE KEŞFETMEK

Doğa harikaları ile dolu bir ülke olan İzlanda’yı, kendi zamanımızda ve hızımızda keşfetmek ve deneyimlemek istediğimiz için iki başımıza araç kiralayarak yolculuk yaptık. Tüm adanın etrafını dönen 1 numaralı bir geliş bir gidiş olan yolu, son derece sade olsa da, asfaltı son derece düzgün, tüm şöförler son derece kurallara uyumlu. Hem yabani ve yırtıcı hayvana hiç rastlanılmadığı için hem de ülke suç oranı neredeyse hiç olmayan tamamen güvenli bir ada oluşu sebebi ile tam bir ‘self-drive’ cenneti. Birçok turist, araç kiralayarak kendi başına adanın farklı bölgelerindeki doğal güzellikleri ziyaret ediyor. Kaç gününüz var ise ve neler görmek istiyorsanız 4-5 gün ile 17 gün arası değişen rotalar belirlemeniz mümkün. Biz 11 gün adanın etrafını dönen Golden Circle rotasını tamamlayıp, 2 gün de başkent Reykjavik’i keşfettik.

Farklı bölgelerdeki doğa harikalarını keşfetmek için ana yol olan 1 numaralı yoldan saparak kimi zaman asfalt yan yollar kimi zaman da toprak yollardan gidiyorsunuz. Ve özellikle en güzel keşifler off-road koşullarında oluyor, bu sebeple mutlaka bir 4*4 araç kiralamak gerekiyor. Biz Subaru Forester kiraladık, ve 12 gün boyunca otelimizden daha çok vakit geçirdiğimiz Subaru’muz evimiz gibi oldu adeta. İzlanda’nın batısı, kuzeyi, doğusu, güneydoğusu ve güneyini, dere tepe, asfalt toprak, yağmur çamur fırtına her hava koşulunda dümdüz gitti, hiç tık demedi, hiç yarı yolda bırakmadı, üstelik konforla, her yere taşıdı bizi.

İzlanda’nın etrafını dönen halka yolunu batıdan kuzey doğu ve güneye doğru ters rotadan yaptığımız için daha şanslıydık. Genelde karşıdan gelen araba sayısı daha fazla, bizim yolumuzda ise epey az sayıda araç oldu.

İzlanda’da araba kullanırken dikkat edilmesi gereken birkaç nokta:

  • İzlanda’da otoban yok. Bütün yollar bir geliş bir geliş. Aralarda nehirleri geçmek için tek şeriltlik daralan köprüler yapmışlar. Köprüye kim önce yaklaşır ise, ilk o araç köprüden geçiyor. Ve bu sistem tıkır tıkır işliyor.
  • Araç kullanırken gece-gündüz yaz – kış farlar hep açık tutuyorsunuz. Olası bir ani sise karşı önlem.
  • Ana yollar asfalt ancak birçok keşfi yapabilmek için toprak yollara çıkmak gerekiyor. Bu zemin geçişlerde aracın kontrolünü kaybetmemek için dikkatli olmak gerekiyor. Ayrıca bazı dağlık veya engebeli arazilerde toprak yollara sadece 4*4 araçlar ile gidilebiliyor. Tüm ada turu yapacaklara 4*4 araç kiralamalarını tavsiye ederiz.
  • Alkollü araba kullanmak tamamen yasak. Yani belli bir promile kadar izin yok. Bu sebeple otelden başka bir yerde akşam yemeği yediğinizde alkol almamanız veya gündüz alkollü araba kullanmamanız gerekiyor. Şu kadar promil’e izin var bile demiyorlar, doğanın şakası olmaz, İzlanda’da her an hava koşulu değişebilir, azıcık da olsa alkollü ve hakimiyeti şüpheli şöför ile insan hayatını riske atmak istemiyorlar.

EKSTEMLER ARASINDA YAŞAM

Doğanın mutlak hakimi olduğu İzlanda’da yaşam şüphesiz çetin bir macera!

Bir yandan heybetli ve görkemli doğa manzaraları ile kutsanmış, diğer yandan da son derece tehlikeli ve öngörülemeyen tehditler arasında yaşayan İzlanda’lılar, aslında sadece doğanın insafına kalmış hayatlar sürüyor.

İzole coğrafyası sebebi ile zamanında dış dünya ile sınırlı ilişki ve iletişimde kendi kendisine yetmeyi öğrenmiş İzlanda’lılar.

Değişken ve zorlu, sürekli farklı kutup ve uçlara kayan hayat koşulları sayesinde de her türlü koşula adapte olabilecek, pratik zekası gelişmiş, esnek akıllı insanlar. Bizim ‘doğa üstü’ diye tanımladığımız fenomenler, onların doğalı haline geldiği için ekstremlere hazırlıklı, Diğer birçok kıtada insanoğlu yapılaşmaları ve yerleşimleri ile doğayı ehlileştirip kendi kontrolü altına almayı bir nebze başardığını düşünürken, İzlanda her günü ‘survivor’ modunda yaşıyor.

İzlanda’da yaşama saygı var, çünkü yaşam zor. Doğayı yenemiyorlar. Sürekli değişen hava ve doğa koşullarını gözetleyerek ayakta kalmak için önlemler almak durumundalar. İlksel topluluklarda avcı-toplayıcı grupların korkuyla karışık doğa saygısı ve huşusu hala İzlandalılar için geçerli diyebiliriz. Doğadan kopmamışlar, kopamamışlar. Bu yüzden herşey doğa ile uyumlu.

Kaldığımız Fossotel Hellnar’ın müdürü Nial ‘kışın hayat duruyor, neredeyse kış uykusuna yatıyorlar. 11.30 ile 2-3 arası azıcık gün ışığı alan günler epey depresif oluyor, yataktan çıkmak istemiyorsun’ diye doğanın insanın hayatını nasıl etkilediğini özetledi bize.

Yaşadıkları karanlık, aydınlık gibi tezatlar ve doğanın sınır tanımaz vahşiliği, insanları biraz fevri ve çabuk alevlenebilir ancak çok da net, direkt ve yalın karakterli kılmış.

Her şey tek başına hayatta kalabilme ve işini kendi başına görebilme prensibi üzerine. Benzinciler, self servis, kahve makinaları self servis, yiyecekler self servis. Satın alıp parasını bırakıyorsun. Mesela bir jeotermal havuz kenarında çiftçi taze domatesleri bir arabada bırakmış paket paket, üstüne 300 kr yazmış, alan kutuya parasını atıyor. Kontrol eden kimse yok ödemeyi, her şey karşılıklı güven, üzerine işliyor. Yaşam herkesi kendi irade ve vicdanına havale ediyor.

Doğa’dan başka hiçbir otorite ve kural tanımalarına da imkan yok. Din, ırk, milliyet, dil gibi konular da çok önemli değil kurumlar değil bu sebeple. Ülkeye giriş çıkışta pasaport kontrolü bile olmuyor. Ayırımcılık yapmadan gelmek isteyen herkes gelebilir diye bakıyorlar.

Kiliseleri çok güzel, en ufacık kasabanın bile sade ancak orjinal ve modern mimaride nefis mimarisi var. Sanırsın çok dindar protestanlar oysa sadece güzel kiliseler inşa etmişler.

 

DÜNYANIN EN MEDENİ VE MUTLU ÜLKELERİNDEN

Kendi kendine yeten, huzurlu, açık görüşlü, doğayla uyumlu ve saygılı, özgürlük ve eşitliği en önemli yaşam nitelikleri olarak gören ve el üstünde tutan bir toplum İzlanda’lılar.

Tüm dünya ölçümlemelerinde yaşam kalitesi, cinsiyet eşitliği, kadın ve insan hakları ve demokrasi konularında hep ilk sıralarda yer alan İzlanda, sağlık, eğitim ve internet gibi sosyal devlet hizmetlerini vatandaşlarına kaliteli ve eşitlik içinde sunabilen bir devlet.

Dünyada kişi başına düşen en fazla kitabın basıldığı ülke, Björk ve The Sugarcubes’un alternative müzikleri ve Friðrik Þór Friðriksson’un Devil’s Island, Baltasar Kormákur’un 101 Reykjavik ve White Night Wedding, Ragnar Bragason’un Children, Grímur Hákonarson’un Rams, Gudmundur Arnar Gudmundsson’un Heartstone, Dagur Kári’nin Noi Albionoi, Ísold Uggadóttir’in And Breathe Normally gibi orjinal filmleri ile kendine özgün kültürel bir kimlik sergiliyor.

SAGA DESTANLARI

İzlanda kültürünün vazgeçilmez mihenk taşı Saga’lar. 13 yüzyılda Kuzey Avrupa’dan göç eden Vikingler’in adaya geldiklerinde karşılaştıkları vahşi ve zorlu koşulları, göçleri, savaşları, kan davalarını, gelenekleri, aile yaşamını kuşaktan kuşağa aktaran bu antik dönem destanları, çok çeşitli ve canlı karakter ve olay örgüsü ile gerçekten çok etkileyici bir hayal gücü sergiliyor.

Kıyıları şekil şekil dev kayalar, toprakları heybetli volkanlar, buzullar, kanyonlar ile çevrelenmiş ülkede, zaten doğa insanı sadece görüntüsü ile bile yenerken, bir de üzerine volkanları kaynatıp, lavları püskürtüp, nehirleri taşırıp, denizleri kabartıp, herşeyi yerinden söken fırtınalar estirip, depremler ile  dondurduğu zamansız felaketler ile acımasız ve zorlu bir yaşam sunduğu bu coğrafyada, insanların ayakta kalabilmesi ve hayata devam edebilmesi için cesaret, güç ve ilham aldığı rehber ve kaynaklar olmuş Saga’lar. Medeniyet gelişse bile doğanın tahmin edilemez felaketleri ile bir arada yaşayan İzlanda’lılar için bugün bile kuvvetli bir gelenek Saga’lar.

 

İZLANDANIN İSMİ: BUZ ÜLKESİ

İzlandalılar zamanında deniz korsanları ve istilacılar adalarından uzak dursun diye aslında yeşil olan adalarına Buz adası ismini verip, daha çok buzlarla kaplı Grönland’a Yeşil Ada ismini vermişler. Bir nevi hedef şaşırtmaca. Aslında Golf akıntısı sebebi ile İzlnda’nın sadece %11’i buzullar ile kaplı, topraklarının çoğunluğunda yeşil alanlar ve göl ve nehirler var. Oysa Grönland’ın % 80’i buzlar ile kaplı.

 

KISA KISA İZLANDA TARİHİ

  • Amerika ve Avrupa-Asya tektonik tabakaları kesişiminde yer ala İzlanda, 16-18 Milyon yıl önce tabakalar birbirinden ayrılmaya başladığında volkanik patlamalar sonucu oluştu.
  • 871’de Norveç’li Ingolfur Arnarsson önderliğindeki iki geminin, İrlanda ve Iskoçya’dan köleleri de gemiye alarak İzlanda’daya ayak basması ile İzlanda’da İskandinav-Kelt karışımı köklerden oluşan ilk yerleşim başladı.
  • 930’da ilk parlamento kuruldu
  • 1000’yılında pagan inancı yerine Hristiyanlık kabul edildi ve Ericson Amerika’ya ayak basan ilk Avrupa’lı oldu.
  • 1262’de Norveç’e bağlandı.
  • 13yy İzlanda’nın efsaneleri olan Saga’ların yazıldığı dönem
  • Yüzyılda Norveç, Danimarka ve İsveç tek krallık haline geldi ve İzlanda Danimarka hükmü altına girdi.
  • 1750’lerde Sheriff Skuli Magnusson Reykjavik’i yün atölyesi olarak seçince şehrin ilk temelleri atıldı
  • 1845’de milliyetçilik akımının lideri Jon Sgiurosson önderliğinde Parlamento yeniden kuruldu. 1918’de özerklik ve 1944’de bağımsızlık ilan edildi.

 

İZLANDA’YA AİT ENTERESAN BİLGİLER

  • Her yeri kaynak ve membalar ile dolu İzlanda’nın suları tabii ki muhteşem. Musluktan akan suyun saflığı, heybetli dağların kuytularından gelen minerallerin tadı İzlanda ile ilgili en olağanüstü şeylerden birisi. Suları gerçekten yumuşacık, lezzetli. Ve yolunuzda otellerde, restoranlarda, benzincilerde her yerde su şişenizi dolduruyorlar, kapalı şişe su istemek ayıp buralarda.
  • İzlanda lisanı gerçekten zor, arka arkaya gelen sessiz harfler arasına giren yuvarlak sesli harfler ile kelimeleri telaffuz etmek epey zor.
  • İzlanda’nın kırsalında adım başı her köşede göreceğiniz pofudik pofudik koyun yününden el örgüsü Lopapeysa isimli kazaklar, İzlanda’nın milli ürünü haline gelmiş. Deseninin teması karla kaplı dağlar olan kazaklar ülkenin doğa ile hiç kopmayan ilişkisinin bir temsilcisi.
  • Kırmızı ve turuncu gagalı, komik suratlı Puffin Atlantik kuşları İzlanda’da koloniler halinde bulunuyor. Ülkenin simgesi haline gelen kuşlar, penguenler gibi ömür boyu beraber yaşayan çiftler. Çok iyi birer yüzücü ancak havada uçarken sakar ve beceriksizler. Yırtıcı hayvanlar için kolay bir hedef oldukları için adalarda ve de özellikle yırtıcı hayvan bulunmayan İzlanda’da yaşıyorlar. Yuva yapmak için yeraltına derin delikler kazıyorlar. Çiftleşme dönemlerinde kendilerini beğendirmek için kullandıkları kırmızı gagaları ve değişik yüz ifadeleri sebebi ile deniz papağanı veya palyaçosu olarak anılıyorlar.
  • İzlanda evlerinin bahçelerinde hep trambolin göreceksiniz. Sanki milli spor gibi. Hem yazın hem de özellikle soğuk ve karanlık kış günlerinde evden ayrılmadan ısınarak spor yapmak için en doğru seçenek diye düşündük.
  • Lav tarlaları arasında tırmanış ve yürüyüş yaptığımız patika yollar yosunla kaplı olduğu için yumuşacıktı. Sanki ayaklarımızın altındaki toprak yaylanıyormuş gibi ‘puf puf’ yürüdük. Gerçekten başka bir gezegen gibi İzlanda.

 

İZLANDA YAZILARIMIZ

Zeynep Atılgan Boneval

 

NASIL GİDİLİR?

Türkiye’den İzlanda’ya en kısa sürede ve kolay yolculuğun Lufthansa ile olduğunu biliyor muydunuz? Yaptığımız araştırmalar sonucu aynı gün içerisinde Reykjavik’e varabildiğiniz en kolay, hızlı ve uygun fiyatlı Lufthansa ile İstanbul -Frankfurt aktarmalı uçuş olduğunu bulduk. Hele Lufthansa App’ini indirirseniz online check-in işleminizi kolayca yapıp, boarding kartınızı app’e indirip, barkod ile rahatça kapılardan geçebiliyorsunuz. Tüm uçuşların kapı numaralarını, boarding zamanını, varsa kapı değişikliklerini anında bildiriyor, ve boarding zamanını gelince hatırlatıyor, gecikme var ise hemen bildiriyor. Lufthansa App’i Check-in sırasında teslim ettiğiniz valizlerinizin uçağa yüklendiğine dair valiz etiket numaraları ile konfirmasyon gönderiyor. Havalimanı haritası sayesinde kapınıza giden en hızlı yolu göstererek yönlendiriyor. Böylece uçuşlarınızı doğru kapıdan, zaman kaybetmeden ve gönül rahatlığı ile gerçekleştirmenizi sağlıyor. Biz çok memnun kaldık, tavsiye ediyoruz.

Frankfurt üzerinden en kısa aktarma süreli ve en uygun fiyatlı Reykjavik uçak biletinizi www.lufthansa.com/tr/tr/Homepage ‘den ayırtabilirsiniz.