Fiyordlar, buzullar, buzul göletleri ve yansımalar diyarı
2 GÜN: 714 kilometre sürüş, 29 kilometre yürüyüş 118 kat tırmanış rotamız:
- Egilstadir, Seydisfjördür, Neskapstadur, Eskifjördur, Reydarfjördur, Faskrudsfjördur, Stödvarfjördur, Hvalnes feneri, Lönsfjördurden göleti, Höfn kasabası
- Jökulsárlón buzulu, Svinafellsjökul buzulu, Skaftafellsjökull buzulu
1.Gün
Bugün sabah erken başlayan yolculuğumuz önce İzlanda’nın doğusuna ardından da güney doğusuna. Subaru Forester’ımız ile adayı çepeçevre dönen 1 numaralı yol üzerinde ilerliyoruz.
Masmavi gökyüzünde pamuk bulutlar arasından sızan güneş ışığı, etraftaki renkleri tüm canlılığı ile sergiliyor ve dramatik manzaralar sahneliyor.
Etrafımız yine turuncu, sarı, kızıl, kahverengi otlar ve çiçekler ile örtülmüş kayalar ve lav tarlaları, yer yer yükselen kraterler, değişik formlarda siyah lav kayaları, buzul nehirleri, yarıklar ve kanyonlar, tepesinde karlı dağlar ile kaplı.
Bugün hangi gezegene ayak basacağız diye heyecanlanarak, manzaralara kitlenmiş yol alıyoruz.
Yavaş yavaş çorak siyah lav ovaları ve kayaları coğrafyaya hakim oluyor. Yol kenarında tepelerden çağlayanlar akıyor. Yolun solunda Rjukandi, Sauda, Teigara gibi sayısız şelale yüksek yamaçlardan kat kat inip altımızdan geçerek sağımızda akan nehirlere karışıyor. Gerçekten İzlanda’da her yer şelaleler ile dolu. Yolda ilerledikçe yine etrafımız kaynak suları ile beslenen yemyeşil otlaklara bürünüyor.
2 saat ilerledikten Jökla gölü ve Lagarfljöt gölleri üzerinden geçip gölün ilerisinde kurulmuş Egilstadir kasabasına ulaşıyoruz. Egilstadirden sonra 93, 92 ve 96 numaralı yolları alarak önce sağlı sollu heybetli tepeler ve dağların tepelerinden damar damar akan şelaleleri izleyerek ilerliyoruz. Ardından da adanın en doğusunda denizden içeriye dalan fiyordların girintili çıkıntılı sahil rotasını izleyip Seydisfjördür (Hotel Aldan’da bir kahve molası), Neskapstadur, Eskifjördur, Reydarfjördur, Faskrudsfjördur, Stödvarfjördur fiyordlarının, yemyeşil tepeleri, göl gibi dümdüz suları ve ufacık liman kasabalarını görüyoruz. Stödvarfjördur’de Cafe Sunno’da kahve molası veriyoruz.
Arada dağları delen upuzun tünellerden geçiyoruz. Ardından kıvrıla kıvrıla sahil kenarından ilerleyen 1 numaralı yoldan devam ediyoruz.
Yolda okyanusu seyrederek ilerlerken, denizin üzerinde dev bir kuyruk yüzeye fırlıyor ve sağa çekip bakmak üzere duruyoruz. Bugünkü şansımıza bir balina kolonisi denk geliyor. 10-12 dev balina, kuyruklarını çarparak ve sular fışkırtarak bir yandan avlanıyor, bir yandan da bize şov yapıyor. 15-20 dakika bu akıl almaz manzarayı izliyoruz. Vaktimiz yetmediği için balina turu almamıştık. Doğa bize bir jest yapıp, yolda karşımıza çıkarıyor balinaları. Yüzümüzde kocaman bir gülümseme ile şansımıza şükredip yolumuza devam ediyoruz.
Güneş masmavi gökyüzünde parlıyor, hava 14 dereceye kadar ısınıyor. Bugüne kadar ortalamamız 12 dereceydi.
İzlandanın en bakir bölgesi olan güneydoğu kıyılarında, dramatik dikliklere ulaşan dağların aşağısından kıvrıla kıvrıla ilerleyen sahil rotasını ve yer çekimine karşı duran kayaların arasından ip gibi akan şelaleleri izleyerek, uçsuz bucaksız bir siyah volkanik bir plajın tepesinde yer alan Hvalnes fenerine 2.5 saatte ulaşıyoruz.
Ve bacaklarımızı açmak ve okyanus kokusunu içimize çekmek ve manzaraların keyfine varmak için siyah çakıl taşlı kumsala inip yürüyoruz. Yine başka bir gezegendeyiz. Etraftaki otlar, çiçekler, mantarlar, deniz kabukları, deniz yosunlarının hiç birisini tanımıyoruz.
Arkasını dimdik yükselen sivri tepeli dağlara yaslamış, denizin üzerinde oluşmuş doğal bir dalgakıran tepeciği sayesinde süt liman bir gölet olan Lönsfjördurden geçiyoruz.
Güneşte fıstık yeşili parlayan çimenlerde otlayan koyunlar, parıl parıl parlayan deniz, heybetli tepelerden dökülen simsiyah kay kay taşları, siyah çakıl taşlı nehir yataklarından kıvrıla kıvrıla akan nehirler ile gerçekten çok etkileyici manzaralar var, yine sürreal bir coğrafyadayız. Güneydoğu İzlanda kesinlikle daha vahşi ve bakir.
Höfn kasabasına gitmek için dağı delen upuzun bir tünelden geçtikten sonra bir anda ufukta karşımıza dev buzul kütleleri çıkıyor. Ve bizi bekleyen buzul manzaralarının ve yürüyüşlerinin heyecanı içimizde kıpırdanıyor, 1 saat süren yolculuğumuz sonrası yemek molası için Höfn’de duruyoruz.
Höfn deniz kıyısında doğal dalgakıran kayalıkları ile korunan, nefis buzul manzaralarına nazır şirin bir liman kasabası.
Hotel Edda ve Pakkhus Restoran güzel alternatifler. Yemeğimizi karşı kıyıda dağların arasından parmak gibi denize doğru uzanan 4 farklı buzul manzarasına nazır yedikten sonra buzullara doğru yol alıyoruz.
Güneydoğu ardı ardına buzul dolu sağımızda dağların arasından bir buzul nehirleri gibi uzanan Hoffelsjökul, Flaajökul, Heinabergjökul buzullarını seyrede seyrede ilerliyoruz.
Ve Fosshotel Glacier Lagoon otelimize ulaşıyoruz. Sırtını yemyeşil dağlara yaslamış okyanusa nazır otel, antrasit renkli ahşap, çelik ve cam malzemeden, yalın ve modern tasarımda muhteşem bir otel. Okyanus manzaralı restoranı ise bugüne kadar ziyaret kaldığımız Fossoteller arasında en şık ve gastronomik deneyim olarak en iyisi. Yemeğimizi yedikten sonra okyanus manzaralı yükek tavanlı modern bir dağ şalesi atmosferindeki odamıza çekilip, dinlenmek üzere yatıyoruz.
En uzun sürüş rotalarımızdan birisini gerçekleştirip 596 kilometre yol yapıp, aralarda da 12.500 adım atıp 9 kilometre yürümüşüz.
2.Gün
Yine güneşli bir güne uyanıyoruz. Bugün buzul yürüyüş ve tırmanışları günümüz. Höfn’den beri gördüğümüz İzlanda’nın güneydoğusunu kaplayan tüm buzul denizleri aslında 8.100 km² büyüklüğünde dev bir buzul kütlesi olan Vatnajökull’ün kolları.
İzlanda’nın en büyük buzulu olan Vatnajökull, aynı zamanda Avrupa’nın hacimsel anlamda en büyük buzuluymuş. Vatnajökull’ü onlarca parmağı ile dağların arasına tutunarak okyanusa doğru uzanmaya çalışan dev bir el olarak düşünebilirsiniz. Zaten eskiden bu alan denize kadar tamamen buzullar ile kaplıymış. Dünyanın ısınması ile yavaş yavaş eriyen buzlar dağların arasındaki vadilerde geri çekilerek küçülmüş.
İlk durağımız Jökulsárlón buzul gölü. 18 km2’ye yayılan buzul göletinde, arkasındaki dev buzuldan kopan mavi ve beyaz renkli boy boy ve şekil şekil buz parçaları yüzüyor. Zaman zaman arkadaki buzuldan çatırdama sesleri geliyor ve yeni buz parçaları gürültü ile göle düşüyor.
Gölde zodyak botlar buzullar arasında dolaşmak, ve oynayan fokları seyretmek gerçekten çok keyifli. Oyuncu foklar birbirlerine kur yapıyor, öpüşüyor, komik sesler çıkararak atlayıp zıplıyorlar.
Daha sonra göletin denize açıldığı Breiðamerkursandur yani Elmas Plajına yürüyoruz. Göletin içindeki buz kütleleri akıntı ile nehirden geçip denize iniyor. Kimisi dalgalar ile kumsala sürükleniyor ve ufalanıp şekil şekil buz parçacıklarına dönüşüyor.
Simsiyah volkanik lav kumsalında parlayan bu buzlar gerçekten güneş ışığı ile elmas gibi parlayan heykelciklere benziyor. Okyanusun dalgaları ile sürekli alt üst olan buzların denizdeki dansını seyrediyoruz uzun uzun.
Ardından Fjallsaelon buzul gölü ve arkasındaki dev buzula gidiyoruz. Ziyaretçi sayısı çok daha az olan bu buzul, doğa ile başbaşa kalmak için daha keyifli. Göl kıyısında dev buzulu ve suda yüzen mavi beyaz irili ufaklı buz parçacıklarının ışıkla değişen renklerini, sudaki yansımaları seyrederken, buzulun serinliği yüzümüze çarpıyor.
Mis gibi tertemiz havada insanı ayıltan bu serinliğin tadına varırken birden gök gürlemesine benzer bir ses ile buzuldan dev bir parça kopuyor ve göle düşüyor, tüm vadide uzun süre yankılanıyor. Yine doğanın heybeti şaşkınlığa düşürüyor bizi.
Arından Svinafellsjökul buzulu ve buzul gölüne gidiyoruz. Önce Svinafellsjökul’de buzul tırmanışı yapıyoruz.
Ardından altındaki gölettin etrafını dolaşıyoruz. Kimsecikler yok bu sefer, sanki kendimize ait bir buzulumuz var. Göletin kıyısında daha önce hiç görmediğimiz mor çiçekler bizi karşılıyor. Buzulun ve tepelerin gölete yansıması müthiş.
Zaten bu bölgede karşınıza çıkan ufacık bir su birikintisi üzerine bile, bulutlar, dağlar, buzullar pırıl pırıl parlayarak yansıyıp, nefes kesici manzaralar sunan aynalara dönüşüyor.
Ve asıl tırmanış rotamız olan Skaftafelljökul buzuluna doğru yola çıkıyoruz. Yolda ilerlerken Hof kasabasını geçtikten sonra dağın eteklerinde gözünüze 3 farklı renkli yapraklara bürünmüş bir ağaç gözünüze çarpacak. Sandfel tabelasından çıkınca eskiden bir kilisenin olduğu alan şimdi mezarlık. BUrada yer alan srtını dağlara yaslamış yaşlı ağaç, aynı anda yeşil, turuncu ve kırmızı yaprakları üzerinde barındırıyor. Yemyeşil çimenler ve arkadaki dağlar ile gerçekten nefis manzaralar sunuyor bu bilge ağaç.
Ardından Skaftafellsjökull buzulunun eteklerine ulaşıyoruz. Arabamızı park edip, uzun bir tırmanış rotasına başlıyoruz. Önce tepedeki Skaftafoss şelalesine tırmanıyoruz. Altıgen sütunlar şeklindeki bazalt kayaların arasından akan şelale gerçekten etkileyici. Kayaların sanki ustalıkla dümdüz ve tam orantılı olarak altıgen şekillerde oluşmuş olması çok ilginç.
Ardından buzulu ayaklar altına seren dimdik tepelerden birisinin üzerindeki Sjónarnípa seyir noktasına tırmanıyoruz, tırmanış 1.5 saat sürüyor ancak 250 metre yükseklikte ayaklarımızın altında ve dağların arasında alabildiğince uzanan buzulu seyretmek, sesini ve sessizliğini dinlemek, serinliğini yüzümüzde hissetmek müthiş bir duygu.
İndikten sonra aşağıda buzul göletine ve buzula yürüyüp, biraz da buzul yürüyüşü yapıyoruz.
Eğer tırmanış ve yürüyüş meraklısıysanız, Skaftafelsjökull’ün yanıbaşındaki Morsarjökull’e uzanan 5-6 saatlik yürüyüş rotaları da mevcut.
Ve güneş batmadan önceki son ışıkları her yeri kızıla boyuyor. Tüm buzlar, göl ve gök kıpkızıl bir renk alıyor. Gerçekten nefes kesici bir manzara.
Otele dönüş yolumuzda da, yemyeşil çimenlerde otlayan koyunlar, otlar, tepeler, pamuk bulutlar ve ufuk, hepsi kızıl ve turuncuya boyanmış, gün bize gökyüzü ve yeryüzünde bir şaheserle veda ediyor adeta.
Otelimize dönüyoruz, yemeğimizi yiyip, tırmanıştan yorulan bacaklarımızı dinlendirmek üzere erkenden yatıyoruz.
Bugün Subaru’muz ile sadece 118 kilometre yol yapmışız. Ancak 31.579 adım atarak, 20 kilometre yürümüş ve tam 107 kat tırmanmışız.
NASIL GİDİLİR?
Türkiye’den İzlanda’ya en kısa sürede ve kolay yolculuğun Lufthansa ile olduğunu biliyor muydunuz? Yaptığımız araştırmalar sonucu aynı gün içerisinde Reykjavik’e varabildiğiniz en kolay, hızlı ve uygun fiyatlı Lufthansa ile İstanbul -Frankfurt aktarmalı uçuş olduğunu bulduk. Hele Lufthansa App’ini indirirseniz online check-in işleminizi kolayca yapıp, boarding kartınızı app’e indirip, barkod ile rahatça kapılardan geçebiliyorsunuz. Tüm uçuşların kapı numaralarını, boarding zamanını, varsa kapı değişikliklerini anında bildiriyor, ve boarding zamanını gelince hatırlatıyor, gecikme var ise hemen bildiriyor. Lufthansa App’i Check-in sırasında teslim ettiğiniz valizlerinizin uçağa yüklendiğine dair valiz etiket numaraları ile konfirmasyon gönderiyor. Havalimanı haritası sayesinde kapınıza giden en hızlı yolu göstererek yönlendiriyor. Böylece uçuşlarınızı doğru kapıdan, zaman kaybetmeden ve gönül rahatlığı ile gerçekleştirmenizi sağlıyor. Biz çok memnun kaldık, tavsiye ediyoruz.
Frankfurt üzerinden en kısa aktarma süreli ve en uygun fiyatlı Reykjavik uçak biletinizi www.lufthansa.com/tr/tr/Homepage ‘den ayırtabilirsiniz.
İZLANDA YAZILARIMIZ
- İZLANDA İZLENİM VE MACERALARI İÇİN yolculukterapisi.com/izlanda/
- BATI İZLANDA KEŞİF VE SÜRÜŞ ROTASI İÇİN yolculukterapisi.com/izlanda-bati/
- KUZEY İZLANDA KEŞİF VE SÜRÜŞ ROTASI İÇİN yolculukterapisi.com/izlanda-kuzey/
- DOĞU VE GÜNEYDOĞU İZLANDA KEŞİF VE SÜRÜŞ ROTASI İÇİN yolculukterapisi.com/izlanda-dogu-guneydogu/
- GÜNEY İZLANDA KEŞİF VE SÜRÜŞ ROTASI İÇİN yolculukterapisi.com/izlanda-guney/
- REYKJAVIK İZLENİM, ROTA, OTEL, RESTORAN, ALIŞVERİŞ REHBERİ İÇİN yolculukterapisi.com/reykjavik/
Zeynep Atılgan Boneval