2024 yazı heyecan dolu!
Yaz tatili anlayışınız ister deniz güneş kumsal olsun, ister spor, gastronomi, müzik veya sıradışı doğa harikaları deneyimlemek olsun, 2024 yazı herkes için harika keşifler barındırıyor. Bu sene yaz rotanızı hem zevkinize uygun hem de dünyanın radarında hızla yükselen yıldızlara çevirmek ister misiniz?
Evet 2024 yazı heyecan dolu!
100 yıl sonra yeniden olimpiyatlara ev sahipliği yapacak, dünyanın hiç yaşlanmayan şehri Paris spor, tarih, kültür ve gastronomiyi bir arada yaşamak isteyenler için ideal bir yaz tatili fırsatı sunuyor. Deniz, güneş ve kumsal yaşamak isteyenler için Ege’nin yükselen yıldızı İos, bir süredir parlamaya devam eden yıldızı Paros, ve her zaman vazgeçilmez bir gözdesi olan Hydra adaları sizi bekliyor. İtalya’nın yükselen bölgesi Puglia, tarih, kültür, gastronomi, doğa ve denizi birleştiren deneyimleri ile eşsiz bir keşif rotası. Yazı sıradışı yaşamak isteyen sürüş ve doğa severler için ise enfes bir macera rotası var: eşsiz şelale, krater, volkan, kanyon, fiyord, buzul, gayzerler ve lav tarlaları ile bezenmiş doğa harikası İzlanda. Ve de yazın son günlerinde nefis ritimler ve tınılarla dolu bir rota önerim var: Bozcaada Caz Festivali.
Gelin birlikte 2024’ün en gözde destinasyonlarına bir göz atalım:
OLİMPİYATLAR İLE AVRUPA’NIN YAZ YILDIZI: PARİS
Bu sene Paris 26 Temmuz – 11 Ağustos tarihleri arasında Yaz Olimpiyatlarına, 28 Ağustos – 12 Eylül tarihleri arasında da Paralimpik Oyunlarına ev sahipliği yapacak. Paris için bu 2024 Yaz Olimpiyatlarının birçok özel anlamı ve yeri var. Çünkü Paris 2024’te, daha önce şehirde düzenlenen 1924 olimpiyatlarının yüzüncü yıldönümünü kutlama onurunu yaşayacak. Ayrıca 1900, 1924 ve 2024’te olimpiyatlara ev sahipliği yapacak Paris, Londra’dan sonra (1908, 1948, 2012) dünyada yaz olimpiyatlarına üçüncü kez ev sahipliği yapan ikinci şehir olacak. Üç yaz ve üç kış olimpiyatına ev sahipliği yapmış Fransa’nın, tam 100 yıl sonra, yeniden yaz olimpiyatlarına ev sahipliği yapacak olması tüm ülkeyi ve tüm dünyayı büyük bir heyecanlı bekleyişe sürükledi. Heyecanı ilk başta yaz oyunları tarihinde ilk kez stat dışında düzenlenecek açılış töreninde hissedeceğiz. Paris’in romantik Sen Nehri’nde gerçekleşecek açılışta, atletler, olimpiyat komitesi ve resmi yetkililerden oluşan bir kortejin 160’dan fazla tekneyle, nehirde 6 kilometrelik bir geçit töreni yapması bekleniyor. Yolculuk boyunca Notre Dame Katedrali, Orsay ve Louvre müzeleri, başkentin en eski köprüsü Pont Neuf ve Eyfel Kulesi gibi Paris’in simge yapılarının önünden geçecek korteji, 600.000’den fazla katılmıcının izlemesi öngörülüyor. Paris’in büyüleyici tarihi binaları, mimari harikaları ve Sen Nehrini deneyimleyerek Olimpiyat açılış töreni izlemek, Paris’i ziyaret edenlerin yaşayacağı bir ilk olacak.
Kapsayıcılığı ön plana çıkarmak üzere mottosu ‘Paylaşmak için Yapıldı’ şeklinde belirlenen Paris 2024 Yaz Olimpiyat Oyunlarının logosu da Paris için çok anlamlı. Logo üç güçlü imgeyi birleştirdi: sporun simgesi olan altın madalya, Olimpik ve Paralimpik Hareketin simgesi olan alev, ve de Fransa’nın simgesi olarak Marianne. Cinsiyet eşitliği ve çok sesliliğe özen gösteren Paris olimpiyat komitesi, ‘Paylaşmak için Yapıldı’ mottosuna uygun olarak aksiyonlar da aldı. Bu sene “breakdans”ın bir Olimpiyat etkinliği olarak ilk kez yer alacağı Olimpiyat Oyunları, kadın ve erkekler sporcu sayısının eşit olacağı dünyadaki ilk Olimpiyat olacak.
Yaklaşık 8.3 milyar Euro’ya mal olması beklenen Olimpiyat için Fransızlar çok özenli ve şenlikli hazırlıklar içinde. Olimpiyat oyunları ve etkinlikleri, Paris’in 77.000 kişilik Stade de France stadium kompleksinde, şehrin ve bitişiğindeki Île-de-France bölgesinin dört bir köşesine yayılmış 25 mekanda gerçekleşecek. Yani teknik olarak Olimpiyatlar Paris’te yapılıyor dense de Yaz Oyunları’nın sadece yüzde 20’si Paris merkezde gerçekleşecek ve geri kalanlar uydu bölgelerde yer alacak. Böylece zaten çok kalabalık olan Paris şehirdeki yoğunluk biraz daha azaltılacak.
İşte Yaz Olimpiyatları için Paris’e giderseniz, modası hiçbir zaman geçmeyecek Paris’te birçok olimpiyat ilkini deneyimleme şansı bulurken, bir yandan da sanata, gastronomiye dair birçok eşsiz deneyim yaşayabilirsiniz. Paris dünyaca ünlü müze ve sarayları, kilise ve kuleleri, dev meydanları, geniş caddeleri, keyifli sokakları, meşhur kafeleri, gurme restoranları, ünlü moda evleri ve şık butikleri ile daima keşfedilmeye açık bir şehir olan Paris, Olimpiyat ateşi ile çok daha canlı ve genç bir atmosfere bürünecek.
Olimpiyatlar için gitmişken eğer daha önce görmediyseniz, Paris’in cazibesi Champs Elysees, bohem Marais, entellektüel St-Germain, sanatçıları ile ünlü romantik Montmartre, yaratıcılığın sembolü Montparnasse mahallelerini gezmenizi, muhteşem manzaralı Eyfel Kulesini, Frank Ghery imzalı Foundation Louis Vuitton çağdaş sanat ve kültür merkezini, eşsiz mimarisi ile Sacre-Coeur Bazilikasını, dünyanın en geniş sanat ve antika koleksiyonuna ev sahipliği yapan Louvre Müzesini, dünyanın en büyük empresyonist ve post empresyonist resim koleksiyonuna ev sahipliği yapan Musee D’Orsayı, görkemli Palais Versailles sarayını, mimarisi ile göz alıcı Palais Garnier Operasını, Sen nehri üzerindeki Pont Neuf, Alexandre, Pont Des Arts köprülerini, Notre Dame Kilisesi ve Saint Michel Çeşmelerini ziyaret etmenizi öneririz.
2024’ÜN DENİZ, GÜNEŞ VE KUMSAL ÜÇLEMESİ
1)EGE’NİN YENİ YILDIZI IOS ADASI
Yunanistan’ın Kiklad takımadalarının yükselen en yeni yıldızı İos Adası. Kız kardeşleri olan Santorini ve Mykonos’un ağırladığı jet-set kalabalıklar yerine, daha sakin ve bakir olan Ios, sunduğu muhteşem deniz ile hem doğa hem de müzik severlerin yeni gözdesi olma yolunda ilerliyor. Santorini’nin ünlü kayalık tepelerindeki pitoresk kasabaları gibi İos’un da seyre doyumu olmayan nefis bir kasabası var. Bembeyaz evleri, mavi kubbeli kiliseleri, taş kapı ve pencereleri ile daha otantik ve yaşanılır hissi uyandıran bir kasaba üstelik Hora. Akşamüzeri İos Hora’sının üzerindeki tepeden, güneşin ufukta kayboluşunu izlerken, adanın ayaklarınızın altındaki bembeyaz evleri, damları, sokakları altın rengine bürünüşünü izlemek büyük bir keyif. Hele Santorini’de bu sahneyi binlerce kişi ile birlikte izlediğiniz düşünülürse, İos’ta bu muhteşem gün batımı deneyimi daha huzur ve huşu içinde yaşanabiliyor. Bir yandan da pırıl pırıl turkuaz suları, nefis kumsalları, sahil kıyısındaki el değmemiş kayalıkları, gizli ve bakir doğal plajları ve aralarındaki eşsiz deniz altı mağaraları ile gerçekten doğa ve deniz severler için doğal güzellikler ile kutsanmış şanslı bir ada İos. Gündüzleri Mylopotas, Koumbara, Papas, Tzamaria, Kalamos, Manganari, Pikri Nero, Manousou, Tripiti gibi plajlarda güneşin ve suların tadını çıkarmak, meraklısıysanız kilise, manastır ve kale, amfi-tiyatro, yel değirmenleri gibi tarihi kalıntıları ziyaret etmek, zeytin ağaçları arasından nefis manzaralara nazır patikalardan yürümek İos’ta yapabilecekleriniz. Akşam üzeri ve geceleri ise İos, DJ performanları ve partilerle epey hareketli ve canlı bir atmosphere bürünüyor. Son yıllarda açılan şık plaj kulüpleri, otel, bar ve restoranları ile daha rafine ve sofistike bir atmosfer de kazanan İos radara almaya değer bir ada.
2)EGE’NİN CAZİBE MERKEZİ: PAROS ADASI
Yunanistan’ın Kiklad adalarının yükselen yıldızı Paros, berrak sularında mavinin her tonunu görebileceğiniz plajları, üzüm bağları ve zeytin ağaçlarıyla kaplanmış ovaları, küçük sevimli balıkçı köyleri ve beyaz ve pastel renkli evleri ile doğallığın estetik ile buluşma noktası Mykonos’un tahtını elinden almaya hazırlanan Paros, Mykonos’tan çok daha rahat ada zamanına geçebildiğiniz telaşsız bir ada.
İsteyen için plaj kulüplerinin olduğu altın kumsallar var, isteyen için bakir ıssız koylar ve heykelsi kayalıkların oluşturduğu lagünler var. Aktif dinamik gezginler için mis gibi kekik kokuları, yabani ot ve çiçeklerin arasında, harika deniz manzaralarına nazır uzun uzun yürüyüş ve tırmanış rotaları var. Doğa severler için müthiş bir keşif olan kelebekler vadisi Petaloudes de Paros’ta. Paros ayrıca tam bir sörf cenneti, dünyanın her yerinden kite ve rüzgar sörfçüleri adanın güneyinde Anti Paros’a bakan sahilde buluşuyor, gökyüzü rengarenk yelkenlerle bir uçurtma festivalini andırıyor. Adada cıvıl cıvıl liman ve balıkçı kasabalarıdan, sessiz ve bakir tepe köyleri veya küçücük balıkçı barınaklarına kadar birçok alternatif keşif var. Adanın en işlek liman kasabası Pairika, rafine ve trendy restoranlar, kafeler, butikler ile dolu sevimli ve estetik balıkçı kasabası Naoussa, şiir gibi bir dağ köyü olan Lefkes, Aliki ve Piso Livadi balıkçı köyleri… Yunan lezzetleri ve deniz mahsülleri mi dediniz? En kalitelisini en rafinerisini Paros’ta bulabiliyorsunuz. Paros taze deniz mahsulleri ve mezeleri ile gerçekten tadı damağımıza uygun lezzetlerin cenneti. Yani yükselen yıldız Paros, ister rafine gece hayatı ile eğlenceli, ister dalış ve sörf gibi su sporları ile aktif, ister sakin ve sade bir inziva deneyimi, çok farklı beklentilere hitap edebilecek çeşitliliği sunuyor.
3)EGE’NİN VAZGEÇİLMEZ GÜZELİ HYDRA
‘60larda Sophia Loren in filmi ile ünlenen, ardından Aristotle Onassis, John Lennon, Maria Callas, Eric Clapton, Leonard Cohen, Picasso, Chagall, Henry Miller, Leonard Cohen gibi sanatçıların tatilleri için tercih ettiği Hydra, o yıllardan beri Ege’nin en gözde adalarından birisi. Atina’dan hızlıca ulaşılabilinen bu trafiğe kapalı ada, ayak basar basmaz sakinliği ve huzuru ile insanı büyülüyor. Adada hiçbir motorlu taşıt olmadığı gibi bisiklet bile yok. 50 kilometrekare yüzölçümüne sahip bu adada karadan ulaşım yürüyerek ya da eşeklerle, denizden de teknelerle sağlanıyor. Dilediğiniz gibi kaybolabileceğiniz sokaklarının bile ismi yok Hydra’nın. Gürültüsüz, egzozsuz bu tertemiz adada güne horoz ve kilise çanı sesleriyle başlıyorsunuz, gün boyunca size arılar ve ağustos böceklerinin sesleri eşlik ediyor. Masmavi denizi ve kumsal plajları pırıl pırıl adanın otelleri son derece zarif ve şık, Hollywood ünlüleri ile omuz omuza kahvenizi veya kokteylinizi yudumlayabileceğiniz kafe ve barları son derece zevkli, ister gurme olsun ister sade bir taverna, tüm restoranlarında yemek ve servis kalitesi çok iyi. Aradığınız sakin ve zarif bir tatil ise Hydra’nın yıllardır Avrupa sosyelitleri ve Holyywood ünlülerini mutlu ettiği gibi sizi mutlu edeceğinden emin olabilirsiniz. Bu arada arzu ederseniz yeşil çamları ve faytonları ile Büyükada’nın eski günlerini andıran Hydra’nın kardeşi Spetses’e feribot ile geçip tatilinizi uzatabilirsiniz.
İTALYA’NIN YÜKSELEN BÖLGESİ PUGLİA’DA TARİH, DENİZ VE GASTRONOMİ KEŞİFLERİ
İtalya’nın yükselen yıldızı Puglia, bir yandan yüzlerce yıllık zeytin ağaçları eşliğinde yolculuk yaparken karşılaştığınız sürpriz küçük köyleri ve kasabaları ile saf ve el değmemiş gerçek İtalya keşifleri yaşatan bir cevher. Bir yandan da, aile lokantasından gurme restoranlarına, özgün gastronomi duraklarıyla Puglia yemek ve şarap sevenlerin cenneti olma yolunda ilerliyor.
İtalya’nın güney doğusunda, Adriyatik ve İyon denizlerinin çevrelediği, ‘çizmenin’ topuğunda yer alan Puglia, zengin tarihi, eşsiz mutfağı, şirin sahil kasabaları, eşsiz mimarili şehir, kasaba ve köyleri, gelenekleri, kültürü, yolculuğuınuza eşlik eden bağları ve zeytin ağaçları ile, sadece yolda olmanın başlı başına keyif verdiği, keyif ve lezzet dolu bir keşif rotası.
Zeytin cenenti Puglia, hem İtalya’nın en iyi zeytinyağlarını üretmekle ünlü, hem verimli topraklarında İtalyan mutfağının ana besin maddelerini yetiştiriyor, hem de 800 kilometrelik sahili ile birçok ürünü buradan çıkıyor. İşte bu sebeple en taze ve en iyi mahsullerle işlenmiş eşsiz lezzetleri Puglia’da tatma imkanınız var.
Barok mimarisi ve sanat eserleri ile Güney’in Floransa’sı olarak anılan, Ferzan Özpetek’in bir çok filmine setlik yapmış, ince taş işçiliğiyle hayranlık uyandıran ‘Melekler Şehri’ Lecce’den, geleneksel İtalyan yaşantısına tanık olacağınız Bari’nin dar sokaklarına, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan konik çatılı ‘trulli’ taş evleri ile ünlü Alberobello’dan, kaya oyma evleri ile Kapadokya’nın kardeş şehri, UNESCO Dünya Miras Listesi’ndeki gizli cevher Matera’ya, bir tepenin üzerinde bembeyaz evleriyle görkemle yükselen ‘La Citta Bianca – Beyaz Şehir’ Ostuninin enfes manzaraları, şiir gibi sokakları ve evlerinden, daracık sokakları renk renk çiçeklerle bezenmiş şirin balıkçı kasabası Monopoli’ye, 14. yüzyıldan kalma manastırları ile tarihi Marittima köyünden, deniz keyfi sunan Porto Selvaggio, Cocoloco, Spiagga Della Purita, Santa Maria Al Bagno plajlarına, Grek, Roman ve Arap mimari, gelenek ve tarihi izlerini bir arada taşıyan sahil kasabaları Galipolli ve Otranto’dan, Taralli. Bionde, Femminello, Orecchiette, Confetti gibi bölgeye özgü has lezzetlere, gerçekten her zevke ve her tarza uygun eşsiz bir keşif karması sunuyor Puglia. Ve tabi küçük köyler arasındaki yollarda giderken izlemeye doyamadığınız muhteşem kırsal peyzaj da yolculuğunuzun bonusu. Puglia bölgesinde rotanızı hazırlarken, mutlaka bölgeye özgü çiftliklerden otele dönüştürülen otantik ve original Maseria’larda konaklayın, unutulmaz ve özgün deneyimler yaşamanızı sağlayacaklar.
DOĞA HARİKALARI PEŞİNDE GÖZDE BİR SÜRÜŞ ROTASI: İZLANDA
Arktik coğrafyanın en kuzeyinde, gözlerden uzaktaki İzlanda, yazları dünyanın her köşesinden ülkeye gelen ve adanın doğa harikalarını keşfetmek için araç kiralayıp yollara çıkanların sayısı her sene artıyor. Çünkü heybetli dağları, volkanları, kraterleri, kayalıkları, kanyonları, uzun ve derin fiyordları, buzulları, şelaleleri, gayzerleri, nehirleri, gölleri, simsiyah kumsalları, tüten lav tarlaları, jeotermal havuzları, çamur kazanları ve buz mağaraları gibi ekstrem ve eşsiz doğa oluşumları ile çevrili bir ada İzlanda. İzlanda’da 15 günlük bir sürüş rotası izlediğinizde tüm bu doğa harikalarını bir arada deneyimleyebiliryorsunuz. %80’inde yerleşime izin vermeyen İzlanda resmen doğanın hükmü altında. Lóndrangar, Söngklettur, Reynisdrangar kayalıkları, Snafeljöküll buzul ve volkanı, Jökulsárlón buzul gölü, Dimmuborgir, Eldhraun ve Landmanalaugar lav kayalıkları, Godafoss, Dettifoss Skógafoss şelaleleri, Hıverf tefra krateri, Namafjall tüten çamur yatakları, Thingvellir kanyonu, Strokkur gayzeri, İzlanda’da hangisini ziyaret ederseniz edin ihtişamıyla size büyüleyecek. Çünkü İzlanda sanki bir açık hava doğa müzesi.
Sanki İzlanda toprak ananın göz kamaştırıcı, büyüleyici, şaşırtıcı ve hayranlık uyandırıcı sanatını gözler önüne seren, coğrafi koşullar ve doğa fenomenlerine ev sahipliği yapıyor.
Eğer bir doğa, yürüyüş ve sürüş tutkunuysanız, Doğanın gerçek bir şaheser olduğu İzlanda’ya rotanızı çevirin. Bu kadar çok doğa harikasını, coğrafi çeşitliliği ve jeolojik oluşumu bir arada görebileceğiniz başka bir ülke olmadığı için İzlanda’da, sanki her gün yeni bir gezegene ayak bastığınızı hissedeceksiniz.
Ve seyahatinizin bonusu da, kırmızı, turuncu, mavi, yeşil renkli harika mimarili evleri, yaratıcı graffiti ve duvar resimleri, şaşırtıcı lezzet durakları ile çok özgün bir şehir olan Reykjavik. İzlanda da muhteşem bir doğa keşif serüvenine hazır mısınız?
BOZCAADA CAZ FESTİVALİ İLE YAZ KAPANIŞI
Yazın sonuna doğru harika bir sürpriz destinasyon önerim var: Bozcaada. Neden mi? El değmemiş doğası, nefis mimarisi, orijinal mekanları, sıcakkanlı insanları, tadına doyulmaz şarabı ve bağlarıyla kendine has bir güzelliğe sahip olan Bozcaada, 2017’den beri Eylül aylarında düzenlenen Bozcaada Caz Festivali ile hem caz tutkunları hem de kültür & sanat meraklıları için cazibe merkezi haline geldi. Bozcaada’nın kendine has eşsiz doğası ile cazı buluşturan bu festival, cazın yanı sıra pop, funk, etnik, Balkan ve başka müzik çeşitlerinde, yerli ve yabancı sanatçılarla ve genç müzisyenlere ev sahipliği yapıyor. 2023’te teması ‘oyun’ olan festival, katılımcıları ile oyunun dönüştürücü potansiyelini, birlikte oynamanın keyfini ve derin etkisini kutlarken, oyunun neşesini yeniden yaşattı. 2024’te de Caz Festivali’nin müzikleri, sesleri ve ektinlikleri adanın rüzgarına, gün batımına, denizine ve sokaklarına yayılacak. ‘Bağ kurmak için bağ bozumunda yeniden adadayız’ mottosu ile gerçekleşecek 8. Bozcaada Caz Festivalinde, BCF Keşif programları kapsamında yeniden farklı disiplinler etrafında söyleşiler ve atölyeler yapılacak ve yeni üretim ve tartışma alanları açılmaya devam edecek.
Ve bu sene gün batımları ile meşhur Bozcaada’da, güneşin kızıllığına, aheste aheste dalgalanan denize ve sazlıklara ve bir de Hollandalı üçlü Kraak & Smaak’ın sürükleyici ritimleri, ve özgün sesli Alfa Mist yenilikçi müziği eşlik edecek. Doğası, insanları, mimarisi, bağları, ile tam anlamıyla özgün ruhlu ve karakterli bir ada olan Bozcaada, caz festivali ile birlikte daha bir coşkulu, daha bir özgür ruhlu ve daha büyüleyici olacak. Eylül için şimdiden geri sayım başladı, adadaki yerinizi ayırtın.
Zeynep Atılgan Boneval / yolculukterapisi.com