Atitlán için Antigua’dan sabah hareket ettikten 1 saat sonra keskin virajlardan döne döne yokuş yukarı ilerlemeye başladık. İçimiz dışımıza çıkarak 1 saat tırmandıktan sonra, yine kıvrıla kıvırla yarım saat kadar aşağı indik. Ancak bu meşakkatli yolculuğun sonunda tüm zorluklara değecek nefes kesici bir manzara bizi karşıladı. Pırıl pırıl parlayan masmavi gökyüzünü yararak yükselen üç heybetli volkanın yemyeşil etekleri arasına yayılmış petrol mavisi renkte cam gibi kıpırtısız gölün üzerinde, bembeyaz pamuk gibi bulutların izdüşümü doğanın canlılığının ölçeksiz bir piyesini oynuyor gibiydi.
Kaldığımız Atitlan Otel ise gölünün hemen yanı başında, volkanları karşısına alan muhteşem bir manzaraya sahipti. Otelin tüm odaları göle ve manzaraya hakimdi, ve balkonlara tırmanmış 30 yıllık begonvillerin pembe, mor, kırmızı çiçekleri odaların içine kadar giriyordu. Sabah erkenden kalkıp otelin iskelesinden gün doğumunu izledik. Sanki güneş heybetli volkanları yavaş yavaş selamlıyor, önce onların iznini alarak gölün üzerine doğru yükseliyordu.
Üç büyük Tanrının huzurunda gökyüzü, güneş, göl ve tüm canlılar nefeslerini tutmuş bu anı sessizlik ve hareketsizlikle ödüllendiriyordu. Etraf o kadar sessiz ve dingindi ki, sanki güneşin yükselişinin ve sıcaklığının sesini duyar gibiydik
Otel 1970’den beri özenle bakılarak yetiştirilen kocaman bir botanik bahçe ile çevriliydi. Hayatımda gördüğüm en güzel peyzaj düzenlemesine sahip bu bahçe renklerin, şekillerin, inişli çıkışlı bir senfonisi gibi düzenlenmişti. Kimi şekillendirilmiş, kimi kendi doğal haline bırakılmış rengarenk 500’den fazla çeşit bitki, çiçek ve ağaç çevirecek bir masal dünyası hissi veriyordu. Harikalar Diyarında Alice gibi şaşkınlık ve hayranlık ile saatlerce bahçeyi dolaştık. Rengarenk papağanlar bize ‘Ola’ diyerek selam veriyordu.
En güzel sürpriz ise dişisini cezbetmek isteyen erkek tavus kuşunun upuzun parlak desenli tüylerini açarak kur yapması idi. Yaklaşık 15 dakika boyunca tüylerini kabartarak bir ileri bir geri gelip poposunu sallayarak dişinin ilgisini çekmeye çalıştı. Upuzun yeşil tüylerinin üzerinde gece mavisi desenler adeta nazar boncuğu gibi parlıyordu, gerçekten bugüne kadar gördüğüm en göz alıcı hayvan. Ancak tüm güzelliği ve azimli çabaları sonuç vermedi ve kös kös tüylerini kapatıp bahçenin başka bir köşesine doğru süzüldü. Hayvanlar aleminde çiftleşebilmek için kabaran, şişen, güzelleşen, renkli tüylere, ayaklara, gagalara bürünen tarafın erkek olması ne kadar garip değil mi? İnsanlar aleminde kendini beğendirmek için bitmek tükenmek bilmeyen çabayı sarf edenin dişi olduğunu düşünürsek, biraz haksızlık geliyor insana. Erkek tavuskuşunun sonlara doğru umutsuz çırpınışlarına üzüldükçe, acaba biz kadınlar da onca giyim kuşam, estetik, kozmetik, makyaj ve kuaför çabalarından sonra böyle mi gözüküyoruz diye düşünmedim desem yalan olur.
Göle doğru inen volkanların eteklerinde, yer alan doğanın cömertliğinden nasibini almış yamaç köyleri, Amalfi Sahillerini andırıyordu.
Guatemala’nın tepelerinde yer alan San Pedro, Tolimán ve Atitlán isimli üç volkanın ortasında yer alan Atitlán gölü, 300 metre derinliği ile güney yarımkürenin en derin gölüymüş.
OTELLER
Hotel Atitlan, Panajachel
Casa Palopo, Panajachel
Villas Balam Ya, Panajachel
Villa Sumaya, Panajachel
ATİTLAN’DA İKEN
– Lanchas ismi verilen motorlu kayıklar ile San Pedro, Santiago Atitlán ve San Antonio Palopó yamaç köylerini ziyaret edin. San Antonio Palopó’dan geleneksel el işi tekstil ürünlerine bakın. Santiago Atitlán köyünde kutsal sayılan Maximón’u ziyaret edin. Yarı kötü bir aziz, yarı pagan idolü olan Maximón, Maya, Hristiyanlık ve pagan gibi birçok farklı inanışın karmasından doğmuş, ahşaptan yapılmış kolları ve bacakları olmayan, halk tarafından kutsal sayılan bir figür. Hastalıkları iyileştirdiğine ve de düşmanlara talihsizlikler getirdiğine inanılıyor. Her yıl başka bir evde misafir ediliyor ve yardım arayışı içinde olanlar, bir rahip veya din adamı ile birlikte bu evi ziyaret ederek Maximón’a dileklerini sunuyor, ve tabi bağışlarını da. Biz oradayken genç bir kadın oturuyor ve de yanında şişmanca bir adam avazları çıktığı kadar bağırarak Maximón’a dua ediyordu. Ne için dua ettiklerini sorduğumuzda, genç kadının boşanmaya çalıştığı kocasının para vermesini istediğini ve de eğer vermez ise adamın başına lanetler açılmasını dilediklerini söylediler. Hiç cansız bir varlığın dini bir figür olarak gece gündüz günlük hayatın içine sokulduğunu görmemiştim. Ayrıca hiç sigara ve alkol içen, birilerinin başına kötülük gelsin diye dua edebildiğiniz bir dini figür görmemiştim hayatımda. Gerçekten Maximon’un ev sahipleri, adak adamak için gelenler duaları ederken, Maximon’un ağzına yerleştirdikleri sigarayı yakıp, biriken külleri elleri ile silkiyorlar. Grödüğüm kadarı ile Maximon bir tiryaki, sigara üstüne sigara içiyor Maximon. Bu arada Maximón’a yapılan tüm bağışlar bakım ve barınak hizmetleri sebebi ile tabi ki ev sahiplerine gidiyor. Oraların güç savaşı da kimin Maximon’a ev sahipliği yapacağı üzerine anlaşılan.
– Sololá’daki Pazar yerini ziyaret edin.
– Gün batımında Porta Hotel del Lago’nun terasından, gün doğumunda Atitlan gölünün iskelesinden gölün panaromik manzarasını izleyin.
– San Buenaventura Doğal Parkında yer alan kelebek cennetine tırmanın ya da volkanlardan birisine tırmanış yürüyüşe turuna çıkın.
– Panajachel’de yer alan Pupusería Cheros’da Guatemala’ya özgü bir çeşit tortilla olan ‘pupusas’ların, Dina’s Chocolates’da ise lokal çukulatanın tadına bakın. İkiside Calle Principal ve Avenida de los Árboles’in köşesinde yer alıyor. Panajachel’deki işyeri ve dükkan tabelaları bugüne kadar gördüğüm en yaratıcı örnekler.
GUATEMALA YOLCULUK TERAPİSİ YAZILARI
Antigua: https://www.yolculukterapisi.com/antigua/
Atitlan Gölü: https://www.yolculukterapisi.com/atitlan-golu/
Chichicastanengo: https://www.yolculukterapisi.com/chichicastenango/
Flores Adası: https://www.yolculukterapisi.com/flores-adasi/
Tikal: https://www.yolculukterapisi.com/tikal/
Yazının başına dönmek için tıklayınız
Zeynep Atılgan Boneval
Pingback: Yolculuk Terapisi | Yolculuk Terapisi