RODOS – SEÇİL SAĞLAM İZLENİMLERİ

Antik Yunan Tanrısı Helios’un ve Şövalyelerin Adası Rodos

 

Yunan Adaları’ndan herhangi birinin adının geçtiği herhangi bir konuşmada tatlı, hafif bir esinti hissetmek, dudakların bir anda kıvrılarak yüze bir gülümseme yerleşmesi, tadı damakta kalacak nefis lezzetlerin daha düşünürken yarattığı mutluluk hissi sebepsiz değil. Girit’ten sonraki ikinci büyük ada olan Şövalyeler Adası Rodos, tüm bunları hissettiren ve fazlasını vadeden bir ada.

 

Rodos büyük bir ada olduğundan, 2-3 gün sadece adaya bir giriş niteliğinde olsa da Old Town, surlar, Arkeoloji Müzesi, Ustalar Sarayı (Grand Master’s Palace) ve adanın güneyine doğru yol aldığınızda en bilinen ve görülmesi gereken Lindos antik şehri gibi Rodos seyahatinin olmazsa olmazları bu 2-3 güne rahatlıkla sığdırılabilir. Daha fazla keşif ve adanın ritmine ve yaşantısına daha fazla dahil olmak için mutlaka bir hafta gibi bir süre kalmak gerekiyor.

Zira kıyılardan iç kesimlere doğru gerçek Yunan köylerinin atmosferinde tembel öğle sonraları geçirmek hergün bir başka koyda denize girebilmek ve adalara özgü zamanın yavaşlığında kaybolmak için biraz daha fazla zaman ayırmak gerekiyor.

 

Rodos, mavi beyaz tonların hakim olduğu tipik Yunan adalarından değil. Bilakis, Türklere özgü olduğunu düşündüğüm, gittiğimiz yeri bir başka gördüğümüz yere benzetme özelliğimizle Rodos’un bazı sokaklarını, mimari detaylarını ve bazı anları Kıbrıs’ta ya da Dubrovnik’te yaşadığım bazı anlarla özdeşleştirdim. Sarımtrak tonlarda taş evler, surlar, nostaljik ve zamanın durduğu sanrısı yaratan öğle sıcağında daha da sararan atmosferik dar sokaklar ve o sokakların kapıları açık evlerinde uyuklayan teyzelerin açık kalan televizyonlarından yükselen Yunanca cümleler..

Hepsi bir araya geldiğinde adalarda hissettiğim, beni yakalayan, çeken o özel karışım bir araya geliyor sanki. Havadaki hafiflik, uçuculuk, insanların rahatlığı, samimiyeti, masmavi gökyüzü..

Hayatın tam da olması gerektiği gibi geçtiği, zamanın uçup giderek değil de hissedilerek aktığı enerjisi özel yerler..

 

Ada, 1888 yılından beri Unesco Dünya Kültür Mirası’nda yer alıyor. Mimarisinde, 400 yıl boyunca adada hüküm sürmüş Osmanlı’nın etkileri hemen göze çarpıyor. Rodos’ta ilk keşfedilecek bölge Eski Şehir (Old Town) Ortaçağ’da Saint Jean Şövalyeleri tarafından inşa edilmiş. Eski Şehri çevreleyen surların 12 kapısının herhangi birini başlangıç noktanız olarak belirleyerek şehrin meydanlara açılan parke taşlı labirent sokaklarını keşfetmeye başlayabilirsiniz.

 

Rodos’un en önemli yapılarından etkileyici gotik mimarisi ile bir Ortaçağ sarayı olan Ustalar Sarayı (Grand Master’s Palace) Old Town’ın sokaklarında kaybolmadan  ilk durak olabilir.

 

14.yüzyılda yönetim amacıyla Rodos Şövalyeleri tarafından yaptırılmış olan Ustalar Sarayı’nın ana kapısından çıktıktan sonra Şövalyeler Caddesi’nin (Ippoton) adeta zamanda donmuş atmosferini soluyarak yürümek çok keyifli.

Ipooton’un sonunda varılan meydanda ise 15. yüzyılda ilk olarak Şövalyelerin Hastanesi olarak yapılmış Arkeoloji Müzesi bulunuyor. Müzede Helenistik Dönem ve Klasik Yunan Dönemi’nden büyüleyici parçalar sergileniyor.

Müze sonrası acıkınca öğle sonrası saatleri Guardian’ın ‘Dünyanın En İyi Restoranları’ arasında gösterdiği Ta Kioupia’da geçirmek. Ta Kioupia’da bir yemek ile başlayan Rodos seyahatindeki tek dezavantaj, damak zevkinizi epey yükselten lezzetlerden sonra kolay kolay her restoranı beğenmeyecek olmanız.

Yunan Mutfağı’nın otantik ve geleneksel tariflerinden tadarken restoranın samimi ve rahat ortamında Türkçe konuşan ilgili ve misafirperver restoran işletmecileri ve çalışanları ile sohbet etmek oldukça keyifli. Şef Vangelis Koumbiadis’in Keftedes & Wedding Rice (Köfte ve Düğün Pilavı) tarifi ise ‘Dünyanın En İyi Şefleri’ yarışmasında 800 tarif arasında birinci seçilmiş. Nefis lezzetleri, sevimli işletmecileri, garsonları ve ahçısı ile Rodos’taki en güzel anlar arasında yerini alan Ta Kioupia, tekrar adaya gelmek için yeterli bir sebep.

 

Yemek sonrası Old Town’da gezmeye devam. Bırakın ayaklarınız arka sokaklara götürsün. Sokratous Caddesi’nin turist kalabalığından ve hediyelik eşya dükkanlarından uzaklaşıp ara sokaklara girin, o sokaklardaki açık kapılı evlerin tembel öğle sonrası saatlerini hissedin, arada karşınıza çıkan atölye/dükkanları keşfe dalın. Biraz soluklanmak ve manzara için ise Minos teras kafe, Omirou Sokağı’nda.

Güneşin gökyüzünde kızıl bir ton bıraktığı saatlerde ise Eski Şehir’in silüetinin enfes bir şekilde gözler önüne serildiği Alexis Four Seasons restoranın teras katından, marinadan başlayarak kalenin surları, Sokratous Caddesi’nin ışıkları, kızıl tonlarındaki ufuk çizgisinde etkileyici bir görüntü oluşturan kilise ve minare silüetleri ile kesintisiz devam eden enfes panorama büyüleyici, hele bir kadeh buz gibi uzo eşlik ediyorsa.

Eski Şehir’i tamamladıktan sonra bir gününüzü mutlaka Lindos’a ayırmalısınız. Rodos’un muhteşem koyları ve arkeolojik kalıntıları doğa ve tarih meraklılarını büyüleyecek nitelikte. Araba kiralayarak ya da Rodos-Lindos arası otobüslerle günübirlik gidebileceğiniz gibi, yeteri kadar zamanınız varsa Lindos’un sevimli atmosferinde bir ya da iki gece geçirebilirsiniz.

Ada havasını tam olarak hissedeceğiniz dar sokaklarında ve eski Rum evlerinden dönüştürülmüş Yunan Taverna’larında Yunan müzikleri eşliğinde keyifli akşamlar geçirmek, nefes kesen manzarası ile muhteşem Akropolis’e tırmanmak ve Lindos’un hemen yanında yer alan St. Paul Koyu’nun göz alıcı mavi sularında yüzmek Rodos seyahatini unutulmaz kılan detaylardan olacak.

Lindos’a giderken Anthony Quinn koyunun büyüleyici mavisinin ve berrak sularının tadını çıkarmayı unutmayın. Alternatif olarak pek çok otel bulunduğu Faliraki bölgesinin denizi de adanın en iyi kumsallarından.

Farklı medeniyetlerin ve dinlerin yaşadığı Rodos’ta binlerce yılın izini sürmek, mavinin tonlarına hayran kalmak ve samimi ada insanlarının misafirperverliğinde keyif ve huzur bulmak, nefis lezzetlerle mest olmak için birkaç gün yeterli olmuyor, daha dönmeden adanın muhteşem koyları, canayakın insanları ve büyüleyici tarihi bir daha davet edercesine göz kırpıyor.

 

Olmazsa Olmaz; Alışveriş

Rodos’u bir alışveriş cenneti olarak tanımlamak yanlış olmaz. Zeytinyağları, sabunlar, şövalye maskeleri ve objeleri, elişi örtüler, deri sandaletler, renkli hediyelik eşyalar dükkanları dolduruyor. Sokratous Caddesi ve ara sokaklarda yer alan yüzlerce hediyelik eşya dükkanında birbirine benzeyen pek çok ürün arasında bir süre sonra farklı alternatifler görmek isterseniz modern hediyelik eşya ve takı dizaynları için ‘My Greek Me’ye göz atabilirsiniz. Gallery Sagini’nin sahibesi İstanbul aşığı Georgia ile keyifli bir sohbet yaparken el yapımı takılara bakabilir, Sokratous Caddesi üzerinde yer alan Olive Oil Center’ın nazik sahibinden mastic (damla sakızı) ve Yunanlılar’ın geleneksel içkisi uzo’dan alabilirsiniz. Old Town’ın ara sokaklarında yer alan bakır ve ahşap işleri yapan dükkanları da gözden kaçırmayın.

Gurme Lezzetler

Rodos seyahatinize Guardian’ın Dünyanın en iyi restoranları arasında gösterdiği Ta Kioupia ile başlarsanız restoranın damak zevkinizi epey yükselten lezzetlerden sonra kolay kolay her restoranı beğenmeniz mümkün olmayacaktır. Yunan Mutfağı’nın otantik ve geleneksel tariflerinden tadarken samimi ve rahat ortamında Türkçe konuşan restoran işletmecileri ve çalışanları ile oldukça keyifli bir mekan. Şef Vangelis Koumbiadis’in Keftedes & Wedding Rice (Köfte ve Düğün Pilavı) tarifi ise ‘Dünyanın En İyi Şefleri’ yarışmasında 800 tarif arasında birinci seçilmiş.

 

Mutfak kültürümüzle pek çok benzerlikleri olan adanın hemen her restoranın menüsünde yer alan, Souvlaki (yanında ızgara sebzeler ve patates kızartması ile servis edilen şişte et), Mousakka (Rodos mutfağında da Türk mutfağında olduğu gibi kıyma, patlıcan veya patates ile yapılan yemek), Gyros (Döner), Tzatziki (Cacık, Türk mutfağındaki tarifinden farklı olarak daha yoğun bir kıvama sahip), Saganaki (kızarmış peynir), Kalamar püresi, Kalamar dolması (içi peynirle doldurulmuş ızgara kalamar), fava, patlıcan salatası ve tabii ki domates, salatalık, soğan ve bir dilim feta peyniri ile yapılan geleneksel Grek Salad başta gelen lezzetleri arasında.

Tatlı olarak ise burekaki (içi kremalı yufka) ve damla sakızlı tatlıları oldukça lezzetli.

  

Restoran Önerileri

Geleneksel Yunan tavernaları arasında Old Town’ın en iyi adresleri olan Ta Kioupia, Nireas, Romios, TamamFotis, Pizanias, Ta Petaladika yer alıyor.

Yemek sonrası ise Yunan Taverna’larına alternatif olarak modern atmosferi ve dizaynıyla Macao, adanın ağırlıklı olarak genç nüfusunun tercih ettiği popüler mekanlar arasında. Macao’nun önünde mum ışıklarının aydınlattığı meydanda yer alan Mozaik Bar ise Alaçatı sokaklarını andıran havasıyla oldukça romantik.

Otel Önerileri

Adada Faliraki bölgesi olmak üzere pek çok otel ve resort alternatifi bulunuyor.  Alila Resort & Spa, adanın en iyi otelleri arasında. Uygun fiyatlı otel tercih ederseniz Old Town’da yer alan October Downtown ve Atlantis City Hotel‘i değerlendirebilirsiniz. Mutlaka zincir otel tercih edenlerdenseniz Sheraton Hotel’de konaklayabilirsiniz ancak otelin restoranı yemek saatlerinde oldukça kalabalık ve Yunan adasında bir otelde kalıyormuş hissinden ziyade herşey dahil tatil köyünde konaklıyor hissi veriyor.

 

Seçil Sağlam

 

YUNAN ADALARI YAZI VE REHBERLERİMİZ:

12 Adalar (Dodocanese Adaları)

Kiklad Adaları  (Cyclades Adaları)

İyon Adaları (İonian Adaları)

Diğer Yunan Adaları

Zeynep Atılgan Boneval