PROVENCE/ DERYA BAKSI’NIN GÖZÜNDEN

Bu sefer Fransa’daki Provence bölgesinin muhteşem doğasındayız. Gezilecek yerler çok, bakılacak manzara doyumsuz olunca bir kasabadan diğerine heyecanla zıplıyoruz. Yolumuzun üzerinde olan-olmayan neredeyse her küçük kasabaya uğruyoruz. Her biri ayrı güzel. Gitmediklerimizin hatırı kalmasın diye, sınırlı zamanımızda en çok yer görebilme telaşındayız, çok büyük bir keyifle...

Bu yazımın konusu, ziyaret ettiğimiz onlarca yerin içinden sadece iki tanesi olacak.. şimdilik 😉

İlki Avignon.. Avignon’un, lgedeki diğer her yerleşim yeri gibi tarihini tamamen koruyabilmiş ve bu sayede şehre ruh kazandıran bir dokusu var. Tarihi geçmişi fazla olmayan ya da tarihi mirasını yok eden yerler bana hep ruhsuz gelir. Sanki bir tiyatro sahnesinde geziniyorum ve geçmişi, anıları olmayan cansız dekorlar arasında dolanıyorum gibi hissederim. Ancak Avrupa’nın hiçbir yerinde bu boşluk hissine düşmüyorum. Tarihini yok eden bir yer; dayanaksız, köksüz kalıyor. Binalar ne kadar ihtişamlı, ne kadar büyük ve görkemli olursa olsun bir şey eksik kalıyor işte.. Hiç bebek olmamış, hiç geçmişi olmayan, 30’lu yaşlarında pat diye dünyaya düşüveren biri ne hisseder sizce? Ne bu yeni, gösteriş düşkünü binalar kendini ait hissedebiliyor oldukları yere, ne de biz benimseyebiliyoruz onları. Ait olamama-ait hissedememe halleri.

Her neyse, Avignon 1309’da Roma İmparatorluğu’nun bir şehri olarak Papalık Merkezi oluyor ve 1791 Fransız Devrimi günlerinde, parlamentosunda oy çokluğu ile alınan karar ile Fransa’ya entegre oluncaya kadar da öyle kalıyor. 

IMG_5503

Bu renkli tarihin izlerini hala koruyan şehirde görülmesi gerekli belli başlı yerler tüm görkemiyle Papalık Sarayı (The Popes’ Palace), Katedral, Avignon Köprüsü ve ortaçağdan kalan şehir duvarları. 400 yıl gibi uzun bir süre papalığın merkezi olması nedeniyle iyi korunmuş, tarihin ağırlığını iliklerinizde hissettiğiniz bir yer Avignon. Provence bölgesindeki pek çok yer gibi Avignon da UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor. 

Bölgede gezerken ziyaret ettiğimiz hemen her kasabanın girişinde Ville Fleurie (çiçekli şehir) tabelası tüm güleryüzüyle karşılıyor bizi.

VilleFleıri (1)

Sebebinin, taa 1959 yılında Fransa tarafından başlatılan, şehir ve köylerin daha çiçekli hale gelmesini teşvik etme amacını taşıyan bir yarışma olduğunu öğreniyoruz. 50 yılı aşkın süredir devam eden bu yarışmayı halihazırda Conseil National des Villes et Villages Fleuris (National Council of Towns and Villages in Bloom-Çiçekli Şehirler ve Köyler Milli Konseyi)yürütüyor. Yarışma sonucunda elde edilen ise, kaliteli yaşamın ve çevreye gösterilen saygının bir etiketi, göstergesi oluyor. Standartlara uygun bulunan yerlere 1’den 4’e kadar çiçek etiketi veriliyor ve bu yerleşim yerleri de hak ettikleri bu çiçek (yani kaliteli yaşam) etiketini gururla şehir girişlerindeki tabelalara taşıyorlar:) Bayıldım bu uygulamaya.. İşte doğaya, insanın kaliteli yaşamasına verilen önem.. Bu ince düşünce karşısında etkilenmemek mümkün değil.. Ve bu geleneğin yarım asırdır sürdürülebiliyor olması ayrı bir muhteşemlik.. 

Avignon’da gezdik gezdik yorulduk. Hava çok sıcak, fazla yürünmüyor. O yüzden lezzet ve kalitesini duya duya merakımızın iyice kabardığı Châteauneuf-du-Pape (“Şatonöf-dü-Pap” okunuyor) şaraplarının yapıldığı aynı isimli kasabaya gitmeye karar veriyoruz. Niyetimiz, burdaki şarap müzesini gezmek ve dillere destan şarabından tadım yapmak. Yine harika, yemyeşil yollardan geçiyoruz. Bol kavşaklı ancak her kavşakta birbirine saygılı ve kurallara uyan insanların olduğu nezih yollar.. Bu arada aklınızda olsun, bir kavşağa geldiğinizde sağ taraftaki aracın durması ve soldan gelen diğer araçlara yol vermesi gerekiyor. Eğer İstanbul şoförlüğü yapar da çaktırmadan yavaş yavaş giderim ben derseniz çok kızıyorlar, biz denedikJAncak, soldan gelen araç baya uzaktaysa kontrollü ve yavaş şekilde kavşağa girebilirsiniz..Ona tolerans var:)

Châteauneuf-du-Pape’ta ilk durağımız tam planladığımız gibi şarap müzesi oluyor. Kasaba, yüzyıllardır şarapçılıkla geçinen ve göz alabildiğine bakımlı ve nakış gibi işlenmiş üzüm bağlarının yer aldığı bir yer. 

IMG_5541 IMG_5535

Aslında birden çok şarap müzesi var. Biz, ilk gördüğümüz klimalı olana giriyoruz hemen. İsmi, Musee du vin Brotte. 

IMG_5530 IMG_5529

Şarapçılık tarihine, üzüm çeşitlerine dair her türlü bilgiyi, şarap üretim süreçlerini ve aklınıza gelebilecek şaraba ilişkin diğer her türlü bilgiyi ayağınıza getirmişler. Gezmesi çok keyifli bir müze. Ve en son kısmında da istediğiniz şaraplardan tadım yapabiliyorsunuz.

Châteauneuf-du-Pape’ta şato şarapçılığına yakından tanık oluyorsunuz. Peki nedir şato şarapçılığı? Günümüzdeki pek çok şarapçılık tabiri gibi aslen Fransızca’dan dilimize geçen bir ifade. Üzüm bağlarının, şarap üretim yerlerinin hemen önünde yer alması ve dolayısıyla üzümün bağbozumundansonra en az deformasyonla üretim yerine getirilmesini ifade eden bir tabir. Üzümün yolda uğrayabileceği ziyan ve tahribat minimum düzeyde olduğundan, şato şaraplarının kalitesi de daha yüksek oluyor. Şato şarapçılığı deyince, klasik bir görüntü geliyor benim aklıma. Arka planda gerçek anlamda taştan yapılmış bir şato ve hemen önünde göz alabildiğine üzüm bağları.

IMG_5546

Şatonun arka tarafında üretim yeri, içerisinin belli bir bölümünde tadım yeri oluyor genelde. Buralara kadar gelmişken bir de gerçek bir şato şarapçılığı görelim ve tadım yapalım diyoruz. Tercihimiz, Château de la Gardine. Tadım yaptıran bayanın dediğine göre, oraya bugüne kadar ayak basan ilk Türkler bizmişiz:)

Châteauneuf-du-Pape kasabası ekmeğini komple şarapçılıktan çıkarıyor desek yalan olmaz. Öyle ki sokakların adı bile şarapçılık üzerine. 

IMG_5565

“Şarap uzmanı sokak” mesela.. Şarap tadım okulu bile var. 

IMG_5567

Châteauneuf-du-Pape’ın kelime anlamı ise Papa’nın Yeni Kalesi (The Pope’s New Castle). 14. yüzyılda Avignon’da ikamet eden ikinci Papa tarafından yaptırılmış. Şimdi geriye kalan görüntüsü şu şekilde:

IMG_5574 IMG_5580

Manzara, her yerde o kadar güzel ki, ne fotoğraf çekmeye doyuluyor, ne seyretmeye. Bol oksijeni solumak ise ayrı keyif. Akciğerlerimiz de unutmuş bu kadar temiz havanın nasıl birşey olduğunu.. Onlar bile şaşkın:)

IMG_5576 

IMG_5578

IMG_5581

Derya Baksı