Gümüşlük; İç Sesimle Buluştuğum Sığınak
Kral Mousolos’un sevgilisi Artemisya ile vakit geçirmek için kurduğu Gümüşlük’e incecik, belli belirsiz bir iple bağlı gibi duran ve bazı yerlerinde dizinize kadar denize girerek ulaşılan Tavşan Adası Mousolos’un romantizmini haklı çıkaracak kadar romantik gün batımlarına sahip.
Gümüşlük, antik adıyla ‘Myndos’, Bodrum yarımadasının batı ucunda sessiz sakin güzelliğini sürdürürken yaz boyunca popüler balıkçı restoranları ile öne çıksa da huzurlu köşeleri ve sakin koylarıyla sonsuz bir huzur vadediyor. Bir kere büyüsüne kapılana her daim kendini özleten Gümüşlük, enerjisi özel yerlerden. İşte tam da bu yüzden bu özel enerjisini insan sadece sevdikleriyle paylaşmak istiyor.
Gümüşlük’te sahile varınca yan yana sıralanmış balık restoranlarının birbirinden özenli ve rengarenk çiçeklerle hazırlanmış masaları karşılıyor. Sağ tarafa dönüp, restoranların arasından geçerek kısa bir yürüyüş yaptıktan sonra kazı alanına ve Antik Yol’a ulaşılıyor.
Gümüşlük’ün bu rüzgar almayan ve korunaklı tarafına sabahın erken saatlerinde ya da güneş batmadan hemen önceki saatlerde, yaz kış fark etmeksizin yaptığım yürüyüşlerin her biri daima ilham ve mutluluk veriyor.
Gümüşlük’ün adeta bir göl kadar sakin ve dingin denizinin sessizliği, kendi iç sesime daha iyi kulak vermemi sağlıyor ve tüm bu güzellik için minnet duyuyorum.
Gümüşlük sırtlarında yer alan ve nüfus mübadelesi sırasında terk edilen iki veya üç katlı Rum taş evlerinin sessiz sedasız Gümüşlük manzarasını izlediği Karakaya Köyü’ne yürüyor ve tepeden Gümüşlük manzarasını soğuk, gri kış günlerinde içimi ısıtsın diye hafızama hiç çıkmamacasına kazıyorum.
Gümüşlük en hareketli saatlerini akşam yemeği saatlerinde yaşıyor. Balık restoranları, takı tezgahları, sanatçıların elinden çıkma nefis seramik, taş, kilden objeler, buraya özgü balkabağı lambalar, herşey birbirinden renkli ve cazip. Tezgahlarda yer alan birbirinden özgün takılardan ya da objelerden almadan geçilmiyor, üstelik her biri tüm kış buranın enerjisini ve buradaki hisleri yaşatmaya söz veriyor gibi göz kırparken.
Yaz aylarında adeta bir açık hava sanat merkezine dönüşen, sanatseverlerin ve ressamların mabedi Gümüşlük’te ‘Gümüşlük Akademisi’ adında çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapan bir akademi de bulunuyor. Burada felsefe sohbetleri, yazı atölyeleri, resim, seramik kursları ve daha pek çok etkinlik düzenleniyor. Birbirinden değerli yazarlar ile sene boyunca yazı atölyeleri gerçekleşiyor. Bunlardan biri de yakın bir tarihte düzenlenecek olan Mario Levi ile dört günlük bir yazı atölyesi. Akademi’nin Açıkhava Tiyatrosu da çeşitli oyunlara sahne oluyor.
Gümüşlük Akademisi etkinliklerin ve atölyelerin düzenlendiği bir vakıf olmasının yanı sıra yaşam ve çalışma alanı olarak kullanabilen stüdyo odalarında da konaklanabiliyor.
Gümüşlük Lezzetleri
Gümüşlük’te sahile varınca yan yana sıralanmış balık restoranlarının birbirinden özenli ve rengarenk çiçeklerle hazırlanmış masaları karşılıyor. Karafaki, Zeytun, Okyanus, Yakamoz, Aquarium bu meşhur balıkçılardan. Tezgahları doldurmuş mezeler bol, taze ve lezzetli. Gümüşlük’ten kabak dolması yemeden dönmemek gerek.
Yan yana dizili balık restoranların son yıllardaki en popüleri ise Mimoza. Geçen sene hemen yanına aynı restoranmş hissi veren Melengeç açıldı ve geceleri birer masal diyarına dönüşen bu kısım daha da genişledi. Suyun içindeki ağaçlara asılan kabak lambaların, masalardaki romantik mum ve çiçek düzenlemelerinin, kumların üzerine yerleştirilmiş beyaz büyük fenerlerin ışıklarının yarattığı gerçeküstü güzelliğe bir de lezzetli mezeler ve harika müzikler eklenince ortam unutulmaz oluyor.
Gümüşlük’te sol tarafa doğru sonuna kadar yürüdüğünüzde göreceğiniz Fenerci ve Myndos ise sağ tarafta yer alan balık restoranlarına nazaran daha sakin ve kendi halinde.
Restoranların menüleri sadece akşam saatlerinde masaları dolduran nefis mezeler ve deniz ürünleri ile sınırlı değil. Sabah saatlerinin dinginliğinde ve huzurunda bu restoranlarda yapılan kahvaltılar da ayrı bir keyif. Mandarin Cafe ve Gümüş Cafe’nin kahvaltıları da oldukça iyi.
Lezzetli ev yemekleri sunan ve adında olduğu gibi hepsinde bolca soğan sarımsak kullanılan Soğan Sarımsak ise kumların üzerine atılmış masaları ve masalardan yayılarak hoş ve sıcak bir atmosfer veren abajur ışıkları ile Gümüşlük’ün ruhuna en uygun adreslerden. Burada ‘adaçaylı ve sarımsaklı çipura’ ve ‘imambayıldı’ yemeden dönmeyin.
Gümüşlük’te bir aile işletmesi var ki benzer insanların bir araya bir şekilde geldiğine olan inancımı güçlendiriyor. Nasıl ki Gümüşlük’ü yalnızca sevdiğim insanlarla paylaşmak istiyorsam bu restoranın sahipleri de ‘sakın sevmediğin insana bizim yerimizden bahsetme’ diyen bir anlayışa sahipler. Tel Dolap’ın sahipleri Ömer Bey ve eşi Fatoş Hanım hayallerinin peşinden giderek seneler önce buraya yerleşmenin keyfini ve huzurunu taşıyan ve bunu paylaşmaktan zevk alan bir çift. Tel Dolap’ın kahvaltıları, yemekleri nefis, buradan izlenen gün batımları ise harika. Zaten Köylü çiftine seneler önce Bebek’teki işletmelerini kapatma kararı aldırarak peşinden sürükleyen de bu günbatımları.
Gümüşlük lezzet adreslerine henüz katılan çiçeği burnunda restoran Açık Mutfak, İstanbul Galata’da yer alan Açık Mutfak’ın sahibesi Esra Şener tarafından harika bir bahçenin içinde açıldı. Ev yapımı leziz meze ve yemeklerinden Gümüşlük’te de ayrı kalmayacak olmak mutluluk verici.
Bahçe Keyifleri
Gümüşlük yalnızca deniz kenarında yer alan balık restoranlarından ibaret değil elbette.
Gümüşlük’e adeta ‘hayat’ veren renkli Hayat Cafe, Gümüşlük’ü özleten mekanlardan. Kışın gözlerimi kapattığımda göl kadar sakin deniz kenarındaki yürüyüşleri, suyun içindeki balkabağı lambaların gece romantik görüntülerini özlediğim kadar Hayat’ın renklerini, Pirenses (evet ‘i’ ile), Hayati ve Sarman ile Harman’ın mutlu mutlu dolaştıkları bahçeyi, hafif hafif uçuşan rengarenk perdelerini, renkli koltuklarını, ahşap konsollarını, hamağını, Meksika’da hissi veren barını, lezzetli yemeklerini, nefis kahvaltısını ve arkadaşımın evinin bahçesine gitmişim huzuru ve keyfi veren atmosferini özlüyorum. Bu atmosferi sağlayan da elbette Hayat’a ‘hayat’ veren güleryüzlü, son derece doğal ve mütevazi Nevin Sungur ve iki ablası.
Belki 20 sene belki fazlası bir zaman önce Tempo dergisinde görüp çok etkilenerek kesip sakladığım bir dosya konusu vardı. Nevin Sungur ve Ayşe Arman erkek kılığına girerek 3 gün boyunca İstanbul’da girmedikleri delik bırakmamışlardı. Kahvede okey oynadılar, Zürafa Sokak’a takıldılar, maça gittiler, gece kulübünde erkek rolü yapmaya devam ettiler. Bu zevkli ve ilgimi çeken dosyada ortaya hayli enteresan fotoğraflar çıkmış olmalı ki bu sayfaları senelerce sakladım. Hala gözümün önündedir bu kareler ve yazı.
Aradan yıllar geçti. 2013 yaz başında Asu Maro, Milliyet’te yazdığı bir yazısında Gümüşlük’te yeni açılan bir kafeden bahsediyordu. Önce adının ‘Hayat’ olmasına, sonra renklerine kapıldım, okumaya devam edince de birden o ortaokul yıllarımda Tempo dergisinin sayfalarını kestiğim ana ışınlandım. ‘Hayat’ı açan kişi Nevin Sungur ve kızkardeşleriydi. Nevin Sungur, senelerce belgeselcilik ve savaş muhabirliği yapmış harika kadındı, ödüllü bir gazeteciydi ve şimdi her yaz özlemle kavuştuğum Gümüşlük’te nefis bir yer açmıştı. 2013 yazında koşarak gittiğim Hayat’ta rahat bir atmosfer, kendileri kadar doğal lezzetler ve yavru kedilerle karşılaştım. 3. yazını geçiren Hayat’ta kediler büyüdü, kocaman delikanlılar oldular, güleryüz ve lezzet hiç değişmedi. Her gittiğimde aynı huzur aynı güzellik.
‘Hayat’, hep en sevdiklerimle ve oradan aynı keyfi alacak kişilerle paylaşmak istediğim en özel adreslerimden oldu. Gözlerimi kapadığımda gözümün önüne düşen sıcacık renkleriyle kışın ortasında beni yollara düşüren..
Gümüşlük’teki keyifli bahçeler arasında 15 seneyi geride bırakmış bir adres olan ve gün batımının en iyi izlendiği yerlerden biri olan ‘Limon Cafe’ ev yapımı reçelleri, bahçedeki zeytin ağaçlarından toplanan zeytinleri ile sundukları kahvaltıları ile bir efsane. Geniş bahçesinde günü devirmek mümkün ancak asıl saatleri gün batımının izlemek için gelenlerin bahçeyi doldurduğu akşamüzeri saatleri. Rezervasyon mutlaka gerekiyor. Yoksa hava karardıktan sonra şehirde görmediğiniz kadar çok yıldızı göreceğiniz muhteşem gökyüzünden nefis zeytinyağlılardan mezelerden ve içeceklerden mahrum kalabilirsiniz.
Chill Out Zamanı
Club Gümüşlük, Büyükçe mekan tam bir chill out havasında. Bahçede yer alan sazlıkların altındaki lounge’da uzun öğle sonralarında yayılabilir, instagram’a layık şahane çizimlerin altında fotoğraf çekmeye doyabilirsiniz. Akşamüzeri saatleri barın ön kısmında yer alan alçak kanepelerde oturup içkinizi yudumlamak ve gelen geçeni izlemek keyifli.
Jazz Cafe, 80’li yılların başında tohumları atılan Jazz Cafe, Beyoğlu’nda saygın bir caz mabedi olarak tanınması ile Gümüşlük’te de yaz ayları boyunca düzenlenen konserlerle caz meraklılarının uğrak mekanı olmaya devam ediyor. Jazz Cafe’de kulaklarınızın pasını silecek performanslara denk gelmeniz olası.
Özak Pansiyon, Bahçesinde Yeni Türkü, Sibel Tüzün, Leman Sam gibi müzisyen ve sanatçıların konserleri düzenlenen bohem bir atmosefere sahip Özak pansiyon konaklama olarak ta rahat ve uygun alternatifler arasında yer alıyor.
Alışveriş
Gümüşlük demek kedi demek. El Sanatları Çarşısı’nın hemen girişinde yer alan Gümüş Kediler’de birbirinden sevimli kedi çizimleri olan magnetler, resimler hemen gözünüze çarpacak. Şükran Uyar’ın sevimli kedi çizimleri ve bez çanta tasarımları ile dolu dükkan bakması en keyifli dükkanlar arasında. El Sanatları Çarşısı’nda yer alan tüm dükkan ve atölyelerde birbirinden güzel pek çok takı ve obje tasarımı yer alıyor. Hepsine göz atmakta fayda var:)
Gümüş Kediler’in arkasında yer alan dükkanların olduğu tarafa kıvrıldığınızda ise yan yana yer alan birkaç atölye daha göreceksiniz. Studio Myndos’un sahibinin seramikten yaptığı uygun fiyatlı takıları Bodrum kıyafetlerinizi şenlendirecek.
Hemen iki dükkan yanında yer alan Dindinamik’te ise çocukluğumuzun kağıt oyuncakları Selen Hanım’ın seramiklerinde can bulmuşlar. Çocukken kağıttan yaptığımız kayıklar nefis seramik kayıklara dönüşmüşler. ‘Tuzluk’ adını verdiğimizi hatırladığım bir kağıdı, origami yaparak katladıktan sonra her köşesine farklı meslekler ya da çeşitli kategoriler yazdığımız, sonra mesela ‘sağ üst, 3’ dediğimizde hangisi çıkarsa onun o günkü ‘bahtımız’ olduğu kağıt oyuncağımız artık seramikten yapılmış çok şirin bir objeye dönüşmüş ve daha da güzeli içindeki her kareye de ‘Aşk’ yazılmış. Neyi seçersek seçelim önümüz arkamız sağımız solumuz ‘Aşk’ 🙂
Gümüşlük denilince ilk akla gelen balkabağı lambalar ise Dindinamik’in yanındaki Meneviş’te.
Lokmacı Ana’nın karşısında günün neredeyse her saati kalabalık Cadı yer alıyor. Cadı’nın takıları efsane. Herbiri birbirinden güzel takılar her zevke hitap edecek kadar çeşitli. Otantik takılar da modern takılar da çok albenili. Atölye Baha ve Ayşen’in takılarına bakmadan da geçmeyin. Ayşen Hanım Cemil İpekçi defilelerine nefis küpeler hazırlamış bir takı sanatçısı. Bodrum Sandaletçisi’nin sandaletleri ise bir Bodrum klasiği.
Salaş ve Güzel
Gümüşlük’te Lokmacı Ana’dan lokma almak ve çay bahçesinde oturmak adettendir.
Gümüşlük’te el yapımı objelere tema olmuş ve Balık Tutan Şaşı Kedi Sokağı gibi sokaklarına bile adını vermiş kedilerin huzuruna ortak olmak, eşsiz atmosferini solumak, güneşi batırmak, berrak sularında yüzmek, begonvil kaplı evlerine hayran kalmak, nefis lezzetler tatmak, suyun altında uzun süre kaldıktan sonra nefes almak gibi.
Seçil Sağlam