Bozburun Yarımadası İzlenimleri

 

 

Denizle dağların aşk hikayesi…

 

Kumdan kale yapan bir çocuk hayal edin. Su dolu bir kovanın içine incecik kumları doldurup, avucunun içinden yavaş yavaş döküyor. Yan yana minik tepecikler, tepeler, dağlar pıtır pıtır ortaya çıkıyor. Ve sonra aralarına deniz doluyor.  İşte böyle bir hayal Bozburun yarımadası.

Denizi kucaklayan boz dağlar, tepeler, tepecikler… Aralarında keyifle salınan sayısız girintili çıkıntılı koylar… Tepelerin denizle kavuştuğu daracık düzlüklerde ufacık köyler… Ulu çam, okaliptüs, ve çınar ağaçlarının rüzgarla salınan yaprak sesleri,  turunç, portakal, limon ağaçlarının çiçek kokuları, yol kenarlarında eşekler ve inekler, tepelerde keçiler oğlaklar, koyunlar, kuzuların melemeleri, boz kayaların arasından fışkıran taze fıstık yeşili çalıların sarı, turuncu ve kızıla çalan parmak uçları… dev sarı papatyalar… mor karabaş lavantalarının buram buram baygın kokuları…

Denizin, doğanın ve dağların, mavinin ve yeşilin bir aşk hikayesi adeta Bozburun…

 

Benim için Bozburun yarımadası, sabahın erken saatlerinde anne ve babam ile pırıl pırıl denizde yüzerken, kızıl kayalık yamaçlardan denize kadar dökülen çamları seyretmek ve de sabahın sessizliğinde mee’leyen oğlakları dinlemek demekti.

Yeniden kavuşma hayali ile, pırıl pırıl bir Nisan sabahı maviş Subaru XV’miz ile İzmir’den Bozburun Yarımadası keşiflerimiz için yola çıktık.

 

Tepemizde masmavi gökyüzü, ovaları kaplamış yemyeşil çimenlikleri ve sarı papatya tarlalarını, ve de yol boyunca sarı sarı çiçek açmış katırtırnaklarının, mor karabaş lavantaların renk cümbüşünü seyrederek ve doğanın uyanışına şahit olarak yolculuk yaptık.

Marmaris’e gelmeden önce Akyaka arkasındaki Akçapınar’a giden okaliptüslü yol öyle kazınmış ki zihnime, daha yaklaşırken rüzgarla salınan ağaçların yapraklarının sesi hafızamda çınladı. Hala o  okaliptüslü yol büyüleyici bir tünel.

 

3.5 saat süren bu nefis yolculuk sonrasında Hisarönü körfezine ulaştık, denizi selamladık ve 5 günlük keşiflerimize başladık.

 

Karia Medeniyetinden Günümüze Bozburun Yarımadası

Bozburun Yarımadası, Anadolu’nun Akdeniz ve Ege denizlerine uzanan beş harika yarımadasından en güneyde yer alanı (kuzeyden güneye: Gelibolu, Çeşme-Karaburun, Bodrum, Datça ve Bozburun)

 

Bozburun Yarımadası, Anadolu’nun Akdeniz’e açılan köşe burnu olduğu için deniz ticaretinin önemli bir durağı olmuş. Yüzyıllar boyunca stratejik ve politik önem taşımış. MÖ 4. ve 2. Yüzyıllar arasında Karia’lılar bu topraklarda Amos, Thysanos, Kasara, Tymnos, Bybassos, Hygassos, Kastabos, Tymnos, Syrna ve Phonix isimli farklı antik kent ve yerleşim bölgelerini kurmuş.

 

Türkiye’nin en uzun antik yürüyüş rotası olan Karia Yolu’nun 148 kilometresi Bozburun Yarımadasında yer alıyor. Antik kale, tiyatro, tapınak, mezar ve yerleşim kalıntıları arasından tepeler boyunca ilerleyen patikalarda zaman zaman Simi adası ve Datça yarımadası sizi selamlıyor ve büyüleyici deniz manzaraları size eşlik ediyor.

Biz Turunç – Kumlubük, Bozburun – Selimiye, Şelale – Turgut rotalarının 20 kilometrelik bölümlerini yürüdük ve gerçekten enfes manzaralara şahit olduk. (Yürüyüş seveler için: http://kariayolu.com/bozburun-yarimadasi/)

 

Bozburun Yarımadasında yaşayan halk Karia’lılar döneminden beri deniz yolculuklarının vasıtası olan tekne yapımcılığında ustalaşmış. Bu gelenek günümüze kadar devam etmiş. Marmaris’ten kalkan ‘Mavi Yolculuk’ guletlerinin çoğu, bölgenin idari merkezi olan Bozburun kasabasında imal edilmiş ve hala edilmeye devam ediliyor.  Zamanla bölgedeki sahil kasaba ve köyleri, yat, yelken ve deniz turizminin gelişimi ile tekne yapımcılığı yerine, gelen turistlere hizmet eden konaklama ve yeme içme işletmelerine odaklanmış. Ancak hala, yazları koylara demirleyen tekneleri, kış aylarında tamir ve bakım için ahşap destekler üzerinde bu köylerde karada görebiliyorsunuz.

Bugün yaklaşık yirmi bin sakine ev sahipliği yapan yarımadada 10 ana yerleşim bulunuyor. Marmaris’ten yola çıkıp batı kısmından yarımada boyunca ilerlediğinizde karşınıza sırayla Hisarönü, Orhaniye, Turgut, Selimiye, Bozburun, Söğüt, ardından yarımadanın ucundan kıvrılarak kuzey doğuya yöneldiğinizde Taşlıca, Kumlubük, Turunç ve en son Marmaris’e girmeden önce İçmeler karşınıza çıkıyor.

 

Kara içlerinde yemyeşil ağaçlar arasında yer alan ufak tepe köyleri ise yayla evlerini andıran tatlı yerleşimler. Bu köylerin ana geçim kaynağı ise arıcılık ve bal üretimi. Çam balı sevenlere bu köylerden bal alması tavsiyemiz olur.

Yıllardır denizcilerin gizli limanları olan Bozburun koyları, son yıllarda açılan nefis otelleri ile şimdi karadan da harika keşifler ve doğa ile iç içe huzur dolu tatil deneyimleri sunuyor.

 

Sürüş seveler için Bozburun Yarımadası, yemyeşil tepeleri, enfes koyları ve aralara serpiştirilmiş küçük köy ve kasabaları ile gerçek bir doğa cenneti. Köyler arasında ilerleyen alçalıp yükselen virajlı yollar, tepelere tırmandığınızda nefes kesici manzaralar sunuyor.

Biz Subaru’muz ile yarımadanın gerek asfalt gerek toprak yollarından dört bir köşesini dolaştık, tepelere tırmandık, dereleri geçtik, koylarına girdik, kumsallarına indik… Adanın yolları boyunca dizilmiş çınar, çam, okaliptüs ağaçları, deniz kıyılarını süsleyen incirleri, bostan ve bahçelerde sıralanmış turunç, portakal, limon, badem ve harnup ağaçları aralarından geçtik.

 

Ve Maviş Subaru XV’miz ile efsane rallici Collin McRae’nin ‘Düz yollar hızlı arabalar, virajlı yollar ise iyi arabalar ve hızlı şoförler içindir’ sözünün hakkını verdik.

 

 

YOLCULUK TERAPİSİ BOZBURUN YARIMADASI YAZILARI

 

 

 

Zeynep Atılgan Boneval