Doğaya, Lezzetlere ve Huzura Doyulan Şehir
Kendisine ebedi hayat, yiğitlik ve şairlik bahşeden üç sihirli köpüğü içen Köroğlu’nun memleketi Bolu, konumu ve doğası itibariyle oldukça avantajlı ve keyifli olmasının yanı sıra alçakgönüllü olmasından dolayı kendi halindeliğini korumayı başarmış sade bir şehir.
Bolu’ya son yılların ‘cittaslow’ tanımına denk gelen ‘yavaş şehir’ demek yersiz olmaz. Çünkü burada zaman daha yavaş akar, sofralar daha itinayla kurulur ve yemeğe daha fazla zaman ayırılır.
Bazı şehirlerle ilgili ‘havası, suyu’ diye başlayan pek çok yazı yazılır. Bolu da, Ankara ve İstanbul gibi iki büyük şehrin ortasında, hareketli iki ana karayolunun ortasında yer alan konumuna rağmen tertemiz dağ havasının da lezzetli kökez suyunun da hakkını veren, büyüleyici doğasıyla nefes aldıran bir şehir.
Bolu Dağı’nda verilen bir molada bile, Bolu lezzetlerine bir ön giriş niteliğinde olan lezzetler, gurme damaklara daima kendini hatırlatır ve güzel lezzetlere düşkün olanları tekrar kendine çekmeyi başarır.
Bu defa zamanı haftasonuna yayarak bir seyahat planlarsınız. Abant, Gölcük, Yedigöller gibi doğa harikalarında geçirilen bir haftasonunun dinginlik veren tazeliği ve doğal güzelliklerin görsel şovu uzun süre hafızanızdan çıkmaz.
Abant Yolu’nda konumlanan Yeşil Ev’in masal tadında odalarında konaklamak, sabah mis gibi havada kahvaltı yapmak, kayakseverleri sadece pistleriyle değil, aynı zamanda dekorasyonu ile mest edecek Golden Key Kartalkaya’nın nefis dağ manzaralı odalarında ve sıcacık atmosfere sahip ortak alanlarında geçirilen birkaç gün, ‘yenilenmek’, doğayla, ruhunuzla ve dinginlikle buluşmak için harika bir ortam sağlar.
Kartalkaya Golden Key Hotel yazımız için, https://www.yolculukterapisi.com/goldenkeykartalkaya/
Bolu’da konaklanabilecek adresler yalnızca ‘Yeşil Ev’ ve ‘Golden Key Kartalkaya’ ile sınırlı değil elbette. Abant’ta konumlanan nefis manzaralı otellerde, Bolu ve Osmanlı Mutfağı’ndan eşsiz lezzetler sunan restoranı ile öne çıkan Yurdaer Otel’de, çamlar içinde yer alan konumuyla bir Bolu klasiği olan Koru Otel’de ya da nefis bir doğanın içinde yer alan ve ‘Saman Spa’sıyla öne çıkan Gazelle Resort & Spa’da konaklamak mümkün.
Ayrıca yeraltı sularının da doğa kadar cömert davrandığı Bolu’da kaplıca kültürü de bunun tadını bilenler için ayrı bir keyif ve rahatlama alternatifi. Gölcük yolunda, ormanın hemen kenarında yer alan Termal Otel’de ya da hemen yanındaki kaplıcalarda şifalı sulardan yararlanıp, tertemiz havayı soluyarak geçirilen bir haftasonu terapi niteliğinde. Sıcak suları sevenler için şehir merkezinde yer alan Sultan Hamam ve Orta Hamam da otantik ve tarihi atmosferleriyle kaplıcalara birer alternatif.
Bolu’da şehirden en fazla bir saat mesafede yer alan ormanlar, göller oldukça dinlendirici ve tazeleyici bir atmosfere sahip. Biraz daha farklı rota dileyenler, Mudurnu Sünnet Gölü ve kaplıcalarını da listeye alabilirler. Şöminenin başında geçirilen bir akşamın ardından göl kenarında uyanılan bir sabah, kış mevsiminin insanın içini ısıtan tatlı taraflarını yaşamak için birebir. Mudurnu’nun meşhur Saray Helvası’ndan ve pazarda bulabileceğiniz tatlardan olan kabaklı gözlemesinden tatmadan dönülmemeli.
Doğal güzelliklerden ayrılıp şehir merkezini de görmek isteyenler, şehir merkezinde yer alan Yıldırım Bayezit tarafından 1382 yılında yaptırılmış Büyük Cami’yi ve hemen yanında 1804 yılında yapılmış olan Taşhan’ın otantik atmosferini soluyabilirler. Şehir merkezindeki Kent Meydanı ise şehrin sevimli noktalarından. Şehir merkezine gelmişken nostaljik ‘İmren Pastanesi’nden bir Bolu klasiği olan ‘Bolu Çikolatası’ndan ve fındık şekerinden almayı unutmayın.
Seyahatlerin olmazsa olmazı ‘iyi yemek’se, Bolu ‘doğru adres’ demek. Mengen’deki Aşçılık Okulu ve en iyi aşçıların Bolu’dan çıkıyor olması, lezzet peşine düşülen bir seyahat planı için yeterli sebep. Yurdaer Otel’in Bolu ve Osmanlı Mutfağı’ndan eşsiz lezzetler sunan restoranı gözden kaçırılmamalı. Yurdaer Otel’den sonra Abant yoluna saparsanız, yol boyunca alabalık çiftlikleri ve kahvaltı yapılabilecek bahçe içinde tesisler bulunuyor. Ayrıca şehir içinde mantı, gözleme gibi lezzetlerin tadılabileceği ev yemekleri yapan kafe ve restoranlar bulunuyor.
Bolu’nun pazarı olan Pazartesi gününe denk gelirseniz pazardan birbirinden taze yerel ürünlerle eliniz dolu çıkacağınıza şüphe yok. Köylülerin pazarda sattıkları mis gibi köy ekmeği, tereyağı, peynir, kaymak ve süzme yoğurt için bile Bolu’ya gidilebilir.
Mevsimi olan ekim-aralık ayları arasında tezgahlarda Kanlıca mantarı da başrollerde oluyor. Şifalı kızılcık tarhanası, ev yapımı salça, keş, patatesli köy ekmeği, kozalak reçeli, bahçeden ya da tarladan tapteze toplanıp getirilmiş sebzeler, meyveler birbirinden renkli ve albenili.
Doğanın enerjisini hissettiren, yenileyen, sakinleştiren aynı zamanda gastronomik tatlar sunan Bolu, dinginliğini, bozulmamış olmasına ve kendini korumasına borçlu.
Doğası, sükuneti, mutfak zenginliği bir tarafa, Bolu’yu Bolu yapan asıl değer ‘Bolu’nun Babası’ ünvanı verilen, ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası’ ile onurlandırılan İzzet Baysal’dır. Başta üniversite, okul, hastane olmak üzere sağlık ve eğitim alanında Bolu’ya armağan ettiği sayısız eserler bırakan İzzet Baysal, Bolu ve Bolulular için ayrıca bir gurur kaynağıdır.
Kaçırmayın
Koru veya Gazella Otel’in yürüyüş parkurunda tertemiz dağ havasını içinize çekmeyi.
Bulutsuz bir gecede şehirden uzak bir alanda gökyüzüne bakmayı.
Sıcak bir içecekle Kartalkaya’daki otellerden birinde camın kenarında oturup kar manzarasının tadını çıkarmayı.
Kaplıcalarda şifalı sularda arınmayı.
Kızılcık tarhanasından yapılan çorba, balkabaklı gözleme gibi yerel lezzetlerden en az birkaçını tatmayı.
Lezzet Molası
Bolu’ya özgü bir lezzet olan keşli cevizli makarnayı yemeden Bolu lezzetlerini tamamlamış sayılmazsınız.
Bolu Çikolatası farklı markalarla her yerde satılıyor ancak senelerdir aynı kutusunda sunulan orijinal tadı şehir merkezinde yer alan İmren Pastanesi’nde bulabilirsiniz. Oraya kadar gitmişken bir kutu fındık şekerini de alışverişinize ekleyin.
Kayseri mantısının tersine büyük üçgen şeklinde kesilen enfes Bolu mantısından mutlaka tadın.
Çeşmelerden taze taze akan, içenin bir daha döneceğine inanılan Kökez suyundan mutlaka için.
Seçil Sağlam