KONYA – ŞEB-İ ARUZ ZİYARETİ

17-18 Aralık 2015’de 742. Vuslat Yıl Dönümü Şeb-i Arûs Mevlana’yı Anma Töreni ve şehri keşif için Konya’daydık.

DSC_0860

Değerli Mesnevi ve din tarihçisi, türkolog, yazar Ali Canip Olgunlu’nun gönülden misafirperverliği ve engin bilgi ve paylaşımları ile hem mesnevilik, hem Mevlana ve Şems hakkında hem de Konya’nın tarihi ve kültürel değerleri hakkında çok güzel bilgiler edindik.

DSC_0781

Ziyaretimize ilk olarak Şems-i Tebrizi Camisi’nden başladık. Konya ziyarerinde adet önce Şems’I ziyaretten başlarmış.

‘Mevlana ve Şems 29 Kasım 1244 de Konya’da tanışır. Şems’in ‘Hal’leri ve Mevlana’nın ‘ilmi’ ile buluşur, hamdılar pişerler aşk olurlar. İlim alimi yani Cemal olan Mevlana, aşk ve adalet yani Celal olan Şems buluşunca, oldular Kemal.’

DSC_0855

Ardından Hz. Mevlana’nın türbesinin bulunduğu Mevlana Müzesi’ne devam ettik. Eskiden Mevlana’nın da dergâhı olan bu muhteşem yapı, camiisi, avlusu ve eski dergah binaları ile son derece iç huzur veren bir mekan.

DSC_0798
Hz Pir – Mevlana dünyada ölümü kutlanan tek insan. Ölümünü vuslat ve kavuşma olarak gören Mevlana, yas tutulmasın gözlerden yaş akmasın, bir düğün, bir bayram gibi kutlansın istemiş. ‘Çünkü beden toprak olur, oysa aşıklar ölmez, yüreklerde yaşar.’

DSC_0813

İşte bu yüzden Şeb-i Aruz haftası bir yas töreni gibi değil, dualar, semalar ile Mevlana’nın ve Şems’in yaad edildiği şenlikler olarak kutlanıyor. 17 Aralık sat 16:00’da yani Mevlana’nın göğe yükseldiği saatte türbede dua okunuyor.

DSC_0787

Mistikler ve Sufiler arasındaki farkı sorduğumuzda Ali Canip şöyle aktarıyor: ‘Mistikler terk-i beden ederek şerde pasifizim yaparken, Sufiler herşey ve hiçbirşey olduktan sonra gerçek hayatın içinde ve hayırda aktif olurar.’

DSC_0846

Ardından Mevlana Vakfı’nı ziyaret ettik. Mevlana’nın torunu Ayça Hanım’ın misafirperverliği ile biraz vakfın  faaliyetleri hakkında bilgi aldıktan sonra  Şefik Can’ın Mesneviliği anlatan muhteşem kitabını ve Ney üstadı Niyazi Sayın’ın CD’sini aldıktan sonra vakıf binasının hemen arkasında yer alan Keçe Evinde üst katta Dede Celal ile Mevlana sohbeti gerçekleştirdik.

DSC_0823

Celal Dede’nin Mevlevi felsefesi ve hayatı kutlamak üzerine yumuşacık, şiir gibi sözleri içimizi ısıttıktan sonra saat 16:00’da Hz. Mevlana’nın göğe yükseldiği saatte başayan duasını dinlemek için Mevlana Türbesine gittik. Türk ve yabancı turistler, Konya’lı Mevlanaseverler ile tıklım tıklım dolu olan camii’de hocaların duaları ile ruhumuz huşuu ile doldu.

DSC_0827

Hayatını ‘Hamdım, Piştim, Yandım’ diyerek tanımlayan Mevlana’nın, kendi gelişimini mutfak terimleri ile ifade etmesinin bir sebebi var. Eskiden Mevlevilik yolu dergahların mutfağından başlarmış. Mevelvi’liğe adım atacaklar dergahta Aşçı Dede’nin huzurunda ikrar verirlermiş. Eğer kabul görürlerse mutfağın girişinde hiç kıprıdamadan ve konuşmadan otururlarmış. Eğer Aşçı Dede Mevlevi adayının hal ve tavırlarını beğenir ve uygun görürse, ve dergahta kalmasına karar verirse, Kazancı Dede’nin huzuruna gönderirmiş adayı. Kazancı Dede’nin onayından geçen aday, 18 günlük ayakçılık hizmetlerine başlarmış. Bu süreçten sonra Kazancı Dede adayları giydirmek için Aşçı Dede’den mutfak tennuresi (kıyafeti) temin edermiş. Adayın mutfak tennuresi giymesi ile birlikte Kazancı Dede’nin gözetiminde binbir gün sürecek çile başlarmış. Gürültünün nimete saygısızlık kabul edildiği, ve yemek yapılırken kimsenin çık çıkarmadığı mutfaktaki bu süreç, aslında bir aşçılık eğitimi yerine sufiliğin temel eğitimiymiş. İşte bu sebeple Mevlevi’lik mutfaktan başlar derlermiş ve sufiler mutfak terimleri ile kendini ifade edermiş.

DSC_0838

Otelimizde kısa bir yemek ve dinlenme molasının ardından Konya Spor Salonunda gerçekleştirilen Sema Ayin-i Şerif-i Töreni’ne katılmak üzere yola çıktık. Normalde törenler 3000 kişilik Mevlana Kültür Merkezinde gerçekleştiriliyormuş. Ancak 17 Aralık gecesi Mevlana’nın göğe yükseldiği gün olduğu için asıl düğün günü olarak kabul ediliyor. En büyük ve görkemli tören bu akşam gerçekleşiyor. Bu sebeple 10.000 kişilik spor salonu Sema Ayin-i Şerif-i Töreni’ne ev sahipliği yapıyor.

DSC_0876

Sema töreni 7 bölümden oluşuyor:

İlk önce semazen gelip kırmızı postu seriyor. Aşkın rengi, gülün rengi, Hz Mevlana vefat ettiği saat 4te güneşin aldığı rengi simgeleyen post, semazen başının yeri.

DSC_0891
Sonra 41 semazen geliyor, Üstlerindeki siyah tennureleri ‘topraktan geldik torağa gidiyoruz derken, kafalarındaki kahve rengi sikkeleri nefsin mezar taşını, içlerindeki beyaz tennureleri de nefsin kefenini simgeliyor.  Bu sırada sema orkestrası kudüm, ney ve rebbap çalıyor.

DSC_0895
1. Bölüm yaratılma anını ve tüm hazreti peygamberleri hatırlama ile başlıyor. 2. Bölümde 9 sufi sondan başa gelerek birbirini selamlıyor.

DSC_0898

3.bölüm ney taksimi ile başlıyor. Sufizmde insan bedenini sembolize eden neyin sesi, insan ruhun feryadını anlatıyor.

DSC_0899

Ardından tüm semazenler teker teker ‘bu dünya ile başlayıp her türlü bağdan kurtulacakları ve yükselecekleri semaya başlamak için ellerini yere vurup siyah tennureleri yere koyup, ruhları yeniden doğacak şekilde dede’den izin alarak semalarına başlıyorlar.

DSC_0975

Sol ayak sabit, sağ ayak evreni seyrelleyecek şekilde dönerken, sağ el yukarıda hakka uzanırken, sol el aşağıda halka ve toprağa iner. Mutlak teslimiyet ile insani kamil olma yolunda 4 sema aşamasından geçerler. Kendini bilmek, kendini bulmak, ‘fena fillah’ yani ruhun bedenden yükseldiği hiçlik aşaması ve son olarak ‘haydi şimdi öğrendiklerini gel yaşa, halka anlat, topluma saç. Ardından Kur-an’dan ayetler okunur. Tüm hazreti peygamberler ve Mevlana anılır. Ve huu çekerek sema töreni bitirilir.

Fotoğrafların arasında Hz. Mevlana ve Şems-i Tebrizi’nin yürekleri ısıtan sözlerini bulabilirsiniz:

DSC_0905

“Şevkat ve merhamette güneş gibi ol

Ayıpları örtmekte gece gibi ol

Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol

Cömertlikte akarsu gibi ol

Tevazuuda toprak gibi ol

Hoşgörüde deniz gibi ol

Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol”

DSC_1003

‘Marifet yaradana bu hayatta bu bedende kavuşmak, öldükten sonra değil. ‘şimdi’ kavuşmak  sonra değil.’
‘Herkes duvarlar örerken, aşık bağ kurar’

DSC_0969

‘Hayır varsa, Şer’de olacak tabii ki. Zıtlıklar olmazsa gerçek nasıl ortaya çıkardı?‘

‘Hepimiz gül bahçesinden kopup geldik, gözyaşlarımız da yürek bostanını besleyen gül suyudur.’ DSC_0968

‘Şiirde şuur vardır, biz şuuru yolda bırakalı çok oldu. Biz yazmayız söyleriz. Yazdığımız bizi bağlar. Oysa yazdıktan beş dakika sonra kimbilir ben nerelerdeyim?’
‘Önce herşey olacaksın ki, dışarı çıktığında hiçlikle yürüyebilesin’

 

DSC_0929

‘Kimileri kaybedince arar, aşıklar bulduktan sonra ararlar’

‘Kalp kırmamak değil, asıl kırılmamak marifettir.’

‘Ey arayan kişi, aradağın ‘ben’dedir’

‘Kendini kendine ayna yap’

DSC_0930

‘Dünya dönüyor, kainat her an yaratılıyor, sema et, sen de parçası ol’

‘Herşey ondandır’
‘Önce nezaket, sonra zerafet, sonra letafet…’

‘Teslim ol ki, teselli bulasın.’

‘Ayna tuttum yüzüme, yaradan gözüktü gözüme.’

‘İşine gelen gerçek değildir, gerçek işine geldi mi tefferrüat kalmaz.’

DSC_0944

‘Önce Bismillah, sonra Şükrüllah, sonra Hamdullah, ve sonra Eyvallah’

‘Kainatta yaşayan herkesi kendin gibi görüyorsan sufisin’

‘Gölge ancak ışığın tam altındayken yok olur.’

‘Seni rahatsız edene sadece tebessüm et.’
‘Ben bütün alemleri yarattım, hiçbir yere sığamadım, sadece senin gönlüne sığdım’
‘Neden beni yarattın? Ile başlayan soru. ‘iyi ki beni yarattın, iyi ki alemleri yarattın, ayna yaptın bizi birbirimize’ farkındalılığına ulaştığında sema başlar, şükran başlar, hayatı kutlama başlar…’ Dua etmeyi bırak, kutlamaya ve kutsamaya bak.

DSC_0943

‘Ağaca bakarsın, önce ağaç görürsün. Sonra biraz ağacı yaşarsın, ve aşk görürsün. Herşeyi aşk olarak gördüğünde zaten insan-ı kamil olursun.’

‘Kendi kaderini sen bana söyle’

‘Ne zaman oynadığın oyunu kendin yazdığını anlarsın, o zaman gerçek oyununu yazmaya başlarsın.’

‘Dışarı bakan gözlerini kıs, asıl içine çevir gözlerini, içimizde keşfedilmeyi bekleyen muazzam bir dünya var.’

DSC_0923

‘Önce bil, sonra bul, sonra gör, sonra olmak o kadar kolay ki’

‘Kişi bir öğüt veriyorsa, bil ki o öğütler kendi kusurlarıdır’

‘Hatırlamazsan şikayet edersin, hatırlarsan hikayet edersin.’

‘Beri gel, beri gel, daha geri,
Sen bensin ben de senim
Yalnızca biriz.’

‘Yaratıcılık bir tebessüm ile başkalarının gönüllerinde yarattığın sevgi ile başlar.‘

‘Makbul olan yaşarken cenneti bulmaktır.’

DSC_0925

‘Ölmeden önce ölmek, ve yaşarken yeniden doğmak, Aşık olmaktır.’

‘Akıl güzeli sever,
Aşık herşeyi sever,
Maşuk ta aşığı sever.’

‘Aşk herşeyde birşey bulmaktır’

DSC_0919

‘Hakikatte adalet vardır.

‘Yaradan der ki: ben seni yaptıklarından ziyade gönlünden geçenden sorumlu tutacağım’

Içindeki düşünce Zerre’leri vücut bulacak, o yüzden düşündüğünü bil, neyin gerçekleşeceğini tayin etmek için olumlu düşün…

‘Çıldırdmış bir zihinle kalbe ulaşılmaz. Önce zihni bir sakinleştirin. Susmayı bilin. Kalabalıklar içeride dışarıda değil.

DSC_0906

‘Dağlarda kaşif ol,
Derelerde yoldaş ol,
Denizlerde dalgıç ol,
O zaman burası cennet olacak.’

‘Cennet te burada, cehennmede burada…’

‘Bulamayan arar, bulan kavuşur…’

‘Haydan gelen, huya gider…’

‘Söz yaşanmadıkça gerçek olmaz…’

DSC_1006

 

 

Ertesi sabah Konya’nın Kapadokyası olan Sille Köyü’ne yola çıktık. Çok eski bir yerleşim yeri olan bu köyde Hristiyanlığın ilk çağlarından kalma kaya kiliseleri bulunmakta. Volkanik arazide tüf toprağı coğrafyaya hakim olduğu için kayalara oyma yerleşimler, kilise ve camiiler yapılmış.

DSC_1064

 

Türkiye’deki en eski Hristiyan kilisesi olan Azize Helena Kilisesi Sille’de. 327 yılında -daha Roma resmi din olarak Hristiyanlığı kabul etmemişken – Roma İmparatoru Konstantin’in annesi İmparatoriçe Helena, Hristiyanlığa kendini adamış bir kişi olarak Kudus’e yola çıkar. Yolda Sille’de duraklama yapar ve burada bir Hristiyan cemaati oluşturur. Aslında orjinal olarak kilise kelimesi cemaat demekmiş, ve dolayısı ile cemaatin toplandığı binaya da kilise denirmiş. Helena yola çıkarken kilisenin binasının yapımına başlanmış Helena Kudüs’e ulaşıp, kutsal emanetleri bulup, dönüş yolunda her bir cemaat kilisesine birer parça hediye eder.

DSC_1050

Kilisede kullanılan fresklerdeki renkler göçebe Türk renkleri: Yeşil renk ovaları, Kırmızı renk erkeğin güç ve kuvvetini, Sarı renk ise yuvaya ve çocuklara bakan hanımı sembolize ediyor. Fresklerde İncil sahneleri ve bazı tamamlayıcı hayal gücü imgeleri
DSC_1060

Sille Osmanlı döneminde mum atölyelerinin, çana çömlek atölyelerinin ve ayakkabı atölyelerinin bulunduğu değerli bir kasabaymış. Bir diğer Osmanlı ayakkabı merkezi olan Tokat ile bağlantılı deyim olan ‘Sille’de Tokat’a zamanla Sille Tokat’a dönüşerek anlam değiştirmiş.

DSC_1063

Çok huzurlu, sakin, adeta uyuyan bir güzel olan Sille köyünü gezmenizi tavsiye ederim.

Sille ayrıca muhteşem bir manastıra da ev sahipliği yapıyor ancak askeri sınırlar içinde olduğu için gezilemiyor.

 

Ardından Meram Bağları’na yola çıktık. Meram bağları yüzyıllar boyu, havası, suyu ve bahçeleri ile gezginlerin seyahatnamelerine geçmiş, ünü Ortadoğu’ya kadar ulaşmış bir yöre. Eskiden Konya’lıların sayfiyesi olan Meram bugün başka bir şehir gibi büyümüş, ancak hala huzurlu atmosferini koruyor. Meram’da iken ziyaret etmeye değer yerler Kapı Camii, Bedesten, Esnaf Çay Evi,  lacivert, mor ve firuze çiniler ile bezenmiş mihrabı ile Ata Külliyesi, Selçuklu devri ahşap oyma, çini, halı, kilim, hat sanatının nadide eserlerini sergileyen Hangah Vakıf Eserler Müzesi, Sırçalı Medresesi, Selçuklu dönemine ait dört gözlü köprü, Habeyoğlu Hamamı ve Tavusbaba türbesi. Konya’ya özgü Etli Ekmek (incecik hamur üzerine kıyma pidesi) ustası olan Cemo Etli Ekmekçi’de öğle yemeğimizi yedik.

DSC_1098

Ardından dünyada bir aşçı için inşaa edilen ilk anıt mezar olan Ateşbaz-i Veli Tuz Baba Türbesini ziyaret ettik. Mevlana Celaleddin Rumi’nin dergahında yıllarca dervişlerin aşını gönül ateşi ile pişirmiş Tuz Baba, ayrıca değerli bir sufi Dede imiş. Rivayete göre eli bereketli Tuz Baba’dan alınan tuzlar evdeki tuza karıştırılınca dilekler gerçek olurmuş. Dilekleri olanlar ise tuzlarını getirip buranın tuzuna katarmış. Biz de niyetlerimizi ve dualarımız okuyup, tuzlarımızı aldık.

Ardından Konya’ya, Selçukluların izlerini keşfetmek için geri döndük. Konya Selçukluların önemli bir başkenti olmuş. Alaaddin tepesinde yer alan Alaaddin Camii’ndeki kümbette, 6 Selçuklu Sultanı mumyalı gömülüymüş. Alaaddin tepesi, insan eliyle yapılan yapay bir tepe olduğu için zamanla çökme tehlikesi ile karşı karşıya kalmış. 2015’de güçlendirme çalışmaları tamamlanacak ve 2016’da yeniden ziyarete açılacak.

DSC_1074

Tepenin hemen aşağısında  3 önemli bina var:
Celalettin Karatay Medresesi Hukuk Fakültesi,  İnce Minareli Medrese Hadis Fakültesi ve Barok mimarideki St Paul kilisesi.

Karatay Medresesi Selçuklu dönemine ait taş işçiliğinin muhteşem bir örneği. Özellikle içindeki çiniler, Anadolu Selçuklu devri çini işçiliğinde önemli bir yer kaplıyor.

DSC_1078

İnce Minareli Medrese. Selçuklu eserlerinden olan bu medrese, 13. yüzyılda, hadis ilmi öğretilmek üzere inşa edilmiş ve 19. yüzyılın sonuna kadar faaliyetlerini sürdürmüş. Mimari bir şaheser olan bu yapı içinde, birçok taş ve ahşap eserler bulunmaktadır. Aynı zamanda, Selçukluların sembolü çift başlı kartal figürlerinin en güzel örneklerini görmek mümkün.

 

Konya’da ziyaret edilecek bir başka nokta ise Arkeoloji Müzesi. 1901’de kurulmuş müzede, Neolitik Çağ, Erken Tunç, Orta Tunç (Asur Ticaret Kolonileri), Demir (Frig, Urartu) Klasik, Hellenistik, Roma ve Bizans Dönemine ait eserler sergileniyor. Bu eserlerin arasında en önemlileri Roma lahitleri.

 

KONYA ADRESLERİ

DSC_1149

Konya’da Konaklamak için ilk otel önerimiz  Hich Otel. Mevlana Türbesinin hemen arkasında yer alan bu mütevazi, zevkli ve huzurlu otel Konya’daki ziyaret noktalarına yürüme mesafesindeki mükemmel lokasyonu, huzurlu ortamı ve güleryüzlü servisi ile en keyifli ve özgün otel. Altında yer alan Post Kafe ney dinletileri ve sohbetlere ev sahipliği yapıyor. Eğer Hich otelde yer yoksa, o zaman şehrin biraz dışında yer alan Dedeman Oteli tercih edebilirsiniz. Modern ve ferah bir tasarıma sahip büyük bir otel. En üst katındaki Teras restoranı, geceleri Konya’nın ışıl ışıl manzarasına nazır yemek yemek için ideal.

Yemeklerde en güzel Konya mutfağı adresleri: Saraylı Konak Konya, Köşk Restoran ve Bolu Restoran, Konya Kebabı için doğru adres: Ali Baba ve Etli Ekmek için Meram’daki Cemo Etli Ekmekçi. Konya’ya özgü lezzetler ise: etli bamya çobası ve arabaşı çorbası, etli yaprak sarması, mevlana çorbası, etli ekmek, tandır fırın kebabı, saç arası ve höşmerim tatlıları.

Geceleri yemek sonrası Ney dinletileri için ise Hiç Kafe güzel bir adres.

 

DSC_0839

Zeynep Atılgan Boneval