Ver elini Datça…
‘Tanrılar sevdiği kullarını Datça’ya gönderir’ demiş eski bir Yunan filozofu… Öyle yeşil, öyle doğal, öyle cömert ki, yarımadaya ayak basar basmaz, doğan güneşe, sizi sarmalayan doğaya ve yaşadığınız her ana daha fazla şükranla doluyorsunuz.
Yeşilin ve mavinin her tonu ile bezenmiş Datça’da denize dökülen fıstık çamları, bademler, okaliptüsler, harnuplar, zeytinler, meşe, mersin ağaçları, dutlar, incirler, bağlar, turunçgiller, bahçeler, çeşit çeşit şifalı bitkiler, otlar ve baharatlar ile sarıp sarmalanıyorsunuz. İster deniz kenarında olun, ister orman içlerinde doğa yürüyüşlerinde, doğanın cömertliğinin yansıması kokulara, renklere, seslere ve manzaralara doyamıyor insan.
Büklüm büklüm koyları, pırıl pırıl berrak denizi, ışıl ışıl güneşi, esen rüzgarı, tertemiz bol oksijenli havası, muhteşem reçine ve kekik kokuları, cırcır böceklerinin senfonisi, çakıl taşlarına vuran denizin şıpır şıpır sesi, cömert doğası, muhteşem manzaraları, bozulmamış köyleri ve lokal yaşantısı ile saf, doğal ve huzurlu bir cennet köşesi Datça yarımadası…
Sanki tepeler denize kavuşmak için iki kolunu açmış, ve arasında oluşmuş ‘bük’ler de bu kucaklaşmanın korunaklı mahsülleri olarak dile gelmiş.
Koyları sağlı sollu saran tepelerden fışkıran ağaçlar denize dökülürken, arasındaki büklerde yüzmek, manzaraları seyretmek, yürümek, bostanlardan gelen tazecik mahsülleri yemek, ılgın ağaçları altında uyumak, ve saati unutarak güneş zamanına uyumlanmak, doğanızla buluşmak, çocukluğunuza dönmek size kalan tek şey Datça’da.
Datça’nın en büyük lütfu, sabahları uyanır uyanmaz kendinizi pırıl pırıl denize bırakabilmeniz. Ovabükü’ndeki sade, doğal ve aile ortamındaki Nil Pansiyon’da neredeyse dalgaların sesini duyacağımız odamızda, denizin 5 metre ötede olduğunu bilmenin iç huzuru ve mutlu gülümsemesi ile derin sessizlikte uyuyup, horoz ve keçiler ile uyanıp, denize, doğaya, ev lezzetlerine, sıcaklığına ve doğallığına doyduk.
Sabah, öğle, akşam, defalarca denize atlayıp yeniden çocuk olduk, ruhumuz hafifledi. Akşamları nefes kesen gün batımlarını, geceleri ise denize yansıyan ayı, pırıl pırıl parlayan yıldızları izleyerek tüm çıplaklığı ile doğaya teslim olduk.
Eğer bizim gibi bakir, doğal ve saf keşiflerden hoşlanıyorsanız, Eski Datça, Reşadiye, Yaka köyleri, Knidos, Ovabükü, Gabaklar koyları huzurlu, doğal, sakin, sessiz ve rafine alternatifler.
Datça Yarımadasında yer alan Datça sahil kasabası, Palamutbükü ve Hayıtbükü koyları, yanyana oteller, restoranlar ve işletmeler biraz daha kalabalık ve turistik. Buralarda Datça’yı ‘Bebekli, Göbekli, Emekli, Köpekli yeri’ olarak hissettik.
DATÇA ROTALARI
Knidos
Datça Yarımadasının en batı ucunda, denizin kıyısında dünyanın en görkemli ve büyüleyici antik kenti Knidos yatıyor Akvaryum gibi sularında denize kendinizi bırakıp, aynı anda güneşi batırıp ayı doğurabildiğiniz yegane antik şehir.
Yolu yapıldığı için ulaşım kolaylaşan Knidos’a çam ormanları, badem ağaçları, zeytin bahçeleri ve de soğumuş lavlardan oluşan kızıl, boz, siyah volkanik kayalar gibi doğa güzellikleriyle dolu bir yoldan ulaşıyorsunuz.
Knidos’ta ne yazık ki kısmen restore edilebilmiş bir antik şehir. Ancak zamanında yirmi bin ve on bin kişilik iki tiyatroya, pembe tapınak, kâinat tapınağı, Akropol, Nekropol gibi yapılara ev sahipliği yapan görkemli dev bir şehirmiş.
Bir efsaneye göre Knidos’lular karadan gelen istiladan korunmak için önce Balıkaşıran mevkiindeki kara parçasını kazıp, yarımadayı bir adaya dönüştürmeyi düşünmüşler. Bu zorlu kazılarda çalışanların ölümcül kazalar ve hastalıklar geçirmesi üzerine, Delphoi Tapınağı’ndaki kahin rahibeye başvurmuşlar. Aldıkları cevap ise, ‘Eğer Zeus gerek görseydi burayı ada yapardı’ olmuş ve bu hayali rafa kaldırmışlar.
1856-1858’de İngiliz arkeologlar kazılarda bulduğu heykel, kandil ve sikkeleri Londra’daki British Museum’a kaçırmışlar. Büyük tiyatronun mermer taşlarını ise Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa; Kahire’deki sarayının inşaatında kullanmış.
Tüm bu yağmalamalara rağmen tarih ve doğanın bütünleştiği Knidos hala deniz kıyısındaki en muhteşem antik kent.
Nekropol sahasının içinden geçen yolun son bölümünü aştıktan sonra Knidos’un teraslarına ve limanlarına hakim eşsiz güzellikteki manzara insanı büyülüyor. Ege’nin uçsuz bucaksız sularına bakan tepelerinden güneşin batışını izledikten sonra birkaç adım atıp, Akdenize açılan diğer limanındaki balıkçıdan ayın doğuşunu seyredebiliyorsunuz.
Eski Datça
Datça’nın en güzel hediyelerinden birisi Eski Datça’nın şiir gibi sokakları. Can Yücel boşuna vurulmamış buraya. Nefis taş evleri, begonvillerle renklenen labirent sokakları, el emeği göz nuru harika tasarımlar yaratan dükkanları, yerel mahsüller ile en doğalından lezzetler sunan minik, tatlı ve prensipli kafe/restoranları ile zamanda asılı kalmış bir masal gibi Eski Datça.
Eski Datça’ya gönül verenler özenle otantik ruhunu korumaya çaba sarf ediyorlar. Yaşamının son yıllarını Datça’da geçiren, ve “Beni Datça’ya gömün” diyen şair Can Yücel’in ruhunu yaşatmaya uğraşıyorlar. Buraya yerleşenler ve işletme açanlar gerçekten prensip sahibi, özenli ve kalender insanlar.
Eski Datça’da güzel kahvenin en iyi adreslerinden birisi Noema. Petra kahveleri, günlük tatlı ve tuzlu lezzetleri ile minik ancak ferah mekanında veya bahçesinde keyifle kahvenizi yudumlayabilirsiniz.
Ön cephesi meydana açılan, arkasında da bir dutun altında küçük bir cennet köşesi olan Nil Kafe’de Özlem Hanım ve eşi özene bezene her gün yeni lezzetler için emek veriyorlar. Tüm malzeme ve mahsülleri butik lokal üreticilerden veya yerel kadınlardan alıyorlar. Hepsi ev yapımı olan gül böreği, şeftalili pastası, mürdüm şerbeti, limonatası ve tarifini sır gibi sakladıkları keçi boynuzlu İnatçı Keçi kokteyli meşhur. Köy sütü, tereyağı, zeytinyağı ve yumurtasından yapılan börekler, supangle ve Alman pastası gibi özlediğimiz tatlılar, şarabın yanına lokal Datça peynirleri ve kuru et var menüde.
İsterseniz 24 saat öncesinden arayıp tandır, zeytinyağlılar gibi özel lezzetleri de hazırlamalarını rica edebiliyorsunuz. Nil Kafe’de Coca Cola, Efes gibi kitlesel tüketim markaları yok. Datça gazozu, datça şarabı, garaguzu birası, çınar dondurma gibi lokal, butik içecek yiyecekleri servis ediyorlar. Hazır kahve yerine de yumuşacık içimli harika lezzette chemex kahve sunuyorlar.
Az ileride 2017’de açılmış Agapi ise, eski bir binayı gerçek ahşap ve taş ile restore ederek şirin bir bistro ve avluya dönüştürmüş. Yerel şaraplar, Türk ve Rum mezeleri eşliğinde haftanın 4-5 gecesi hafif ezgilerde canlı müzik sunan romantik bir mekan. Agapi meze tabağı, ev yapımı mantısı ve limonatası meşhur.
Caria Silk ise 12 yıldır ipekten enfes şallar ve peştemaller yapan ufacık bir dükkan. Ufak olduğuna bakmayın, arkasında yıl boyu süren büyük bir emek var. Tırtıl, ipek böceği ve koza yetiştirip kendi ipliklerini üreterek doğal boyalar, ibrişim haline getiriyorlar, dokuyup, kumaşları boyayarak yumuşacık muhteşem ipek tasarımlar üretiyorlar.
Çarşı Sokak üzerinde başka harika el emeği göz nuru harika dükkanlar da yer alıyor: Eski bir yağhaneden dönüştürülen Alt Üst’te el yapımı ahşap evler, seramikler ve elişleri, Balıkaşıran’da nefis ahşap balık ve balinalardan duvar süsleri, anahtarlıklar, Nevo Sanat Galerisi’nde el yapımı takılar, resim ve seramikler, Mavi Baykuş’ta da keçe, seramik gibi harika el işleri yer alıyor.
Can Yücel’in Evi’ni görmek istiyorsanız, sadece senede bir gün, ölüm yıldönümü olan 12 Ağustos’ta kapılarını ziyarete açıyor
Eski Datça’da Orhan’ın Yeri’nde bir kahve içmeden dönülmez. Dutlar, sarmaşıklar, asma ve kabakların altında köy kahvesi atmosferindeki mekanda köy ayranı, gözleme, zeytinyağlılar, ızgara ve mezelerde mevcut.
Eski Datça sokaklarında dolaşırken bir mola için Kocca Ev veya Ede Cafe‘de bir kahve içebilirsiniz.
Yeşilliklerin altındaki Datça Sofrası’nın da bademli köftesi meşhur. Bir bakmışsınız akşam olmuş, gitarın sesi gecenin rehavetine ve yüzündeki mutlu gülümsemeye karışmış.
Yaka Köy
Datça’da iken keşfe değer başka bir adres ise yarımadanın içlerinde yer alan Yaka Köy. Burayı özel kılan iki sürpriz mevcut: UKKSA ve Yakamengen Restoran.
Uluslararası Knidos Kültür ve Sanat Akademisi olan UKKSA’yı köyün içinden geçerken heykeller ile dolu bahçesini görünce tanıyacaksınız. Doğanın sanatı olan yüzlerce yıllık muhteşem zeytin ağaçlarının arasında, insanın yaratıcılığına kucak açıp besleyen bu şaşırtıcı kültür sanat merkezi, sanatçı Nevzat Metin’in eski bir okul binasını restore ederek sanatçılara ve sanatseverlere kapılarını açmış. Yemyeşil bahçesine serpiştirilmiş yüzlerce heykeli, resim, fotoğraf ve seramik sergileri, sanat kampları, atölye ve etkinlikleri, kütüphanesiyle ile UKKSA muhteşem bir ilham durağı.
Yakamengen ise 12 yıldır hizmet veren muhteşem bir restoran. Sümran Can ve Arda Tunç çiftinin işlettiği Yakamengen, 100 yıllık bir zeytinyağ sıkım taş binasının restore edilmesi sonucu, özenli ve rafine bir restorana dönüşmüş. Menüdeki lezzetler mevsimine göre sürekli değişiyor. Deniz mahsülleri, sebze ve otlar ile bu coğrafyaya özgü farklı reçeteleri uygulayan pesketeryan lezzetler arasında kalamardan işkembe çorbası fişkembe, yoğurtlu rahibe köftesi, sirken kavurma, sübyeli kuru fasülye, keçi peynirli islim kebabı, zerdeçallı pilav gibi orjinal tatlar keşfedeceğiniz Yakamengen’de, kaktüs meyveli akçaağaç şuruplu bademli muhallebi, ev yapımı ayran, koruk suyu, limonata, şifalı bitki çayları gibi doğal tatlı ve içecekler sunuluyor. Perşembeleri ise taş fırında Napoliten usulü pizzalar pişiyor. Zeytinlerin altındaki arka bahçesinde mutlaka bir öğle veya akşam yemeği yiyin.
Reşadiye
Datça’nın ilk yerleşim merkezi olan Reşadiye eski adıyla Elaki Köyü ise, dev çınarlı meydanları, begonvilli incirli, , dutlu, zeytinli, bademli bahçeleri ile yöreye özgü dokusunu günümüze dek koruyan çıtı pıtı taş evleri, minik meydanı, kahvehanesindeki yaşlıları ile insanı geçmişe götüren şirin ufacık bir köy. Bu köyde yer alan Osmanlı Muğla Valisi Mehmet Ali Ağa’nın muhteşem tarihi konağı Kocaev, 2002-2004 yılları arasında restore edilerek enfes bir otele dönüştürüldü. İnanılmaz güzellikteki binası, bahçesi ve Elaki restoranı köyün en güzel adresi.
Çeşmeköy ise Datça’nın başka bir keşfe değer bakir köyü.
Datça’da Deniz ve Koylar
Datça yarımadası adeta bir deniz ve koylar cenneti.
Bizim favorilerimiz deniz ılgın ağaçlarının dizildiği, çakıl taşlı upuzun, sakin ve dinginliğiyle saklı bir cennet olan Ovabükü
ve palmiyelerin ve hurma ağaçlarının denize karıştığı cennet gibi bir koy olan Gabaklar (Kızılbük),
Sevdiğimiz ıssız koylar ise güneyde Mesudiye’den batıya doğru sırası ile Kurubük, Akçabük, Akvaryum, Bağlarüzü, kuzeyde de Murdalı ve muhteşem gün batımları sunan Değirmenbükü.
Tekne ile gidenler için ise karadan neredeyse erişimi olmayan Mersincik, Domuzçukuru, İnceburun gibi muhteşem koy alternatifleri var.
Palamutbükü, Hayıtbükü, Kargı ve Datça Sahil aslında denizi çok tertemiz ve çok güzel olmasına rağmen, yanyana tesisler ile dolu çok kalabalık alternatifler.
Karia Doğa Yürüyüş Rotası
Datça Yarımadası doğa ve yürüyüş severler için ayrı bir cennet. Akdeniz’den Ege’ye 820 kilomtetre uzanan Türkiye’nin en uzun mesafeli yürüyüş rotası Karia Rotası’nın başlangıcı Datça’dan. Kekik kokuları, badem çiçekleri, deniz ve orman manzaraları eşliğinde Knidos’dan Murdala’ya, Değirmenbükü’nden Körme’ye, Emecik Dağı, Yanıkdağ, Cumalı Kocadağ arasında muhteşem doğa yürüyüşleri yapabiliyorsunuz.
OTELLER (çoğu pansiyon ve motelde kredi kartı geçmiyor)
Nil Pansiyon: Ovabükünde koyun en sonunda yer alan Nil pansiyon, 12 yıldır hizmet veren el emeği göz nuru bir aile işletmesi. 7 tane sade, basit ancak pırıl pırıl, ferah ve mis kokan odası gayet yeterli. Doğma büyüme Ovabüklü olan Gülsar Teyze, arka bahçedeki bostandan patlıcan, bamya, kabakları toplayıp, o gün gönlünden ne geçerse onu pişiriyor. Kabak çiçeği dolması enfes. Kızı Nilgün Hanım güleryüzü ile misafirleri ağırlıyor, eşinin ise mangalı meşhur. Sabahları kavrulmuş lorlu biberli domatesli kekikli maydanozlu kızarmış ekmeği, baharatlı patates salatası, peynirleri, otları, omlet veya göz yumurtası çamların altında denize nazır harika bir köy kahvaltısı veriyorlar. Akşamları ise köfte, patates, makarna yanına da çoban salata ile çocukluğunuzun lezzetlerini hatırlıyorsunuz. Nakit çalışıyor
Sardunya Pansiyon: Ovabükü ile Palamutbükü arasında bir tepede yer alan Sardunya ise 6 oda 2 apart’tan oluşan sade, salaş, biraz da bohem başka bir alternatif. Beşyüz metre yürüdüğünüzde ufacık saklı bir koya erişiyorsunuz, sabah kendinizi size özel bir cennette hissetmek için harika bir alternatif. Yaz kış açık olan Sardunya, Şubat-Mart’ta badem ağaçları beyaz çiçekler ile bir geline dönüştüğünde özellikle davet ediyor doğa yürüyüşü severleri.
Ovabükü’ndeki diğer güzel adresler ise Ada Pansiyon, Hoppala Pansiyon, Masal Gibi ve Savana Butik Otel
Koop’ Suites: Eski Datça’ya çok yakın bir mesafede, 5 dönümlük bahçede, ahşap, taş ve doğal malzemeler ile inşa edilmiş, sade ancak son derece zevkli, zarif ve huzur dolu bir konaklama alternatifi. Doğa yürüyüşleri ve bisiklet gezileri için harika parkurların yakınında olan otel doğanın içinde şiir gibi bir vaha
Olive Farm Guest House: Reşadiye’de 350 dönüm üzerine kurulmuş zeytinlik ve organik tarım alanı, zeytinyağı ve yan ürünlerini üretim tesisi ve otel olan Olive Farm gerçek bir cennet bahçesi. Zeytin, portakal, turunç ağaçları arasında, kocaman bir zeytinin altındaki kır evinin çevresine serpiştirilmiş yemyeşil tüneller ile birbirine bağlanan irili ufaklı taş ve ahşap kulübeleri ile Olive Farm konfor ve doğallığın buluşturan çok keyfili bir kır oteli. Havuzu, jakuzi, sauna, buhar odası ile spası, duvarları harika vitraylarla bezenmiş sekizgen kütüphanesi, her şeyini kendi üreten organik restoranı ile doğanın içinde huzur içinde arınacağınız bir konaklama adresi. Dükkanından ise burada üretilen organik zeytinyağı, sirke, doğal reçeller, pekmez, sabunlar, zeytinyağı bazlı doğal bakım ürünleri, cilt kremleri, saç bakım ürünleri, zeytin ağacından mutfak eşyaları ve oyuncaklar alabilirsiniz.
Datça Yağhane: Eski Datça’da eski bir yağhaneden dönüştürülen bu pansiyon sade ve tertemiz odaları ile ev ortamında sizi ağırlıyor.
Gabaklar Bungalow & Pansiyon: Muhteşem bir koy olan Gabaklar (Kızılbük)’da ahşap bungalowlar ile tatil köyü atmosferindeki otel deniz kıyısında konaklamak isteyenler için güzel bir alternatif.
Bizim Ev Datça Kargı, Kargı Koyunda yer alan Bizim Ev Datça, 2015 yılında Kargı Koyu yamaçlarını kaplayan makiliklerin üzerinde bir taş çoban evini alıp restore ederek başlamış, ardından, 4.500 metrekare bahçe içerisine 6 mobil vagon ev park edilmiş, şimdi 4 taş ve 6 vagon ev olarak hizmet veren, Datça’nın dingin ve doğal yaşamını deneyimleyebileceğiniz, bahçede yetişen mevsim sebzeleri, kümesten günlük taze yumurtalar ve taş fırından çıkan Datça ekmeğiyle kahvaltılar yapabileceğiniz nefis bir konaklama adresi.
Bi Badem Datça da çok sevdiğimiz başka bir tiny house kampı. Karaincir plajından Marmaris yönüne doğru giderken, Sarı Liman Mevkiinde sahilde bir adet tiny house, 10 dakika yürüme mesafesinde yeşilliklerin içinde de 8 farklı tiny house yer alıyor. Kamp alanında havuz ve restoran, sahilde ise plaj kafesi, şezlonglar var, ve bomboş plajıyla sanki deniz size aitmiş gibi hissediyorsunuz.
Diğer konaklama adresleri:
Eski Datça Evleri, Eski Datça
Koccaev, Eski Datça
Zen Pansyion, Eski Datça
Bük Butk Otel, Palamutbükü
Mavi Beyaz Otel, Palamutbükü
Begonvil Apart, Palamutbükü
Kargilos Hotel & Beach, Kargı Koyu
Villa Aşina, Datça – Kargı Yolu
Cape Crio Butik Otel & Spa, Kargı Yolu
Sapphire Hotel, Datça Sahil
Fuda Otel, Datça Sahil
Orcey Otel, Datça Sahil
Flow Datça Surf Oteli, Kızlanaltı
Aktur Mocamp, Aktur Datça
Diğer Restoranlar (çoğu restoranda kredi kartı geçmiyor)
Yaka Köyü ve Eski Datça‘da yukarıda detaylıca yazdığım adresler en beğendiğimiz adresler. Aşağıdaki restoranlar ise rotanız üzerine deneyebileceğiniz diğer adresler:
- Mesudiye köyünün kıyısında çakıl taşlı geniş bir koy olan Ovabükü’nde Poyraz’da meze ve balık yiyebilirsiniz.
- Palamutbükü’nde turkuaz denizin kıyısında ılgın ağaçları altında koyun en eski taş binası olan tarihi gümrük binası ve bahçesinde, Le Jardin de Semra’da, çok zevkli bir dünya insanı olan Semra Hanım’ın bademli datça salatası, black & white steak, romlu-dondurmalı incir tatlısı gibi harika lezzetleri ile bir akşam yemeği yiyin. Palamutbükü’nde denize girmek ve öğle yemeği yemek için doğru adres ise Bedya Beach. Salty Bar & Beach ise akşamüzeri manzaralara nazır bir kokteyl içmek için harika bir lokasyon.
- Görkemli bir kayalığın eteğine kurulmuş Hayıtbükü’nde kumsalın üzerinde deniz ayaklarınızın altında Ortam Restoran’da meze ve balık veya Ogün’ün Yeri’nde odun ateşinde pizza yiyebilirsiniz
- Datça’ya en yakın güzel bir koy olan Kargı’da, Nirva Beach’in mutfağındaki ünlü Reşat Usta’nın yemeklerini veya Yeşim’in yerinde mükemmel pide, lahmacun yiyebilirsiniz.
- Bodrum’a feribotların kalktığı Karaköy mevkiindeki Kairos Marina’da yer alan Mayan Cocktail & Food nefis kokteylleri ve tapas lezzetleri ile çok gözde bir mekan.
- Datça Sahil’deki lezzet durakları ise:
- Kahve için: The Coffee Grinder ve Drip Drop
- Kahvaltı & Kahve için: Dalida ve Mia
- Tatlı için: Tonka Patisserie
- Balık ve meze yemek için doğru adresler ise, Vakıf Bank’ın arka sokağında Datça’nın en eskilerinden Fevzi’ni Yeri veya Körmen Karaköy’den Datça kumsalına gelen Hüsnü’nün Yeri.
- Limanın üzerinden denize muhteşem bir manzara ile açılan balkonda sıra dışı yemekler tatmak istiyorsanız adres Culinarium.
- Kabak çiçeği dolması için Uysal Café, ciğer için Reşat Usta, esnaf menüsü ile ev yemekleri için ise Datça Bostan diğer güzel adresler.
Alışveriş
Şarap tadımı için Knidos Şarapçılık‘a gitmenizi öneriyoruz.
Harikalar diyarı Eski Datça’daki el işi dükkanları ve Olive Farm’ın yanı sıra, Datça sahilde bal, nurlu badem, zeytinyağı almak için Pehlivan, Özlü Datça ve Osman Ballı, el yapımı t-shirtler için Mon Datça, sedef ağacından defter, kağıttan ve kabuktan kolye, el yapımı sabunlar için Bizim İşler, bikini, t-shirt, şort için Sofa Surf Shop doğru adresler. Denk gelirseniz Aktur Pazarı’na da uğramayı unutmayın.
Zeynep Atılgan Boneval