TUĞÇE POSTOĞLU GÖZÜNDEN COTE D’AZUR & PROVENCE
Dünyanın şüphesiz cennet köşelerinden birisi olan Güney Fransa sahilinden bahsetmek istiyorum bugün.
Türkiye’den Nice’e direk uçuşla gidip, Cannes, Monaco, St.Tropez, Antibes gibi farklı Cote D’Azur sahil beldelerinden birisine rotanızı çevirebilirsiniz.
Benim ilk durağım Cannes idi. Cannes en beğendiğim yer oldu. İster kalabalık arkadaş grubunuz ile, ister başbaşa, çok güzel vakit geçirebileceğiniz bir yer. İlk seyahatimde Hotel Martinez’i tercih ettim. Bunun yanı sıra Carlton ya da Majestic Barriere’de çok güzel oteller arasında. Hepsi sahil şeridinde yan yana dizilmis görkemli binalarda yer alıyor. Carlton Cannes’ın simgesi haline gelmiş. Cannes asıl şöhretini bildiğiniz üzere Cannes film festivalinden almış, ancak yaz aylarında bambaşka bir kapı açıyor size.
Sahil şeridine dizilmis onlarca dünyaca ünlü butikten alışveriş yapabilir, isterseniz bir arka parallel caddesinde daha yerel markalara da rastlayabilirsiniz. Gündüzleri genelde sahil şehirindeki plajlarda vakit geçirip, aksam üstü kısa bir alışveriş turu ardından uzun sahil şeridinde yürüyüşler yapabilir, birbirinden şık restoranlardan birisinde mükemmel bir yemek yiyebilirsiniz. Baoli Beach, Carlton Beach, Majestic Barriere Beach ve Plage L’Ondine, Cannes’ın en guzel plajları. Eger eğlenceli bir gün geçirmek istiyorsaniz Baoli’yi tavsiye ederim. Hem yaş ortalaması genç, hem de saat 5den sonra müziğin sesinin biraz yükselmesi ile hareketli bir havaya bürünüyor. Gündüz yemeklerinizi plajların içindeki restoranlarda yiyebilir, daha sonra denizin ve güneşin tadını çıkartabilirsiniz. Ancak gitmeden önce rezarvasyon yaptığınızdan emin olun, yoksa yer bulamayabilirsiniz.
Güzel bir restoranda akşam yemeği benim için vazgeçilmez bir zevk. Baoli Uzakdoğu’dan bir çok dünya mutfağına kadar farklı çesit sunan, müzüğü ve ambiyansı ile şahane bir yer. Daha sonra isterseniz kulübüne de devam edebilirsiniz.
Hotel Majestic’in altında bulunun, dünyanın bir çok yerinde şubesi olan La Petite Maison ve Fouquet de çok güzel restoranlar. Ayrıca L’Ecrin de güzel bir yemek icin tercih edebileceğiniz adresler arasında. Daha sonra L’Ecrin’in barında geceye devam da edebilirsiniz.
Gelelim Monaco’ya. Monaco dünyanin en pahalı yerlerinden bir tanesi. Giderken ilk olarak bunu akılda tutmak lazım, ancak Güney Fransa’ya gelip de görmeden asla olmaz. Monaco bildiğiniz gibi casinosuyla meşhur. Önünde lüks arabaların resmini çeken yüzlerce turist görünce şaşırmayın, çünkü gerçekten en şık otomobillere ve en nadide parçalara orada rastlıyorsunuz. Casino Monte-Carlo turundan sonra Musee Picassso’yu gezebilir, Prenslik Sarayını gezebilir ve daha sonra da Café de Paris’de güzel bir yemek yiyebilirsiniz.
Jimmy’z Monaco, 1974’de açılmış günümüzde hala ünü devam eden en güzel gece kulüplerinden birisi. Benim tercihim her zaman orası olmuştur, ancak mutlaka rezarvasyon yaptırın derim.
Hotel de Paris Monaco’nun en meşhur oteli. Bunun yanı sıra Hotel Hermitage, Le Meridien ve Columbus Monaco gibi otelleri de tercih edebilirsiniz.
Monaco ayrıca bahçeleriyle de cok meşhur. En güzel çiçekler, bitkiler ve ağaçlar farklı parklara Monaco Kraliyet ailesi onuruna dikilmiş ve bu parkların güzelliği dünyaca ün salmış. Jardin Exotique, Parc Fontvieille ve Princess Grace Rose Garden en güzel bahçeler.
Cannes’dan 25dakika uzaklıktaki Le Saint Paul de Vance, çok güzel bir Provence dağ kasabası. Küçücük ancak sevimli yerleşim yeri muhteşem bir restoran & otele ev sahipliği yapıyor: La Colombe d’Or’da yemek yemeden ve ev yapımı şaraplarından tatmadan dönmeyin derim. Otelin alt bahçesinde bulunan restoran, içerideki orjinal Picasso tablolarıyla meşhur. Klasik bir ‘French cuisine’ denemek için en ideal yer.
Saint Paul sanat galerileriyle meşhur bir kasaba. Daracık arnavut kaldırımlı sokaklarında yürürken, kendinizi bambaşka bir dünyada hissediyorsunuz.
Birazda St.Tropez’den bahsedecek olursak, St Tropez ilk olarak Brigitte Bardot’un ‘et Dieu..Crea la femme’ filmiyle meşhur olmus. Daha sonra dünyanin en meşhur tatil ve eğlence sahil merkezlerinden birisi haline gelmiş. Aslında St.Tropez küçücük bir sahil kasabası, ancak son 50 yılda dünya sosyetesinin akın etmesiyle, lüksün ta kendisi olmuş durumda. Marinasında yan yana sıralanmış ultra lüks yatlar, sınırsız eğlence sunan plaj kulübleri ve gece kulüpleri St.Tropez’i bambaşka bir boyuta taşımış.
Hotel de Paris St.Tropez’in en meşhur oteli. Tam karşısında bulunan Chanel mağazasına ve arka bahçesine bir göz atın derim, başlıbaşına bir şaheser. St.Tropez deyince tabiki plajlardan bahsetmeden olmaz. Bagatelle son dönemin en meshur plaj kulübü. Gündüz denize girip, keyifli bir yemek yedikten sonra, akşamüstü saat 5’te baslayan ‘beach partisi’ne katılabilirsiniz. Müzik ve şovlar neredeyse akşama kadar devam ediyor. Nikki Beach de en az Bagatelle kadar popüler, fakat yaş ortalaması biraz daha küçük. Bir kaç haftada bir meşhur DJ’leri ağarlayarak unutulmaz partilerie imza atıyor. Club 55’de bir diğer önemli plaj. İçeride bir çok ünlü isme rastlamanız mümkün. Bu plajlara gitmeden önce mutlaka rezarvasyon yaptırmanız gerekiyor.
Son olarak da, Antibes’de bulunan Hotel du Cap Eden Roc’a mutlaka uğrayın derim. Amfar Gala’sının yapıldığı otel olan Cap Eden Roc, büyüleyici güzellikte bir otel. Gün batımında meşhur imzalı kokteyllerinden içmeden ve havuzuna göz atmadan dönmeyin derim.