VİYANA İZLENİMLERİ

Dinamik Delikanlı Viyana

 

Viyana klasik müziğin, operaların, valslerin, sanatın, mimarinin, parkların, bahçelerin, avluların, kahvenin, zarafet ve asaletin şehri…

 

Modernizmin doğduğu Avrupa kültürünün temel taşı Viyana, Barok ve Art Nouveau mimarinin ve klasik müziğin başkenti.

 

Kimler doğmuş, kimler yaşamış, kimler gelmiş kimler geçmiş bu şehirden. Strauss, Mozart, Mahler, Schubert, Beethoven, Haydn, Bach, Brahms, Schönberg, Klimt, Schiele, Kokoschka, Zweig, Musil, Schnitzler, Freud, Loos gibi dünyanın en önemli müzisyen, ressam, yazar, psikolog, mimarlarına ilham vermiş ve ev sahipliği yapmış Viyana.

 

Onlarca müze ve saraylarında Avrupa’nın en zengin sanat koleksiyonlarına ev sahipliği yapan, 50 tiyatro, 6 opera ve konser salonu barındıran Viyana, sanatın her türlüsünü kucaklamış, beslemiş, yeşertmiş ve sahnelemiş.

 

Entelektüellerin özgürce fikir alışverişinde bulunduğu kahve evleri, yüzyıllar boyunca birçok dehanın sohbetlerine tanıklık yapmış.

 

Abartılı olmayan zarif bir ihtişam sizi karşılıyor Viyana’da. Üstünüze üstünüze gelen boğucu ve karanlık bir eski şehir yerine, ferah sokakları, uçuk pastel renklere boyalı iç açıcı tarihi binaları, çiçekler ile bezenmiş şık avluları, geniş meydanları, Tuna kanalı boyunca dizilmiş bahçeleri, dinlenme ve yürüyüş alanları, yemyeşil geniş parkları ve saray bahçeleri ile nefes alan havadar bir şehir.

 

Boşluk duygusunu ve doğayı hissedebileceğiniz bu soluklanma köşeleri, güzel havalarda koşanlar, bisiklete binenler, paten kayanlar, piknik yapanlar, şöyle bir uzanıp dinlenenler, oynayan çocuklar, gitar çalan gençler, el ele aşıklar ile cıvıl cıvıl…

 

Eski şehirde daracık labirent gibi sokaklarda bile trafiği hiç hissetmiyorsunuz, arabalar ve tramvaylar hiç rahatsız etmeden, gürültü yapmadan geçip gidiyor, trafik kıyameti yok. Aksine Viyana sokakları çok şenlikl’, bisiklet taksi olan Faxi’ler, faytonlar ve segway gibi alternatif ulaşım araçları göreceksiniz, hiç şaşırmayın.

 

Viyana insana son derece saygılı ve medeni bir şehir. Şehrin her köşesini, özel bisiklet yolları sayesinde pedal çevirerek keşfedebiliyorsunuz. Bisiklet istasyonlarından kiraladığınız bisikletleri önemli müze, saray, tarihi eser yakınımdaki bisiklet park otomatlarına park edebiliyorsunuz… Musluktan akan su Avrupa’nın en temiz ve içilebilir suyu… Tüm saray bahçeleri ve parklarının girişleri ücretsiz… Şehrin önemli tarihi binaları ve meydanlarında, müzelerinde, toplu taşıma ve istasyonlarında ücretsiz internet var… Yaşam standartları yüksek, ancak yaşam Paris, Londra gibi pahalı değil. Üniversiteler ücretsiz, sağlık hizmetleri ve ulaşım ucuz… Avrupa ve dünya çapında yapılan anketlerde yaşamak için en ideal şehir olarak seçiliyor. Ve gerçekten Viyana insana ‘ben burada yaşamak isterim’ dedirtiyor.

 

Avrupa başkentlerinin çoğunda yılların yıpranmışlığının getirdiği bir yorgunluk hissedilir. Kafeler, oteller, binalar köhneleşmiştir, servis yapanlar bıkkın ve yılgındır, turist nüfusu şehirliyi aşmıştır ve şehir turizmden bunalmıştır. Viyana’da bunların hiçbirisini hissetmiyorsunuz. Tarihi binalara işlenmiş yaşanmışlık neşe ile günümüzü kucaklıyor. Eski ile yeni, geleneksel ile çağdaş güzel bir sentez oluşturuyor, ve şehrin ruhu genç, canlı, dinamik kalmayı başarıyor.

 

Sokaklar, meydanlar, kafelerde gördüğünüz Viyana’lılar son derece mutlu, pozitif ve canlı insanlar. Ve her daim zarif, şık ve bakımlılar. Kafeler, restoranlar, otellerin dekorasyonu zevkli ve kaliteli, aldığınız hizmet son derece özenli.

 

Viyana’lılar kendi tarih ve kültürüne sahip çıkıyorlar. Özenle restore edilmiş ihtişamlı barok ve gotik binalar, yüksek tavanlı kemerli pasajlar ve saraylar, balo, opera ve konser salonlarının hepsi renove edilmiş pırıl pırıl mekanlar… Kafeler ikiyüz yıllık tarihi binalarında hala aynı ‘kahve’ geleneğini devam ettiriyor… Dolup taşan opera ve konser salonlarında Avusturyalı bestecilerin notaları çınlıyor… Restoranlarında ağırlıkla kendi geleneksel lezzetlerini ve şaraplarını sunuyorlar… Müzelerinde öncelikle kendi ressam, heykeltraş, tasarımcı ve mimarlarını sergiliyorlar… Müzisyen, yazarlar ve ressamlarının yaşadıkları binaları ziyarete açıyorlar… Yani sanatçılarından geleneklerine, yemeklerinden şaraplarına tüm köklerini saygıyla onurlandırıyorlar.

 

Siz bir turist olarak heryeri görmek, herşeyi denemek için oradan oraya koştururken, Viyana’lıların yavaş yavaş, sindire sindire hareketleri dikkatinizi çekiyor. Kahve içmekten, yemek yemeğe, yürüyüşten, bisiklete her şeyi acele etmeden, özenle, zarafetle yapıyorlar.

 

Viyanalı bir yerliye sorduğumuzda ‘Tanrı bize zamanı verdi, ama telaştan hiç bahsetmedi’ dediğinde anlıyoruz şehirlilerin mottosunu.

Ancak disiplinli ve işlerini ciddiye alan insanlar. Ve Almanlar gibi katı ve sıkıcı değiller. Hayatın tadını çıkartmayı biliyorlar. Yerken, içerken yani hayattan keyif alırken, aşırıya kaçmıyorlar, nezaketli ve dozunda eğleniyorlar.

 

Normalde Avrupa şehirlerinde gece hayat 22:00’de biterken, Viyana’da geceleri hayat sönmüyor. Restoranlar, barlar, publar canlı ve enerji dolu, sokaklar gece yarısı bile cıvıl cıvıl.

 

Orta Avrupa şehirleri gibi donuk değil Viyana, misafirperver, samimi, cana yakın bir atmofere sahip. Her zaman bir üniversite şehri olan Viyana, genç ruhunu biraz da öğrencilerin taze ve cıvıl cıvıl enerjisine borçlu. Ücretsiz eğitim imkanı sayesinde son 5 yıldır Romanya, Polonya, Çek ve Macaristan ülkelerinden gelen öğrenciler ile şehir adeta bir üniversiteli nüfus patlaması yaşıyor. Ve bu kıpır kıpır gençler baharda kendilerini parklara, saray bahçelerine, nehir kıyısındaki banklara ve kumsallara atıyor. Etraf adeta bir bahar şenliğine dönüşüyor.

 

Deniz kenarında değil diye küçümsememek lazım. Tuna nehri ve kanalları şehre ‘su kenarı’ ferahlığını kazandırmış. Nehir sonradan yapılan kumsallara atılmış şezlong ve şemsiyeler ile deniz itibarı görüyor, ve şehirliler bu alanlarda deniz & kum & güneş keyfi yapabiliyor.

 

Damarlarındaki kanda asalet, ruhunda entelektüellik taşıyan Viyana, size zamanda ve sanatta yolculuk yaptırırken, çağın ruhunu da yakalatan, alçakgönüllü, samimi ve misafirperver bir şehir.

 

Soyut ve sofistike atmosferini – kapitalizmin tüketmesine izin vermeden – ustaca koruyarak, gelenekseli ve moderni uyumla harmanlayabilen zamansız bir şehir Viyana.

 

 

VİYANA’DA II. DÜNYA SAVAŞININ İZLERİ

2.Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’nın kaderinin belirlendiği ve Avrupa haritasının sınırlarının çizildiği şehir olan Viyana, tarihte politik bir öneme sahip.

1945-1955 yılları arasında Viyana, Fransız, İngiliz, Amerika, Rus karargahları, ve ortada tarafsız bölge olarak 5 ayrı bölgeye ayrılmış. Soğuk savaşı kışkırtan Rus’larla, Fransız, İngiliz, Amerika ittifakı arasında ne casusluklar ne pazarlıklara şahit olmuş şehir.

Bugün o dönemi hatırlatacak Flaktum savunma kuleleri ve Sovyet Savaş Heykeli haricinde hiçbirşey kalmamış şehirde. Tüm kontrol noktaları Rus Ordusu 1955’de şehirden ayrıldıktan sonra yıkılmış. Stalin’in emri ile Kızıl Ordu’nun Viyana’yı nasıl müttefiklerden kurtardığını hatırlatmak için dikilen Sovyet Savaş Heykeli Viyana’lılar tarafından nefretle karşılanıyor.

Graham Greene’in romanından esinlenen yönetmen Carol Reed’in 1949 yapımı 3. Adam filmini izlediğinizde, dönemin soğuk, gergin ve iç kapayıcı atmosferini yaşayabiliyorsunuz. Ancak Viyana’lılar unutmak istedikleri günleri hatırlattığı için bu filmi de pek sevmiyor.

Bu dönemde Imperial Otel, Rusların karargahı ve KGB’nin merkezi olarak kullanılmış. Ruslar 1955’de şehri terk ederken otelin tüm geçmiş kayıtlarını yok ederek, resmen otelin tarihini silmişler.

Bir Viyana klasiği olan çukulata bombası Sachertorte tatlısının icad edildiği ve Staatsoper izleyicilerinin favori mekanı Hotel Sacher, 1945-1955 arası İngilizlerin karargahı olarak kullanılmış. Nashmarkt pazarı ise Viyana işgali sırasında karaborsanın merkeziymiş. Tarafsız bölgede kalan Cafe Landtmann ise işgal altında olmadığı için altın dönemini yaşamış.

 

 

 

BİR VİYANA GELENEĞİ: CHRISTMAS PAZARI

Avrupa’nın en görkemli, renkli ve canlı Christmas Pazarları Viyana’da kuruluyor. 13. yüzyıla uzanan geçmişi ile bu pazarlar çok köklü bir Viyana geleneği. Freyung, Spittelberg, Am Hof, Karlskirche, Hoher Markt meydanlarında kurulan pazarlarda ışıklar ile süslenmiş hediyelik eşya ve sosis tezgahları arasında dolaşırken, burnunuza çalınan kızarmış kestane ve elma şekeri kokuları ile adeta çocukluğunuza dönüyorsunuz.

 

VİYANA MÜZİSYENLERİNİ ZİYARET: SANATÇILARIN MEZARLARI

Dünya klasik müzik tarihine ismini altın harfler ile yazdırmış birçok besteci son uykularına Viyana’da kavuşmuş.

 

Çok sevdiğiniz bestecilerin mezarlarını ziyaret etmek isterseniz, 2.5 milyon mezara ev sahipliği yapan Avrupa’nın en büyük mezarlığı olan Zentralfriedhof, Brahms, baba oğul Strausslar, Beethoven, Schubert, Mahler ve Zemlinsky’nin mezarlarına ev sahipliği yapıyor.

 

St Marx’da yer alan Biedermeier mezarlığı ise kraliyet mezarlarının yanı sıra efsanevi müzisyen Mozart’ın mezarına ev sahipliği yapıyor.

 

 

 

VİYANA’NIN MODERN YÜZÜ

Viyana bir Barok ve Art Nouveau başkenti olarak sayılıyor ve şehrin sembolü St. Stephan Katedrali bir Gotik harikası. Ancak şehir son yıllarda dünyaca ünlü mimarların imzasını taşıyan orjinal çağdaş mimari örneklerini çehresine uyum ile katmayı başarmış. Çoğu Pritzker ödüllü bu yeni binalar, Viyanan’nın dinamizmini ve zamana direnen genç ruhunu yansıtıyor.

 

Şehrin tarihi merkezinin göbeğinde yer alan Haas Haus, şehirdeki çağdaş mimarinin en güzel örneklerinden birisi. Hans Hollein’ın tasarladığı 1990’da açılan Haas Haus, St. Stephan Katedrali’nin görüntüsünü cam yüzeyinden yansıtarak, modern mimarinin Barok geleneğe saygı duruşunu sergiliyor.

 

Viyana’da post-modern mimarinin diğer örnekleri ise:

  • Otto Wagner‘in Postsparkasse banka binası
  • Hans Hollein imzalı Albertina müzesi rampası, Schullin mücevher mağazası, Tuna kıyısındaki Mediatower binası,
  • Herzog & Meuron imzalı Pilotengasse’deki yerleşim kompleksi,
  • Zaha Hadid imzalı flamingolar bacakları üzerine tünemiş geometrik Spittelauer Lände binası,
  • Zaha Hadid ve Hitoshi Abe imzalı Viyana Üniversitesi İktisat ve İşletme Fakültesi yeni binası
  • Jean Nouvel imzalı Tuna nehri kıyısında Sofitel Stephansdom oteli, alışveriş merkezi Stilwerk, Simmering’deki Gasometer Kuleleri ve 21. Bölgedeki apartman kompleksi,
  • güneş enerjisi ve yağmur suyu kullanan ekolojik otel Stadhalle,
  • Hundertwasser tasarımlı Spittelau Çöp Fırını Fabrikası,
  • Fuksas tasarımlı Uniqa kulesi ve İkiz Kuleler.
  • Heinz Tesar imzalı krom & çelik harikası siyah küp şeklinde Christus Hoffnung kilisesi
  • Karl Schwanzer tarafından tasarlanan 1958 yapımı 21er Haus (Arsenalstrasse 1) cam ve çelik konstrüksiyon mimarisi ile adeta bir modernizm harikası. Şu anda çağdaş sanat galerisi ve sergilerine ev sahipliği yapıyor.
  • Sofitel otelin cephesinde botanist ve sanatçı Patrick Blanc tarafından tasarlanan 600metrekarelik dikey yeşil bahçe Green Wall, 20,000 farklı bitki ve çiçek çeşidi ile her mevsim farklı renklere bürünen bir sanat eseri gibi. Çağdaş mimarinin doğayı kucaklayıcı olabileceğine çok güzel bir örnek.

 

 

Viyana soyut ve sofistike atmosferini – kapitalizmin tüketmesine izin vermeden – ustaca koruyarak, geleneksel ile moderni harmanlayabilen zamansız bir şehir.

 

 

  • Nasıl Gidilir?

Lufthansa Hava Yolları ile 202 USD’den başlayan fiyatlar ile İstanbul- Viyana uçuşları hakkında bilgi almak için:  www.lufthansa.com/fly/ucuz_ucuslar-istanbul-viyana

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zeynep Atılgan Boneval