SAN FRANCISCO: ESRA OSMANOĞLU GÖZÜNDEN

BİR ŞEHRİ SEVMEK

Sevgili gezgin ve blogger Esra Osmanoğlu bizler ile San Francisco izlenimlerini paylaştı. Kendisinin diğer yazılarını okumak için www.esrablog.com

 

 

Gezmesini seven insanlar için yeni yerler görüp yeni yerler keşfetmek kadar aynı yere defalarca gelip kendini evinde gibi huzurlu ve rahat hissetmek de mutluluk vericidir. Bazı şehirler vardır ki seni öylesine büyüler, öylesine sarıp sarmalar ki hiç anlamadan tutkunu oluverirsin. Aynı restoranda aynı yemeği yemek, aşina yüzlerle karşılaşmak, kendini fahri vatandaş gibi hissetmek, bunların hepsi büyük konfordur. Tecrübe ve yaşanmışlıklarla sabitleşir.

 

San Francisco ise benim daha öncesinde kısa süreliğine geldiğim, çok az zaman geçirmeme rağmen beğendiğim ve tekrar gelmeyi planladığım bir yerdi. Kızımın bir dönem bu şehirde okumasını fırsat bilip sömestir tatilimizi burda geçirmek üzere planımızı yaptık.

 

Burada ne yapılır, nereye gidilir gibi şehir rehberi tarzı bir yazı yazmak yerine bu şehri neden sevdiğimle ilgili paylaşmak istediğim duygu ve düşüncelerim var. Özgür ruhunu her an hissettiğim için olsa gerek San Francisco beni rengi ve özgünlüğüyle tavladı…

 

Ocak ayının ortasında her gün güneşli ve pırıl pırıl bir gökyüzüyle güne başlamak, ince kıyafetlerle şehri hafiflemiş şekilde dolaşmak ve parklarda çimenlerin üstünde sere serpe uzanmak keyfi ile birbirimize hemen ısındık. Yaz mevsiminde şehrin üstüne çöken sisin aksine aydınlık ve ılık hava hem bedene hem ruha şifa gibi geldi bu mevsimde…

 

İçinde deniz, nehir, göl kısaca suyun olduğu her yer keyifli, her yer medeni… San Francisco da vapura binip yarım saat mesafedeki Sausalito, Tiburon gibi sevimli kasabalara gitmek adalara gitmek kadar aşina geliyor insana. Buralarda deniz kenarında yürüyüş yapıp kafelerde oturmak da Bebek sahilinde olmak gibi keyif verici. Aynı yolun gençler yada her daim genç kalanlar tarafından bisikletle Golden Gate köprüsünü geçerek te yapıldığını görmek bu şehrin ne kadar dinamik ve enerjisi yüksek olduğunu hemen hissettiriyor.

 

Cable car denen tramvay San Franciscoya damgasını vurmuş. Farkı fark edebilmek için tramvayla sokakları dolaşmak,viktorya tarzı pastel renklerdeki ahşap evleri daha yakından görmek ve her çıkışın bir inişi vardır diyerek dik yokuşları yavaş yavaş tırmanan tramvayın inişine kendini teslim etmek hem heyecan verici hemde nostaljik…

 

San Francisco özgürlükler şehri…Herkesi kucaklayarak içinde barındırıyor. Hipiler, gay’ler, ‘homeless’ diye adlandırılan evsizler her an her yerdeler. Alışık olmadığımız bir medeniyet düzeyinde tüm farklılıklar tolere edilmiş. Sokaklarda dolaşırken tüm bu renkli insanları gözlemleme fırsatı buldum. Evsizlerin büyük bir kısmı dilenmiyor, hep kendi kendilerine konuşuyorlar, saç sakal karışmış, ürkütücü ama zararsız gözüktüler bana. Aralarına yaşam tarzı olarak sokakta olmayı tercih eden uçuk kaçık belkide fazla zeki tiplerde karışmış olabilir.

 

Özgürlüğünde kendine has bir kokusu var bu şehirde yürürken soluduğunuz. Öncü, cesur, sizide kışkırtan ve bu farklılıkları en doğal biçimiyle size açık hava müzesinde gezer gibi sergileyen San Francisco ayrıca yaşanası bir yer…

 

Geri dönüşüm olayı almış başını yürümüş. Doğaya zarar veren herşeyi hızla hayatlarından çıkarmak üzere her adımlarını bilinçli atıyorlar. Herkes duyarlı, herkes dikkatli. Bu yaklaşımı çok takdir etsem de şahsen kendimin ve yakın çevremin uygulama konusunda ne kadar yetersiz kaldığımızı üzülerek fark ettim. Herkese saygı duymak, hoş görülü olmak önce kendine ve doğaya saygı duymakla başlıyor…

 

Bir şehri sevmek için bazen neden gerekmez öylesine kanınız kaynar, bazen de olmayacak bir şeyi bahane eder soğursunuz. Algılarımız açıksa güzel olan herşeyi kaydeder, özümseriz. Her zaman söylerim bakmasını bilen bir insanın gittiği gibi gelmesi mümkün değildir. Görerek, hissederek, yaşayarak öğrenmek ve bunun en büyük zenginlik olduğunu bilerek enerjimi kaybetmeden bir çok şehiri daha sevmek istiyorum.

 

San Francisco dan çok güzel duygularla ayrıldım. ‘Bazen koca bir şehri sadece bir insan yüzünden seversin’ derler. Şimdilik orada kalanada burdan selam olsun…

 

Esra Osmanoğlu’na paylaşımı için teşekkür ederiz.