KOPENHAG İZLENİM ve ROTALAR

Kim derdi ki Mayıs ortasında Kopenhag’da pırıl pırıl güneş, masmavi gökyüzü ve sıcacık bir hava bizi karşılayacak? Kopenhag ile böyle güzel bir yaz havasında tanıştığımız için çok gerçekten şanslıydık. Güneşle birlikte bir çiçek gibi açan şehir, gece 10’lara kadar süren aydınlık sayesinde, sokakları, meydanları, parkları, kanal kıyılarını dolduran insanların cıvıl cıvıl pozitif enerjisini deneyimleme şansı sundu bize.

Arnavut kaldırımlı daracık sokakları, kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi rengarenk evleri, rokoko sarayları, yemyeşil parkları, bahçeleri, çeşmeleri, ferah meydanları, heykelleri, yelkenliler ve tekne-evlerlerin dizildiği kanalları, adacıkları, köprüleri ve göletleri ile, su ile içiçe masalsı bir şehir Kopenhag.

Andersen masallarına ilham kaynağı olmuş şehir, gözü okşayan estetik mimarisi, bisikletten inmeyen stil sahibi şık şehirlileri, sade, zevkli ve özgün tasarımları, şef restoranları, karakterli kafe ve bistroları, çukulata, kahve, çay, karamel, kaktüs, seramik butikleri, rengarenk çiçekçileri ile bugün dünyanın en yaşanılası şehirlerinin başında geliyor.

 

Pırıl pırıl sokaklarda, bakımlı, güleryüzlü ve güzel insanların yürüdüğü, kahvelerde sohbet ettiği, park ve kanal kıyılarında güneşlenip biralarını yudumladığı… araba, tramvay, bisiklet, kaykay, metro, otobüs, nehir tekneleri ve kanoların karmaşa yaratmadan biribirine saygıyla yol aldığı… nereye baksanız keyifli, sade, karakterli insanlar, binalar, tasarımlar gördüğünüz… gözünüzün, gönlünüzün, içinizin, ruhunuzun açıldığı Kopenhag, medeniyet, insancıllık, mutluluk ve huzur kokuyor.

Bir zamanlar bir Viking balıkçı kasabası, ardından ticaret limanı olan ‘Koben-havn’, bugün 1.5 milyon kişiye ev sahipliği yapan bir başkent. Bir yandan olgun ve zarif bir şehirli, ancak hala naif, neşeli ve enerjik kasaba kimliğini yaşatmayı başarıyor.

 

Danimarka’lılar yaratıcılığı, deneyselliği, ilhamı, yüreklendiren, destekleyen ve ödüllendiren bir kültüre sahip. İster sokak modası olsun ister şık giyim, ister ufak tefek oyuncu ev dekorasyon objeleri olsun, ister tasarım harikası sandalye, koltuk ve abajurlar olsun, ister Michelin yıldızlı gurme restoranlar olsun, ister sokak yemekleri kamyonları, ister salaş bir kahve olsun ister tip-top bir şarap barı, ister dağınık saçlı derbeder bir genç çılgın şef olsun,  ister takım elbiseli bir centilmen, ister elleri çamurlu bir seramikçi, ister mücevherci gibi şık bir çukulatacı, ister masal evi gibi bir çiçekçi, ister cesur yenilikçi eserler sergileyen bir sanat galerisi… herkese yer var Kopenhag’da.

Güneşi gören Kopenhaglılar açık havaya kendisini atıyor, parklar, mezarlıklar, kale ve saray bahçeleri, kanal kıyıları, nehirlerin hepsini dolduruyor, güneşlenip, piknik yapıp, çocuklarını gezdirip, bisiklet, koşu, kaykay yapıyor ve çeşme havuzlarında serinliyor, ahşap platformlar üzerinde plaj partisi yapar gibi eğleniyor.  Köprülerle birbirine bağlı birçok adacıktan oluşan şehirde, nehirlerde tekne üzerinde ve kanal boylarındaki güvertelerde ayrı bir hayat var.

 

Kopenhag’da hoşumuza giden başka bir özellik ise şehirlilerin ayırımcı, şekilci ve gösteriş meraklısı olmamaları. Giyim kuşamlarından mekanlarına, mütevazi ve ayakları yere basan bir tavır sergiliyorlar. Son yıllarda en fazla Michelin yıldızı ile ödüllendirilen şehirlerden birisi olan Kopenhag, efsanevi Noma’nın ardından bir bir açılan gurme restoranlar ile gastronominin çekim merkezi haline gelmiş olmasına rağmen, Michelin yıldızlı restoranlar bile ağır, şaşaalı veya gösterişli bir duruşa sahip değil. Yıldızlı Nordik yaratıcı mutfaklar ile yıldızsız bistro ve kafelerin tasarım çizgileri ve atmosferi arasında uçurumlar yok, hepsi neredeyse ‘piknik’ sadeliğinde alçakgönüllü bir atmosfere sahip.

Kopenhag’lılar ayrıca doğaya, toprağa ve topraktan çıkana çok saygılı bir kültür. En ufacık büfede sunulanlar bile ‘Bio’, yani doğal, organik, ekolojik. Çevre bilinci ve doğa dostluğu ile, yapay, yapmacık olana tahammülleri yok gibi.

Kopenhag’lıların başka bir bayıldığımız özelliği de çiçeksever olmaları. Her sokakta dünya tatlısı bir çiçekçi karşınıza çıkıyor. Yemyeşil parklar, saray bahçeleri, mezarlıklar, minik balkonlar ve avlularda gördüğümüz harika rengarenk çiçeklerden, doğanın renklerini sevdiklerini anlıyoruz.

Ayrıca 4 gün boyunca ne mekanlarda ne de sokaklarda kimsenin elinde telefon görmedik! Sanal alemde ve sosyal medyada yaşamak yerine, gerçek hayatta yaşamayı, birlikte sohbet etmeyi, gülüp eğlenmeyi seviyorlar. ‘Yeterki bir ahşap tabure, şezlong, piknik battaniyesi ve dostlar olsun, gerisi bahane’ diyorlar adeta.

 

Medeniyetin bir başka göstergesi olarak arabadan çok bisiklet gördük Kopenhag sokaklarında. Bisiklet dostu şehirde, tüm cadde ve sokaklarda, araç ve yaya yollarının yanı sıra ayrı bisiklet yolları var. Ve şehirliler – dünyanın en yüksek gelir seviyelerine sahip olmalarına rağmen – bisikleti tercih ediyorlar.

 

Şehirde herhangi bir sokak veya binayı kadrajda bisiklet olmadan fotoğraflamanız mümkün değil. Uzun boylu, irice, düzgün hatlara sahip, açık tenli ve sarışın, genç yaşlı çocuklu çocuksuz Kopenhag’lılar, kibar ve hoş kıyafetlere bürünmüş vaziyette pedal çevirerek şehirde yollarını buluyorlar. Bisikletlerin önünde yer alan iki-üç çocuk taşıyacak özel bölümler veya kasalar, ailecek seyahat etmeyi kolaylaştırıyor. ‘Hava kirliliğine hayır’ diyen, çevre ve doğa dostu çocuklar böyle yetişiyor herhalde.

 

4 gün boyunca her karesini yürüyürek arşınladığımız şehirde, sentetik ve kimyasal kokan, sahte, yapmacık ve gösterişli hiçbir şeye, yere ve insana rastlamadık. Kraliçe bile sadece bir koruyucu araç eşliğinde önümüzde inip, bizi selamlayarak kraliyet teknesine yürüyerek çıktı, ve yolculuğuna gösterişsiz ve seremonisiz bir şekilde gitti.

 

Yani mütevazi ve zevkli bir şehir olan Kopenhag, yürünerek, kiralayabileceğiniz bisiklet veya tekneler ile kolaylıkla 3 günde tamamı gezilebilecek, düz ayak, ele avuca sığar bir haftasonu kaçamağı.

 

 

Kopenhag yeme – içme – eğlence – konaklama ve alışveriş öneri ve rehberimiz için: www.yolculukterapisi.com/kopenhag-rehber

 

 

Danimarka ve Kopenhag Hakkında

Danimarka, Kuzey Avrupa’da, Kuzey Denizi ve Baltık Denizi arasında konumlanan, Jutland bölgesi ve 406 adadan oluşan bir ana yarımada. Başkent Kopenhag ise hem Danimarka’nın hem de İskandinavya’nın en büyük şehri. Şehir banliyöleri ile birlikte ülkenin 5.6 milyonluk nüfusunun 1.3 milyonunu barındırıyor.

 

Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, NATO ve Nordik Konseyi üyesi Danimarka, insan hak, eşitlik ve özgürlüklerine saygısı, sunduğu hayat standart ve kalitesi ile dünyanın önde gelen demoktatik ülkelerinden. Ülkede her din, dil ve ırktan insana rastlamak mümkün. Danimarka Parlementosu ‘Folketing’in 179 üyesinin yüzde 38’i kadınlardan oluşuyor.

 

Danimarka bir yandan da dünyanın en eski monarşisi. 958 yıllarında Vikingler döneminde başlayan monarşi babadan oğula geçen mutlak bir yönetim sistemini benimsemişken, 1665’de kralın seçimle belirlenmesi, 1879’da ise monarşinin mutlak gücünün anayasa hukukuna devredilmesi aşamalarından geçmiş. 1953’de Kraliyet Ailesi’nin temsilcisi olarak bir kadının seçimi mümkün kılınınca, 1972’de kraliçe Margrethe Danimarka kraliyetin temsilcisi olarak taç giymiş. Bugün Danimarka’da Kraliyet sadece sembolik bir anlam ve öneme sahip. 1536 ile Hıristiyanlığı kabul eden Danimarka nüfusunun büyük çoğunluğu Protestan mezhebine ait Danimarka Devlet Kilisesi’ne bağlı.

Koben – Havn

Vikingler döneminde ufak bir balıkçı kasabası olan Kopenhag, 1167’de amiral Bishop Absalon’un bölgeyi fethetmesi ile İskandinavya’nın en önemli ticaret limanı haline gelmiş ve Koben ‘ticaret’ ve Havn ‘liman’ kelimelerinin birleşimi olan Kobenhavn ismini almış.

 

Eğitimden sağlığa, hukuktan trafiğe herşey ince ince düşünülmüş ve çözümlenmiş Kopenhag’da. Kusursuz işleyen bu düzenin bedeli olan yüksek vergiler ülkeyi epey pahalı bir konuma getirse de, Kopenhag her yıl ‘Dünyanın En Yaşanılası Şehirleri’ listesinde ilk 10’da yer almayı başarıyor. Bir şehri yaşamaya değer kılan medeniyet, insani ilişkiler, uyum ve huzur gibi özellikler, bedava erişilen değerler değil tabii ki. Ancak giderken hayat standartları ve yaşam kalitesinin yüksek olduğu bu şehirde yeme-içme, alışveriş ve ulaşımın normal Avrupa şehirlerine göre biraz pahalı olduğunu unutmamak gerekiyor.

Dünya tarihinde iz bırakan Danimarka’lı isimlerin başında yazar Hans Christian Andersen geliyor. Parmak Kız, Kibritçi Kız, Kurşun Asker, Çirkin Ördek Yavrusu ve Karlar Kraliçesi gibi masalların yazarı Kopenhag’da Assistens mezarlığında gömülü. Ayrıca Kopenhag’ın birçok köşesinde anısına dikilmiş heykellerinin en ünlüleri Ny Havn, Tivoli ve Rådhus Pladsen Belediye Binası’nın önünde yer alıyor. Varoluşçu felsefenin atası Søren Kierkegaard ise Danimarka’nın başka bir gururu ve Kopenhag’ın Assitens Mezarlığında gömülü. Karen Blixen, Seven Gothic Tales, Winter’s Tales, The Angelic Avengers ve Anecdotes of Destiny gibi ölümsüz eserleriyle tanıdığımız başka bir Danimarkalı yazar. Bellavista Housing Estate, Danish National Bank ve Radisson SAS Royal oteli gibi mimari ve Egg Chair gibi endüstriyel tasarımlara imza atmış, işlevselcilik ve modernizmin öncülerinden mimar Arne Jacobsen, 1922 Nobel Fizik Ödülü sahibi atom teorisiyle ünlü fizikçi Niels Bohr ve Danimarka tasarımı denince ismi ilk akla gelen Georg Jensen de Danimarkalı önemli isimler.
Kopenhag’da dünyanın dört bir yanından insan görüyorsunuz, kimi turist, kimi de bu şehre yerleşmiş ve mutfağı, lisanı, kültürü, sanatı ile şehirde bir iz bırakmış göçmenler. Farklı dil, din, ırk ve kültürden yerleşimcilerin varlığı, restoran, kafe, bar, mağazala, sanat galerileri ve tasarım butiklerine yansıyan renkli bir çeşitlilik sunuyor. Şehirde dolaşırken Ankara, Konya isimli restoranlar görmeye hazır olun.

 

Sanatla içiçe yaşayan şehir özellikle yaz aylarında dünyanın farklı yerlerinden her dilden ve kültürden müzik, dans, tiyatro, sinema performansları ile kalabalık bir aktivite takvimine sahip.

 


Şehri Keşfetmenin Yolları

Kopenhag’ın en güzel tarafı düz ayak olması. Şehri rahatlıkla yürüyerek keşfedebiliyorsunuz. Renkli tarihi binalar ile çevrili sokaklarda yürürken sıkılmanıza imkan yok, çünkü adım başı karşınıza bir kanal, meydan, heykel, çeşme, saray, park veya bahçe çıkıyor.

 

Şehri keşfin başka bir keyifli ve güvenli yolu ise bisiklet. Şehrin dört bir köşesi bisiklet yolu ağı ile örülmüş, her sokakta araç yolunun yanında ayrı bir bisiklet yolu mevcut. Bisikletinizi dilerseniz adım başı karşılaştığınız bisiklet dükkanlarından, veya Gobikes istastonlarından ücretli, ya da halka sunulan ‘Kopenhag Şehir Bisikletleri’ köşelerinden ücretsiz olarak temin edebilirsiniz.

 

1995’de başlayan ‘Copenhagen City Bike – Kopenhag Şehir Bisikletleri’ ücretsiz bisiklet paylaşım programı, şehirlileri araba yerine bisiklet kullanmaya teşvik etmek için yaratılmış bir program. Gerçekten işe yaramış ve herkes bisikletler üzerinde gideceği yere ulaşmaya alışmış. Şehirde 125 farklı park noktasında üzerinde ‘Copenhagen City Bike’ yazan kırmızı, sarı, yeşil gibi canlı renklerdeki bisikletlerin kilidini açmak için 20 kron yerleştirip, dilediğiniz kadar kullanıp yeniden bir ‘şehir bisikleti’ köşesine bırakarak paranızı iade alabiliyorsunuz.

 

Başka bir kolay ve ucuz keşif yöntemi ise önündeki ekranda şehir haritası bulunan ve GPS ile sizi yönlendiren elektirikli Gobike bisikletler. Bembeyaz Gobike bisikletlerinden faydalanmak için şehirdeki 30 farklı park noktasındaki bir bisikletin ekranında internet sitesinden bir hesap yaratıp kredi kartı bilgilerinizi girip saatlik (25kron) ya da aylık bir (70 kron) ücret ödeyerek kilidini açıp, dilediğiniz kadar kullanıp yeniden bir Gobike bisikleti köşesine bırakabilirsiniz. Gobike’ların avantajı gitmek istediğiniz adresi girdiğinizde önünüzdeki ekrandan size en kolay rotayı göstermesi, ve kaybolmadan yolunuzu bulmanızı sağlaması.

Kopenhag’ı nehir ve kanallar üzerinde dolaşarak keşfetmenin başka bir keyifli yolu ise elektrikli tekne kiralayarak kanallar üzerinde gezinti yapmanız. Yiyecek ve içeceklerinizi alıp, Frienships veya Goboat tekne kiralama şirketlerinin tekne park noktalarından kiralaladığınız 5-6 kişilik ufak elektrikli teknelere binip, kaptanlık yaparak, kendi keyfinize ve zamanınıza göre etrafı seyrederek kanalları dolaşabilirsiniz. 1 saatlik kiralama ile Christianhavns ve FR Holms kanallarını dolaşabilir, 2 saat kiralama ile ise Kopenhag’ı denizden seyrederek Little Mermaid anıtına kadar gidip geri dönebilirsiniz. Bizim için Kopenhag’ın en keyifli deneyimi günbatımında teknemiz ile şehri gezip seyrederken, akşam yemeğimizi yemek oldu.

Şehri keşfetmenin başka bir yolu ise metro, eğer farklı mahalleler arasındaki kilometreleri yürümek istemiyorsanız, otomatik bilet makinalarından biletinizi alıp metroya atlayıp gitmek istediğiniz mahalleye ulaşabilirsiniz.

Eğer Louisiana Modern Sanat Müzesi veya Kronborg Kalesi’ni ziyaret edecekseniz tren en doğru alternatif. Merkez istasyonda bilet gişelerinden satın alabileceğiniz paketler, gidiş dönüş tren yolculuğu ve müze girişini birlikte uygun fiyatlı olarak sunuyor.

 

Havalimanından da tren veya metro ile çok uygun fiyatlarla şehre ulaşabiliyorsunuz, sadece otelinizin hangi istasyona yakın olduğunu öğrenin yeter.

 

Tüm bu deneyimleri yaşadıktan sonra Kopenhag sokaklarında neden hiç taksiye rastlamadığımızı anlamış olduk.

 

 

Ne Zaman Gidilir?

Kışın uzun karanlık geceler, soğuk ve bulutlu hava ile şehir biraz kasvetli bir ruh haline bürünüyor. Bahar ve yaz aylarında ise şehir uzayan günler ve bulutların ardından sızmaya başlayan güneşle birlikte serpiliyor. Yazın ortasında 20 saat gün ışığı alan şehir, geceyarısına dek süren güneşli günleri ile gece-gündüz yaşam enerjisi ile doluyor.

 

Kopenhag’da Mayıs ayında Kopenhag Maratonu, Haziran ayında Kopenhag Whitsun Karnavalı ve Roskilde Rock Müzik Festivali, Temmuz’da Caz Festivali, Ağustos’ta Opera Festivali, Eylül’de Bira ve Viski Festivali, Aralık’ta Nöel kutlamaları ve Ağustos ve Şubat olmak üzere yılda iki kere Kopenhag Moda Haftası gerçekleşiyor.

 

 

 

3 Günde Kopenhag Keşifleri

 

1.Gün

Kopenhag keşiflerine ilk gün ‘eski şehir’den başlayıp tarihi bir rota izlemeyi tercih ettik. İster yürüyüş ayakkabılarınız ile tabana kuvvet, isterseniz de kiralayacağınız bisiklet ile bu rotayı gerçekleştirebilirsiniz.

 

Bugüne kadar Kopenhag şehrine ait gördüğünüz fotoğrafların hepsinin çekildiği Ny Havn belki şehrin en turistik noktası, ancak şehrin ilk ticaret limanı olan bu daracık kanal, renkli tarihi binaları ile ziyareti hak ediyor. Ny Havn’ı yürüyüp denize ulaştığınızda, bulunduğunuz yeri karşı adacığa bağlayan köprüyü izleyin. Yüksek tekneler geçerken kısacık bir süre içerisinde yaya ve bisiklet trafiğini durdurup, otomatik olarak yukarı kalkıp iniyor. Köprüyü geçince Chritianshavn’a ulaşıyorsunuz ancak bu başka bir zamanın keşfi.  Ny Havn’a binaların renklerinin en parlak ve canlı olduğu akşamüzeri zamanı tekrar geleceğiz, o zaman arzu ederseniz dizi dizi kafelerinden birisinde Kopenhag’ın çeşit çeşit biralarından yudumlayarak gün batımı keyfi yapabilirsiniz.

 

Ny Havn sahilinde iken yanıbaşınızda yer alan cam ve çelik konstrüksüyon harikası modern bina Skuespilhuset tiyatro ve müzikal salonu. Dilerseniz Skuespilhuset önünden deniz kıyısından yolu uzatarak, dilerseniz de Bredgade’den devam ederek Amalienborg Sarayına ulaşabilirsiniz.

1794 yılından beri Kraliyet Ailesi’ne ev sahipliği yapan Amalienborg Royal Palace, dört adet rokoko saraydan oluşan görkemli bir yapı. Amalienborg Sarayı’nın deniz tarafında yer alan Amaliehaven Bahçesi, eşsiz çiçekleri ve sanatçı Arnaldo Pomodoro’nun elinden çıkmış heykelleri ve çeşmesi ile görülmeye değer!

Amaliehaven Bahçesinin önünde ise son derece zarif ve şık kraliyet yatı Dannebrog demirli. Tam biz oradan geçerken, yatın üzerinde bembeyaz üniformaları ile dizilmiş askerlerin hazırolda beklediğini gördük, az sonra Kraliçe Margrethe resmi aracı ile saraydan çıkıp yatın önüne geldi, sade bir seremoni ile arabasından indi, merdivenlerden çıkarak tekneye bindi. Sadece bir koruma aracı ile gelen kraliçenin, askerlerin elini sıkıp ardından izleyenleri selamlarkenki tavırları son derece mütevaziydi.

 

Amaliehaven sahilinde iken tam karşınızda gördüğünüz modern mimari harikası yuvarlak bina Opera House. Danimarka’nın en saygın mimarlarından Henning Larsen tarafından inşaa edilmiş bina, altınla kaplı yüzlerce metrelik tavanı, parıl parıl parlayan balkonlarıyla içeride görkemli bir hazine. Cam ve metal harikası oval dış tasarımı ile de dünyanın en modern ve görkemli operalarından birisi. Eğer meraklısıysanız ya da başka bir Kopenhag seyahatinizde, karşı kıyıda yer alan Opera’yı ziyaret edebilir, terasından Amaliehaven, Amalienborg Sarayı, Marble Kilisesi ve Kopenhag eski şehrine uzanan nefes kesen manzaraların keyfini sürebilirsiniz.

Sahilden devam ettiğinizde Kopenhag’ın başka bir sembolü olan Little Mermaid – Küçük Denizkızı heykelini göreceksiniz. Denizde bir kaya üzerine yerleştirilmiş denizkızı, hepimizin bildiği Hans Christian Andersen masalı Küçük Denizkızı’nın kahramanı. Bir gün Danimarkalı bira imalatçısı Carl Hans Beck, Küçük Denizkızı bale gösterisini izleyip çok etkilenir ve Edvard Eriksen’den Denizkızı’nın heykelini yapmasını ister. 1913 yılında dikilen heykel kısa bir zamanda şehrin sembolü haline gelir ve dünyada en çok fotoğrafı çekilen kadınlardan birisi olur. Sadece 165 cm. boyundaki bronz heykel gerçekten de küçücük bir heykel, ancak orjinali çalındığı için replikası sergileniyor.

Denizkızı heykelinden karaya doğru yürüyüp bir köprü ile Kopenhag Kalesi Kastellet’e girin. 17. Yüzyılda bir adacığın yıldız şeklinde kazılıp, çevresinin hendeklerle çevrilmesi ile oluşturulmuş kale, taş surlar yerine çimenlerle kaplı yemyeşil doğal surlarla çevrili. Şehirlilerin bisiklet ve koşu parkı olarak kullandığı kale, tarihi bir yel değirmeni, şapel, kışlalar, cephanelik ve yüzlerce yıllık ağaçlara ev sahipliği yapıyor.

Kastellet içinde rampalarda yürüyüp, diğer köprüden geçerek çıktığınızda solunuzda önce St Alban’s kilisesi ardından da Zealand Adası’nın fetih efsanesinin canlandırıldığı, 1908 yılında inşaa edilmiş, Kopenhag’ın en büyük anıtı sayılan Gefion Fountain çeşmesini göreceksiniz.

Tekrar Bredgade caddesi üzerine çıkıp ilerlediğinizde Designmuseum Denmark’a (Bredgade 68) ulaşacaksınız. Tasarım meraklısıysanız Danimarka’nın ve İskandinavya ekolünün tüm klasik ve modern tasarımların orjinallerini görebileceğiniz bir hazine. Endüstriyel tasarım, dekoratif sanatlar, seramik, mobilya, moda tasarımına dair kapsamlı sergilere ev sahipliği yapan müzede, işlevselcilik ve modernizmin babalarından Danimarka’lı mimar Arne Jacobsen’in sandalyeleri, Poul Henningsen’in enginar lambası ve Royal Copenhagen porselenlerini göreceksiniz.

 

Müzeden yürümeye devam ettiğinizde sağda Frederiks Kirke, Marmorkirken, Marble Church isimleri ile anılan mermer kiliseye ulaşacaksınız. Nicolai Eigtved tarafından 1749’de inşaa edilen ve son tuğlası kral 5. Frederik tarafından bizzat konulan kilisenin 46 metre yüksekliğindeki kubbesine çıktığınızda, Kopenhag şehri ayaklarınızın altında. Eski şehirden Kopenhag’ın diğer mahallelerine, kanallardan İsveç’e uzanan köprüye kadar tüm manzarayı kuşbakışı seyredebilirsiniz.

Bredgade antikacı ve sanat galerileriyle çevrili harika bir sokak, modern İskandinav tasarımları antikaları için Danish Classics (no:16) ve Klassisk (no: 3), Danimarka tasarımı eserler ve ev dekorasyon objeleri için Hanne Gundelach (no: 56) ve sanat galerileri için Gallery Christian Dam, Gallery Birch, Gallery Asbæk, Bruun Rasmussen, Susanne Højriis ve Gallery Nørby doğru adresler.

 

Mormors (no:45) veya Original Coffe (no:36) ’da bir kahve veya Le Sommelier (no:63)’de atıştırmalık molası verebilirsiniz.

 

Bredgade caddesinin sonunda şehrin en önemli ve büyük meydanı olan Kongens Nytorv’a çıkacaksınız. Meydan, tarihi tiyatro binası Royal Theatre, şehrin en ünlü çok katlı mağazası Magasin du Nord ve şehrin en görkemli tarihi oteli Hotel D’Angleterre’e ev sahipliği yapıyor.

 

Meydandan sağa Gothersgade’ye devam ederseniz Kopenhag’ın en keyifli brunch ve öğle yemeği duraklarından birisi olan Atelier September (no: 30)’a ulaşacaksınız. Frederick Bille Brahe’nin eski bir sanat galerisinden kafeye dönüştürdüğü mekan, pencere önündeki mermer masaları, aşınmış rustik ahşap tezgah ve masaları, antika pazarlardan toplanmış farklı porselen sürahileri, duvarda asılı Picassoları, arkadaki seramik ve ev eşyaları butiği ile vintage ruhlu bir mekan. Avocadomad, Yogurt Granola gibi doğal malzemeler ile hazırlanan kahvaltıları, salata, sandöviç ve orijinal lezzettleri ile efsaneleşmiş kafe, aydınlık, sade ve huzurlu bir durak.

Buradan sonra eki şehrin ara sokakları Danimarka tasarımlarını keşfetmeniz için sizi bekliyor. Birbirini kesen ve paralel sokaklar olan Gronnegade, Ny Ostergade, Gammel Mont, Kristen Bernikows Gade, Svaertegade, Store Regnegade, Montergade, Klareboderne, Antonigade, Pilestrade, Kronprinsensgade, Silkegade caddeleri üzerinde bir ileri bir geri ilerleyerek dilerseniz vitrin ve koleksiyonları izleyebilir, dilerseniz de alışveriş yapabilirsiniz.

 

Avrupa’nın en uzun trafiğe kapalı alışveriş caddesi Stroget, ucuz ve turistik mağazalar ve kafeler ile  dolu olduğu için pas geçebilirsiniz açıkçası. Aynı şekilde trafiğe kapalı Købmagergade’de turistik atmosferi ile rotanızın dışında kalabilir.

 

Eğer Kopenhag şehir manzaralarını görmek istiyorsanız Rundetaarn’ın tepesine çıkabilirsiniz (Købmagergade 42a). Danimarka Kralı 4. Christian, şehrini merdiven çıkmadan tepeden seyretmek istediği için, spiral bir rampa ile at üzerinde çıkabileceği şehrin en yüksek kulesini 1642’de inşaa ettirmiş. Şimdi şehri ziyaret edenlerin 360 derece Kopenhag manzalarını seyrettiği popüler bir gözlem noktası.

 

Round Tower’in hemen yakınında ise Bie&Vadstrup, Gallery Faurschou Store, Nikolaj Contemporary Art Center sanat galerileri yer alıyor.

 

Gronnegade Alışveriş Durakları

İki tasarımcının siyah, gri ve toprak tonlarında yalın çizgilere kırmızı gibi eklemeler ile yarattığı çarpıcı tasarımların yanı sıra başka markaların dekorasyon aksesuarları, takı, bakım kozmetik ürünlerini satan mağaza: Munthe Plus Simonsen (Grønnegade 10), Comme de Garçons, Bamd of Outsiders, Common Projects gibi sokak modası markaları sunan moda dükkanı WOOD WOOD (Grønnegade 1) ve şehrin ayakkabıcı mabedi KASSANDRA (Grønnegade 27)

 

Ny Østergade Alışveriş Durakları

Furstenberg, Paul & Joe, Barbara Bui gibi tasarımcıların kıyafetleri ve alt katta mobilya, aydınlatma, kitap, ev dekorasyon objeleri sunan mağaza ve sanat galerisi Rue Verte ve Rue Verte Plus(Ny Ostergade 11)  Ev dekor, vintage tasarım ve obje mağazasının Beau Marche (NY Ostergade 32) nin şirin minik avlusunda harika bir keyifli lezzet durağı da var.  İsveçli sade tasarımlı giyim markası: Filippa K  (Ny Ostergade 13) Çanta, Ayakkabı, takı, gözlük ve aksesuar butiği: Blond (Ny Ostergade 10) Chloe, Marant, Eden gibi Dünya markaları giyim, ayakkabı ve aksesuar butiği: Gossip (Ny Ostergade 10)

 

Pilestraede Alışveriş Durakları

Kadın, erkek ve çocuk giyim, iç giyim ve ev dekorasyon koleksiyonları sunan Day Birger et Mikkelsen (Pilestraede 16) Tasarımcı Charlotte Eskildsen’denin sade, sofistike ve güçlü kadın koleksiyonu Designers Remix Collection (Galleri K Pilestræde 8D, Bagerstræde 7)

Dünyanın önemli klasik ve yeni nesil tasarımcılarının kreasyonlarına yer veren iki katlı mağaza Nag People (Pilestraede 47), Çılgın sıradışı tasarımcı: Bitte Kai Rand (Pilestræde 26),

İsveçli efsanevi obje, grafik ve moda tasarımı ve sanat kolektifi mağazası: Acne (Pilerstraede 40) oyuncu, sade ve zevkli çizgilerde Mobilya, Dekorasyon, Ev tekstil, Aksesuar ve Kırtasiye ürünleri sunan harika bir tasarım dükkanı Hay (Pilestræde 29)

İskandinav kökenli giyim tasarımları Norse Projects (Pilestraede 41)

 

 

Kronprinsensgade Alışveriş durakları

Kadın-erkek giyim ve aksesuarda İskandinavya başta olmak üzere, tüm Avrupa’da modanın belirleyicilerinden birisi olan içinde tasarım tabak, kase, vazo ev eşyaları da bulunan BRUUNS BAZAAR (Kronprinsensgade 8) Ayakkabıdan çantaya, jean’den iç giyime dünya markalarını bulabileceğiniz STIG P (Kronprinsensgade 14), 1834’lerden beri çay geleneğini yaşatan muhteşem çeşitler bulabileceğiniz bir çay evi ve mağazası AC Perchs Thehandel (Kronprinsensgade 5), Vinatege butik FLYING A (Kronprinsensgade 5), Organik Çukulatacı Summerbird (Kronprinsensgade 11) ise içinde pastalar, cheesecake’ler, badem şekerleri, sıra dışı reçeller, çeşit çeşit keklerlerin yer aldığı büyüleyici bir dükkan.

 

 

Krystalgade Alışveriş Durakları

Stella McCartney, Evisu, Hel ıt Lang gibi markalardan parçalar bulabileceğiniz mağaza: PARIS TEXAS (Krystalgade 18-20), Chanel, Dior, Burberry gibi markaların Vintage parçaları ve ayakkabıları ile bayanların çıldıracağı bir butik Time’s Up (Krystalgade 4), Sıradışı, yaratıcı, orjinal giyim tasarımları HENRIK VIBSKOV (Krystalgade 6), genç ve avangard tasarımlar için hedefleyen Wood Wood (Krystalgade 4)

 

 

Diğer Alışveriş Durakları

  • Grafik, keskin çizgilerde eklektik ve maskülen ancak zarif tasarımlar sunan By Malene Birger (Antonigade 10)
  • Kıyafet koleksiyonu ile Storm (St Regnegade 1), Ev tasarım koleksiyonu için Casa Shop (Store Regnegade 2)
  • Naja Munthe’nin dünyanın farklı köşelerinden aldığı ilham ile hazırladığı kıyafet tasarımları için Munthe (Store Regnegade 2)
  • Laerke Andersen gibi yeni nesil Danimarkalı tasarımcıların rahat ve oyuncu koleksiyonlarını barındıran Storm (Regnegade 1)
  • Harika tasarım elbiseler için: Lala Berlin (Gammel Mont 21)
  • Konsept mağazalar: Legends (Gammel Mont 35) ve Ace & Tate (Gammel Mont 39)
  • Ev tasarım mağazaları Kookoonari (Montergade 12) ve Gubi (Møntergade 19)
  • Başka bir harika ev tasarım mağazası: Muuto (Kongens Nytorv 13)
  • Danimarka tasarımı porselen çay fincanları, şamdanlar, bardak altlıkları, dekorasyon obje ve aksesuarları: Stilleben (Niels Hemmingsens Gade 3)
  • Missoni, Etro, Ferretti marka Cüzdan, gözlük, çanta: Lot #29 (Gothersgade 29)
  • Danimarkalı tasarımcı Stine Goya (Bredgade 66 & Gothersgade 58)
  • Danimarka’nın gurur duyduğu tasarımcının bol detaylı, süslü, kendini gösteren elbise, bluz ve ceketlerini kendi butiğinde bulabilirsiniz: Ivan Grumdhal (Ostergade 26)
  • Kürk, Manto, Kaban, Ceket: Birger Christensen (Ostergade 38)
  • Ev dekorasyon, giyim kuşam dahil kaliteli yerli uygun fiyatlı tasarımlar: Normann Copenhagen (Østerbrogade 70)
  • El yapımı değerli Kopenhag Kraliyet porselenleri: ROYAL COPENHAGEN (Amagertorv 6)
  • Ev tasarım ve aksesuarları: Illums Bolighus, Amagertorv 10
  • Giyim: & other stories, Amagertorv 29
  • Giyim: NORGAARD PAA STROGET, Amagertorv 13
  • Ayakkabı: SCARPA, Amagertorv 14

 

Rota Üzerindeki Lezzet, Kahve ve Aperatif Durakları

  • Şık bir öğle yemeği için şehrin en gözde restoranlarından birisi olan Restaurant l’Alsace’ın avlusu (Ny Østergade 9)
  • Ev dekor ve vintage tasarım mağazası Beau Marche (NY Ostergade 32)nin şirin minik avlusundaki keyifli bir lezzet durağı var.
  • Şehrin en meşhur delicatessen’i Meyer’s Deli (Gothersgade 60) lezzetleri ve kahvesi ile keşfedilmesi gereken bir durak.
  • Organik lezzetlerin adresi ise 42 Raw (Pilesteade 32) veya Hafnia (Store Regnegade 26A)
  • Kahve ve kafe lezzetleri için Cafe Victor (Ny Østergade 8), Cafe Zeze (Ny Østergade 20), Salotto 42 (Pilestræde 52), Coffe Indusrty (Krystalgade 20), Democratic Coffe (Krystalgade 15) veya Café Sommersko (Kronprinsensgade 6)
  • Hamburgerler için ZOO BAR (Kronprinsensgade 7)
  • Smørrebrødsandviçleri için Dællekatessen (Grønnegade 38) ve Restaurant Willumsen (Store Regnegade 26)
  • Bistro lezzetleri için Fedtegreven Bodega (Store Regnegade 26)
  • Efsanevi cupcakeler için Agnes Cupcakes (Svaertegade 10)
  • Organik çukulata ve tatlılar için Summerbird (Kronprinsensgade 11)
  • Aperatif içkiler için BO-BI BAR (Klareboderne 14) ve Bar 1105 (Kristen Bernikows Gade 4)

 

Dilerseniz otelinize gidip biraz ayaklarınızı dinlendirip, duşunuzu alıp giyinip, Ny Havn’da bir bira, Christianshavn’da Paper Island Street Market’ta müzikli eğlence veya The Standard’da aperatif içki ile tekrar gün batımına gidebilirsiniz. (Gün batımı bahar ve yaz aylarında saat 21.30-22:30 arasına denk geliyor)

 

Akşam Yemeği için önerdiğimiz Studio, 108, Amass, Almanak, Informal, KöD, Co-Ma, Spisebaren, Radio, Geist gibi restoranların açıklamaları yeme-içme-eğlence bölümümüzde yer alıyor

 

Yemek öncesi veya sonrası aperatif veya kokteyller için Ruby, Ved Stranden, Naervaer gibi barları tercih edebilirsiniz. Bar önerilerimiz yine yeme-içme-eğlence bölümümüzde yer alıyor

 

2.Gün

Nørrebro sessiz sakin bir yerleşim mahallesi iken, Noma mezunu şefler Chinstian Puglisi ve Kim Rosse’un yeni restoranlarını açmak için Jægersborggade sokağını seçmesi ile birlikte canlanmaya başlamış. Ve semt takipçi birçok kafe, restoran, butik ile adeta yeniden doğmuş. Her biri özgün, karakterli ve orijinal kimliğe sahip özgün ve küçük butik, kahve evi, bistrolar sokağı doldurdukça, civardaki antikacılar ve bit pazarı ile birlikte Nørrebro yeni nesil bohem bir atmosfere bürünmüş.

 

Güne bu mahalleyi keşfederek, kahvaltı, kahve veya lezzetlerin tadına bakıp, butikleri dolaşarak başlayabilirsiniz.

Kahvaltınızı şehrin efsanevi fırın ve delicatessen’i Meyers Bageri (Jaegersborggade 9) yapabilirsiniz. Önünde kuyruklar olan bu mekanda kahvaltı yapmasınız bile çikolatalı tarçınlı kurabiye Kanelsnurrer’in tadına bakın.

Diğer lezzet durakları ise brunch ve kafe lezzetleri için Grod (Jaegersborggade 50) ve Møller Kaffe & Køkken (Nørrebrogade 160),

 

Eğer sofistike bir öğle yemeği arzu ediyorsanız adresiniz Relæ (Jægersborggade 41) Noma mezunu şefler Chinstian Puglisi ve Kim Rosse’un yarattığı, İskandinav sadeliği ve mütevazini yansıtan bu harika restoranda ‘vejeteryan’ ve ‘etsever’ temalı 2 adet tadım menüsünde, Michelin yıldızlı gurme lezzetler sunuluyor.

Ya da yine şef Chinstian Puglisi ve Kim Rosse’un açtığı daha rahat ve samimi bir şarap barı olan Manfreds & Vin (Jaegersborggade 40)’de harika bistro lezzetleri tadabilirsiniz.

 

La Bouchee Copenhagen (Jaegersborggade 52) de organik elma suyu içebilir, kahvenizi şehrin en iyi 3. Dalga kahve evi olan Coffee Collective (57 Jægersborggade) de içebilir, farklı lezzetlerde çeşit çeşit karameller sunan Karamelleriet (Jaegersborggade 36)in bitter çukulatalı karamelinin tadına bakıp, renkli paketlerinden bir kutu alabilirsiniz.

Jaegersborggade caddesi üzerinde vitrinlerde göz gezdirmek ve alışveriş için keyifli duraklar ise:

  • neredeyse kağıt inceliğindeki el yapımı özgün İslandinav seramikleri, hayranlık verici ve zarif fincan, tabak, bardak, kase ve vazolar için Keramiker Inge Vincents (Jaegersborggade 27),
  • bir kaktüs cenneti olan Kaktus (Jaegersborggade 35),
  • organik bakım ve kozmetik ürünleri satan My Favorite Things (Jaegersborggade 44),
  • Harika tasarım kıyafetler için: Tricotage, Jaegersborggade 15
  • organik çeşit çeşit çukulata için Ro Chokolade,
  • özgün tasarım kıyafetler için Inspired Apparel ve Skin & Bone,
  • Harika tasarım kıyafetler için: Tricotage (Jaegersborggade 15)
  • vintage ikinci el kıyafetler ve tasarım objeler için Vanishing Point, A.R, CMYKKLD, Vaerk,
  • ev tasarım ürünleri için Hoj Copenhagen, Gagron

 

Mahallede iken efsanevi İsveç markası Acne’nin eski sezon tasarımlarını sergileyen hazine gibi mağazası Acne Archive (Elmgade 21), fırından taze çıkan tatlı ve tuzlu hamurişleri için: Laura’s Bakery (Blågårdsgade 2/a ) çeşit çeşit çayları ile Mad Hatter Bubble Tea Emporium (Sankt Hans Torv 3 Norrebro), antika ve vintage eşyalar için Norrebrogade bit pazarına (Nansensgade, Nørrebro) uğrayabilirsiniz. Norrebro mahallesinde yer alan, Superglex ve BIG mimarlık ofisleri tarafından tasarlanan kırmızı, yeşil, siyah renklerdeki Superkilen Park (Heimdalsgade) dünyanın her yerinden bir parça barındırıyor. Kopenhag’ın en güzel gün batımı manzalarından birisi de Dronning Louises Bro köprüsü üzerinden.

Akşam uğramak isterseniz diğer Nørrebro durakları ise Bira Evi: Bryghus, Michelin yıldızlı Thai restoranı Kiin Kiin ve şehrin popüler sushi restoranı Sticks’n’Sushi.

 

Şimdi yemyeşil bir yolculuk ile şehre geri dönme zamanı. Varoluşçuluğun atası Søren Kirkegaard, efsanevi Amerikan saksafoncu Ben Webster, yazar H.C. Andersen ve fizikçi Niels Bohr gibi Danimarka’nın önemli isimlerinin mezarlarının yer aldığı Assistens Mezarlığı, çimenler, kiraz ağaçları, çamlar, selviler, renk renk çiçekler, bitkiler ile adeta bir cennet bahçesi. Mezarlık ismi sizi korkutmasın, Kopenhag’da birçok mezarlık yer alıyor. Ve hüzünlü yas mekanları olmak yerine, hepsi hayat dolu halka açık park alanları. Çocuklarını gezdirenler, piknik yapanlar, sere serpe güneşlenenler, ders çalışan öğrenciler, bisiklete binenler, kaykay kayanlar, koşanlar, yürüyenler ile şehirlilerin yaşamının bir parçası haline gelmiş mezarlıklar. Ölüm ile yaşamın böyle içiçe olması, aslında Danimarka’lıların kabullenici ve kucaklayıcı zihniyetini biraz açıklıyor sanki.


Eğer Batı sanatının ve kültürel gelişimine meraklıysanız Statens Museum for Kunst (Danish National Gallery) sanat müzesini ziyaret edebilirsiniz. Dünyanın en kapsamlı sanat koleksiyonlarından birisine sahip müze; Tizian, Mantegna, Rubens, Rembrandt, Eckersberg, Købke, Henri Matisse, Edvard Munch ve Emil Nolde gibi, hem dünyanın hem de Danimarka’nın usta sanatçılarına ait, 13. yüzyıldan günümüze uzanan 8000’in üzerinde resim, heykel ve enstelasyon sergiliyor.

 

Norreport’a ulaştığınızda bir yemek molası için şehrin en taze ve lezzetli seçeneklerinin bir arada sunulduğu yemek pazarı Torvehallerne KBH (21 Frederiksborggade)’ye uğrayın. Antrepoya benzer iki modern bina ve açık hava pazarlarından oluşan bu kompleks, gerçek bir yemek cenneti. Eski bir Noma şefinin manavı, peynir, şarküteri, reçel, zeytin tezgahları, ‘juice’ barlar, somon, morina, uskumru, sosis, dereotu, kavrulmuş soğan gibi malzemeler ile donatılmış çeşit çeşit Smørrebrød sandviç sunan delicatessenler, taze mahsüller ile hazırlanmış İskandinav lezzetleri sunan bistrolar, hepsi tazecik günlük lezzetleri ile baştan çıkartıcı. Dilerseniz bir bistroda yiyebilir, dilerseniz de sandviç, salata, şarküteri, peynir, bira ve şarabınızı yanınıza alıp açık havadaki piknik masalarında keyfinize bakabilirsiniz.

 

Karnınızı doyurduktan sonra şehrin başka bir yüzünü keşfetmek için Ny Havn limanı ve köprüden geçip Christianshavn adasına doğru tabana kuvvet ilerleyin. 20 dakikalık bir yürüyüş sonrasında adacığın en sonunda yer alan ‘özgür bölge Christiania’ya ulaşacaksınız.

 

1970’lerde Danimarka hükümetini protesto eden hippi başkaldırıcıların terk edilmiş bir limanı mesken edinmesi, ve kendi kendisini yöneten bir komün hayatını başlatması ile gündeme gelen bölge, şimdi 1000 kişinin ağaçlar arasındaki ahşap kabinlerde yaşadığı, devlet otoritesini reddeden, uyuşturucu satım ve alımının serbest olduğu otonom bir mahalle. 1989 yılında Parlamento tarafından ‘yasal sosyal deney alanı’ olarak kabul edilen bölge, Danimarka hükümetinin sonsuz hoşgörüsünün bir sembolü. Mahallede yaşayanlar arasında ev sahipliği yok, başvuru ile herkese yatacak ve yaşayacak bir alan sağlanıyor. Tüm bisiklet, motosiklet ve araba gibi araçlar ise komün arasında paylaşılıyor.

 

Mahalleye girdiğinizi grafiti ve sokak sanatı kaplı renkli duvarları görünce hemen anlıyorsunuz zaten. Turistlerin dolaşmasının serbest olduğu mahalle, çiçeklerle bezenmiş renkli tuğla evler, grafiklerle kaplı depo ve antrepolar, dua bayraklarının dalgalandığı Pazar alanı, kamuflaj ağları altında marijuna satan standlar, kafeler, tezgahlar, seramik atölyeleri, marangozhaneler ile adeta bir cümbüş yeri. Özellikle son yıllarda ‘Christiania Bisikleti’ olarak adlandırılan, önünde çocuklarınızı bile oturtabileceğiniz genişlikte bir kasası bulunan bisikletleri kiralayıp dolaşabilirsiniz. Gece pek dolaşmak istemeyeceğiniz bu bölge, hippie hayatını merak edenler için gündüzleri cıvıl cıvıl – hatta biraz gürültülü- ancak renkli bir keşif.

 

Ardından Christianshavn Kanalı’na doğru yürüyüp, daracık kanalın kıyısında keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz. Burası arnavut kaldırımlı sokaklarda dizilmiş rengarenk 2-3 katlı tarihi evler, botların dolaştığı minik kanallar boyunca park etmiş yelkenliler, çiçekler ile bezenmiş minik şirin tekne evler ile zamanda asılı kalmış bir masal dünyası adeta.

 

Cafe Oven Vante, Badudlejning Cafe, Lagkagehuset Fırını, kanal kıyısında veya üzerinde kahve veya aperatif molası verebileceğiniz keyifli duraklar.

 

Christianshavn’da iken uğramak isteyeceğiniz bir tasarım cenneti ise The Apartment. Tina Seidenfaden’in 18. Yüzyıldan kalma bir binanın içinde yarattığı bu vaha, gri tonların ağırlık taşıdığı dekorasyon objelerine, ahşap ve pirinç detayların renk kattığı, her parçayı satın almak istediğiniz bir ev – dükkan. Çağdaş Avrupa tasarımını yansıtan bu teşhir alanını gezmek için önceden randevu almanız gerekiyor.

Mahallenin keyfini sürmek için tavsiye edeceğim harika bir başka yöntem ise elektrikli tekne kiralayarak kanallar üzerinde gezinti yapmanız. Yiyecek ve içeceklerinizi alıp, Frienships veya Goboat tekne kiralama şirketlerinin tekne park noktalarından kiralaladığınız 5-6 kişilik ufak elektrikli teknelere binip, kaptanlık yaparak, kendi keyfinize ve zamanınıza göre etrafı seyrederek kanalları dolaşabilirsiniz. 1 saatlik kiralama ile Christianhavns ve Fr.Holms kanallarını dolaşabilir, 2 saat kiralama ile ise Kopenhag’ı denizden seyrederek Little Mermaid anıtına kadar gidip geri dönebilirsiniz. Bizim için Kopenhag’ın en keyifli deneyimi günbatımında teknemiz ile şehri gezip seyrederken, akşam yemeğimizi yemek oldu.

Ardından Kopenhag’lı gençlerin uğrak yeri olan cıvıl cıvıl Christiansholm’a gidin. Paper Island olarak bilinen bu adacık üzerindeki iki kocaman antrepoda yer alan Copenhagen Street Food, hem ülkenin hem de tüm dünyadan lezzetler sunan dev bir sokak yemek pazarı. Yüzlerce yemek tezgahı, yemek standı ve kamyonunun yanı sıra, bar ve kahve karavanının bulunduğu Paper Island, akşamüzerleri gençlerin yiycek ve içeklerini eline alıp, canlı müzik dinleyerek güneşlendiği ve Kopenhag eski şehrini seyrederek keyif yaptığı cıvıl cıvıl bir adacık.

 

Ardından otelinize giderek biraz dinlendikten sonra akşam yemeği ve keşifleri için Vesterbro mahallesi’nin yükselen bölgesi Kødbyen’e doğru yola çıkın. Eski bir et kesim ve mezbaha alanı olan Kødbyen bugün Kopenhag’ın en hip ve canlı akşam adresi.

Kopenhag’ın gözde ‘meatpacking’ bölgesi Kødbyen’de akşam yemeği, kokteyl, eğlence ve dans için tercih edebileceğiniz adresler:

  • Noma mezunu şef, sommelier ve ayrıca Danimarka’nın en iyi şaraplarının üreticisi Anders Selmer’in rahat ve samimi restoranı Kødbyens Fiskebar’da gurme fish & chips ve de denizden lezzetler sunuluyor. (100 Flæsketorvet)
  • Kul, Kopenhag’ın trendy mahallesi Kodbyen’de yeni açılan, gurme Nordik lezzetlerini uygun fiyatlara sunan ‘yeni nesil’ restoran, Space Copenhagen imzası taşıyan tasarımında, siyah ve metalik renkler ağırlıklı, loş, rahat ve samimi bistro ortamında son zamanların en gözdesi. Sebze, et ve deniz mahsüllerini ızgara usulü ile pişiren açık mutfağını seyretmek de çok keyifli (Hokerboderne 16)
  • Rahat ve samimi piknik atmosferinde harika İtalyan lezzetleri sunan trendy restoran Mother (Hokerboderne 9) ilerleyen saatlerde müzik ile canlanıyor.
  • Organik et, balık, vejeteryan lezzetleri sunan bistro Bob BioMio (Halmtorvet 19)
  • Fransız, İspanyol ve Fas ilhamlı tapas mezeler ve lezzetler sunan Pate Pate (Slagterboderne 1)
  • Organik lezzetler sunan kafe Cafe Mandela (Onkel Danny Pl 9)
  • Kahve barı Prolog (Hokerboderne 16)
  • Bira evi: WarPigs Brewpub (Flæsketorvet 25-37)
  • Kokteyl bar, sanat galerisi, performans merkezi ve restoran Karriere, Flæsketorvet 57
  • Şehrin en ‘in’ gece kulübü: Bakken (Flaesketorvet 19-2)

 

 

 

Eğer Kødbyen yerine Vesterbro mahallesinde akşam yemeği yemek isterseniz en gözde adresler ise:

  • Noma’nın ortaklarından Claus Meyer’ın açtığı ve yine eski Noma şef’i Jesper Kirketerp’in menüyü oluşturduğu Radio, samimi ve rahat Nordik ortamında mevsime göre taze lokal ürünler ile hazırlanan lezzetlerin yanı sıra av etleri sunuyor. (12 Julius Thomsens Gade)
  • Şehrin en yeni gözdelerinden pizza & kokteyl adresi: Neigbourhood (Istedgade 27)
  • Uygun fiyatlı gurme Nordik tadım menüsü deneyimi için adresler ise: MadMad Madbodega (Vesterbrogade 96) ve Restaurant Cofoco (Abel Cathrines Gade 7)
  • Michelin yıldızlı gurme Nordik restoranı FORMEL-B, Vesterbrogade 182
  • Otantik İtalyan lezzetleri sunan osteria Famo, Saxogade 3
  • Vietnam restoranı: LêLê Nhà Hàng, Vesterbrogade 56

 

 

 3.gün

 

Kopenhag sokaklarında dolaşmaya ve şehrin ritmini yakalamaya devam etmek istiyorsanız Vesterbro mahallesini bir de gündüz keşfetmenizi tavsiye ederiz.

 

Vesterbro’da Playtype (Værnedamsvej 6), Dora (Værnedamsvej 6), Designdelicatessen (Frederiksberg Allé 6), Designers Remix Collection (Bagerstraede 7), Designer Zoo (Vesterbrogade 137) gibi muhteşem ev tasarım mağazaları ve konsept dükkanlar yer alıyor.  İskandinav tasarımı erkek giyim mağazası Soulland (Gammel Kongevej 41) ise beyler için mutlaka uğranması gereken bir durak.

 

Vesterbro bölgesinin en gözde gündüz lezzet durakları ise: kahvaltı ve öğle yemekleri ile ünlü Cafe Granola (Vaernedamsvej 5), Fırın ve kafe Lauras Cafe (Vaernedamsvej 4a), Kahve barı Rist (Vaernedamsvej 4b), gözde brunch adresi ve pizzacı Neighbourhood (Istedgade 27), organik kafe Bjørgs (Vester volgade 19), organik bar Emmerys (Vesterbrogade 34)

 

Gündüz Vesterbro’ya geldiğinizde mutlaka Kodbyen’de şehrin en güzel sanat galerisi olan V1 Gallery’e uğrayın (Flaesketorvet 69-71). Kodbyen’de yer alan Danimarka tasarımı ev aksesuar ve eşyaları dükkanı Dansk Made (Istedgade 80) ev tasarımı meraklıları için uğranması gereken bir mağaza.

 

Diğer Kopenhag Keşifleri:

  • Tivoli Bahçeleri: Rengarenk ışıklar ile renklendirilmiş yürüyüş yolları, yüzlerce metre uzanan çiçekler ve ağaçlarla bezenmiş bahçeleri, atlıkarınca, treni gibi lunapark eğlenceleri, Çin pagodası, açık hava tiyatrosu, konser salonu, akvaryumu ile Tivoli, dev bir lunapark ve tematik park. Mayıs ve Ekim ayları arasında ve Aralıkta Noel için açık. Vesterbrogade 3, tivoligardens.com
  • Nationalmuseet / Danimarka Ulusal Müzesi: Tivoli Bahçeleri yanıbaşındaki müzede Danimarka, Yunan ve Mısır uygarlıklarına dair eserler yer alıyor. Tarih öncesi Viking hazineleri ve silahları, takı ve el işleri sergiliyor. Bronz çağından kalma dev Nordik kıvrımlı borozanlar, tanrılara sunulan MÖ 350den kalma saç örnekleri, MÖ 150’den kalma üzerinde egzotik hayvan desenleri ile dev gümüş kazan görülmeye değer parçalar. Frederiksholms Kanal 12
  • Ny Carlsberg Glyptotek, Carlsberg biralarının sahibi olan aileden Carl Jacobsen, yıllarca yaşadığı tarihi villasını ve sanat koleksiyonunu 1882 yılında halka açmış. 10 binin üzerinde resim, heykel ve arkeolojik eser sunan müzede Mısır, Akdeniz, Avrupa kültürüne ait eserler ve de 19. ve 20. yüzyıl Fransız ve Danimarka sanatı sergileniyor. Mimarisi muhteşem olan bu villanın içinde cennet bahçesi gibi bir kış bahçesi de yer alıyor. Dantes PLatz 9
  • Christiansborg Sarayı: Kopenhag Kalesi’nin yıkımı ile inşaa edilen Christiansborg Sarayı bugün Danimarka Parlamentosu, Başbakan’ın odasına ve Anayasa Mahkemesi’ne ev sahipliği yapıyor. Prins Jorgens Gard 1

  • Rosenborg Sarayı: 1606’da Kral 4. Christian’ın yazlık sarayı olarak Hollanda Rönesans stilinde inşa edilen saray, ve aralarında şu anda kraliçe olan Queen Margrethe II’nin de koleksiyonunu barındıran kraliyete ait 400 yıllık hazine ve mücevherleri sergiliyor. Øster Voldgade 4a
  • The Black Diamond (Danish Royal Library) Slotsholmen kanalında nehir kıyısında yer alan Danimarka Kraliyet Kütüphanesi sadece içinde yer alan dev kütüphanesi ile değil modern mimarinin bir başyapıtı olan binası ile de görülmeye değer bir nokta. Schmit Hammer Lassen mimarlık tarafından inşaa edilen bina, siyah granit ve koyu renkli camlarıyla yarattığı göz yanılsaması sayesinde dev bir küp formunu andırıyor. Kütüphanenin yanı sıra konserler, müzikaller ve sanat sergilerine ev sahipliği yapıyor. Søren Kirkegaard Plads 1

  • Botanik Bahçesi Farimagsgade, Şehrin merkezinde 10 dönüme yayılmış egzotik çiçek ve bitkiler ile bezenmiş muhteşem bir peyzaja sahip botanik bahçeler
  • Tage Andersen: Doğaseverler için görmeye değer bu adres, hayatını dünyanın her yerinden çeşit çeşit çiçeklere, hayvanlara ve doğada yetişen herşeye adamış Tage Andersen’ın tarihi evi ve botanik bahçesinde yer alan bir müze ve butikten oluşuyor. Ny Adelgade

Şehir Dışı Keşifler

  • Louisiana Modern Sanat Müzesi: Kopenhag’ın kuzeyinde 40 dakika uzaklıkta tren ile ulaşabileceğiniz bu modern sanat müzesi, denizin kıyısında doğanın içinde muhteşem bir yapıda yer alıyor. İskandinavya’nın önemli modern sanat müzeleri arasında sayılan Louisiana, yıl boyunca değişen 7 veya 8 farklı geçici sergiye ev sahipliği yapmasının yanı sıra, kalıcı koleksiyonunda barındırdığı Arp, Francis Bacon, Calder, Dubuffet, Max Ernst, Sam Francis, Giacometti, Kiefer, Henry Moore, Picasso, Rauschenberg ve Warhol gibi uluslararası sanatçıların eserlerini de sergiliyor. Orijinal ve enteresan mimarisi, enfes manzaraları ile modern sanat meraklılarının kaçırmaması gereken bir adres. Gamle Strandvej 13, Humblebaek
  • Kronborg Kalesi: Kopenhag’ın 1 saat kuzeyinde, Danimarka’nın İsveç’e en yakın olduğu noktada Elsinore’de yer alan, 2000 yılında UNESCO tarafından ‘Dünya Kültür Mirasları’na alınan Kronborg Kalesi, İskandinavya’nın en değerli Rönesans kalesi. William Shakespeare’ın dünyaca ünlü tragedyası Hamlet’e ilham veren kalesi, ayrıca Hamlet’in ilk oynandığı kale. 62 metre uzunluğundaki etkileyici balo salonu görülmeye değer.
  • Roskilde: Dünyaca ünlü rock müzik festivaline ev sahipliği yapan Roskilde, Kopenhag’ın 30 dakika batısında yer alan bir Viking kasabası. Şirin kafeler, restoranlar ve butiklerle çevrili olan caddelerini dolaşmak, Kuzey Avrupa’nın ilk Gotik katedrali olan Roskilde Katedrali ve Viking gemilerinin yer aldığı Viking Ship Müzesini gezmek Roskilde’de yapabileceğiniz keyifli aktiviteler. Eğer Temmuz’un ilk haftası Kopenhag’daysanız efsanevi müzik festivali Roskilde Festival’ine katılmanızı tavsiye ederiz.
  • Malmö: Kopenhag’a Oresund Köprüsü’yle bağlanan ve Kopenhag’dan trenle sadece 40 dakikada ulaşacağınız İsveç’in sevimli liman kenti olan Malmö, vakti olanlar için görmeye değer. Malmö’de Lilla Torg meydanındaki kafelerde kahve içip, Kungsparken’daki yel değirmenini, Malmöhus Kalesi’ni ve St. Peter Kilisesi’ni ziyaret edebilir, renkli evleri ile Gamla Väster caddesinde dolaşıp, Kungsparken ve Slottsparken parklarında yürüyüş yapabilir, ve deneysel mimarinin çarpıcı örneği olan 190 metre yüksekliğinde 90 derece burgu yaparak kıvrılan ‘Turning Torso’yu ve onun yer aldığı çılgın, eğlenceli ve doğa dostu mimari tasarımlarıyla ‘Bo01’ alanını görün.
  • Legoland: Kopenhag’a trenle 3 saat, uçakla 45 dakika uzaklıkta bulunan Billund kenti, dünyanın en büyük Legoland’ine ev sahipliği yapıyor.

 

Zeynep Atılgan Boneval