KİR PAS TUTMAYAN ŞEHİR: ÇANAKKALE
İnsanın kendi memleketinden dem vurması, hem biraz hüzünlü bir hissiyat, hem yüklü miktarda kimlik sahibi subjektif sözcükler, hele ki şu satırların sahibi bu yazıyı Paris’ten yazmaya gayret ediyorsa bir miktar uzaktan hayal etme kabiliyeti barındırmalı.
Özge Öztürk’ün gözünden Çanakkale fotoğraflarının devamı ve diğer fotoğraflar için http://statigr.am/viewer.php#/user/5216839
Tüm bunları zihinlerinizdeki piknik sepetine rehavetle atıp, üstünü de “petit” kareli piknik örtüsüyle kapatıp, hayal gücünüzün ellerine sizi yormadan tutuşturmaya çalışacağım
Birlikte adım adım gezelim mi Canakkale’yi? Haydi bre başlıyoruz!
1.Adım: Şehr-i sukûnete yolculuk
Çanakkale’nin en güzel hissi, Çanakkale’ye gitmekle başlar. Zira İstanbul’dan yola çıkanlar için en optimal çözüm akşam saat 8’e kadar hizmet veren Truva Turizm’in saat başı kalkan otobüslerinden güzide bir cam kenarı koltuk ayırtıp, naçizane otobüs içi ekranlarından Eyvah Eyvah’ı izleyerek ve aksanı güzel muavinlere anlaşılacağınızdan %100 emin olarak “Nabıyon?” diyebilmektir. Lakin “otobüs insanı değilim canım.” cephesindeyseniz tavsiyem, konforunuza uygun bir araç kiralayıp, otobandan Eceabat’a kadar süren şirin Trakya yolunu konarak göçerek kat etmeniz ve Eceabat’tan feribota ve ya şirin Kilitbahir köyünden hızlı bir Çanakkaleli manevrasıyla motorlara binip karşıya geçmek olacaktır. Hususi öneri, Gelibolu – Eceabat arasındaki 10 dakikalık yol, yaz-kış şiir gibidir, okuyup hatmetmeden geçmeyin.
2.adım: Başımızı sokacak bir çatı
Çanakkale’de konaklama deyince, şehir merkezini işin göbeğine oturtup, durumu bir ucundan Assos’a, diğer ucundan Bozcaada’ya çekiştirebilirsiniz, bilirim. Ada, Kaz Dağları ve de Assos kısmını şimdilik es geçersek tavsiyem: 1-şehir merkezinde olacaksa Kervansaray Oteli. 2-şehir merkezi olsun ammaaa, azicik lüks de ararım derseniz Kolin Hotel. 3-azicik, bir diğer deyişle 20 kmcik kadar şehir dışına çıkabilirim; lakin hem konfor, hem doğa, hem çamların arasında sincaplarla muhabbet, hem deniz, hem Karanlık Liman; hem havuz, hem de mis gibi bir aile ortamı diyenlerdenseniz Güzelyalı beldesindeki Tusan Hotel’i tüm muzip ve zararsız şiddetimle öneririm. Sahipleri Enver Bey ve de Cecilia Hanım sizi evinizde hissettirecek, emin olun.
3. Adım: Spor ayakkabılarınızı hazırlayın, çünkü sizi birazcık yürüteceğim.
Merkezi 100 arşından ibaret küçücük şehrimiz Çanakkale’nin tadı fikrimce en çok yürüyerek çıkar. Bisiklet ya da çevre-dostu elektrikli bisikletleri sevenlerdenseniz, bu 2 seçenek de sizi yormayacağı gibi, bu şehirde bolca bulunmakta.
Rota: Esenler Mahallesi Barışkent’ten start
-Halk adıyla Aşıklar Tepesi, şu anki ismiyle özgürlük parkında bir Tuborg molası verin.
– Yolun devamındaki ikinci sağ sokağın başındaki sonbaharda mor ve kırmızıya dönen yaprakları göz hafızasına alın.
-Üçüncü sağdan dönüp Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu’nun bir kısmını yazdığı ve hatta hikâyede yer verdiği köşkün ve öncesinde de Çanakkale Savaşları esnasında yaralılara merhem olan eski hastane kalıntılarıyla diyaloga girin.
-Kordon boyu yürüyüşünü tamamlayın ve İskele Meydanı’ndan Yalı Caddesi’ne inin.
-İlk soldan dönün ve Küçük Nevizade’yi görün.
– Küçük Nevizade’yi geçtikten sonra çıkacağınız sokak halk adıyla barlar sokağı. Çıktıktan sonra sola dönün, 20 adim ileride sağda ahşap ve her daim açık kapısını göreceğiniz Yalı Hanı’na girin. Vakti zamanında evliya düzeyinde yolcuların soluklandığı bir han olarak faaliyet gösteren bu yaşlı bina; şimdilerde bir bar-cafe konsepti altında yaşamını sürdürüyor. Çardakların altında mevsimsiz bir ruh haliyle fıçı biranızı yudumlayın, bir de benim içim anne yapımı mozaik pasta yiyin.
-Caddenin sonundan sağa dönün, sahilin sonuna geldiğinizi göreceksiniz. Durduğunuz köşede de Donanma Çay Bahçesi ve yerlilerinin pek bir sevdiği Şakir’in Yeri, “simit-çay” kombinasyonunun en alasıyla sizi bekliyor olacak. Simidinizin son iki parçasını martı dostlarımızla paylaştıktan sonra tam sol yapıp Çarşı Caddesi’ne dönün.
– Caddeyi boylu boyunca arşınladıktan sonra yolun sonunda sağda meshur Aynalı Çarşı’ya bir selam çakmayı ihmal etmeyin
– Çarsi Caddesi’nin sonundan tam yol ileri kırın dümeni, 100 metre ileride solda Kadir Usta’nın dukkanini görecek ve pek tabii cihanda eşi benzeri olmayan fırınlanmış peynir helvasından yarım kilo kendinize, yarımşar kiloluk paketleri de eşinize dostunuza alacaksınız, emin olun.
4.adım: Rotanın son ayağı ve akşam kayıntısı:
“Rotanın son ayağının hakkını vermek ve akşam keyfini katlamak için neler yapalım?” diye soruyorsanız harfiyen uygulamakta bir sakınca görmeyin 🙂
– Cevatpaşa Mah. içinden geçip efsane müzisyenlerle muhabbet edecek,
– Eski Sinagog’u görecek,
– Halk arasında Tahta Köprü diye isimlendirilen köprüden geçecek ve altında boylu boyunca uzanan Sarıçay’ın nice Avrupa şehrini öykünerek baktıracak güzelliğine kapılacak,
– Köprünün hemen bitiminde balık – ekmek yiyecek,
– Minik bir moladan sonra, Aziziye Caddesi üzerinden Yeni Kordon’a doğru yürüyecek,
– Son durak hayallerinizin içinde rakı-balık-manzara üçlüsü varsa âlâsını size sunacak Troy Balık’ta akşamı sonlandıracaksınız.
http://manidaruharekati.tumblr.com
Yazının başına dönmek için tıklayınız
Özge Öztürk