URFA ROTALARI

 

Şanlıurfa’da gezilecek görülecek o kadar çok hazine var ki.

Bu şehirde koruma altına alınmış 329 tarihi ev, 39 cami, 12 han, 15 köprü gibi tarihi eserler dahil, kültürel miras olarak yaklaşık 1100  tescilli eser yer alıyor.

Bunlardan en önemlilerini bir bir ele alalım adım adım. 

Ulu Cami, Halil-Ür Rahman, Eski Ömeriye, Nimetullah, Kadıoğlu,Hasan Padişah, Rızvaniye camiileri ile Şeyh Mesud, Çift Kubbe, Seyyid Maksud Türbeleri ‘dini mimari’ örneklerinden en önemlileri. Tüm bu cami ve türbeler Şanlıurfa’nın neden ‘Peygamberler Şehri’ diye anıldığını anlamamızı sağlıyor.

Veli Bey, Sultan, Vezir, Cıncıklı, Eski Arasa, Serçe ve Şaban Hamamları ile Hekim Dede, Firuz Bey, Şeyh Saffet Çeşmeleri; Karakoyun Su Kemeri, Hacı Kamil, Ali Saib Bey ve Hızmalı Köprü ‘su mimarisinin’ yaşayan eserleri.

Şanlıurfa’yı çevreleyen kale ve surlar da kenti süsleyen askeri yapılar arasında.

 

ŞANLIURFA ARKEOLOJİ MÜZESİ: 2016 yılında açılan Urfa arkeoloji müzesi ve toplam 53.271 eseri ile Ortadoğu’nun en büyük prehistorik müzesi. Dev binanın dış mimarisi ve peyzajı gerçekten çok güzel. Halepli Bahçe mozaik koleksiyonu da kompleksin içine alınarak hem kapalı hem de açık hava müzesi yaratılmış. Gerçekten muhteşem bir müze.

 

ŞANLIURFA KALESİ: Kentin kuzeyine düşen Damlacık Dağı’nın kuzey eteğindeki yüksek bir düzlük üzerinde yer alan Şanlıurfa Kalesi, iç Kale ve surlar olarak İki bölümen oluşuyor. İç Kale’nin Roma İmparatorluğu zamanında M.Ö. IV. YY.’da Şanlıurfa’da hüküm süren Abgarlar (Osrhoene) döneminde inşa edildiği tahmin edilmekte. Yuvarlak planlı, kesilmiş kalker taşından yapılmış olan kalenin doğu-batı ve güney tarafları kayadan oyma derin hendeklerle çevrili, kuzey tarafı ise sarp kayalık.

 

Kale içinde bugün sadece iki sütun ayakta kalmış. Kale üzerindeki korint başlıklı bu iki sütundan doğuda olanının kente bakan kuzey cephesindeki Süryanice olan kitabede, “Ben Eftuhayım, güneşin oğluyum. Bu sütunlar ve üzerindeki heykeli Kral Mano’nun kızı Shalmet için yaptırdım.” yazılı, ancak kitabede belirtilen heykel bugün yerinde yok.

 

Kale’de Roma devrinden başlamak üzere Bizans ve İslami devirlere ait temel halinde çok sayıda yapı kalıntısı bulunmakta. Burada yapılacak Arkeolojik kazı çalışmaları kalenin tarihi geçmişini aydınlatma bakımından yarar sağlayacaktır.

 

Kale’nin dış surları dörtgen şeklinde olup çevresi 4 km. kadardır. Surların M.S. 812 yılında Hıristiyanların Arap akınlarına karşı kenti korumak amacıyla yaptırıldığı bilinmekte.

 

Şanlıurfa surlarından Harran Kapısı, Bey Kapısı’na ait Mahmutoğlu Kulesi, yer yer bazı duvar ve burç kalıntıları günümüze kadar ulaşabilmiştir. Ancak, büyük ölçüde yıkıntı halinde.

 

HALİL-ÜR RAHMAN (BALIKLI GÖL): Şanlıurfa eski kent merkezinde asırlık çınar ve söğüt ağaçları arasında yer alan Halil-ür Rahman ve Ayn-ı Zeliha gölleri dini önemlerinin yanı sıra gerçekten çok serin ve huzurlu dinlenme köşeleri.

 

Hz İbrahim’in Halil-ür Rahman efsanesini www.yolculukterapisi.com/urfa yazımızda detalıca anlatmıştık. Ayn-ı Zeliha gölünün de bir efsanesi var: Nemrut’un evlatlığı Zeliha, Hz. İbrahim’e aşık olduğu ve ona inandığı için kendisini ateşe atar. Zeliha’nın düştüğü yere de Ayn-ı Zeliha Gölü ismi verilmiş. Her iki göl de kutsal sayılıyor, şifa bulmak için geliniyor ve buradaki balıklar avlanılmıyor.

 

Halil-ür Rahman Camii ve Rızvaniye Camii Halil-ür Rahman Gölü’nün iki tarafında yer almaktadır. Gölün hemen kenarında yer alan Halil-ür Rahman Camii, Bizans Dönemi’ne ait Meryem Ana Kilisesi yerine inşa edilmiş. Hz. İbrahim’in düştüğü makam, medrese, hazire ve türbelerden meydana gelmiş bir külliyeden oluşuyor. Rızvaniye Camii ise I8.yy’a ait bir Osmanlı yapısı.

 

 

 

MEVLİD-İ HALİL (Hz. İbrahim Peygamber’in Doğduğu Mağara, Dergah): Şanlıurfa Kalesi’nin kuzey kesiminde iki mağara bulunmakta. Bunlardan biri Hz. İbrahim’in doğduğu mağara. Dergah da denilen bu mağaranın yakınında mescit, hücre ve havuzlarla birlikte küçük bir cami ve önünde havuzlu avlusu yer alıyor. Burada Hz. Muhammed’in sakalının bir teli saklanmakta olduğu söyleniyor.

Mevlid-i Halil Camii avlusu içine alınmış Hz. ibrahim’in doğduğu mağaranın içindeki su, yerli halk tarafından şifalı olduğu düşüncesi ile içilip, şişelere doldurularak şifa için götürülüyor.

 

ŞANLIURFA ULU CAMİİ: Şanlıurfa’da bulunan en eski dini yapı Ulucamii. Önce bir sinagog, ardından kırmızı renkteki mermer sütunlarının ağırlıklı olması sebebiyle Kızıl Kilise diye adlandırılan bir kilise iken, 12. yy’da camiye dönüştürülmüş. Cami avlusundaki sütun parçalan, sütun başlıkları, avlu duvarları ve bugün minare olarak kullanılan Çan Kulesi, Kızıl Kilise’den kalma. On dört sivri kemerle avluya açılan ve payeler üzerine oturan çapraz tonozlarla örtülü son cemaat yerinin, Anadolu’da ilk kez Şanlıurfa Ulu Camii’nde ortaya çıkmış olması sanat tarihi açısından önem taşımakta.

 

 

HZ EYYÜB MAĞARASI: Şanlıurfa’nın 2 km. güneyinde Eyyübiye Mahallesi’nde yer alan mağarada, Hz. İbrahim’in soyundan gelen Hz. Eyyüb’in yaşadığına inanıllıyor. Sabrı ile tanınmış peygamber Eyyüb, Şanlıurfa’ya Şam dolaylarından gelmiş ve bu mağarada 7 yıl hasta yatmış. Mağaranın önünde bulunan kuyu suyunun iyileştirici etkisi olduğuna asırlardır inanılıyor. Öyle ki M.S. 460 yılında Piskopos Nona tarafından buraya cüzzamlı hastalan iyileştirmek amacıyla bir hastane inşa edilmiş.

 

 

DER YAKUB KİLİSESİ – NEMRUD TAHTI: Hıristiyanlık Dini’nin doğuşundan sonra yaptırılan ilk kiliselerden olduğu bilinen Der-Yakup Kilisesi Şanlıurfa Kalesi’nin batısında, Damlacık sırtlarında yer alıyor. M.S. 38 yılında Hıristiyan olan Süryaniler tarafından bir putperest tapınağı üzerine kurulduğu tahmin ediliyor. M.Ö.I.yy.’a ait bu anıt mezarın kitabesinde, Abgar Manu oğlu Aryo’nun karısı Ameşşemes adına yaptırıldığı yazılı. Kaya mezarları, sarnıçlar ve bir anıt mezardan oluşuyor. Süryanilerin Deyro D’Nafşotho (Ruhların Manastırı) dediği yere Nemrut Tahtı ya da halk arasında Apgar’ın Dağı da deniliyor.

 

 

SOĞMATAR ANTİK ŞEHRi: Soğmatar Şanlıurfa’dan 65 km uzaklıkta Tek Tek Dağları arasından ulaşılan bir antik kent. M.S.1 ve II. Yüzyılda Süryaniler tarafından iskan edilen bir höyük ve bunun üzerinde M.S.11 Yüzyıla ait kale, burç ve kalıntılarıyla köy içersinde dini yapı kalıntıları bulunmakta. Soğmatar’ın kökü Harran Sin Kültürüne dayanan sabizim ve Baştanrı Marilaha’nın kültür merkezi oluşu. En önemli cevheri ise Baştanrıya ve mukaddes gezegenlere (Güneş, Ay, Satürn, Jüpiter, Mars, Venüs, Merkür) ibadet edilen ve kurban kesilen açık hava mabedi. Bu mabedin duvarlarında Süryanice yazılar ve gezegenleri tasvir eden insan rölyefleri işlenmiş. Ayrıca kalenin batısında bulunan tepe üzerindeki kayalar üzerinde Tanrıları tasvir eden rölyefler ve Süryanice yazılar bulunmaktadır. Ayrıca Soğmatar’da Roma devrine ait çok sayıda kaya mezarları ve anıt mezar bulunmakta.

 

ŞUAYP ANTİK ŞEHRi: Soğmatardan güneye doğru devam eden şose yoldan 17 km sonra Şuayp şehri harabelerine varılmakta. Efsaneye göre Hz. Musa, Şuayp Peygamberin yanında 7 yıl çobanlık yapmış ve sihirli asasını Şuayp Peygamberden burada almıştır. Ören yerindeki mevcut kalıntılar Romalılar devrine aittir. (M.Ö.96-M.S.395)

 

 

YOLCULUKTERAPİSİ URFA – GÖBEKLİTEPE – HARRAN – HALFETİ YAZILARI

 

 

Zeynep Atılgan Boneval