Şu anda Tallinn’den dönüyoruz ve uçaktayım. Masal şehir Tallinn…
Eski şehirde (old town) yürüyüş yapayken kaybolmak, keşfetmek…
Tam da aradığım geziydi.
Türk Hava yolları ile İstanbul’dan direkt Tallinn’e uçulabiliyor. Uzun araştırmalar sonucu ben Hotel Palace’ı seçtim. Tripadvisor yorumları/fiyat orantısı uygundu. Odamızın perdesini açtığımızda Eski şehrin (old town) ışıkları harika gözüküyordu. Bir alternatif de eski şehirde Barons Hotel olabilir.
Noel zamanı olduğu için, hemen Noel pazarının kurulduğu Town Hall’a gittik. Kocaman, ışıl ışıl bir çam ağacı; nefis sıcak şarap kokusu ve klasik Noel yemeği sauekurt/sausage… Özlemişim. İlk gece Noel pazarında yedik ve buranın en eski kafesi Maiasmook cafe’de kahve içtik. Fiyatı uygun, bardaklar büyük, pastalar lezzetli.
İlk akşam Tallinn eski şehir sokaklarında bir sağ bir sol ilerledik. Küçük kulübe evler, hediyelik eşyalar… Kendimi masal dünyada hissettim. Burası bir amber cenneti. Amberi vücutta taşıyınca ağrıları alıyor. Hemen birer amber bilezik aldık. Tavsiye ederiz.
Tallinn’de Aralık ayında gün saat 08:40’ta ağarıyor, 15:40’ta batıyor. İlk sabah otelimizde lezzetli kahvaltımızı yaptıktan sonra, gün ışığında eski şehri gezmek üzere tekrar yola koyulduk. Bu şehir gezilmesi, görülmesi gerekli yerler listesine eklenmeli. Unesco heritage listesinde olan Tallinn old town’da kiliseler, sanatçıların buluştuğu St Catherine pasajı, meşhur “chocolat de Pierre” çikolatacasının bulunduğu Master’s courtyard görülmesi gerekenler arasında. “Town Hall Pharmacie” ,eski eczane, beni filmlerde gördüğüm 1900 lü yıllara götürdü. Eski telggraf evi olan Hotel Telegram, bugün modern ve şık bir otel ve meşhur Tchaikovsky lokantasına da ev sahipliği yapıyor. Meydanın çok yakınında “Olde Hansa” adında, ortaçağ görünümlü bir lokanta bulunuyor. Merakımızdan camdan içeri baktık, biraz fazla turistik geldi.
Kahvemizi Rotterman City de içelim dedik ve eski şehirden taksiyle gittik. Ancak 10 dakika yürüyüş mesafesindeymiş. Eskinin sanayi bölgesi; yeni modern cam ve metalle, eski tuğlanın birleştiği enteresan mimari doku ve Pull and bear, Stavrius gibi dükkanları barındıran bir bölge. Burada Carmen tavsiye edeceğimiz bir kafe…
“Old Town” 2,5 km uzunluğunda taş duvarlarla çevrili. “Toompea hill” den kuşbakışı eski şehre bakmak karlı havada çok güzel, herhalde bahar ayında da bir başka güzeldir. Günümüzü eski şehirde ilginç evlerin, kapıların fotoğraflarını çekerek geçirdik. Eski şehirde birkaç tane kilise var. Alexander Nevsky Katedrali, soğan kubbe olarak tarif ediliyor. Hem iç, hem dış mimarisi çok heyecanlandırıcıydı. Ardından, St Mary Katedrali’nde şahane org resitali dinlemek kısmet oldu. Oleviste Kilisesinin ise bir zamanlar Avrupa’nın en yüksek binası olduğunu öğrendik. İçerisinde ilginç bir durum yok, kış ayları haricinde 2 euro karşılığı tepesine çıkıp, güzel bir Tallinn manzarası ile karşılaşabilirsiniz.
“PIKK” eski şehrin en uzun düz yolu, yollar hep Arnavut kaldırımı, taş. Bu yol güzel binalar, restoranlar, galerilerle dolu…
Akşam yemeği Pegasus’ta ördek yedik. Önerilen bir lokanta, bizce özellikle de siyah ekmeği. Dönmeden önce gidip evimize götürmek üzere satın aldık.
Tallinn’de ikinci gün, eski şehirden geçerek Telleviski ve Kalamaja bölgelerene giderek geçti.
Markete girmeden yapamazdık. Dolayısıyla ilk adres, Baltic Station Market oldu. İnanılmaz meyve, sebze çeşitleri, peynirler… Tahta bıçakları ve sıcak şarap malzemelerini buradan aldık. Üst kattaki antikacıya da uğradık tabi. Çıkışta Kallamaja sokaklarında eski ahşap Estonya evlerini gözlemledik. Hava yağışlıydı. Ama etraftaki renk ve güzellikleri gezmemizi engellemedi.
Eski şehir çok ilginç ama ‘Biraz havamız değişsin.’ derseniz, Telliskivi Creativity Center’ı tavsiye ederim. Gelişmekte, yenilenmekte olan bir ‘hipster’ bölge. Değişik kafeler, barlar, elişi mağazaları mevcut. Bahar aylarında, dış mekanlarda canlı müzik ve film gösterileri de oluyormuş. Mutlaka bu bölgeyi de gezin. Kelimelerle anlatmak yerine fotoğraf paylaşıyorum.
Hafif yağmurlu bir havada, bir taksiye atlayarak Kadriorg Park’a gittik. Herhalde bahar aylarında bu bahçe çok renkli, çok canlıdır. Ama yapraksız ağaçlarla bile parkın dingin bir havası vardı. Zaten 15:40’ta karanlık çökmesine rağmen, biz müze gezmek düşüncesiyle gittiğimiz için, Aralık ayı da güzel bir ay. Kumu Art Museum’da çağdaş sergi gezebileceğiniz gibi, eski Estonya eserlerini de görebilirsiniz. Ayrıca en alt katttaki oditoryumda, konserler oluyor. Takip etmek lazım.
İkinci durak, aynı bahçede, Kadriorg Palace. Kadriorg sarayı. I. Katrin için, Tallinn’in Büyük Peter’i tarafından inşa edilmiş Barok bir binadır. Burası asırlardır müzik konserlerine ev sahipliği yapıyor. Biz de o gün çok keyifli barok müziği dinledik. Estonyalı iki genç sanatçının piyano ve keman sesleri saraydan yükseldi.
Akşam bir ay önceden rezervasyonu zor yaptırdığımız Ratakaevu’da 16:00’da yemekteydik.
Mekanın şirinliği, servis yapanların tatlı dili, ve yemeklerin lezzeti bizi çok etkiledi. Önden kremalı balık çorbası, sonrasında geyik eti ve şarap. Siyah ekmeğin ve tereyağın özelliğini anlatamam. Ücret sadece 25 euro.
Yemekten sonra Rukis Kohvik kafeye gittik. Kahve için gidilecek güzel bir mekan. İnanılmaz pasta çeşidi var ve çok lezzetli. Bütün bu güzel ve lezzetli mekanlar hep Old Town’da (eski şehirde).
Üçüncü gün Finlandiya’ya gemi yolculuğu… Helsinki gezisi için gemimiz saat 10.30’daydı. Biletlerimizi otelden aldılar. Gemiye taksiyle gittik. Ancak akşam dönüşte eski şehre 15 dakikada yürüdük. Yani Tallinn’de gezilecek, görülecek yerlere yayan ulaşmak çok zor değil.
Biletler “TALLINK” den alınıyor, “Star” ile gidip, “Megastar” ile döndük. İstediğimiz saatlerdeki gemi şirketleri bunlardı. Gün içinde 1,5/2 saatte karşılıklı gemi seferleri var. Gemi bizim deniz otobüsleri gibi değil, Akdeniz’de tura çıkan, 5/6 katlı, kamaralı gemilerden. Dolayısı ile içinde dükkanlar, duty free, lokanta ve küçük casino da var. Limanda 4 numaralı otobüs ile merkeze yakın bir yerde inip, “Rock Church”e (Kaya Kilise) gittik. Suomellina adasına (Helsinki’den 15 dakika) gidemeyeceğimiz için, en ilginç görülecek yer burasıydı. Değişik bir mimari içinde nefis bir piyano eşliğinde Napoliten dinledik.
Helsinki benim için büyük bir Avrupa şehri. Sokaklar yine yılbaşı süsleri içinde. Temppeliaukio Kilisesi’ nden (Kaya Kilise) Senato meydanına kadar yollarda sağa sola bakınarak yürüdük. Meydanda Noel pazarı kurulmuştu. Daha çok yeme içme ağırlıklıydı. Buradan Kauppatori’yi (pazar alanı) bulmak üzere liman tarafına gittik. Belki bahar/yaz aylarında daha kalabalıktır. Ancak bize enteresan gelmedi. Esplanade Park’ta yürüdük ve etrafındaki eski yapılara, şık dükkanlara bir göz atıp Tallinn’ e geri dönüşe geçtik.
Alaçatı http://www.sedirliev.com/ sahibesi Zeynep Erdem’e paylaşımı için teşekkür ediyoruz.