Nil Nehri boyunca Abu Simbel’den başlayan yolculuğumuz Asswan, Edfu, Luxor ve Karnak boyunca muhteşem manzaralar eşliğinde akıyor. Sanki bir zaman tüneline daldık; günümüzden 6000 yıl öncesinden başlayan ve 2500 yıl öncesine kadar devam eden Mısır İmparatorluğundayız… Yavaş yavaş hangi zamanda olduğumuzu unutuyoruz. Muhteşem tapınaklar, piramitler, obeliskler, hiyeroglifler ile süslenmiş mezarlar arasında dolaşırken sanki eski Mısır firavunlarının ruhları tapınakların sutünları arasında dolaşıyor, sanki her an birisi gelip size dokunuverecekmiş gibi hissediyor insan.
Kıyısı boyunca etrafına can veren Nil Nehrinin aktığı topraklarda, palmiyeler, begonviller, jakarandalar ve çiçekler fışkırmış resmen. Nil’den 500 metre ileride bıçakla kesilmiş gibi başlayan çölde ise alabildiğine kum tepeleri uzanıyor. Bu keskin ayırımın arasındaki tek bağlantı, ara sıra çölden esen rüzgarın, Nil üzerinde ilerleyen teknemize getirdiği toz bulutları. Nehrin dümdüz ve durağan suları üzerinde ilerlerken, sarhoş edici mistik ve buğulu bir görüntü hakim…
Sanki Nil Nehrinde ve çölde zaman, Mısır İmparatorluğu zamanında durmuş, ve o görkemli geçmişe sahip çıkabilmek için günümüzün temposunu reddetmiş.
NİL NEHRİ ROTALARI
Karnak Tapınağı: ‘Cennetin en büyüğü, dünyanın en eskisi’… Antik Mısır dilinde Ipet Sut olan Karnak tağınağı, dünyada bugüne kadar inşa edilmiş en büyük ve en önemli dini kompleks. Mısır’ın en önemli tanrısı olan Amon’a adanmış. Tapınağın yapımına Orta Krallık döneminde başlanmış, Yeni Krallık döneminde yapılan eklemeler ile 300 dönümlük alana yayılarak, dünyadaki en büyük antik dini mekân haline gelmiş. Karnak aslında organik bir şekilde sürekli gelişmiş bir tapınak. 2000 yıldan uzun bir süre her firavununun, kendinden önceki firavunun yaptıklarına eklemeler getirerek, daha da büyük ve görkemli hale getirdiği Karnak Tapınağı, Mısır tarihi ve de mitolojisini barındıran bir açık hava müzesi. Tamamı kesme tastan inşa edilen Amon kompleksinde sadece Hipostil salonunda 134 sütun yer alıyor. Sütunların, tapınakların, anıtsal heykellerin, dev sfenks ve obelisklerin, adak taşlarının, duvar resimleri ve yazılarının arasında gizemli ve mistik bir gezi yaparak, gerçekten zamanın en büyük ve eski arşivi arasında kayboluyorsunuz.
Luxor Tapınağı: Kutsal Thebes topraklarında, Nil kıyısında yer alan görkemli Luxor Tapınağı, MÖ 1390- 1353 yılları arasında saltanat sürmüş Yeni Krallık döneminin 9. firavunu Amenhotep III döneminde tanrı Amon-Ra’ya ithafen inşa edilmiş. Daha sonra Tutankhamun, Horemheb, Ramses II, Büyük İskender,Roma ve Müslüman Araplar tarafından da eklemeler yapılmış. Karnak ve Luxor Tapınakları arasında 3km boyunca ilerleyen, insan başlı aslan sfenkslerinin olduğu bir caddenin ardından Luxor tapınağı girişinde Ramses II’in Büyük Kapısı yer alıyor. 24m yükseklikteki kapının sağ ve solunda tahtta oturan iki dev Ramses II heykeli yer alıyor. Pilonun cephesi ise boydan boya II.Ramses’in zaferlerine ait tasvir resimler ve yazılarla süslenmiş. Kapı, kapalı lotus başlıklı sütunlar ve Osiris heykelleri ile çevrili II.Ramses avlusuna açılıyor. Avlu girişinin sağında Teb üçlüsü tapınağı ve solunda yerel bir şeyh tarafından XIII.yy’da inşa ettirilen Abu al-Haggag Camii yer alıyor. İlk avludan sonra, çift sıra halinde uzanan, açılmış papirüs başlıklı 52m yüksekliğinde 14 devasa sütunun yaratıığı koridor yer alıyor. III.Amenhotep’e ait bu sütunların üzerine, Tel Amarna’daki Aten inancını terk ederek Teb’ e gelen ve Amon inancını kabul eden Tutankamon tarafından,bu dönüşümü kutlamak için süslemeler yaptırılmış. Ardından 32 sütunlu Hipostil koridoru geliyor. Tapınağın diğer önemli yapıtları ise 25 metre yüksekliğindeki obelisk, Khonos, Mut ve Adak şapelleri, yuvarlak kemerli, freksli, nişli, iki yanında klasik Roma sütun başlıklı girişi olan Roma kutsal mekanı, doğum odası, III.Amenhotep ve Büyük İskender’e ait kutsal mekanları. Her yıl Ağustos ayı sonlarında 15 gün süreyle kutlanan Opet Festivali sebebi ile Karnak Tapınağından törenlerle getirilen Amon Ra Teknesi’nin bir örneğini Luxor tapınağında görebilirsiniz.
Krallar Vadisi (Valley of the Kings): Yeni Krallık döneminde (MÖ 1550-1076) Mısır’ın ihtişamlı başkenti Thebes, Nil’in doğu yakasında Thebes kutsal dağının eteklerinde, Luxor ve Karnak arasına yayılmış dev bir şehirmiş. Karşı batı yakasında ise soyluların anıt mezarlarının yer aldığı Valey of the Kings, Valley of the Queens, Temples of Millions Years, Deir El Bahri, Ramesseum, Medinet Habu gibi muhteşem antik mezar ve yapılara ev sahipliği yapıyor. Orjinal ismi ‘Milyonlarca Yıllık Güçlü Firavunların Büyük ve Görkemli Mezarlığı’ olan Krallar Vadisi kilometrelerce ilerleyen bir vadide kireçtaşı kayaların içine oyulmuş kral mezarlıklarından oluşuyor. Kobra Tanrıça Merseger ile özdeşleştirilen piramit şekline benzeyen Theban Tepesi nin bölgeye erişimini zorlaştırması sebebi ile, kralların ölümden sonra hayata dönüşlerini güvenlik altına almak üzere bu lokasyon seçilmiş. Ana vadide 58, Batı Vadisinde (Maymunlar Vadisi) 4 adet mezar ile toplam 62 mezar yer alıyor. Sadece 24 tanesinin kral mezarı olduğu ve de ilk mezarın MÖ 1504-1492 arasında yaşamış Firavun Thutmosis I’e son mezarında Yeni Krallık dönemin son firavunu Ramses XI’e ait olduğu düşünülüyor. Ardından gelen politik ve sosyal karışıklık döneminde birçok mezarlığın korsanlar tarafından keşfedilip yağmalandığı tahmin ediliyor. Daha sonra Mısır’ı yöneten Yunan ve Roma dönemlerindeki tarihçilerin metinlerinde sadece bahsi geçen krallar vadisi mezarları, 1708’de Jesuit Claude Sicard tekrardan keşfediyor. Vadideye açılan kaya kapı girişinin ardından yerin altına inen tünellerden ulaşılan ana mezarlık odasında yer alan firavun tabutları, 3 katmandan oluşuyor. İlki taş lahit, ikincisi yaldızlı ve süslemeli bir ahşap tabut, 3.cüsü firavunun mumyasını koruyan som altın tabut. Mezar odasına inen koridorların duvarları ve tavanları taş oyma ve boyama resimler ile dolu. Firavunların tekrar hayata döndükten sonra kim olduklarını ve neler yaşadıklarını hatırlayabilmeleri için hem onların hayatlarını ve hem de Ölüler Kitabı, Amduat Kitabı, Kapılar Kitabı, Mağaralar Kitabı, Dünya Kitabı ve Ra Dualarından dini ve mitolojik önemli sahneler resmediyor. Firavun öldükten sonra, yaklaşık 3 ay süren mumyalama süreci ve gerekli ritüellerden sonra gömülüyor. Firavunların ölümü, gömülmesi ve yeniden hayata önemli bir ritüeli temsil ediyor. Firavun öldükten sonra mezar ile sembolize edilen ölüler dünyasına iniyor, burada birçok zorluk ve engel ile karşılaşıyor, yaşamında Ölüler Kitabından öğrendiği sihirli formüller sayesinde mücadele ediyor ve kazandıktan sonra Lahit katmanları tarafından sembolize edilen Osiris ilahi ahiret krallığına kabul ediliyor. Altın tabut firavunun bozulmaz vücudunun, ilahi ve tanrısal bir varlığa dönüşümünü tamamladığı yer. Ruhunun ışığa çıkarak ilahi babası güneş tanrısı Ra ile buluştuğu yer. Tuthmosis III, Amenophis II, Tuthankhamun, Sethos I, Horemheb, Ramesses I, Merneptah, Ramesses III, Ramesses VI görlümeye değer firavun mezarları. Normalde bilet aldığınızda sadece birkaç mezar ziyaret edilebiliyor, Tutankamun’un mezarı için önceden belirterek ayrı bir bedel ödemek gerekiyor.
Kraliçeler Vadisi (Valley of the Queens): Theban mezarlıklarının en güneyinde yer alan Valley of the Queens, MÖ 16. yüzyıldan itibaren kraliçelerin, prenses ve prenslerin defnedildiği bölge. Yaklaşık 80 mezarın yer aldığı bölgenin orjinal ismi ‘Ta Set Neferu’, ‘Firavunların Çocukları ve Hareminin Yeri’ anlamına geliyor. Valley of the Queens’de, Kraliçe Nefertari’nin muhteşem mezarı, ayrıca Ramses III’ün oğullarının, Khaemwaset ve Amun Her Khepshef’in mezarları görülmeye değer.
The Temples of Millions Years (Milyonlar Yıl Tapınakları): Nil nehrinin verimli toprakları ile Theban dağları arasındaki bölgede, Yeni Krallık Tapınaklarının yer aldığı bölge. Kralların cenaze törenlerinin düzenlendiği, ve de soyluların dua ve ibadet için kullandığı anıt tapınaklardan oluşuyor. Çoğu günümüze kadar gelememiş tapınakların en etkileyicileri Deir El Bahri, Medinet Habu & Temple of Ramesses III Sethos I tapınağı, Ramesseum, Colossi of memnon, ve Sennedjem, Inherkhau Pashedu mezarı. Deir El Bahri (Kuzeyin Manastırı) Kraliçe Hatshepsut’un inşaa ettirdiği, derin bir vadinin sonunda kayalara oyulmuş geniş amfilerden oluşan tapınaklar serisi: Kraliçe Hatshepsut Tapınağı, Tanrıça Hathor Tapınağı, Firavun Tuthmosis III ve Firavun Nebhepetre Mentuhotep Tapınaklarına ev sahipliği yapıyor. ‘Djeser-Djeseru’, ‘Yücelerin Yücesi’ ünvanına sahip mimari bir başyapıt Hatshepsut tapınağı, süphesiz vadinin en muhteşem yapısı. Ahiret dünyasını temsil eden Tanrıça Hathor’un kutsal vadisinde, Amun ve Karnak tapınaklarının ekseninde ve de Krallar Vadisine sadece birkaç yüz metre uzaklıktaki tapınağın yeri, Kraliçe Hatshepsut tarafından özellikle seçilmiş. 15 yılda tamamlanan tapınağın ilk avlusunun girişinde iki sıra sfenksler yer alıyormuş, ardından gelen sütunlu girişte 22 adet Amun obeliskleri yer alıyor, rampadan çıkılınca ikinci avluya ulaşılıyor. İkinci avludan yine bir rampa ile çıkılan sütunlu bölümün sağında Anubis Tapınağı, solunda Hathos Tapınağı yer alıyor ve de duvarlarında, kraliçe Hatshepsut’un Tanrı Amun’un çocuğu olarak ilahi doğumu, kraliçenin taç giyme töreni, Punt seferleri, bahriye askerleri geçidi ve gemileri resmedilmiş. Üst terasta ise kraliçenin heykellerinden oluşan sütunlar yer alıyor.
Edfu Tapınağı: Nil Nehri’nin batısında yer alan antik Edfu Tapınağı mısır mitolojisindeki şahin başlı tanrı Horus’a adanmış. Mimarisi, büyüklüğü ve gösterişi ile çok etkileyici bir tapınak. Tapınağın ana giriş kapısının yer aldığı 36 metre yüksekliğindeki pilon duvarın üzerinde Horus ve Ptolemaios Hanedanı üyelerinin kabartmaları yer alıyor. Duvarın ardında yer alan revaklı avlu tanrılara sunuların yapıldığı tören alanıymış. Avludan sonra yer alan on iki sutünlu geçit ise kutsal alana giden yalnızca firavunlar ve din adamlarının geçebildiği yolmuş. Kutsal alanda ise Horus ve başka tanrı heykelleri yer alıyor. Tapınaktaki diğer enteresan noktalar ise Nil’in taşma zamanlarını hesaplamak üzere kullanılan ölçüm aracı Nilometre ve kutsal ayinler sırasında da kullanılan havuz.
Abu Simbel Tapınağı: Ramses II’nin tapınağı olan Abu Simbel Mısır’ın en etkileyici anıtlarından birisi. Tüm tapınak yekpare bir kayadan oyularak inşaa edilmiş. Dağın önyüzüne oyulmuş 4 oturan dev heykelin heybeti sizi hayret ve hayranlık içinde bırakıyor. Mısır’ın en önemli tanrıları olan Amun Re, Ptah ve Re Horakhty’i ve de Ramses II’yi sembolize eden 22 metre yüksekliğindeki bu heykeller MÖ 1265 tarihine dayanıyor. Ramses II kendi heykelini tanrıların yanına yerleştirerek yaşamı sırasında kendisini kutsayarak ilahileştirmiş. Rölyeflerde Ramses’in liderlik ettiği Suriya, Libya ve Nubia savaş sahneleri ve dini ibadet sahneleri yer alıyor. Tapınağın kuzeydoğusunda tek başına duran 120 mt yüksekliğindeki diğer tapınak ise tanrıça Hathor ve Ramses’in eşi kraliçe Nefertari’ye adanmış. Heykellerin arasındaki kapıdan içeri girilince kayaların içinde derinlere açılan kutsal odalara giriyorsunuz. Gün doğumuna karşı konuşlanmış tapınağın bir mimari harikası olduğunu kanıtlayan başka bir özelliği de var. Şubat ve Ekim aylarında güneşin ilk ışıkları, tapınağın en derinliğinde yer alan mabed odasına kadar girip, arka duvardaki kutsal heykelleri aydınlatıyor. Abu Simbel’e Kahire’den uçakla ulaşabilir, ardından Aswan’a giderek Nil nehri gezisi’ne başlayabilirsiniz.
Philae Tapınağı: Nil Nehri üzerinde yer alan Philae adası eski dönemlerden beri Tanrıça İsis’in kutsal yeri sayılırmış. Ayrıca Osiris’in son uykusuna yattığı Abaton’un bulunduğuna inanıldığı için de dini bir merkezmiş. Ayrıca halkına kızarak Nübye topraklarına giden uzaktaki tanrıça Hathor’un, sakinleştikten sonra Mısır’a geri döndüğünde yerleştiği ada olarak da kutsal sayılıyor. Adada yer alan İsis Tapınağı MÖ 663-525 arasında inşa edilmiş ve de son firavun Nektanebos II döneminde bugün hala var olan kolonları eklenmiş. Tapınağın çok özgün bir yapısı var, iki anıtsal kapının arasında İsis’in oğlu Horus’u dünyaya getirdiğine inanılıyor. Adada ayrıca İmhotep ve Hathor tapınakları, Osiris, Horus ve Nephthys’e ait şapeller ve de tören alayları sırasında İsis’in kayığının konduğu, zarif sütunlarla süslü ünlü Traianus köşkü de yer alıyor.
Kom Ombo Tapınağı: Nil kıyısında yer alan antik Mısır tapınağı, MÖ 2. yüzyılda Ptolemaios Hanedanı döneminde yapılmış. Tapınağın tüm mimarisi ana eksen boyunca simetrik olarak inşaa edilmiş ve de bir yanı timsah tanrı Sobek’e, öbür yanı ise şahin tanrı Horus’a adanmış. Genelde teknelerin gece uğradığı bu tapınak özel aydınlatması ile muhteşem gözüküyor.
NİL NEHRİ CRUİSE TEKNELERİ
The Oberoi Philae
The Oberoi Zahra
Sanctuary Nile Adventurer
Sanctuary Sun Boat III
Sanctuary Sun Boat IV
Sanctuary Zein Nile Chateau
Movenpick Nile Cruises
Sonesta Nile Cruises
NİL NEHRİ BOYUNCA OTELLER
Al Moudira Hotel, Luxor
The Hilton, Luxor
Winter Palace, Luxor
MISIR’IN BAŞKENTİ KAHİRE
Dünyanın en eski ve gizemli uygarlığının beşiği olan Mısır’ın başkenti Kahire, Arap Baharı hareketleri sırasında biraz tahribata uğramış olsa da, hala büyüsünü koruyor. Yaşanılan isyan ve protestolar sonrası kalabalıkların ve trafiğin azaldığı Kahire aslında turistler için son derece güvenli. Binlerce yıl öncesine ait tarihi eserler, el işleri, mumyalar ve mücevherler ile muhteşem koleksiyonları sergileyen müzeleri ve de birçok üniversitesi ile Kahire, Arap dünyasının kültürel merkezi olmaya devam ediyor.
KAHİRE ÇARŞISI İZLENİMLERİ
Bir köşeye çömelmiş, konuşmadan, hareket etmeden, neredeyse hiçbirşeyle ilgilenmeden hülyalara dalıp gitmiş insan manzaraları. Güneşin bunaltıcı sıcağı sanki gündüz vakti bedenlerin ve beyinlerin durmasına sebep oluyor.
Oysa akşam vakti kıpır kıpır bir hareket başlıyor, bakışlar keskinleşiyor, baygın vücutlar diriliyor, dükkanını kapatan esnaf, alışverişini bitiren anne ve kız, okuldan dönen gençler ve çocuklar, tefler ve darbukalar eşliğinde hep birlikte ilahiler söylüyor, alkış tutuyor, dans ederek eğleniyor. Müslüman bir ülkede orta yerde insanların kendilerini ilahinin ritmine bırakarak, coşkuyla, içlerindeki gücü dışarı haykırarak, kendilerinden geçebildiğini görmek büyüleyici.
Ve Kahire’de insanlar sanki akşam vakti serpiliyor, asıl yaşam sanki gece başlıyor.
Bu aslında Mısır’da çok eskiden kalma bir ritüel. Özellikle Mısır çölünde yaşayan kabilelerin, çölün akşam vakti inen keskin ve dondurucu soğuğu karşısında direnebilmek için çareyi şarkılarda, danslarda, çalgılı eğlencelerde ve nargilede bulmaları…
Herkesin bugünkü Mısır’ın eski Mısır İmparatorluğunun ihtişamı ile alakası yok diye azımsadığı, pis, kalabalık, rutubetli diye önyargı ile ziyaret etmekten kaçındığı Mısır, geçmişi ve bugünü ile sizi rüya gibi bir hayal alemine götürüyor. Bugüne kadar insanlığın geliştirdiği en ileri medeniyetin izlerini görmek için mutlaka ziyaret etmeyi hak ediyor.
KRAL MEZARLARI VE PİRAMİTLER
Mısır İmparatorluğu inancına göre, Firavunların öldükten sonra çeşitli sınav ve badireleri aşarak mutlaka yaşama geri dönüyor. Tüm çabalar, öldükten sonra dirilecek olan Firavun ruh ve bedenlerinin, gelecek yaşama gözlerini açacağı mezarlarını korunaklı ve doğru şekilde inşaa etmeye odaklanmış. Firavunların bedenin zamana karşı direnebilmesi için vucütlarını dikkatle mumyalayarak, altın ve ahşap tabutlar içine güvenle yerleştirmişler. Mezarların güvenliğini sağlamak için bu tabutları yerin altına labirent gibi daracık yollardan geçip ulaşılacak şekilde yerleştirmişler. Ve ruhlar bedene tekrar girip dirildiğinde, yeni yaşantısında zorluk çekmemesi için, klavuzluk etmek üzere yaşam bilgilerini duvarlara hiyeroglif yazıları ile işlemişler. Bu daracık koridorlardan ulaştığınız mezar yerlerinde, duvarlardaki muhteşem işlemeler öyle mistik bir duygu bırakıyor ki insanda, bir süre sonra gözünüzü kapattığınızda hiyeroglifler canlanıp sanki etrafınızda dönmeye başlıyor.
Firavunların ölümü, gömülmesi ve yeniden hayata dönüşü önemli bir ritüeli temsil ediyor. Firavun öldükten sonra ‘mezar’ ile sembolize edilen ölüler dünyasına iniyor, burada birçok zorluk ve engel ile karşılaşıyor, Ölüler Kitabından öğrendiği sihirli formüller sayesinde tüm bu sınavları aştıktan sonra, ‘lahit’ katmanları tarafından sembolize edilen ‘Osiris ilahi ahiret Krallığı’na kabul ediliyor. ‘Altın tabut’ ise firavunun bozulmaz vücudunun, ruhunun ışığa çıkarak ilahi babası güneş tanrısı Ra ile buluştuğu, ilahi ve tanrısal bir varlığa dönüşümünü tamamladığı yer.
Bilim ve teknolojinin son hızla geliştiği bugün bile, en ileri fizik, matemetik ve mimari beyinlerin sırrını çözemediği piramitleri, bundan 5000 yıl önce Mısır’lılar nasıl yapabilmiş diye hayrete düşüyorsunuz. İnsan ‘kendimizi teknoloji ve makinalara tamamen teslim ederek, acaba içimizdeki gücü ve potansiyeli azımsıyor ve köreltiyor muyuz?’ Bu kadar kendi dışımızdaki ‘şey’ lere bağımlı olmak iyi mi acaba? diye düşünmeden edemiyor…
Beyaz insan 1500’lü yıllarda dünya düz der iken, Mısır’lıların bundan 5500 sene önce evreni, yıldızları ve dönen dünyayı algılayıp haritasını çıkartabilmiş olması, ilk yazıyı bulanlar olup, tüm bunları yazıya dökmüş olmaları inanılmaz geliyor bana. O zamanlar insanlar başlarını kaldırıp gökyüzüne, sonsuzluğa, karanlığa ve bilinmeze cesaretle bakarlarmış demek ki…
KAHİRE ROTALARI
Şehir İçinde:
- Antik Mısır Müzesi: Mısır İmparatorluğuna ait yüzbin parçalık dünyanın en geniş koleksiyonuna ev sahipliği yapan müzede, Tutankamon’un mezarından çıkan hazine ve 15yy’a ait Dendur Tapınağı müzede sergilenen en önemli eserler.
- İslam Sanatı Müzesi: Dünyanın en zengin İslam sanatı koleksiyonunlarından birisine ev sahipliği yapıyor..
- Ortaçağdan kalma şehir sur duvarları içinde camiler, mezarlar ve müzeler yeralıyor. Şehrin en eski camii Amr ibn al-As, eski kilisesi Al-Muallaka ve de en eski sinagogu Ben Ezra görülmeye değer hazineler. Şehrin en güzel manzarası ise Ahmad ibn Tulun camisinden izleniyor.
- Kahire Çarşısı (Souk) Kahire’nin olmazsa olmazı. Akşamüstü gildilirse daha az kalabalık oluyor, ve de esnafın halk ile birlikte cami kenarında dualar ve şarkılar söyleyerek yaptığı ‘chanting’ e şahit olmak muhteşem bir deneyim oluyor.
- Kasr el Nil ve Talat Harb, Kahire’nin en şık semtleri
Şehir Dışında:
- Kahire’nin güneybatısında arabayla 30 dakika mesafedeki Giza’da dünyanın 7 harikası arasında yer alan Kahire’nin sembolleri sizi karşılıyor: Keops, Kefren, Menkor piramitleri ve de Kefren’in mezarını beklen insan başlı dev aslan heykeli Sfenks. Anısına inşaa edildikleri Firavunların isimlerini taşıyan piramitlerin her biri, yaklaşık 30 yılda, yüzbinlerce işçi tarafından 10-15 ton ağırlığında 2 milyondan fazla taşın üstüste yerleştirilmesiyle tamamlanmış. Piramitlerin nasıl yapıldığının gizemi hala çözülebilmiş değil.
- Saqqara Piramitleri ise 4000 yıllık tarihi ile Mısır İmparatorluğunun en eski piramitleri.
KAHİRE RESTORANLARI
Şık ve Trendy Restoranlar
Abou el Sid, Zamalek / Mısır mutfağı
Tamarai, Corniche El Nil / Akdeniz Mutfağı
Charwood’s, Mohandiseen / Steakhouse
The Moghul Room, Mena House Oberoi / Hint mutfağı
Birdcage, Garden City / Thai mutfağı
L’Asiatique, Zamalek / Uzak Doğu mutfağı
La Bodega, Zamalek / Bistro mutfağı
Lokal Restoranlar
Naguib Mahfooz
Cafe Riche
Khan El-Khalili Restaurant
El Fishawy
Estoril
KAHİRE BAR VE KULÜPLERİ
Cairo Jazz Club
Le Tabasco
Absolute
Upstairs
Andrea, Pyramids
KAHİRE OTELLERİ
Kempinski Nile Hotel, Garden City, Corniche el Nil
Four Seasons Cairo at the First Residence, Giza
Mena House Oberoi Hotel, Giza
Four Seasons Cairo at Nile Plaza, Garden City
Grand Hyatt, Rhoda Island
Cairo Marriott Hotel, Zamalek
Conrad Cairo, Corniche el Nil
Zeynep Atılgan Boneval
Yazının başına dönmek için tıklayınız
Yazı: Zeynep Atılgan Boneval / Fotoğraflar: Alp Boneval
Pingback: Yolculuk Terapisi | Yolculuk Terapisi