MALTA – UTKU TANSUĞ ÖNERİLERİ İLE

Yeni bir kente geldiğim zaman nerede bir tepe, nerede bir kule varsa hemen tırmanır kenti uzun uzun seyre dalarım. Uçağımız inişe geçerken pencereden  kuş bakışı doğudan batıya, kuzeyden güneye, tek bakışta gözüken  dört tarafı denizlerle çevrili Akdeniz’in güneyinde, İtalya ile Tunus’un arasında,  ufak bir ada devletinden başkası değil.

Yeni Çağ’a kadar dünya ticaretinin belkemiğini oluşturan Akdeniz’in  daraldığı bu stratejik noktada, dönemin  cihan devletlerinin her daim  göz diktiği bir ada olmuş Malta. Nasıl olmasın? O ufacık adaya hakim olmadan  gerçek bir bölgesel hakimiyetten bahsetmek ne mümkün.

Utku Tansuğ’u takip etmek için: http://yeryuzunugezerken.tumblr.com/

İşte bu yüzdendir ki bir  ada olmasına rağmen birçok kültürün mirasını, mimarisinde, kültüründe, dilinde bir araya getirebilmiş Malta.  Bir o kadar da özgün kültürünü sürdürebilmiş. Malta’da konuşulan dil olan Maltaca    Latin alfabesini kullanmasına rağmen  Sami kökenli bir dil. Yani grameri Arapça gibi, ancak kelimelerin önemli bir kısmı da İtalyanca’dan.  Ama 19. Yüzyıldaki Birleşik Krallık hakimiyeti, İngilizce’nin adanın resmi dillerinden biri haline gelmesine sebebiyet verdiği gibi   trafik taşıtlarının  şoför koltuklarının da sola kaymasına yetmiş.

 

Malta , yüzölçümü olarak  dünyanın en küçük ülkelerinden biri  olunca,  400.000lük halk, Ada’yı Avrupa’nın en yüksek nüfus yoğunluğuna sahip ülkesi yapmaya yetiyor. Akdeniz’in bu bol güneşli köşesinde nüfus artmasın da ne olsun? Şaka bir yana,  Maltalılar’ın canı geniş ve boş araziler görmek, dağa ve doğaya karışmak isteyecek olursa uçağa binmek dışında pek seçenekleri yok. Zira feribotla gidebilecekleri tek yer Sicilya.

 

İkinci dünya savaşından sonra birçok Maltalı ekonomik sıkıntılardan dolayı başta Avustralya olmak üzere Abd ve İngiltere ‘ye göç etmiş. 1964’te Birleşik Karallık’tan bağımsızlığını ilan ettikten sonra uzun yıllar Malta “İsviçre” misali “tarafsız” bir devlet olarak yerini alsa da en sonunda Avrupa’nın genişleme rüzgarlarına kapılarak 2004’te birliğe katılmış.

 

Malta tarihi denilince akla gelen en önemli unsurlardan biri hiç kuşkusuz Malta Şövalyeleri. O Malta Şövalyeleri ki 1522’de Rodos’u ele geçiren Osmanlılar’a karşı koyamamışlar ve soluğu Malta’da almışlar belki ama tarihler  1565’i gösterip de büyük Osmanlı donanmasına Malta adasına karşı koydukları zaman Malta’nın da Şövalyelerinin de yıldızı parlamış.  Bugün Malta’da bu kuşatmayla ilgili sergiler turistlerin en çok rağbet ettikleri aktivitelerden biri. Zaten günümüz Malta tarihinin en övünç verici zaferleri arasında dönemin süper gücü Osmanlı’ya karşı koymaları bir de Osmanlı’nın en şaşalı bu döneminde gelen ilk yenilgisi olan,  meşhur İnebahtı Deniz Felaketinde Katolik Haçlı Ordusu bünyesinde yer alan Malta Şövalyeleri’nin oynadıkları rol geliyor.

 

Malta gündemim yoğun. Öğleden sonra 14 de inen uçağımda beni 5 yıldır Malta’da ürünlerimizin satışını gerçekleştiren firmanın yetkilisi karşılıyor. Perşembe öğleden sonra uzun bir toplantıya giriyor ve Ada’da, 400 euro bedelindeki devlet desteğinin de sayesinde her geçen gün kullanımı yaygınlaşan güneş enerjili su ısıtıcı pazarından nasıl daha büyük bir Pazar payı kapabileceğimizin planlarını yapıyoruz.

 

Ertesi gün ise 6 farklı toplantım var. Ada’nın o köşesinden bu köşesine koşturup, sektörün önde gelen birçok firmasını ziyaret ediyorum. Ancak bu ufak ülkede dışa satım yapan her firmanın karşısına çıkan o kritik beklenti her yerdekinden de daha aşikar. Zaten ufak olan bu pazarda firmalar ürününüzün/markanızın satışını tek yetkili olarak yapmak konusunda ısrarcı.

 

Yıllar içerisinde müşterilerimi münhasır yetki olmadan çalışma konusunda makul bir şekilde ikna etmek konusunda kuvvetli savlar  ürettim. Ancak söz konunu olan Tarsus büyüklüğünde bir ülke olunca işim biraz daha zor.

 

Öğle yemeğinde Malta dağıtıcımız olan, Ada’nın en büyük grup şirketlerinden birinin kurucusu, 75 yaşındaki Pablo ile bir araya geliyoruz.  Bulunduğumuz yer Avrupa’nın birçok zengininin görkemli  yatlarının demirlemiş olduğu bir koya tepeden bakan birinci sınıf bir lokanta. Pablo yaşına rağmen enerji dolu. Enerjisini bekar olmasına borçlu olduğunu söylüyor! Yemek sonrasında kapının şoför tarafından açıldığı diplomatik plakalı bir araba bizi alarak şirketin genel merkezine götürüyor.

 

Malta’ya bundan 5 yıl önce günübirlik gelmiştim. Bu sefer hiç değilse deniz boyunca yürümeye ve akşam tek başıma çıkıp Malta’nın gece hayatını keşfetmeye vaktim oluyor. Gerçekten de renkli, tıklım tıklım bir gece karşılıyor beni. Her ne kadar kimi yerler Bodrum Gümbet misali genç İngiliz turistlerin   dejenereliği ile tıkabas olmuş olsa da… Restoranlar, barlar, kafeler bir turizm ülkesinde karşınıza çıkmasına şaşırtmayacak  bollukta. Akşam yemeğimi yedikten sonra, birkaç bara girip çıkıyor, sonra da otelimin yolunu tutuyorum.

 

Utku Tansuğ