BİR KAR MASALI KARS
Kars’ın popüler olduğu şu günlerde; memleketin değişik yerlerini görmeyi çok sevdiğimden, ilk tatil yapabileceğim zamanda, 3 günümü Kars’ta geçirmeye karar verdim.
Kars’a gitmenin iki yolu var. Biri, daha maceralı olacağına inandığım; Doğu ekspresi, diğeri de, kolay olan havayolları kullanımı. Ben yanımda yeğenim ve yaşıtı arkadaşları olduğu için; 24 saat süren ve Ankara’dan Kars’a uzanan Doğu ekspresi maceramı bir sonraki sefere bıraktım.
Uçak saatleri için önerim öğle saatlerinde gidip 2 gece konaklama sonrası öğle saatlerinde dönüş olarak.
Uçaktan iner inmez Kadir sizleri karşıladıktan sonra ilk olarak ; Güneş Lokantasında yöresel ev yemeklerinin tadına bakıp sonra otele geçmenizi öneririm.
Kars’a vardığımız ilk gün havanın dondurucu soğuk olmasını beklerken ne kadar yanıldığımı anladık. Hava -4 derece olmasına rağmen İstanbul’un 7 derecesi gibiydi. Gider gitmez otelimiz Kar’s otel’e
Odamıza yerleştikten sonra otelimize çok yakın olan Kars’ın tarihi bölgesini gezdik. Kars Kalesi, Muradiye Hamamı, Mazlumağa Hamamı, Taş köprü, 12 Havariler Kilisesi ve Hekim evi etkileyici mimariye sahip, buram buram tarih kokan, bulunduğu coğrafyaya çok uyan, Kars’ın soğuk ama yumuşak iklimine çok yakışan ve görülmesi gereken yerler. Kar bu şehre çok yakışmış.
Kars şehir içinde en göze çarpan detay Rus mimarisi. Eski Rus taş evleri hala korunmakta olup bunlardan en meşhurlarından biri Hotel Cheltikov.
Ertesi gün otelimizde kahvaltımızı ettikten sonra bizi uzun bir yol beklediğini biliyorduk. Çok soğuğu hissetmememize rağmen, bütün günü dışarıda geçireceğimiz için kıyafet olarak kayak pantolonu ve termal içliklerimiz giymeyi ihmal etmedik. Rehberimiz Kadir bizi sabah erken saatlerde aldı. İlk durağımız şehir içine yaklaşık 1 saat uzaklıktaki, Ermenistan sınırında olan Ani Harabeleriydi. Çin’den Venedik’e uzanan, dünyanın en önemli ticaret yolu olan İpekyolu’nun üzerinde Anadolu platosunun giriş kapısında 10. Yüzyılda Ermeniler tarafından inşa edilen kent Ani, Anadolu’nun en zengin ve etkileyici kenti olarak da tarihe geçmiş bir yer.
4Km’lik bir yürüme alanına sahip olan Ani harabelerinde görülmeye değer bir çok yapı var. Özellikle tarih ve fotoğraf severlere tavsiye edebileceğim harika bir rota. Biz kış zamanı gittik ama yazın da ayrı güzel olduğunu fotoğrafları görünce anladım. Kışın buzlu ve karlı yollarda yürümek biraz yorucu olsa da, gördüğümüz güzellikler yorgunluğumuzu hissetmememize yardımcı oldu. Aziz Patrick Kilisesi, S
Ani Harabelerinden ayrıldıktan sonra bir buçuk saat uzaklıktaki Çıldır gölüne doğru yola çıktık. Kars’ta beni etkileyen diğer bir detay da yolların bir film karesini andırmasıydı. Çıldır’da yemek için önerilen Atalay rest beğenmedik. Önerim mataralarınıza içeceklerini yanınıza sandwichlerinizi alıp donmuş göl üzerinde mini piknik yapmak:) Karla kaplı bembeyaz yollarda fazla araba görmeden ilerlemek, yolda sanki trafik kurallarını bilir gibi kenardan yürüyen kazlara rastlamak, kar faresi arayan tilkilere denk gelmek, Kars’ta oldukça doğaldı.
Çıldır gölüne giderken rehberimiz Kadir’in bir tanıdığının köy evinde çay molası verdik. Uçsuz bucaksın beyazlık içinde tek bir evdi. Evin sahibesi Tombul teyze bizi sevecenlikle karşıladı. Geçimini hayvancılıkla sağlayan Tombul teyze ve ailesinin misafirperverliklerine hayran olduk. Şansımıza biz gelmeden saatler evvel ineklerinden biri doğum yapmıştı ve yeni doğmuş bir buzağıyı sevme imkanımız oldu.
Kars’la ilgili söyleyebileceğim bir diğer detay da, insanlarının son derece medeni ve sıcak kanlı olması. Herkesin güler yüzüne hayran kaldık.
Oradan ayrıldıktan kısa bir süre sonra Çıldır’a vardık. Çıldır Aralık- Mart arası buz kaplı olan çok büyük bir göl. Burasıiçin Kars’ın en turistik yeri diyebilirim. Burada at arabalarıyla kızak yapmak mümkün ancak biz rehberimizin de telkiniyle yapmamaya karar verdik çünkü bu kış Kars olması gerektiğinden sıcak bir kış geçiriyordu ve buzların kırılma riski olabilirdi. Biz riske girmedik ama üstü buz kaplı koca gölde bol bol gezip fotoğraf çektik.
Akşam Pushkin restoranda yöresel Kars yemeklerinin tadına baktık. Kars’ın en meşhur yemeği bulgur pilavlı Kaz. Tadı ne ördeğe ne tavuğa benziyor. Biz çok sevdik. Ayrıca çok tok tutuyormuş ve çok faydalıymış. Onun dışında Hangel denilen, içinde kıyması olmayan mantıları çok güzeldi. Kısaca bize sunulan her şeyi afiyetle yedik. Pushkin restoranda haftanın birkaç gecesi Kafkas dans gösterileri de oluyormuş. Biz çok yorgun olduğumuz için erkenden yatmayı tercih ettik.
Son günümüzde Kars merkeze 1 buçuk saat uzaklıktaki Boğatepe köyüne gittik. Burada bir köy evinde köy kahvaltısı ettik. Evin sahibesi Ebru hanım ve eşi gittiğimizde heyecanla bizi bekliyorlardı. Yediğimiz her şey o köyde çıkan ürünlerden, evde yapılmıştı. Kahvaltımızı ederken ev sahipleriyle uzun uzun sohbet ettik. Kars’a gelen bir çok turistin otellerde kalmak yerine köylerde ev kiraladığını ve köy hayatını bizzat yaşayarak Kars’ı görmek istediklerini öğrendik.
Kahvaltımız bitince, Boğatepe köyünde bulunan peynir müzesine gittik. Burada meşhur Kars gravyeri ve Kars kaşarının yapım öyküsünü öğrenirken, bir taraftan da kendimize peynir, tereyağ, bal ve erişte almayı ihmal etmedik..
Kars uzun zamandan sonra beni en etkileyen yerlerden bir oldu diyebilirim. Tarihi dokusu, insanları, iklimiyle hem farklı, hem güzel bir şehir olmanın yanı sıra, şehir hayatından yorulan, stresten bir nebze olsun kaçmak isteyen insanlar için harika bir kaçamak olacağını düşünüyor ve hepinize tavsiye ediyorum.
Rehber : Kadir Yeniaras ve Murat Yeniaras kardeşlerle ismimi de vererek detaylı bilgi alabilirsiniz. Onlar olmadan Kars’ta gezmek imkansız 🙂
Kadir : 0 (545) 332 02 09
Murat: +90 (542) 619 68 82
Otel : Kar’s Otel
Restoranlar:
Pushkin – kaz ve piti mutlaka yemeli. Gürcü şarabı denenmeli.
Hanımeli Rest. : mercimekli erişte
Güneş Lokantası
Ülkü Alikoç’a paylaşımı için çok teşekkür ederiz.