CORONA SONRASI: Dünya Seyahat Kavramlarımız ve Bilincimiz nasıl değişecek?

CORONA İLE DÜNYA ‘BİR DUR’ DEDİ!

Dünyayı adeta hızlı bir tüketim ürünü haline getirmiştik, değil mi? 
Aslında dünya bizi bir süredir, küresel ısınma, yangın ve seller gibi doğal felaketler, su rezervlerinin azalması, açlık, yoksulluk gibi problemler ile uyarıyordu.
Ancak Corona salgını, istisnasız herkesin dünyadan sorumlu olduğunu apaçık ortaya serdi.
‘Farkında, Bilinçli, Sorumlu, Sürdürülebilir Yaşam’ın önemini bir kez daha anladık.
Ancak evde kapalı kalmaktan çok sıkılan ve normale dönmek için sabırsızlanan kitlelerin kendini ödüllendirmek için hızla tüketime döneceğini, ve yukarıda bahsettiğimiz bu değişim ve bilincin kitleler arasında kısa vadede oluşamayacağını tahmin ediyorum.
Corona etkisi ile seyahatlerimizde ilk etapta mutlaka aradığımız özellikler: 
·        kalabalıklardan uzak, kişisel alan sağlayan,sosyal mesafeli seçimler
·        hijyen, dezenfeksiyon ve temizlik konusunda titizlik
yönünde olacak.
Ve daha yavaş ve anın tadına varacak şekilde seyahat etmeyi, daha bilinçli bir gezgin olmayı, doğaya ve çevreye sorumlu seçimler yapmayı & talep etmeyi öğrenmemiz zaman alacak.
Ancak bunun zamanı – yavaş da olsa – gelecek.  
Zaten son 10 yılda, ‘Yavaş Seyahat’, ‘Ekolojik seyahat’, ‘Sorumlu ve Sürdürülebilir Seyahat’ gibi seyahat trendleri ve ‘Glamping’ gibi doğa ve çevre dostu konaklama uygulamaları başlamıştı.
Corona ile seyahat sağlayıcıları gördü ki, dünyanın ve doğanın korunmasına katkıda bulunabilecek şekilde ürün ve hizmetlerini adapte etmeleri gerçekten gerekli. Dolayısı ile er ya da geç bu trendler etkisini gösterecek.
Eğer dünyaya iyi bakmaz isek, doğanın dengesi ile oynamaya devam eder isek, bu gibi salgınların önünü almamız çok zor.
Ve yapısal değişimler olmadan yine bir pandemi gerçekleşirse seyahat sektörünün ayakta kalması çok zor.
Bizler de gezginler olarak gördük ki, eğer her şeyi yok edersek neyi deneyimlemeye ve yaşamaya gideceğiz?
Seyahat edebilmemiz için ziyaret edilecek bir dünya olması gerekli değil mi?
 

 

ÖNÜMÜZDEKİ 10 YILDA BİLİNÇLİ SEYAHAT VE GEZGİNLER NASIL GELİŞECEK?

‘Doğaya ile uyumlu, Farkında, Bilinçli, Sorumlu ve Sürdürülebilir Yaşam’ın önemini kavrayan seyahat sağlayıcıları ve devletler, çevre dostu, ekolojik bilinçli ve etik değerleri ön plana alan uygulamaları arttıracak. 
Biz seyahat edenler de ‘Çevreci Seyahat’ alışkanlıkları geliştireceğiz.
Zaten kimimiz Hibrid arabaları, organik yiyecekleri, geri dönüşüm ürünlerini, yeşil ve hayırsever markaları tercih etmeye başlamıştık. 
Yavaş yavaş kullandığımız seyahat sağlayıcılarının Sıfır Atık, Yeşil Enerji, Karbon Ayak İzi, Geri Dönüşüm projelerini bilmek isteyeceğiz. Satın aldığımız ve yediğimiz ürünlerin kaynağı ve kökenini öğrenmek, etik şekilde üretildiğini bilmek isteyeceğiz. Çevreci ve ahlaki değerler, seyahat biçimi ve tercihlerimizi dönüştürecek zamanla.
Yani ‘Bir Dur! Nefes al! Bana da Nefes Aldır!’ diyen dünyanın sözünü dinlemeye başlayacağız yavaş yavaş.
 slow-travel_logo1

YAVAŞ SEYAHAT

Dünya seyahatlerimiz epey tüketim odaklı idi:
  • Nefes almadan, arka arkaya seyahatler yapıyorduk.
  • Hiç durmadan bir destinasyondan diğerine gidiyorduk.
  • Neredeyse oburca tüketiyorduk dünyayı.
  • Bir sergi, bir festival, bir restoran, bir konser derken hep yeni deneyimler peşinde, neredeyse her ay yeni bir ülkeye gitmeye başlamıştık.
  • Tabi ki anlamlı deneyimler yaşamak çok güzel.   
  • Ancak bir seyahatte iken onu dolu dolu yaşamak yerine diğerini planlıyorduk.
  • Daha birini sindiremeden, hafızamıza yerleştiremeden, başka bir seyahatte buluyorduk kendimizi.
  • Şimdi geriye dönüp bakınca, şaşkınlık içindeyiz değil mi?
Aslında her biri hayat dönüştürücü deneyim ve öğretiler ile dolu olabilecek yolculukları, nasıl ‘oldu bitti’ye getirmişiz?
Listeden bir destinasyonun üzerini çizmek adına, sürekli yeni bir yere gitmeyi kanıksamışız?
Peki böyle seyahat etmekten mutlu muyduk?
Araştırmalar gösteriyor ki mutlu değildik! (*Mintel 2019 araştırması):
·        ‘Seyahat edenlerin % 54’ü seyahati sevdiklerini, ancak yolda olmaktan nefret ettiklerini söylüyor’
·        İnsanlar 3 günlük seyahatler için saatlerce hava limanı kontrollerinden geçip, gecikmeler, bagaj kayıpları ile uğraşmaktan sıkıldık.
·        Hava limanları tıka basa doldu, ve saatlerce limanda beklenen yolculukların büyüsü kaçtı.
·      Uçakların, gezegenimizi yavaş yavaş öldüren karbon salınımı ile yarattığı ekolojik zararların farkına vardık.
·        Gittikçe hızlanan, telaşlı hale gelen, parçalara bölünen günlük hayatlarımız öyle bunaltıcı, yorucu ve tüketici hale geldi ki, tatilde iken koşturulan seyahatler değil de, daha anlamlı, derin ve kültürel deneyimlerin arayışı başladı.
Aslında seyahatin yeniden büyüleyici ve yavaş olmasını istiyoruz!
Peki Corona sonrası nasıl olacak dünya seyahatlerimize bakış açımız nasıl ‘Yavaş’layacak ?

Artık dünyanın kıymetini biraz daha fazla bileceğiz:

  • Hareket özgürlüğümüzün elimizden alınma tecrübesi ve bilinci ile, daha değerli ve anlamlı olacak dünya seyahatleri.
  • Sayısı daha az, ancak uzun ve özgün seyahatler gerçekleştirmek isteyeceğiz.
  • Anın tadına vararak, yavaş yavaş, adım adım seyahat edeceğiz.
  • Dolu dolu, hakkını vererek yaşamak isteyeceğiz gittiğimiz yerleri.
  • Gittiğimiz kültürün farkında ve duyarlı olacağız.
  • Gittiğimiz ülkenin şehirlerinde binalar arasında yapay deneyimler yaşamak yerine, kırsalına ineceğiz, doğasına çıkacağız, gerçek insanını tanıyacağız.
Sonuçta pandemi bize, hem zamanımızın hem de dünyamızın değerini bilmemiz gerektiğini gösterdi.
Hep ertelediğimiz özel ve uzun seyahatleri yapmak için ‘sonra’yı beklemeye gerek yok!  
İşte bu düşünceler ile yolculuğun destinasyon kadar heyecanlı ve ilham verici olması anlamına gelen ‘Yavaş Seyahat’ kavramı tüm dünyada yavaş yavaş gelişecek.

 

travelmotivation

KALABALIKLARDAN UZAK SEYAHAT  

Venedik’te sokak ve meydanların kalabalıklarını protesto edenlerin, Everest’in zirvesine sığmayanların, daracık Santorini sokaklarında iğne atsan yere düşmeyecek fotoğraf kareleri, seyahat sözlüğüne ‘Turist Fazlası’ kavramını sokmuştu geçen senelerde.
Herkesin gittiği yerlere ‘görmek lazım, bir tik atalım’ diyerek, kalabalıkların içinde eriyip yok olacak şekilde gitmek yerine, gözlerden uzak, bilinmeyen, az keşfedilmiş rotalara, kendine ait özgün yolculuğunu yapmak daha makbul hale geliyor yavaş yavaş.
Booking.com’un kullanıcıları arasında yaptığı 2019 tarihli araştırmaya göre dünya çapında seyahat edenlerin %60’ı artık kalabalık yerlere gitmek istemiyor, hatta daha az bilinir yerlere gitmeyi tercih ediyor.
Corona sonrası kalabalıklardan kaçmak çok daha yükselen bir trend olacak.
Gezginler olarak, kendi merak ve tutkularımızın peşinde, küçük şehirler, kasabalar, kırsal alanlar, tarımla iç içe gastronomi duraklarında, kendi yol hikayelerimizi ve maceralarımızı yaşayacağımız, yeni beceriler geliştireceğimiz ve yeni şeyler öğreneceğimiz deneyimler isteyeceğiz:
  • Yazarların, yönetmenlerin, ressamların, müzisyenlerin sohbetlerine katılmak
  • Özgün şeflerin mutfaklarında eğitim almak ve çalışmak
  • Şarap bağlarında bağ bozumu yapmak ve şarap yapımını öğrenmek
  • Japon Çay Seremonisinin veya Sushi yapımının inceliklerini öğrenmek
  • Lavanta hasadına katılmak ve lavanta yağı & sabunu yapımını öğrenmek 
  • Hindistan’da kumaş boyama, Çin’de kağıt yapımını öğrenmek
  • Hindistan’da 10 günlük ‘sessizlik’ deneyimi yaşamak

 

Kalabalıklardan kaçmak için başka bir çözüm ise sezon dışı seyahat etmek.
Sezon dışı seyahatler aslında Corona deneyimlerimizden aldığımız sosyal mesafe ve hijyen dersleri için de ideal bir çözüm. Çünkü kalabalıklar yokken, keşif için daha çok kişisel alanımız, zamanımız ve temizlik güvencemiz oluyor.
Düşünün, yazın kalabalıklar arasında olmak yerine, Mart’ta Datça’da Badem Çiçeği Festivali, Nisan’da Urla’da Enginar Hasadı, Mayıs’ta Alaçatı’da Tasting Festivali, Kasım’da Ayvalık’ta zeytin hasadı deneyimi yaşamak için seyahat ediyorsunuz. 

 

Zeynep Atılgan Boneval

 

YOLCULUKTERAPİSİ SEYAHAT DOSYALARI