İlk okulum, ilk arkadaşlarım& dostluklarım, ilk matematik problemim, ilk sınavım, ilk okul çayım, ilk ingilizce cümlem, ilk okul gezim, ilk baraj imtahanım, ilk diskom, ilk dansım, ilk aşkım…
ilk hamamım, ilk kayağım, ilk kulaçlarım, ilk tenisim, ilk voleybolum, ilk yazlığım, ilk taksi yolculuğum, ilk dolmuşa binişim, ilk okula yürüyüşüm, ilk pikniğim, ilk et mangalım, ilk kebabım, ilk kestane şekerim, ilk kemal paşa tatlım…
ilk okuduğum kitap, şiirle ilk tanışmam, ilk sinemam, ilk tiyatrom, ilk plağım Ayça ve Elma Şekerleri, ilk ezberlediğim İngilizce şarkı sözü: Wild Boys, ilk aşk gözyaşlarım: Take My Breath Away, ilk kavgam, ilk hayal kırıklıklarım…
Yani yaşamın tadına, tuzuna, biberine, cilvelerine, insan olmanın tüm duygularına dair ilk adımlarımın ve hikayelerimin dört bir köşesine yayıldığı şehir Bursa!
Bursa’ya dair bir yazıya başlarken zengin tarihine veya mutfağına dair bir giriş yapmak mümkün tabi ki ancak, 3-15 yaşlarım arasında yaşadığım, büyüdüğüm ve hayatı öğrendiğim – yarı memleketim olarak kabul ettiğim Bursa’nın bendeki yeri ve önemi önce duygular ile bağlantılı.
2021 Kasım’ının pırıl pırıl güneşli sonbahar günlerinde, gezmek için gittiğim Bursa, öyle güzel kucak açtı ki bana yıllar sonra; adeta çocukluğumla yeniden bir buluşma yaşadım. gençliğimin geçtiği yerleri yeniden gördükçe, sanki bir oldum beni ben yapan tüm hikayelerimle ve duygularımla!
Ve de Bursa’yı birlikte turist gibi gezdiğimiz, son yıllarda gönül haneme eklediğim çok sevdiğim arkadaşlarıma Bursa anılarımı mutlulukla anlatırken, bu özel şehrin üzerimdeki emeğini fark ettim, şükrettim.
Küçük yerde büyümek; kadir kıymet bilmek, komşuluk, yardımlaşma, elinde olanla yetinme ve küçük mutlulukların tadına varmak, dostluk kurma ve sevgiye sahip çıkma, yüz yüze bakmanın sorumluluğu ile ağzından çıkanı bilme, veeee hep uzakları merak etmek adına ne çok tohumlar atmış içime.
Koza Han, Ulu Cami, Surları, Osman & Orhan Gazi Türbeleri, Tophane Kulesi, Muradiye Külliyesi, Yeşil Türbesi ve Camii, Hacıvat Karagöz Anıtı, Atatürk Müze Evi, Tezveren Yatırı, Uludağ Teleferiği, İskender Mavi Dükkanı, Bambu Park Pronto Restoranı, Saki Rum Meyhanesi, Yeşil Ev Pideli Köftecisi, Şarap Evi, Seypup Barı, Botanik İskender Dönercisi derken, unutulmaz anlar ve tatlar yaşattı bize Bursa!
Bursa keşiflerimizi, tattığımız lezzetleri ve Bursa’ya özgü en iyi lezzet duraklarını, 2 günlük adım adım tarihi Bursa gezisi rotamızı ve Bursa önerilerimizi kapsayan mini rehberi yazımın devamından bulabilirsiniz.
Bursa gezimizi A’dan Z’ye organize eden ve bize mükemmel bir ev sahipliği yapan Bursa’lı sevgili arkadaşım Ceyda Deniz’e, candan yol arkadaşlarıma ve de önerileri ile hem gezimizi hem de yazımı zenginleştiren sevgili Bursa’lı çocukluk arkadaşlarıma çok teşekkür ederim.
TARİHİ BURSA KEŞİFLERİ İÇİN 2 GÜNLÜK ROTA (Tarihi yerlerin anlatımı yazının en alt bölümünde yer alıyor)
1.Gün Rotası
- Karagöz ve Hacıvat Anıtı ile başlayıp,
- Atatürk Müze Evi’ni gezip,
- Muradiye Külliyesi’nin bahçesindeki türbeleri ve camisini dolaşıp,
- Heykel’de yer alan İskender Mavi Dükkan’da Bursa’nın efsane simge lezzeti olan iskenderin tadına varın,
- ardından tarihi Koza Han’ın avlusunda çayınızı içip hanın içindeki ipekçilere (şal ve fularlar için Karaca İpek & Aybil İpek) ve gümüşçülere bir göz atın.
- Ulu Cami’i dolaştıktan sonra,
- Tophane’ye doğru tırmanın,
- Osman ve Orhan Gazi Türbelerini ve Tophane Saat Kulesini ziyaret edin.
- Bursa Surlarını ve Saltanat Kapısını görün,
- surların üzerindeki Kitabevi otel’de bir kahve molası verin.
Akşam yemeği için:
- eğer meze & rakı yapmak istiyorsanız Saki Rum Meyhanesi veya İnan Kardeşler’e,
- eğer şık bir ortamda yemek yemek istiyorsanız Bambu Park’taki Pronto’da İtalyan, Kaburga’da da et lezzetlerinin tadına varabilirsiniz
2.gün Rotası
- Yeşil Türbe ve Yeşil Camisi’ni
- ardından da Emir Sultan Türbesi ve Camiisini gezip,
- üzerinde çarşısı olan Irgandi Köprüsü’nü ziyaret edip,
- Bursa’ya özgü pideli köfte ve cantık lezzetlerinin tadına vararak öğle yemeği için Kayhan’daki Yeşil Pideli Köfte – Mahir Usta’ya gidin. Burada pideli köftenizi yerken rica edin size Pidecioğlu’ndan Cantık’ta getirtsinler, iki Bursa lezzetinin tadına varın.
- Yemekten sonra Tofaş Bursa Anadolu Arabaları Müzesindeki antika arabaları görebilirsiniz.
- Eğer adak adamak istiyorsanız da Tezveren Dede Türbesi’ni ziyaret edebilirsiniz.
- Ardından Cumalıkızık köyünü ziyaret edebilirsiniz. (Cumalıkızık keşiflerimiz için: https://www.yolculukterapisi.com/cumalikizik-bursa-civar-kesifleri/)
Akşam yemeği için dağ havası almak ve Bursa’nın meşhur et mangal keyfini yapmak için Şarap Evi’ne gidin ve hem muhteşem köftelerinin, etlerinin, salata ve mezelerinin hem de efsane bir lezzet olan ‘sıcak sarma’sının tadına varın. Yemekten sonra Sey Pub’da bir içkiye ve canlı müzik dinlemeye gidebilirsiniz.
BURSA HAMAM, YEME-İÇME VE KONAKLAMA TAVSİYELERİMİZ
(Aşağıdaki önerilerin bir kısmı bizim gidip tattığımız yerler, diğerleri de tavsiyelerine çok güvendiğim Bursa’lı çocukluk arkadaşlarımın önerileri)
HAMAM KEYFİ
Umurbey Hamamı, Hüsnü Güzel Hamamı, Gönlü Ferah ve Kervansaray Hamamları
LEZZET DURAKLARI
Fırınlar: Bursa’da iken Tarihi İnanç Fırının tahinli pidesinin, Tarihi Abdal Simit Fırınının simidinin, ve de Koza Han’ın simidinin tadına bakın mutlaka
Kahvaltı Adresleri: Pasto Bursa, Tostça Bursa, Zennup 1844
Öğle Yemeği Adresleri
- İskender: İskender Mavi Dükkan ve Botanik İskender Evi
- Kebap: Uludağ Kebapçısı Cemal & Cemil
- Esnaf Lokantaları: odun ateşinde pişen tencere ve fırın yemekleri için Fasülyeli Odun Ateşi, yine aynı işletmenin ev yemekleri için Fasülyeli Esnaf Lokantası, Rumeli Kardeşler Sofrası
- Köfte: Ömür Köftecisi
- Pideli Köfte: Yeşil Pideli Köfte
- Cantık: Pidecioğlu
- Pide: İnci Pide
Akşam Yemeği Adresleri
- Et & Mangal: Şarap Evi
- Meze & Rakı: Saki Rum Meyhanesi veya İnan Kardeşler’e
- Şık bir ortamda yemek yemek istiyorsanız: Bambu Park’taki Pronto’da İtalyan, Kaburga’da da et lezzetlerinin tadına varabilirsiniz.
- Canlı Müzik, Bar & İtalyan ve Akdeniz Lezzetleri: Sey Pub
KONAKLAMA ADRESLERİ
- Bursa’da en beğendiğimiz butik otel 7 Rooms için https://www.yolculukterapisi.com/7-rooms-otel-bursa/ yazımı okumanızı tavsiye ederim.
- Çekirge meydanda merkezi konforlu bir otel olan: Anatolia Hotel
- Çekirge Kükürtlü’de nostaljik bir zErafet sunan: Çelik Palas Otel
- Üst Çekirge’de hamamı ve spa’sı ile meşhur modern otel: Marigold Thermal & Spa Otel
- Üst Çekirge’de hamamı ile meşhur nostalji oteli: Gönlüferah Otel
- Tophane surları üzerinde orijinal bir deneyim sunan: Kitapevi Otel
Bursa civarında gezmek için diğer önerilerimiz:
- Misi Köyü (Misi Köyü keşiflerimiz için: https://www.yolculukterapisi.com/misi-bursa-civar-kesifleri/)
- Trilye & Mudanya (Trilye & Mudanya keşiflerimiz için: https://www.yolculukterapisi.com/trilye/)
- Gölyazı (Gölyazı keşiflerimiz için: https://www.yolculukterapisi.com/golyazi-bursa-civar-kesifleri/)
- Yalova yolu üzerindeki Gürle köyü
- Tarihi İznik rotası ve İznik Gölü
- Karacabey Longoz Ormanları
- Mustafakemalpaşa’da Suuçtu Şelalesi ve Paşalar Kazı Alanı (15 milyon yıllık Anadolu fili fosili)
BURSA’NIN TARİHİ YERLERİ
Hacivat & Karagöz Anıtı: Çekirge Semti’nde park içinde Bursa’nın simgesi haline gelmiş bu anıt, geleneksel gölge oyununun iki baş kişisi Karagöz’le Hacivat’ı betimliyor. 14. yüzyıl’da Karagöz ve Hacivat perdede bir gölge oyunu olarak Şeyh Küşteri tarafından canlandırılmış, böylece bu iki isim gölge oyununun iki önemli siması olarak ünlenmiştir. Asırlar önce Bursa’dan doğup dünyaya yayılan “Karagöz”, Türk gölge oyunu olarak 2009 yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası olarak ilan edilmiştir. Anıtın arka tarafında Hacivat, Karagöz ve Şeyh Küşteri’nin mezarlarının sembolik olarak orada bulunduğunu ifade eden, isimlerinin yazılı olduğu taşlar vardır. Caddenin karşısında ‘Karagöz Müzesi’ bulunmaktadır. Müzede gölge oyununun tarihçesi hakkında bilgi alınabilir, farklı üstatların koleksiyonları ile geçici sergiler görülebilir ve Karagöz-Hacivat gölge oyunu gösterileri izlenebilir.
Bursa Atatürk Evi Müzesi – Bursa
Atatürk Evi Müzesi, 19’uncu yüzyıl sonlarında yapılmış bir köşk olup Atatürk’ün 20-24 Ocak 1923 tarihinde Bursa’ya gerçekleştirdiği ikinci ziyaretinde Bursa Belediyesi tarafından satın alınarak Atatürk’e hediye edilmiştir. 1938’de Atatürk tarafından Bursa Belediyesi’ne hibe edilen ve 1968’de Kültür Bakanlığı’na devredilen bu köşk, 29 Ekim 1973’te Cumhuriyet’in 50’inci yılında müzeye dönüştürülerek ziyarete açılmıştır.
Müzenin birinci katında kabul salonu ile buraya açılan dinlenme odası, ikinci katında ise yatak odaları ve çalışma odaları bulunmaktadır. Köşkte bulunan eşyaların tamamına yakını, Atatürk’ün burada kaldığı sürede kullandığı orijinal eşyalardır. Köşk, Bursa’daki sivil mimari örneklerinin en önemlilerinden biridir.
Koza Han: 1492 yılında, II. Bayezıt tarafından İstanbul’daki cami ve medresesine gelir sağlamak amacıyla yaptırılmıştır. Orhan camii ile Ulu cami arasındaki geniş bir alana kurulmuştur. Çoğunlukla kesme taş, yer yer tuğlanın da kullanıldığı han, iki katlı olup odalarının önü revaktır. Revak kısmı 40 beton kubbeden oluşmaktadır. Üst katta 50, alt katta 45 olmak üzere toplam 95 odası vardır. Üst katta bulunan odaların tamamı ipek ve ipek ürünleri satan dükkanlar olarak kullanılmaktadır. Üst katta güneye açılan bir kapısı ile alt katta Orhan cami tarafına ve kuzeyinde kapalı çarşıya açılan kapıları vardır. Kuzeye açılan büyük taş kapısı firuze çinilerle süslüdür.
Avlusunda altı şadırvan olan kubbeli bir mescit bulunmaktadır. Günümüzde Kozahan’ın iç avlusu insanların dinlenebilecekleri kafe ve çay bahçesi olarak düzenlenmiştir. Hanın mimarı Abdül-Ula Bin Pulad Şah, İnşaat ustası da Şuca Bin Karaca’dır. Han-ı Cedid-i Evvel, Simkeş, Beylik, Kervansaray’ı, Cedid-i Amire gibi isimlerle anılan Koza Hanı, eskiden olduğu gibi şimdi de Bursa’nın ipek ve ticaret merkezidir.
Bursa Ulu Cami: Bursa Ulu Cami, Orhan Gazi Parkı’nın bulunduğu geniş bir alana, Yıldırım Bayezid zamanında, 1396-1400 yılları arasında yapılmıştır. Osmanlı camileri arasında çok kubbeli anıtsal yapıların ilkidir. Ulu Cami’nin on iki büyük dört köşeli paye üzerine oturan 20 kubbesi bulunmaktadır. Yıldırım Bayezid’in 1396 Niğbolu zaferinden sonra Ulu Cami inşaatına başlanmıştır. Caminin inşaatı bittikten sonra ilk namazı aralarında Yıldırım Bayezid, Molla Fenari, Emir Sultan’ın da olduğu cemaate Somuncu Baba kıldırmıştır. Ulu Cami’nin ilk imamı, Mevlid’in yazarı Süleyman Çelebidir.
Caminin içinde kubbenin altında yer alan şadırvanın on altı köşeli havuzu ve üç çanaklı fıskiyesi vardır. Mimber kapısı üzerindeki kitabe, caminin bitiş tarihini 802 (1399-1400) yılları olarak göstermektedir. İki minaresi olan caminin batıdaki minaresi Yıldırım Beyazid zamanında, doğudaki minaresi ise Çelebi Sultan Mehmed tarafından yaptırılmıştır.
Timur istilasında tahrip edilen cami, bu yıllarda tamir edilmiş, en büyük onarımı ise 1855 depreminden sonra yapılmıştır.
Yapılış tarzı açısından Osmanlı mimarisinde özgün bir yapı olan Ulu Camii, 55 x 69 metre ölçülerinde, dikdörtgen planlı bir yapıdır. Toplam iç alanı 3.165 metrekaredir. Türkiye’deki Ulu Camilerin en büyüğüdür. On iki ayak üzerine yirmi kubbe ile üzeri örtülmüş olan caminin ortasındaki kubbenin üstü açıktır. Son yıllarda bu açıklık camla kaplanmıştır. Duvarları tümüyle düzgün kesme taş ile örülmüştür.
İmam odası bitişiği doğu kapısı tarafında yüksekçe bir yere asılan siyah örtü, Kâbe kapısının örtüsüdür. Mısır Seferi’nden sonra halife olan Yavuz Sultan Selim, Kabe’nin örtüsünü İstanbul’dan gönderilen yeni örtü ile değiştirmiştir. Yavuz, eski örtüyü ise Bursa’ya getirtip Ulu Cami’ye hediye etmiş ve kendi elleri ile taşıyıp asmıştır. Saf altın iplik ile üzerine ayetler işlenmiş olan örtü, yüzyıllar boyu kararmadan kalmıştır, ancak caminin rutubet alması üzerine işlemeleri dökülmüş olduğundan günümüzde ayetler ancak parlak ışık altında görülebilmektedir.
14.yüzyıl izlerini taşıyan sekiz sıraya düzenlenmiş istalaktitleri, dış yan köşelerde kum saati biçimli sütunceleri ile zengin görünümlü olan mihrap 1751 yılında tamamlanmıştır. Mihrabın sol tarafında mihrabı yapan Mehmet ustanın adı yazılıdır. Ceviz ağacından yapılmış ve siyah renge boyanmış olan minber, eşine az rastlanır bir sanat eseridir. Kapısı üzerinde bulunan 0.40 x 1 metre boyutlarındaki kitabede, Yıldırım Bayezid’in emri ile 1400 yılında tamamlandığı belirtilmektedir. Minber, Manisa da Saruhanlı İshak Bey’in 1379 tarihli Ulu Camii minberini yapan Antepli Hacı Mehmet b. Abdülaziz el Dukki’nin eseridir. Bu bilgiyi veren yazı, minberin sağ korkuluğunda dikey olarak yazılmıştır. Kündekari sanatının etkileri görülen eser, tutkal ve çivi kullanılmadan geometrik şekilde oyularak birbirine geçme tekniği ile meydana getirilmiştir. Doğu yüzünde bazı çıkıntıları vardır ve bunların güneş sistemi ile gezegenler olduğu söylenir. Üzerindeki işlemeler ile minber, Osmanlı mimari üslubuna geçişin önemli eserleri arasındadır.
Zarif sekiz sütun üzerine oturan yüksek ve sade müezzin mahfili 1549 yılında yaptırılmıştır. Mahfilin karşısındaki ayağa yerleştirilmiş yuvarlak tek parça mermerden oyulmuş taş kürsü, 1815 yılında yaptırılmıştır. Caminin doğu, batı ve kuzey yönünde olmak üzere üç kapısı vardır. Bu kapılardan kuzey ve batı yöndekiler yeni olup, doğudaki kapı kanatları camiyle aynı dönemde yapılmıştır. Ahşap kanatları ceviz ağacındandır. Bazı yerleri bozulmuş olmasına rağmen, günümüze kadar sağlam olarak gelebilmiştir. Oyma ve geçmeli geometrik motiflerle süslü kanatlar, caminin minberine uygun olarak 16. yüzyılın karakteristik özelliğini taşımaktadır. Kuzey yönündeki avluya açılan taç kapısının görümünü, eserin heybetini bir kat daha artırmaktadır. Kavsarası on bir sıra düzenlenmiş istalaktitlerden oluşmakta, parlak nişinin etrafını geniş ve sade bir silme dolanmaktadır.
Caminin pencereleri biçim ve ölçü bakımından her cephede farklı olup, söveleri düz mermerlidir. Pencere alınlıklarında “nefeslik” denilen küçük açıklıkları bulunmaktadır. Güney duvarındaki bir alt sıra pencereler, sonradan kapatılmıştır. Üst sıra pencereler, alt sıra pencerelerle aynı eksen üzerinde değildir. Duvar kalınlıkları birbirinden farklıdır. Doğu 2.80 metre, batı 3.10 metre, kuzey 2.40 metre ve güney duvarı ise 2.20 metre kalınlığındadır.
Ulu Cami’nin iç duvarlarını süsleyen levhaların çoğunun altında, hattatının imzası bulunmaktadır. Büyük çoğunluğunun eksikleri Hattat Şefik Bey tarafından düzeltilmiş veya yeniden yazılmıştır. Cami içinde 13 ayrı yazı karakteri ile 41 ayrı hattat tarafından, duvara yazılmış 87 levha halinde 192 adet yazı mevcuttur. Ayrıca çok değerli saatler, şamdanlar ve Kur’an-ı Kerim’ler bulunmaktadır.
Cami avlusunda üç şadırvan bulunmaktadır. Cami içerisindeki şadırvanın, Osmanlı Devleti’nin ilk yıllarında Türklerin suya olan ilgilerinden kaynaklanarak tasarlandığı tahmin edilmektedir.
On altı köşeli havuz, üç çanaklı fıskiyeden sekiz kol halinde dökülen sularla dolarak musluklara dağıtılmaktadır. Mihrap ekseni ile her üç kapının ekseni şadırvanın merkezinde birleşmektedir.
Osman Gazi Türbesi: Tophane’de Orhan Gazi Türbesi’nin yanında yer almaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Gazi, vasiyeti üzerine Bursa’nın alınışından sonra “Gümüşlü Kümbet” olarak tanınan ve eski bir Bizans şapeli üzerine inşa edilen bu türbeye gömülmüştür. Ancak 1801 yılındaki yangın ile 1854 yılındaki depremler sonucunda tümüyle yıkılan bu yapı, 1863 yılında Sultan Abdülaziz tarafından yeniden yaptırtılmıştır. Kesme küfeki taş ile duvarları örülen yapının üzeri kubbe ile örtülmüştür. Sekizgen planlı olan yapının tonozlu bir girişi vardır. Türbenin ortasında Osman Bey’in her tarafı sedef kakmalı, parmaklıkla çevrili sandukası bulunmaktadır. Sandukanın üzeri, sırma işlemeli bir kadife ile örtülüdür. Türbe içinde ayrıca, Osman Bey’in oğlu İbrahim, Orhan Gazi’nin eşi Aspurça Hatun ve bazı yakınlarının sandukaları da bulunmaktadır.
Orhan Gazi Türbesi: Türbe, 1854 depreminde tümüyle yıkıldığı için 1863 yılında, Sultan Abdülaziz tarafından tekrar yaptırtılmıştır. Dört kalın sütunun taşıdığı sivri kemerlerin üzerine oturtulmuş bir kubbe ve tonozla örtülü bulunan yapının içi sıvalıdır. Türbe, Bizans Kilisesi’nin bir kısmının üzerine inşa edildiği için zeminde yer yer mozaikler bulunmaktadır.
Tophane Saat Kulesi: Tophane Parkı içinde bulunan saat kulesi, 1905 yılında yapılmıştır. Bulunduğu yerden panoramik Bursa manzarasının görünmesi dolayısıyla, bir süre yangın kulesi olarak da kullanılmıştır. Güney kısmında girişi bulunan kuleye, 89 basamaklı ahşap bir merdivenle çıkılmaktadır. Kulenin üst katının dört cephesinde, 90 santimetre çapında yuvarlak saatler bulunmaktadır. Saatlerinin çalışmadığı kule, 33 metre yüksekliğinde olup, 6 katlıdır.
Bursa Surları: Bursa Surları doğal kayalıklar üzerine Bursa’nın ilk kurucusu olan Bitinyalılar tarafından yapılmıştır.Osmanlı Dönemi’nde özellikle Timur saldırılarından sonra ve arkasında gelen Karamanoğlu Mehmet Bey’in kuşatması sonrası Hacı İvaz Paşa tarafından onarılarak güçlendirilmiştir. Surların toplam uzunluğu 3.38 kilometredir. Saltanat Kapısı, Yer Kapı, Fetih Kapısı (Su Kapısı), Zindan Kapı ve Kaplıca Kapısı olarak isimlendirilen beş kapısı; Tophane ve Çakır Hamam arasında toplam 14 burcu vardır.
2005 yılı başlarında Bursa Surları’na ait ilk beş yüz metrelik bölümün restorasyonu ile Saltanat Kapı’ya ait projeler Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından onaylanmış ve uygulama aşaması bu noktadan başlayarak şu an devam etmektedir.
Saltanat Kapı: Diğer adı Hisar Kapı’dır. Bir anlamda Osmanlı öncesi Bursa’sının ana kent kapısıdır. Osmanlı Devleti kuruluş döneminde sınırda kalması ve askeri bir işlev üstlenmesi nedeniyle en önemli kapılardan biri olmuştur. Aynı zamanda İpek ve Baharat Yol’una açılan bu yapı yeniden Bursa’nın simgeleri arasına katılmıştır. Restorasyon çerçevesinde, mevcut taşlar korunmuş ve bitki kökleri temizlenerek orijinal doku ile yeni doku arasında uyum sağlanmıştır.
Fetih Kapı (Tören Alanı): Bir zamanlar bayramların kutlandığı, şenliklerin düzenlendiği, panayırların düzenlendiği Pınarbaşı Parkı’nın bulunduğu alan günümüzde tören alanı olarak tekrar düzenlenmiştir. Her yıl fetih kutlamalarına ev sahipliği yapan Fetih Kapı’da aslına uygun olarak restore edilmiştir.
Yer Kapı: Bursa kalesi’nin beş kapısından biri olan ve Üftade Camisi ve Türbesi yakınında bulunan Yer Kapı (Bab-ı zemin) Bursa’da Kale içinde Helenistik Dönem’in ızgara plan anlayışının izlerini günümüze kadar taşıyan iki ana yoldan biri olan Kavaklı Caddesi’nin sonunda yer almaktadır. Kapı’nın sağında Yer Kapı (Kara Ali) Camisi, solunda ise Muallim hane yer almaktadır.
Zindan Kapı: Kaplıca Kapısı’ndan güneye doğru uzanan surlar, Zindan Kapı’ya bağlanmaktadır. Her iki tarafında cezaevi kalıntıları olan Zindan Kapı’nın doğusunda fazla hasara uğramadan günümüze ulaşan köşeli burç, Çelebi Sultan Mehmet tarafından 1418 yılında yaptırılmıştır.
Muradiye Külliyesi: Muradiye Külliyesi Bursa’da Osmanlı sultanları tarafından yaptırılan son külliyedir. Osmanlı Devleti’nin 6’ncı padişahı Sultan II. Murad tarafından 1425-1426 yılları arasında yaptırılan külliye, cami, medrese, hamam, imaret, darüşşifa ve türbelerden oluşuyor. Geniş bir bahçe içerisinde yer alan külliyede Osmanlı hanedan üyelerinin yer aldığı 12 türbe bulunuyor. Bursa’nın Osmanlı türbeler şehri olarak anılmasında büyük bir paya sahip olan külliyenin bahçesi ve türbeleri gerçekten çok huzurlu bir atmosfer sunuyor. Fatih Sultan Mehmed’den itibaren 100 yılı aşkın bir dönem içinde peyderpey yaptırılan bu komplekste II. Murad Türbesi ile Şehzade Mustafa Türbesi, Cem Sultan Türbesi, Şirin Hatun Türbesi, Gülruh Hatun Türbesi, Ebe Hatun Türbesi (Fatih Sultan Mehmed’in Ebesi), Şehzade Mahmud Türbesi, Mükrime Hatun Türbesi, Gülşah Hatun Türbesi, Saraylılar Türbesi, Hüma Hatun (Hatuniye) Türbesi ve Şehzade Ahmed Türbesi bulunuyor.
Ayrıca II. Bayezid ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde yapıldığı bilinen türbelerin de eklenmesiyle 12 türbenin yer aldığı külliyede, hanedana mensup 40 kişinin mezarı bulunuyor.
Osmanlı ruhunun sadeliği ile zarafetini aynı anda gösteren Muradiye Külliyesi’nde son yapılan restorasyonla 550 yıllık tarih ve medeniyetin izleri ortaya çıkarıldı. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Muradiye sabrın acı meyvesi” diye nitelendirdiği Muradiye Külliyesi, UNSECO Dünya Miras Listesinde yer alıyor.
Ölüm ile yaşamın, rüya ile hakikatin, hüzün ile huzurun bir arada hissedildiği külliyeyi ziyaret eden yerli ve yabancı turistler bahçesinde yer alan çınar ve servilerin gölgesinde, çiçekler arasında bedenen ve ruhen dinleniyor.
Sadece bir mezar alanı veya kabristan değil aynı zamanda bir hafıza olan Muradiye, sahip olduğu özellikleri ve manevi atmosferiyle ziyaretçilerinde farklı etkiler bırakıyor.
1.Murad Türbesi: Muradiye Külliyesinin merkezinde, caminin güneybatısında II. Murad Türbesi yer alıyor. Sultan II. Murad’ın çok yakın olmamak kaydıyla oğlu Alaaddin Ali’nin türbesinin yanına gömülmesini, doğrudan toprağa verilmesini, türbesinin dört köşeli, üstü açık ve etrafının kapalı olmasını, yanına kimsenin defnedilmemesini ve eğer Bursa dışında iken vefat ederse Bursa’ya getirilerek perşembe günü kabrine konmasını vasiyet ettiği biliniyor.
Kesme taş, tuğla ve horasan harcıyla örülmüş duvarları, kurşun kaplı kubbesi, kündekari tekniğindeki eşsiz ve muhteşem saçağıyla II. Murad’ın türbesi, vasiyetine uygun olarak kare şeklinde, üzerine yağmur yağması için üstü açık inşa edildi. Sultanın naaşı da sanduka veya lahit içine konulmadan doğrudan toprağa gömüldü.
Aynı türbe yapısı içinde yer alan yan odada iki büyük oğlu ve bir kızının mezarları bulunuyor. Sultanlıktan kendi isteğiyle ayrılan ilk ve son hükümdar olan II. Murad, Bursa’da toprağa verilen son Osmanlı padişahıdır.
Mezar Taşları Müzesi: Külliyenin içinde bir de açık hava Mezar Taşları Müzesi bulunuyor. Tarihi mezarlıklar ve hazirelerdeki mezar taşlarının zaman içinde Muradiye Külliyesi’nin bahçesine taşınmasıyla restorasyon çalışmaları kapsamında buradaki mezar taşlarının da envanteri çıkarıldı. Tamamı okunarak çevirisi yapıldı, hangi döneme ve kime ait olduğu belirlendi. Mezar taşı tipoloji çalışmaları gerçekleştirildi.
Yıllar içinde herhangi bir disiplinden uzak bir şekilde depolanan taşlar yerinden sökülerek yüzyıllarına ve mezar taşı tiplerine göre düzenlendi, projeye uygun olarak tekrar dikildi. Anıtsal taşların okuma, çevirme, temizleme ve belirli bir disiplinde yeniden dikilmesinin yanı sıra koruma ve onarımları da yapıldı.
Mezar Taşları Müzesi çalışmaları esnasında yıllar önce yıkılarak ortadan kaldırılan bazı yapıların, yok olup gittiği sanılan kitabeleri bu hazirede ortaya çıktı.
Muradiye Cami: II. Murat tarafından 1425-1426 yılında “Ters T” planlı yaptırılan II. Murad Camii, İznik Çinileri, Edirnekari tavan süslemeleri ve özellikle girişte bulunan kündekari tekniğiyle yapılan ahşap kapısıyla dikkati çekiyor.
Muradiye Cami kapı kemeri üzerindeki yapım kitabesinden II. Murat tarafından 1425-26 yıllarında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Bursa’da yapılan son sultan camisidir ve daha sonra yapılacak olan anıtsal, çok üniteli sultan camilerinin ilk örneğini oluşturur. Daha önceki camilerden farklı olarak bu caminin iki ana kubbesi eşit yüksekliktedir. Caminin giriş tavanı, ana mekanın duvarlarının alt kısmı; lacivert ve firuze renkli altıgen çinilerle süslüdür. İki minaresinden biri 1855 depreminde yıkılan minare yeniden yapılmıştır. Kuzeybatı köşesindeki minare eski diğeri yenidir.
Mihrap 18’inci yüzyıl başlarında meydana gelen bir yangın sonucu rokoko usulünde yeniden yapılmıştır. Revakın cephesi tuğladan örülmüş geometrik desenlerle ve gök mavisi yıldız biçimindeki çinilerle süslenmiştir. Girişin sağında mavi çiniden iki yıldırım işareti bulunmaktadır. Bunlar II. Murat’ın düşmanlarını yıldırım gibi çarpan bir padişah olduğunun simgeleridir. Kapının sağındaki derviş rozeti de buranın dervişlerin konaklayabilecek bir yer olmasının istendiğini belirtiyor. Caminin içinde bulunan dört dikmenin üzerindeki testere dişini andıran kurşunla doldurulmuş deliklerin caminin inşaatında çalışan işçilerin imzaları olduğu düşünülmektedir
Muradiye Medresesi: Bursa’da inşa edilen son selatin medrese ise caminin yaklaşık 40 metre batısında yer alıyor. Tuğla işçiliği bakımından Bursa’nın en güzel mekanlarından biri olan medresedeki orijinal çiniler de görenlerin ilgisini çekiyor. Muradiye Medresesi 2018’de geçirdiği restorasyondan sonra, yeniden işlevlendirilerek Kuran ve El Yazmaları Müzesi olarak 2018 tarihinde hizmete açılmıştır. Büyükşehir Belediyesi tarafından Bursa’ya kazandırılan müzede, medrese binasının odaları ve revakı tamamen sergi alanı olarak kullanılmaktadır. Üzeri kapatılan avluya ise etkinlik ve atölye alanı olarak işlevlendirilmiştir.
Uluumay Osmanlı Halk Kıyafetleri Ve Takıları Müzesi: Muradiye Külliye’sinin hemen yakınında Şair Ahmed Paşa Medresesi içinde yer alan ve 18 Eylül 2004’ten bu yana hizmet veren özel bir müzedir. Müzede, Anadolu Foklor Vakfı kurucu üyelerinden Esat Uluumay’ın 45 yılda topladığı 18 değişik koleksiyonu sergilenmektedir. 15’inci yüzyıla kadar uzanan Osmanlı Anadolu ve Rumelisi’nden 70 kıyafet, 400 parça takının bulunduğu müzede ayrıca türk kahvesi, hamamı, atçılığı ile ilgili malzemeler silah, bıçak, kılıç, boncuk türü eserler mevcuttur.
Yeşil Türbe: Yeşil Külliye’sinin kuşkusuz en tanınmış yapısı Çelebi Mehmed için yaptırılan ve cephelerini süsleyen yeşil, turkuaz kabartma çinilerin rengiyle anılan Yeşil Türbe’dir. Yıldırım Beyazid’in oğlu, Osmanlı padişahlarının beşincisi Çelebi Mehmed tarafından 1421 yılında yaptırılmıştır.
Yeşil Türbe’de Kimler Yatmaktadır? Çelebi Mehmed Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusu kabul edilmektedir. 34 yıllık mücadelelerle dolu hayatında 24 kez savaşa katılmış, 40 ayrı yerinden yara almıştır. Yeşil Türbe’nin yapımı vefatından 40 gün önce tamamlanmış ve vefatı halktan 40 gün gizlendikten sonra Yeşil Türbe’ye yapımından 80 gün sonra defnedilmiştir. Çelebi Mehmed’in Yeşil Türbe’deki mezarı Suat Asral’ın dizelerinde; “Bursa’nın altın kubbelerinde güneşler doğar, güneşler batar… Yeşil’de bir tepe üzerinde Çelebi Mehmed yatar…” şeklinde ifade edilmektedir. Türbede ayrıca Çelebi Mehmed’ in kızlarından Selçuk Hatun, Hafsa, Ayşe, Sitti Hatun; oğulları Mahmud ve Yusuf Beyler ve dadıları da gömülüdür.
Yeşil Türbe Ne Amaçla Yapılmıştır? Yeşil Türbe, Yeşil Külliye içerisinde bulunan Yeşil Cami’nden yüksektedir. Bu alışıla gelmiş bir durum değildir. Yeşil Türbe’nin Yeşil Cami’den yüksek olmasının sebebi, Osmanlı’nın zor döneminde dosta düşmana karşı “ayaktayız” mesajını vermek içindir. Timur yenilgisi ve kardeşler arasındaki iktidar mücadelesi sonrası Çelebi Mehmed’in Osmanlı’nın yıkılmadığını ve eskisinden daha parlak eserler yapabileceğini göstermek amacıyla Yeşil Türbe gösterişli yapılmıştır. Mimarı Hacı İvaz Paşa’dır. Nakkaşları Ali bin İlyas Ali, Mahmud el Mecnun ve Ali bin Hacı Ahmed Tebrizi’dir.
Yeşil Türbe Planı: En dar yüzü 8,45 metre, en geniş yüzü 8.87 metre olan sekizgen prizma bedene sahiptir. Beden yüzleri beyaz mermerden yapılmış, çerçeveler ve ayaklar 3,5 metre açıklığı bulunan üzengileri boşta duran sivri kemerleri taşımaktadır. Güney ve kuzey cephelerinin haricinde, dikdörtgen büyük pencereler ile sivri kemerli alçı pencereler vardır. Zamanımıza çok az değişikliklerle gelen cephe girişin doğusundaki ilk yüzdür. Mermer çerçevelerin, sağır kemerlerin ve pencerelerin etrafı geçme rumi motifli bir bordürle kaplıdır. Diğer kısımlar turkuaz renkli çinilerle kaplanmıştır. Pencere alınlıkları koyu lacivert zemin üzerine, ince çizgilerle üç yatay bölüme ayrılmış sahalarda, ayet ve hadisler yazılıdır.
Türbeye yeşil ve turkuaz renkli çinilerle kaplı olmasından dolayı Yeşil Türbe ismi halk tarafından verilmiştir. Türbe’nin giriş kapısı 1855 depreminde büyük hasar görmüş, 1864’de yapılan onarımla, horasanla sıvanarak bugünkü görünümüne sokulmuştur. Sağlı sollu mihrapçıklar, ayakkabılıklar türbe’nin kitabesi 13 dilimli yarım kubbe çeşitli renk ve motiflerle kabartma renkli sır tekniğinde işlenmiştir. Rumiler, palmetler, rozet motifleri ile oya gibi işlenen kapı kanatları zamanımızda da tüm çarpıcılığı ile ortadadır. Bir sanat şaheseri olan kapıyı Tebrizli Ahmed Oğlu Ali yapmıştır. Sekizgen bedeni sıvalı yüksek kasnağa oturan kurşunlu örtülü büyük bir kubbe örtmektedir. Duvarlar 2,94 metre yüksekliğe kadar iki bordürle çevrili, altıgen turkuaz çinilerle kaplıdır. Bunların aralarında iri madalyonlar yer almaktadır. Türbe zamanımıza ulaşan en muhteşem çinili mihraba sahiptir. Renkli süsleme sanatının bir şaheseridir. Givli süs sütunları üç sıra mukarnas, rumi, palmet, kıvrık dal motifleri, kalın yazı dizileri ve tepeliği ile Yeşil Cami mihrabını andırmaktadır.
Yeşil Türbe’de 2007-2009 yıllarında Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Bursa Valiliği tarafından, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin (TOBB) mali desteğiyle büyük restorasyon gerçekleştirilmiştir. Yeşil Türbe’nin bir başka özelliği ise ölümün yeşil ve serin çiniler arasında sevgi denizine dönüşmesidir. Bursa’nın ufuklarında kutsal nurları toplayan kubbe ve çinilerin etkisiyle insanı büyüleyen Yeşil Türbe’nin rengi, eski Bursa baharlarından süzülmüş bir özsu gibidir. Ahmet Hamdi Tanpınar “Bursa’da Zaman” adlı şiirinde bu dizilerle duygularını dile getirmiştir: “Yeşil Türbe’sini gezdik dün akşam, duyduk musiki gibi zamandan çinilere sinmiş Kur’an sesini…”
Türbenin mimarı Hacı İvaz Paşa’nın zamanla padişahla arası açılmış ve gözlerine mil çektirilmiş. Mezarı Bursa’nın yüksek kesimindeki İvazpaşa Mahallesi’nde.
Yeşil Cami: Yeşil semtinde bulunan cami, 1419 yılında, Çelebi Sultan Mehmed tarafından yaptırılmıştır. “Ters T” planlı camilerden olan Yeşil Cami, Bursa’nın olduğu kadar ülkemizin de en güzel tarihsel yapılarından biridir. Caminin mimarı Hacı İvaz Paşa’dır.
Yeşil Cami’nin girişindeki taç kapı, Türk taş oymacılığının güzel bir ürünüdür. Mukarnaslı yaşmağı olağanüstü güzelliktedir. Kapı kemerinde yeşil taş ve mermer kullanılmıştır. Taş kapının sağında ve solunda ikişer pencere, bunların arasında da birer dış mihrap vardır. Bunlarda da çok ince taş işçiliği görülür.
Caminin tüm süslemeleri ünlü şair Lamii Çelebi’nin babası olan Nakkaş Ali tarafından yaptırılmıştır. Caminin büyük bölümü çini ile kaplıdır. İç duvarlar, tavanlar, mahviller ve geçiş eyvanlarının tümü çiniyle kaplıdır. Caminin çinileri Mecnun Mehmet adlı bir usta tarafından işlenmiştir.
Camideki çini işçiliğinin en mükemmel örneklerinden biri de on metreden yüksek olan mihrabıdır. Çeşitli geometrik motişerle çiçeklerin yer aldığı mihrap, caminin en güzel yerlerden biridir.
Kimi yazarlara göre, bu mihrap âdeta bir çini cennetidir. Dıştan içe doğru hat sanatının sırasıyla sülüs ve küfî biçemlerinin kullanıldığı bir yazı kuşağı ile; on iki sıra istalaktitli bir silme, geometrik motişi bir su ve sonra çiçekli iç pervaz gelmektedir. Mihrabın sağ yanında iki taraşı korkulukları bulunan dar bir merdivenle çıkılan, tepesi altıgen külahla örtülü ve özenli bir ahşap işçiliğinin ürünü olan minber yer almaktadır.
Ahşap işçiliğin Bursa’daki en güzel örneklerini bu camide görmek mümkündür. Pencere kapakları, devrin ahşap işçiliğinin güzel örneklerindendir. Diğer camilerde bulunmayacak biçimde, dilimli kubbelerinde çok ince süslemeler bulunmaktadır. Cami içinde güzel bir şadırvan vardır. Şadırvanın tek parçadan yapılmış fıskiyesi eşsiz inceliktedir.
Araştırmacı Gezgin Charles Texier, bu yapıyı Bursa’nın belki de Osmanlı saltanatının en mükemmel eseri olduğunu ifade eder. Tarihçi Hammer, eskiden caminin minaresi ile kubbelerinin de çinilerle döşeli olduğunu yazar. Evliya Çelebi de bu camiye yeşil adının verilmesine gerekçe olarak yeşil renkli çinilerle örtülmüş olan minareleri ve kubbeleri göstermektedir.
Külliyenin içindeki medrese şimdi Türk-İslam Eserleri Müzesi olmuş ve hala Bursa’nın Osmanlı dönemlerindeki sosyal, kültürel ve dini yapısını yansıtıyor.
Emir Sultan Türbesi: Emir Sultan’ın eşi Hundi Fatma Sultan tarafından yaptırılan Emir Sultan Camisi’nin avlusunda bulunan türbe zamanla harap olmuş, Sultan II. Abdülhamid’in şehzadeliği sırasında 1868’de yenilenmiştir. Türbenin sekiz köşeli bir planı olup, üzerini yüksek bir kasnağın taşıdığı kubbe örtmektedir. Camiye bakan pencerelerden biri üzerinde h.1285 (1868) tarihli onarım kitabesi dikkati çekmektedir. İçeride, ortada Sultan Yıldırım Beyazid’in damadı Halveti şeyhi Emir Sultan’ın parmaklıklarla çevrili sandukası, yanında ise oğlu Emir Ali Çelebi ile Hundi Sultan’ın ve iki kızının sandukaları bulunmaktadır.
Irgandı Köprüsü: Yıldırım bölgesindeki bu eski çarşılı köprü, 1442’tarihli. Hem Büyük Bursa Depremi’ni geçirmiş hem de Kurtuluş Savaşı’nda bombalanmış olsa da ayakta kalmayı başarabilmiş. Tarihi köprünün üstünde bir çarşı yer alıyor ve dünyada çarşısı olan sayılı köprülerden birisi olarak ünlenmiş (Dünya’da üzerinde çarşısı olan diğer 3 köprü: İtalya –Floransa’daki Ponte Vecchio Köprüsü, İtalya- Venedik’teki Rialto Köprüsü ve Bulgaristan – Lofça’daki Osma Köprüsü.
Boyacı Kulluğu Köprüsü’nün güneyinde bulunmaktadır. Osmanlıların tek arasta köprüsü olan bu taş köprünün, II. Murad zamanında, 1442 yılında, Irgandı Ali oğlu tüccar Hoca Muslihuddin tarafından, Hacı İvaz Paşa’nın vakfiyesinde şahit gösterdiği Abdullah oğlu Timurtaş’a yaptırıldığı sanılmaktadır. Celali ayaklanmalarının ardından, 1640 yılında Bursa’ya gelen Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde, köprünün üzerinde 200 dükkanın bulunduğu belirtilmekteyse de gerçekte köprü üstünde her iki tarafta 16 adet olmak üzere 32 dükkanın yapılmış olduğu, bunlardan kuzeydoğu ucundakilerden birinin mescide ayrıldığı, köprüyü taşıyan tek kemerin iki yanında ahır ve depoların bulunduğu bilinmektedir.
Özgün duvarları kagir olarak yapılan Irgandı Köprüsü’nün dükkanlarının çatılarındaki ahşap konstrüksiyon, lök ile sıvanmış ve üstüne kurşun kaplanmıştır ancak daha sonra 17’nci yüzyılda kurşunların düşmesinden sonra çatıya kiremit döşenmiştir. Çeşitli kaynaklar, köprü çarşısının iki ucunun büyük demir kapılarla geceleri kapandığı belirtmektedir. 18’nci yüzyıldaki bir sel baskınında kısmen yıkılmış,1855 depreminde ise hasar görmüştür.1855’de yıkılan köprü üzerindeki çarşı, 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında her biri konutu çağrıştıran irili ufaklı ahşap dükkanların yan yana dizildiği üstü açık bir çarşı haline gelmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında, 1922’de, işgal kuvvetleri Bursa’yı terk ederken dinamitlenerek yıkılan Irgandı köprüsü, 1949’da dükkansız bir şekilde betonarme olarak onarılmıştır. Köprünün restorasyonu konusundaki girişimler 1988 yılında başlamış ve köprünün rekontsrüksiyonu, ikinci restitüsyon aşamasına uygun olarak 2004 yılında tamamlanmıştır.
Bursa ve Civar Keşifleri Yazılarımız:
- Bursa keşiflerimiz ve önerilerimiz için: https://www.yolculukterapisi.com/bursa-kesifleri/
- Cumalıkızık keşiflerimiz ve önerilerimiz için: https://www.yolculukterapisi.com/cumalikizik-bursa-civar-kesifleri/
- Misi Köyü keşiflerimiz ve önerilerimiz için: https://www.yolculukterapisi.com/misi-bursa-civar-kesifleri/
- Trilye & Mudanya keşiflerimiz ve önerilerimiz için: https://www.yolculukterapisi.com/trilye/
- Gölyazı keşiflerimiz ve önerilerimiz için: https://www.yolculukterapisi.com/golyazi-bursa-civar-kesifleri/
Zeynep Atılgan Boneval