TORİNO ROTALARI


Torino senelerdir ziyaret edilecek Avrupa şehirleri listemdeydi. 2005 yılında Fiat İtalya için gerçekleştirdiğimiz bir proje esnasında, sıcakkanlı ve girişken birkaç Torino’lu ile tanışıp bugüne kadar devam eden güzel dostluklar kurduk. (bakınız: Edith Wassenaar önerileri) Ardından Torino 2006 Kış Olimpiyatlar’ına ev sahipliği yaptı ve bir kayak düşkünü olarak, hem yarışları hem de Torino’da yaşanan büyük dönüşüm haberlerini medyadan takip ettim.  Sonuçta uzun zamandır beklenen bir tanışmaydı bizimkisi.Bir yandan da ön yargılarım vardı Torino’ya karşı. İtalya’nın 4. büyük şehri olan Torino, 10 yıl öncesine kadar adını, Fiat fabrikası başta olmak üzere birçok fabrikaya ev sahipliği yaparak, ülkenin ‘endüstri başşehri’ olarak duyurmuş, hatta bu sebeple ‘Gri Şehir’ olarak anılıyordu.  Tarihi ve mimarisini okuduğumda da şehrin çehresinin ağırlıklı olarak Barok, Rokoko ve Neo Klasik, biraz da Art Nouveau olduğunu biliyordum.  1861 – 1870 yılları arasında İtalyan Krallığının ilk başkenti olarak anıldığı ve de bin yıldan uzun bir süredir, dünyaca ünlü Savoy Hanedanlığına ev sahipliği yaptığı için köklü, soylu ve aristokrat bir kimlik taşıyacağını tahmin ediyordum.

 

 

Açıkçası bu bilgilerin ışığında karanlık ve kasvetli, durağan ve sıkıcı, hatta hafif züppe bir şehir ile karşılaşmaktan çekiniyordum. Ancak yanılmışım. Zor beğenen ünlü düşünür Nietzsche’nin 1888’de Torino’ya ilk ayak bastığında söylediği ‘ne kadar göz kamaştırıcı ve esaslı meydanlar, üstelik yapmacıksız bir saray atmosferinde…Herşey beklediğimden daha ağırbaşlı ve vakur.’ sözleri hala geçerli. Bir yandan Barok cepheler ve abartılı olmayan süslemeler, gözlerinizi okşar ve doyururken, Fransız izleri taşıyan zengin İtalyan lezzetleriaperitivibiceri ve çukulata tutkusu, canlı film kültürü, yükselen çağdaş sanat sahnesi, Torino’nun modern gezgini cezbedecek özelliklerinden sadece birkaçı.

 

 

 

Torino’ya gitmek için en az 4 neden; 

1)  GURME CENNETİ

Torino ve Piemonte çok köklü bir gastronomi kültürüne sahip. Trüf ve şarap geleneğinin İtalya’daki merkezlerinden birisi sayılan Piemonte’de; trüf mantarı pazarı Alba, taraça taraça inen bağlarının büyüleyici manzaraları ile Langhe, Roero ve Monferrato tepeleri, Barolo, Barbaresco, Barbera, Dolcetto, Brachetto d’Acqui üzümlerinden şarap üreten şarapevleri bir sonraki Torino ve civarlarına ziyaret sebebim olacak.

 

Ayrıca Torino ve Piemonte son 30 yılda tüm dünyaya yayılmaya başlayan Slow Food (Yavaş Yemek) akımının doğduğu topraklar. İçinde bulunduğumuz hızlı yaşam koşulları yüzünden  kaybolmaya yüz tutan yerel yemek kültürü, gelenek, görenek ve deneyimlere sahip çıkmak için, bilinçlendirme hareketi olarak gelişen Slow Food (Yavaş Yemek)  akımının merkezi olarak kabul ediliyor Torino.  1986’da, Roma’da İspanyol Merdivenlerinin yanıbaşında McDonald’s açılmasını protesto etmek için başlayan Slow Food hareketi, Carlo Petrini tarafından ‘İyi, Temiz ve Adil = Yavaş Yemek’ sloganı ile Torino’nun hemen yakınındaki Bra kasabasında bir organizasyon haline getirilmiş. Fast Food’a alternatif olarak geleneksel yemek tariflerine sahip çıkan, coğrafyaya ve ekosisteme uygun sebze, meyvelerin ekilmesi ve taze mahsüllerin adil  koşullarda satılmasını teşvik eden akımın bugün  150 ülkede 100,000 üyesi bulunuyor.

 

Slow Food hareketine dayanarak yaratılan gastronomi emporyumu Eataly’nin merkezi de yine Lingotto, Torino’da. 10bin metrekarelik alanda peynirden şaraba, etten, balığa, sebzeden makarnaya, tatlı ve mutfak eşyalarına herşeyi bulmak mümkün. Eataly’nin bugün Roma, Milano, New York ve Tokyo’da şubeleri bulunuyor.

 

Nelerin tadına bakmalı?

  • Çikolata, çikolata, çikolata…  Torino 450 yıllık bir çikolata geleneğine sahip. Ayrıca 19. yüzyıldan beri  (kavrulmuş fındık ve kakaonun buluşması olan) leziz gianduiotto’ların kenti. Çukulata, espresso ve sütün ustalıklı buluşması olan bicerin kahvesi ise başka bir çukulatalı Torino lezzeti.
  • Torino, İtalyan geleneği olan Aperitivo’nun doğduğu yer olarak anılıyor. Akşamüstü yemek öncesi, saat 7 gibi başlayan, iştah açmak ve de dostlar ile buluşmak üzerine kurulu bu ritüeli kaçırmayın.
  • Piemonte bölgesine özgü ev yapımı Agnolotti raviolilerin tadına bakmadan dönmek olmaz. En iyi agnolotti’leri tadabileceğiniz restoranlar: Casa Vicina, Barrique ve Magorabin.
  • 7 farklı etin bir arada kaynatılarak soslarla servis edildiği Bollito’nun en lezzetlisi Tre Galline’de.
  • Bonet (amaretto ve pudingli kurabiyeler) ve Zabaglione (yumurta sarısı, şeker ve marsala şarabından yapılan bir tatlı) tatlılarının en taze ve lezzizleri Al Bicerin, Fra’ Fiusch, Dolce Stil Novo, Cafe Torino ve Parlapa’da sunuluyor.
  • Piemonte’nin en iyi  şarap üreticileri Monfortino, Conterno, Altare, Gaja, Clerico, Voerzio’nun dünyaca ünlü şaraplarının tadına Vitel Etonne, Vintage ve Fra’ Fiusch’da bakabilirsiniz.
  • Piemonte bölgesi; Blu del Moncenisio, Gorgonzola, Toma di Bra Robiola di Roccavareno peynirleri ile ünlü, Agrifoglio ve Sotto la Mole’de peynirlerin tadına bakabilirsiniz.
  • Trüf mantarı cenneti olan Alba ve Langhe’den gelen bu nadide lezzeti,  Casa del Barolo’da satın alabilir ya da tadabilirsiniz.

 

2)  OTOMOBİL TUTKUSU

FIAT fabrikasına ev sahipliği yapan Torino uzun yıllar İtalyan’nın otomobil şehri olarak anılmış. Hatta Fiat şehri olarak anılan (Torino’ya 20 dakika uzaklıktaki) Lingotto bundan 5 yıl öncesine kadar 400.000 aile ferdinin geçimini sağlayan bir yerleşim bölgesiymiş. Bugün Lingotto, çok daha az sayıda aile ferdinin barındığı bir yer olsa da, binaları; müzeler, sanat galerileri, oteller ve gastronomi merkezi Eataly’e  ev sahipliği yapıyor.  Lingotto’nun en büyük cazibesi ise Torino Otomobil Müzesi. Müze, sergilediği 200’e yakın araba koleksiyonu ile dünyanın en eski ve en büyük 10 otomobil müzesinden birisi.

 

3)  GELENEKSEL VE ÇAĞDAŞ SANATIN BULUŞMASI

Avrupa’nın en büyük sinema müzesi, Dünya’nın ikinci en büyük (Kahire’den sonra) Mısır koleksiyonunu barındıran Mısır Müzesi,  UNESCO Dünya Kültür Mirası ilan edilmiş Savoy Hanedanlığı sarayları, Meryem heykeli ya da İsa’nın çarmıha gerildikten sonra bedenine sarıldığına  inanılan keten bezi barındıran kiliselerin yanı sıra Torino’da, GAM, Castello di Rivoli, Fondazione Merz ve Fondazione Sandretto gibi yüzden fazla çağdaş sanat müze, galeri ve vakfı bulunuyor. Şehir tüm yıl boyunca gerçekleşen sinema, dans, müzik, tiyatro, performans, resim, ışık festivalleri ile, çağdaş sanatın her formuna kucak açmış durumda. (BKNZ: Çağdaş Sanat rehberi ve Takvim)

 

4)  SPOR CENNETİ

2006 Kış olimpiyatlarının resmi şehri olan Torino büyük bir renovasyondan geçerek yayalaştırılmış. Sadece şehirin sokaklarında saatlerce yürüyerek kaybolmak  (gerçi o kadar düzenli ki, kaybolmak pek mümkün değil) bile başlı başına bir spor. Ayrıca Torino birbirinden güzel ve iddialı kayak merkezlerine çok yakın. 2006 Kış Olimpiyatlarının gerçekleştiği Cuneo, Biella, Ossola ve Valsesia kayak merkezlerinin yanı sıra, Bardonecchia, Gressoney, Sansicario, Champoluc, Sestriere, Sauze d’Oulx, Courmayeur ve Cervinia gibi İtalya’nın diğer ünlü kayak merkezleri Torino’ya sadece 1 ila 2 saat uzaklıkta. Ayrıca Torino’dan Piemonte’ye kadar alçalıp yükselerek uzanan tepeler, 50’den fazla golf kulübüne ev sahipliği yapıyor. Dünyanın her yerinden golfçü (biz oradayken otelimiz Amerikalı ve Alman golfçüler ile doluydu) için önemli bir merkez haline gelmiş. Torino’daki en ünlü kulüp ise Royal Park & Country Club. Dört bir yanından dört farklı nehir ile çevrili Torino’da kürek ise başka bir spor dalı. Po nehri kıyısındaki Kürek Kulüpleri arasında en ünlüsü ise Esperia. Ayrıca Torino 2015 Avrupa Spor Başkenti olmaya en yakın aday.

 

 

 

 

 

 

TORİNO HAKKINDA 

Coğrafya ve Etkiler

İtalya’nın kuzeybatısında, Piemonte bölgesinde, Alp Dağları ile Po nehrinin aktığı Po ovası arasında yer alan Torino’da, Fransa sınırına yakınlığı sebebi ile insanların mizacından, mimariye, mutfaktan lisandaki diyalekt ve aksanlara kadar Fransız etkisi hemen hissediliyor.

Tarih ve Mimari

Neredeyse ikibin yıllık bir tarihi var Torino’nun, zaten bugünkü şehrin altında başka bir şehir daha yatıyor, ve sürekli olarak arkeolojik kazılar devam ediyor. Torino ilk ismini, yerleşimcileri olan Kelt – Roman kaviminin, ‘dağ’ anlamına gelen ‘Tau’ kelimesinden alıyor. Roma devrinde ise ismi, küçük boğa anlamına gelen ‘Torino’ ya dönüşüyor. Şehrin sembolü haline gelmiş boğa figürü şehrin flamasında da yer alıyor. 16.yy’da Savoy Düklüğü’nün başkenti olan Torino’daki ihtişamlı saray ve kiliselerin çoğu 17. ve 18.yy’larda inşaa edilmiş. 18. Yüzyıla kadar iyice büyüyerek gelişen Torino, Sardinya Krallığı’nın başkenti haline gelmiş. Arından 1861’de, İtalyan devletleri kralları, ‘Birleşik İtalya’ görüşmeleri için Torino’da buluşmuş ve şehir İtalya’nın kurulma kararının alındığı ilk başkent olarak tarihe damgasını vurmuş. Gördüğüm en güzel Barok şehir Lecce olmasına rağmen, Torino’da etkileyici bir mimariye sahip. Helenistik, Barok, Neo Klasik, Art Nouveau ve de az da olsa faşist döneme ait Rasyonalist mimarinin örnekleri biribini ezmeden yer alıyor.

Bu kadar mimari yoğunluğu sizi yanıltmasın; bahçeleri, parkları ve de nehir kenarındaki ağaçlık yürüyüş yolları ile yemyeşil pırıl pırıl bir şehir Torino.  Daha uçak alçalmaya başlarken şehirle ilk karşılaşmanızda, aşağıda uzanan tarlalardaki sarılı saman balyalarını görünce, yemyeşil ve verimli topraklara geldiğinizi anlıyorsunuz.

 

Rotalar

Piazza Reale’de bulunan UNESCO Dünya Kültür Mirası ilan edilmiş Palazzo Reale Savoy Kraliyet Sarayı ve San Lorenzo kilisesi, Piazza Castello’da bulunan kale biçimli Palazzo Madama sarayı ve müzesi, Hz. İsa’nın çarmıhtan indirildikten sonra bedeninin sarıldığına inanılan keten bezin sergilendiği San Giovanni Battista kilisesindeki Santa Sindone Şapeli,  Meryem Ana heykeli ile ünlü Santuario della Consolata ve Palatine Kuleleri şehrin görülmeye değer yerleri. Piazza Castello, Piazza San Carlo Alberto, Piazza San Carlo, Piazza Bodoni, Piazza Della Repubblica ve Piazza Ermanuele Filiberto şehrin en güzel meydanları. Bu meydanlar arasında paralel ve dik ilerleyen sokaklardan  Via Roma, kafe ve şık mağazaların bulunduğu ana cadde . Via Garibaldi ve Via Bottero ise daha bohem butiklerin, Via Po ise sahafların bulunduğu caddeler.

 

Manzara Noktaları:

  • Torino’yu tepeden görmek için en merkezi ve en uygun yer bir tasarım harikası olan Mole Antonelliana’nın tepesi. Şehrin sembolü haline gelmiş 167 metre yüksekliğindeki bina,  İtalyan Mimar Alessandro Antonelliana tarafından tasarlanmış. İçinde bulunan Sinema Müzesi dünyanın en yüksek müzesi ünvanını taşıyor. Binanın içinde yer alan asansör ile kulenin tepesine çıktığınızda ise, Torino’yu 360 derece seyredebiliyorsunuz.
  • Torino’yu tepeden seyretmek için en güzel ikinci manzara noktası ise Superga Tepesi.  Tepeye vardığınızda ufukta Alp’lerin karlı tepelerinin, aşağıda ise Torino şehrinin saray ve kiliselerinin, Po nehri ve yemyeşil kıyısının manzaralarının keyfini çıkartıyorsunuz. Ayrıca tepede yer alan Basilica Superga kilisesi, 18.yy’da geç dönem barok stilinde inşaa edilmiş, Carlo Emanuele III dahil birçok Savoy hanedan kral ve prensinin mezarına ev sahipliği yapıyor.  Tepenin çok hüzünlü bir hikayesi var; 1949 senesinde Grande Torino futbol takımını, kulüp yöneticilerini ve spor yazarlarını taşıyan uçak, Torino Havalimanına doğru alçalırken, şiddetli fırtına sonucu Superga Tepesine çakılmış ve 31 kişi hayatını kaybetmiş, sadece onları onurlandırmak bile tepeye çıkmak için bir sebep.

 

 

YERLİLERİNDEN VE ZİYARETÇİLERİNDEN ÖNERİLER

EDİTH WASSENAAR ÖNERİLERİ

Otel: Hotel Victoria

Brunch: Esperia, Corso Moncalieri 2 (Po nehri kıyısında Gran Madre’nin yanında kürek kulübü)

Bicerin & Zabaione: Al Bicerin, Piazza della Consolata

Aperitivo: Floris House, via Cavour 16

Aperitivo: Guglielmo Pepe Caffe, Via della Rocca, 19

Bistro: Bistro Turin,Via Po 21

Piemonte mutfağı: Scannabue, Via Saluzzo, 25 (Torino’nun yükselen bölgesinde ev gibi bir ortamda lokallerin favori restoranı)

Gurme Alışveriş: Eataly, Via Nizza 230

Giyim & Tasarım Alışveriş: San Carlo dal 1973, Piazza San Carlo 169 & 197

Eğlence: Dora / Torino’nun yükselen bölgesi

 

PELİN URAN ÖNERİLERİ

Çağdaş Sanat: Castello di Rivoli, Fondazione Merz, Fondazione Sandretto
Çağdaş Fotoğraf: Guido Costa
Aperativo: Lutece
Aperativo: La Drogheria
Restoran: Da Michele

Barlar: Po nehri kıyısındaki Murazzi bölgesindeki barlar

 

 

PELİN AKIN ÖNERİLERİ
Piemonte mutfağı: Ristorante Tre Galline
Öğle yemeği: Sfashion Cafe, Piazza Carlo Alberto
Kahve & Mohito: Cafe San Carlo, Piazza San Carlo
Aperetivo & Brezilya restoranı: Ritual Brasileiro, Piazza Emsnuele Filiberto, 5B
Osteria: Il Bacaro, Piazza della Consolata

 

 

 

 

 

Yazının başına dönmek için tıklayınız

 

Zeynep Atılgan Boneval

 

3 comments

  1. Pingback: Yolculuk Terapisi | Yolculuk Terapisi

  2. Pingback: Yolculuk Terapisi | Yolculuk Terapisi

  3. Pingback: Yolculuk Terapisi | Yolculuk Terapisi

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir