GÖKÇEADA İZLENİMLERİ

 

 

Oldum olası bir ada düşkünüyüm. Tüm büyük kıtalara ve etrafını çevreleyen denizlere rağmen tek başına ayakta durmayı ve kendi yaşam tarzını yaratmayı başaran adalar beni hep büyüler.

 

Gökçeada’nın en güzel otellerinden birisi olan Son Vapur’un sahibi Arek’e bu tutkumdan bahsettiğimde bana -kendisi gibi- ‘islomania’ teşhisi koydu. Yani bir adada, denizle çevrili küçük bir dünyada olduğunu bilmek ve bundan zevk almak bizim ortak hastalığımız.

Gökçeada doğası, karakteri, insanları, hikayeleri, ruhu ile bu duyguyu iliklerinize kadar en güzel hissettiren adalardan birisi.

 

Sularla çevrelenmiş ve dışarıya kapanmış olmak demek, sonluluk ve sınırlılık bilincinde olmak demek…

 

Sonluluk ve sınırlılık bilinci ile ölümlülüğün de hep farkında olmak, böylece yaşamı kutlamak ve şükretmek demek…

Beraberce yaşayan ve neredeyse her gün yüz yüze bakan bir avuç insanın, hem adanın sundukları hem de birbiri ile yetinmesi, sahip çıkması demek…

 

Zamanın neredeyse durduğu, binaların seni ezmediği, kalabalıklarda kaybolmadığın, küçük bir toplumda kendinin ve diğerlerinin varlığını hep hissettiğin bir yerdir ada…

 

Kaçacak, basıp gidecek halin yok ya, çevrendekiler hep aynı insanlar ya, davranışlarının hep aynalanacağını bilirsin ya… o zaman ağzından çıkanı bilirsin, kendi davranışlarının sorumluluğunu alırsın, vicdanın hep çalışır… Birlikte yaşamanın, birbirine muhtaç olmanın bilinci ile hem başına gelenleri daha hafife alırsın, hem de insanları hoş görmeyi bilirsin.  Aslında sen -güneşin doğuşu ve batışı gibi- en doğal halin olursun…

 

 

Şefkatli Anne: Gökçeada

Çoğu ada insana bu duyguları yaşatır. Ancak Gökçeada sanki başka mucizeler de fısıldadı bana. Sanki üzerindeki tüm canlıları sarıp sarmalayan, şefkatli ve vefalı bir ‘ana’ gibi hissettim Gökçeada’yı. Hem de üzerinde yaşanılan onca acılara rağmen, Gökçeada merhameti ile, insanların uğradığı haksızlıklardan doğan yaralarını, zamanla tek tek sarmayı başarmış sanki.

Unutulmasına, hor görülmesine, hüzün dolu müdahalelere maruz kalmasına rağmen, affetmeyi bilmiş…

Rüzgarı ile yüreklerdeki acıları ferahlatmış, göz yaşlarını yağmurlarına karıştırıp akıp götürmüş, güneşi ile yürekleri ısıtmış, denizi ile gönülleri okşamış, bereketi ile karınları doyurmuş, çılgın fırtınaları ile insanlara birbirine muhtaç olduğunu hatırlatmış, tepeleri, vadileri, ovaları ile canlılarını korumuş, hor görülenleri kucaklamış ve yüreklere merhamet serpmiş, ve sanki hala ilk günkü bakirliği ve naifliğini koruyan hiç yaşlanmayan bir anne olarak kalmış.

 

Doğası, özü, sözü bir olan bir ana sanki ada.

 

 

Doğa Harikası Gökçeada

Sanki kendi içinde küçük bir dünya gibi Gökçeada. Alçalıp yükselen yemyeşil tepeleri, denize dimdik inen kayalıkları, yarları, çam ormanları, zeytinlikler, makiler, otlaklar ile bezenmiş yamaçları, tarla dolu ovaları, zakkumlar ile bezenmiş nehir vadileri, doğal su kaynakları, göletleri, dereleri, şelaleleri, daracık koyları, çakıl taşlı plajları, uzayıp giden kumsalları ile birçok farklı coğrafi oluşum bir arada Gökçeada’da.

 

Bazen Ege’de olduğunuzu unutturuyor Gökçeada size. Yemyeşil ulu tepeleri ile kendinizi İskoçya’da, heybetli kayalıkları ile Galapagos’da zannediyorsunuz.

 

Tüm duyularınıza hitap eden sürprizler sunuyor ada.

 

Dağlarda, köylerde, sahillerde, yollarda, her attığınız adımda karşınıza keçiler çıkıyor. Sanki adanın sahipleri onlar.

Kırmızı, yeşil, gece mavisi gibi parlak renklere boyanmış koyunlar otluyor etrafta.

 

Fırtınalara boyun eğip rüzgarla büyüyüp eğilmiş ağaçlar sizi şaşkına çeviriyor.

Tepelerinde, yamaçlarında ve patikalarında gözler önüne serdiği manzaraları ve gün batımları ile nefesinizi kesiyor.

 

Tepe köylerinde horozlar ve kuşların korosu sizi uyandırıyor.

 

Ormanlarda ve zeytinliklerde cır cır böcekleri kulaklarınızı çınlatıyor.

 

Yol kenarlarında hayıt çiçeklerinin moru ve zakkumların pembesi gözünüzü parlatıyor.

Kekik kokuları ve rüzgarla gelen deniz kokuları içinize doluyor.

 

Domates, salatalık, patlıcan bostanları, üzüm bağları, meyve ağaçları, çiçeklerle bezenmiş bahçeler, ovalardaki başaklar adanın bereketini fısıldıyor.

 

Vadilere serpiştirilmiş damlar yaşamın habercisi oluyor.

 

Gök kubbede pırıl pırıl parlayan yıldızları, denizi ışıldatan ay ışığı ile gecelerinizi aydınlatıyor.

Rüzgarın ferahlığı, havanın temizliği, oksijenin bolluğu, cam gibi pırıl pırıl sularında balıkların bolluğu, mis kokuları, nefis manzaraları, doğal sesleri, canlı renkleri, tarlalardan, bostanlardan, ağaçlardan gelen doğal sebze meyveleri, serbest dolaşan hayvanlarından gelen süt ürünleri, denizden çıkan tazecik balıkları ile harika lezzetleri derken, bir bakmışsınız ada sizi kendisine hayran bırakmış.

 

GÖKÇEADA KEŞİFLERİ VE ÖNERİLERİ YAZILARIMIZ

 

Zeynep Atılgan Boneval